2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sağlıkta Hekimlere Yönelik Şiddetin Anotomisi
MAKALE #7863 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Aralık 2011 | 5,091 Okuyucu
HEKİMLERE YÖNELİK ŞİDDETİN ANOTOMİSİ

I. BÖLÜM:

HER TÜRLÜ ÖFKE EĞİLİMİ SAYGI AZALMASIYLA TERS ORANTILI BİR GELİŞİM SÜRECİ İZLER

HER DUYGU BAŞKA DUYGULARLA BAĞ İLİŞKİSİ İÇİNDEDİR

İnsan psikolojisindeki her duygu ya başka duygunun önündeki koruyucu paravandır yahut onu besleyen bir katalizör işlevi görür.

Bu bağlamda;

Maddiyat güçlendikçe maneviyat zayıflar.
Fiziki konfor arttıkça ruhi sıkıntılar çoğalır.
Saygıda erozyon arttıkça öfke duyguları artar.
Güven kayboldukça da korku ve endişe duyguları zirve yapar.

Yine kibir sahibi olanlar kendilerinden soğumayı,
Duyarsız davrananlar başkalarındaki kini ve nefreti,
Küçük görenler umursanmaz davranılmayı besler.

Çok para, sadece para dedikçe sevgi ve itibar azalır,
Meslek meslek dedikçe yaşamın bütünü ıskalanır,
Bencillik bencillik dedikçe de zaman içinde kazanılmış olumlu düşünceler tüketilir.

Bu tabii ilişki mekanizmasının fiziksel sağlık alanındaki belirtisi hareket azaldıkça hastalıkta artma, vücutta direnç düştükçe mikroplardaki direncin çoğalması; sosyal hayattaki görünümlerinden bazıları ise hoşgörü azaldıkça baskının kuvvetlenmesi, her hangi bir şeyde nicelik çoğaldıkça nitelikte azalma şeklindedir.

SAYGI DUYGUSU YIKICI ÖFKENİN ÖNÜNDEKİ BARİYERDİR

Hekimlik saygısı ve itibarı toplumda neden bu denli hızlı aşınıyor! Bu soruya doğru cevaplar bulmak için esasında derin psikoanalitik çözümlemeler, öyle etraflı sosyolojik analizler gerekmiyor. Çünkü bazı şeylerin gerek nedeni gerekse sonucu bu karmaşık süreçlere gerek bırakmayacak derecede yüzeyde ve açık duruyor. Tabi ki her şeye derin bir algıyla bakabilenler, sonra da gördüklerini tarafsız bir anlayışla kabul edebilenler için!

Hemen belirtmeliyim ki hekimlere yönelik şiddetteki artış hekimlere duyulan saygıdaki azalmayla ters orantılı bir seyir izlemiştir. Bu aslında olağan bir durumdur. Çünkü saygı, şiddetin altındaki öfke duygusunun önüne set çekme fonksiyonu olan paravan bir duygudur (Saygının koruyuculuk yaptığı bir diğer duygu da sevgidir). Bu paravan zayıfladığında hem doğal olarak öfke duygusu beslenir hem de kuvvetlenen bu öfke ırmağı kontrolsüz ve yıkıcı bir güç haline gelebilir.

ŞİDDET SADECE FİZİKSEL ŞİDDET DEMEK DEĞİLDİR

Bilindiği üzere şiddet sadece fiziksel şiddet demek değildir. O nedenle hekimlere yönelmiş olan şiddeti sadece fiziksel şiddet olarak ele almak indirgemecilik olur. Bu ise toplumda oluşan ve gerek şiddete dönüşen gerekse henüz uykuda bekleyen şiddet eğilimlerini / potansiyelini doğru anlamamızı güçleştirir.

Şiddet olgusunu burada kastedildiği gibi her türlü şiddeti içerecek bir biçimde, hatta hayata geçmiş şiddet kadar henüz uykuda bekleyen şiddet eğilimlerini de hesaba katan bir anlayışla ele aldığımızda hekimlere yönelik şiddeti bir kaç densizin ani öfkesi sonucu gerçekleşen münferit bir hadise olarak açıklamak yanlış olacaktır. Bunu şiddet öncesindeki bir ön nedene (hasta yakını kaybı, sıra sorunu, ihmalkarlık vb) bağlamak da gerçekçi olmayacaktır. Çünkü bu tip durumlar pekala eskiden de söz konusu olabiliyordu lakin şimdiki düzeyde bir şiddet vuku bulmuyordu!

HEKİMLER MESLEKİ SAYGI AZALMASINI MADDİ KAZANÇLARI KADAR ÖNEMSEMEMİŞLERDİR

“Kovamda hem buz gibi suyum hem sıcacık ateşim olsun derseniz ikisinden birisini kaybedersiniz”

Bazı şeyler ateş ile su gibidir, doğası gereği yan yana bulunmaz. Bulunursa ya su ateşi yok eder yahut ateş suyu kaynatır, yakıcı, yıkıcı bir hale getirir. Aynı şekilde salt maddi beklenti ile saygı ve itibar da böyledir. Bunlardan sadece maddi olanını tercih ettiyseniz ya da öyle bir izlenim verdiyseniz diğerini otomatik olarak ortamdan kovmuşsunuz demektir.

Bu sonuç durduk yere, sebepsiz yere gökten zembille inivermiş değildir hayatımıza. Bunda bir yemeğin lezzetini hem yiyenin damak algısının hem de yenilecek yemeğin tat düzeyinin belirlemesi misali halkın algısı ve bunu belirlediği için de mevcut hekimlik uygulamaları rol oynamıştır.

Bir çok hekimimiz mesleki saygınlıktan çok maddi kazanç kaygılarını önceleyen algı, anlayış ve uygulamalarıyla esasında bu “saygı azalması” sonucunu bizzat kendileri tercih etmiştir. Bir şeyi tercih etme eyleminin her zaman derin bir farkındalık içinde olması gerekmez. İnsanlar farkında olmadan da bir sonucu tercih edebilirler. Sözgelimi her gün evine gelip giderken merdiveni değil de asansörü seçen kişi kilo almayı, haliyle de ileri vadede hastalıklara yatkın bir hale gelmeyi tercih etmiş olur.

II. BÖLÜM:

SAYGIYI AŞINDIRMAK SURETİYLE POTANSİYEL ŞİDDET EĞİLİMİNİ BESLEYEN UNSURLAR

Her “saygı azalması” kuşkusuz ki öfke artışına yol açmaz. İnsanlar arası ilişkiler bunun en güzel örneğidir. Bu en çok mesleki nedenlerle duyulan saygı azalmasında söz konusudur. Mesleki nedenlerle duyulan saygı azaldığında mesleki nedenlerle öfke duyma eğilimi güçlü hale gelir. Bu öfkenin şiddeti ilgili mesleğe zamanında duyulan saygının seviyesiyle orantılı olur.

Şimdi de “mesleki saygınlığı zayıflatmak suretiyle kişilerdeki şiddet eğilimini besleyici nitelikli bir işlev gören” belli başlı hekimlik ve uygulama hatalarına geçelim.

YETKİYLE ORANTISIZ BİR SORUMLULUK VE CEZA

“Suça ceza yoksa yahut suçla orantısız kalıyorsa kişilerde cezayı kendi elleriyle ve daha adilce verme duygusu gelişir. Kan davası vb. uygulamalar bu psikolojik sürecin tipik göstergeleridir”

Hekimlerde ciddi yetkilerin olması ancak bununla orantılı bir hukuki sorumluluğun bulunmaması bu sorunun en başta gelen sebepleri arasındadır. Örneğin bir hekim istediği tanıyı koyabilir, istediği ilacı (ucuz - pahalı) başlayabilir, arzu ettiği süre boyunca kullandırabilir. Rapor verebilir, hastalara bazı haklar kazandırabilir yahut bazı haklarından mahrum bir hale getirebilir.

Ancak bu iş ve işlemler sırasında bir hata yaptığında doğacak sonuç son derece vahim olabilse bile hekim için fazla bir kayıp söz konusu olmaz. Yani hekimler insanların yaşam ve ölümleri arasında son derece hayati inisiyatifler kullanırlar. Ancak bu hayati iş ve işlemler kendileri için bırakın hayati bir sonuca neden olmasını, en basit bir riske bile yol açmaz! Zaten bundan sonra hekim hata yapsa bile doğacak mağduriyeti sigorta şirketleri kapatacaktır. Daha çarpıcı bir anlatımla sağlıkta artık paranın temizleyemeyeceği hata kalmayacaktır!

Görüldüğü üzere hep dile getirilen bu riskler genelde kağıt üzerinde kalmakta, “riski yüksek” sözleri çoğu zaman vaziyeti idare etmek için kullanılan sözde beyanlardan öte bir mana taşımamaktadır.

Burada anlatmaya çalıştığım iyi niyetli ve son derece insani, işin doğasında da bulunan bazı tıbbi / mesleki hatalar değildir. Anlatmaya çalıştığım, bu hatalar bizzat bilerek ve isteyerek, tamamen kişisel kaygıların hastaların iyileşme ve yarar kaygılarının öne geçmesi suretiyle yapıldığında bile hekimlerin ciddi bir yaptırıma / kayba uğratılmamalarıdır.

Bugün onlarca kasıtlı hataya rağmen ciddi yaptırımlar görmüş, hekimlik yetkisi elinden alınmış, mesela mesleğini kaybetmiş hekim sayısı el ve ayak parmaklarının toplam sayısından fazla değildir. Bu durum, anlatılan tabloyu bir röntgen filmi gibi izleyen halkın hekimlere olan tepki havuzuna düşen damlalardan birisi olmaktadır. Halkın çoğunluğunun az eğitimli yahut üniversite mezunu olup olmaması tamamen basiretle, sağduyu ve iz’anla alakalı olan bu kritik noktaları görmelerine ve ona göre bir duygusal etkilenme içine girmelerine engel değildir.

MESAİ ESNEKLİĞİ AYRICALIĞINA RAĞMEN HASTA MAĞDURİYET ÖRNEKLERİ

“Kanuni mesai çizelgesine göre zaten sınırlı saat çalışılması; sonra da çalışılan bu az sürede bile yeterli düzeyde ilgi ve alaka gösterilmemesi örnekleri! Bu tezada rıza gösterebilmek ancak halkın engin olgunluğuyla mümkün olabilir. Ancak görülüyor ki artık halkta bu engin hoşgörü havuzu tükenmiş durumdadır.”

Halk devleti polis, memur, öğretmen olarak görür, öyle tanır, öyle bilir. Aslında bu anlayış son derece isabetlidir, doğrudur. Çünkü devlet dediğimiz soyut yapılanma hayali bir oluşum değil; tamamen bu gibi somut kurumların tüzel toplamıdır. Halkın devleti polis ve memur şahsında tanıması / tanımlaması, bunların hatasını görünce de daha ziyade devlete kızması misali halkın önemli bir bölümü hekimleri hastanelerdeki iş ve uygulamalarıyla tanır, sonra da ona göre (şiddet de dahil) bir tepki algısı, duygusu ve eğilimi içine girer.

Halk gittiği hastanelerde önce hekimlerin çalışma / mesai sistemindeki keyfi esnekliği müşahede eder. Sonra da kalan sınırlı çalışma süresinde kendilerine yönelmiş olan ilgi ve yaklaşıma bakar. Ardından da aradaki aleyhlerine oluşan tezat durumdan dolayı bir dizi algıyla ve duyguyla dolar. Sözgelimi on dahiliyeci varken zaten ikisinin – üçünün – beşinin çalıştığını, bunların da çoğu zaman kliniğe geç gelip erkenden gittiğini, kanuni mesai süresiyle orantısız bir sürede çalışırken de kendilerine insan gibi değil de makineymiş gibi muamele edildiğini yaşar.

Diğer yandan uzak bir köyden gelmiş yaşlı teyzenin elindeki kağıtla fellik fellik, “Bu gün filanca doktor çalışmıyor” denilen hekimi aradığını, mesai saati içinde lakin mesai sonuna doğru gelen kişinin hekimi yerinde bulamadığını, çıkan sonucu göstermek istediği hekimin öğlenden sonra klinikte olmayacağını öğrenir. Bu çalışma keyfiliğinin / esnekliğinin haksızlık olduğunu düşünür, hekimle karşılaşana kadar içinden devlete kızar, hekimi gördüğünde de bu tepkisi somut hedefini bulmuş olur. Bu öfke bir gün kendi kendine söylenme şeklinde tezahür eder, bir başka gün bağırıp çağırma, bazen de saldırganlaşma yönünde ortaya çıkar! Hepsini doğuran ya da besleyen nedenler üç aşağı beş yukarı aynıdır. Oluşan tepki eğiliminin şiddete dönüşüp dönüşmeme olasılığını ilgili şahsın o gün ki duygu durum profili belirler!

SALT MADDİ KAZANÇ ODAKLI KAYGI SÖYLEMLERİ

Günümüzde hekimlik uygulamaları esasında son derece kolaylaşmıştır. Eskiden az sayıdaki hekim, çok az sayıda yardımcısı / hemşiresi olduğu halde çok fazla sayıda hasta bakıyordu. Üstelik de bu işi kişi başına daha fazla zaman ayırarak, en önemlisi de birçok modern tahlil vb. cihazlardan mahrum bir biçimde tamamen insan emeği odaklı bir şekilde yapıyordu.

Oysa günümüzde hem hekim sayısı hem yardımcı personel sayısı artmış, hem de hekimliğin yükünü büyük ölçüde üzerine alan tıbbi cihazların kullanımı yaygınlaşmıştır. Günümüzde bir bakıma teşhisi laboratuardaki cihazlar koymakta, ilacı dışarıdaki eczaneler vermekte, şifayı da Allah bahşetmekte, ancak “iyileşme” sonucunu belirleyen tüm bu işlemlerin hepsini hekimler sadece kendisi yapıyormuş gibi bir algı ve kabul varlığını sürdürmektedir. Bu adaletsiz anlayışın varlığı hekimlerin önemli bir kısmının parasal konulara bir türlü doymak bilmez bir iştahla yönelmesine neden olmaktadır.

Günümüzde devlette çalışan hekimlerin geliri eskiye oranla büyük bir artış göstermiştir. Ancak hekimlerdeki maddi yetersizlik şikayetleri bu iyileşmeyle orantısız bir biçimde artmıştır. Uzman olup devlete atanan sıradan bir hekimin daha tercih edilen bir doktor olmasına bile gerek kalmadan bir kaç sene içinde bir jipe binebildiği görülebilir ancak tüm konuşmalarda doktorların ezildiği, az kazandıkları sözlerinden dem vurulabilir.

Bunu gören ve çoğu asgari ücretle geçinen halkın; gelişmekte olan ülkemizdeki hekim gelirlerinin birçok gelişmiş ülke seviyesinin de üstünde olmasına karşın sergilenen bu haksız görüntüye ve dile getirilen söylemlere tepki hissiyle dolmasına yol açar. Her türlü şiddet her ne kadar yaşanılan son bir olaya verilen anlık bir tepki gibi görülse de aslında uzun süreli ve çok yönlü bir öfke dolmuşluğunun / birikiminin sonucudur!

HEKİMLER HAKKINDAKİ SÖYLENTİLERİN ARTIŞI

Doktorların ilaç firmalarıyla çıkar ilişkisine endeksli bir dirsek teması içersinde olduklarına ilişkin sık sık dile getirilen söylemler de bu şiddeti doğuran öfke duygusunu besleyen ana damarlardan birisini oluşturmaktadır.
Klinik önlerine yığılmış, bir hasta çıksa hemen “ben buradayım” dercesine içeri başını uzatan uzun ilaç mümessili kuyrukları, alınan eşantiyonlar vb. hekimliğe duyulan saygıyı aşındırıcı, böylece öfke duygusu önündeki saygı bariyerini ortadan kaldırıcı bir işlev görmektedir.

HASTAYA HAKSIZ VE KÖTÜ MUAMELE

Çoğu hekimin kendilerine siz diye hitap edildiği halde hastalarıyla sen diye konuştukları görülür. Bu basit bir ayrıntı gibi görülebilen yaklaşım aslında hastaya bakış felsefesindeki bozukluğun bir yansımasıdır. Azarlama, kaba muamele, hastaya gerekli izahları yapmama, hastanın yüzüne bile bakmama, başını reçete kağıdından ayırmama gibi iyi hekim olmanın değil, normal bir hekim olmanın bile önündeki en büyük engel olan sorunlar hekimlere yönelik şiddetin arkasındaki baskın ve itici öfke duygusuna birikimsel katkı yapan bir diğer nedendir.

III. BÖLÜM:

HEKİMLERE YÖNELİK ŞİDDETE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Tıpkı tüm memurlarda olduğu gibi hekimlerin mesaileri konusunda da son derece katı ve disiplinli olunmalıdır.

Hekimlik sadece bilimsel bilgi işi değil; aynı zamanda bir sanatkarlık uğraşısıdır. Hekimi değerli kılan da esas bu ikinci kısmıdır. Yoksa hastalıkları ve belirtilerini bilgisayara yüklemek, tıklanan belirtilere göre ilacını yazan teknolojik makinaları devreye sokmak pekala mümkündür. O halde işinin mesleki bilgi (hastalığın adını koyma, sonra da ilacını yazma rutini) dışındaki hoşgörü, saygı, anlayış, iletişim gibi asli kısmını yapmayan yahut eksik yapan hekimlere, yani işinin sadece yarısını tatbik eden hekimlere gelirinin yarısı oranında maddi kesinti cezaları getirilmelidir. (Şuan ki sistem ödül çok, ceza az odaklı bir anlayışa sahiptir)

Sivil, hasta görünümlü denetleme elemanları devreye sokulmalı, mesleğini sadece bilgi işi olarak gören, sanat yönünü uygulayamayan, bu konuda yetersiz yaklaşan bir hekimin siciline bu durum işlenmeli, bunun da bir karşılığı bulunmalıdır.

Hemen belirtelim ki hasta çokluğu ve yoğunluk gibi klasik nedeler bu tür hayati eksikliklerin ve yanlışların mazereti olamaz, olmamalıdır da. On yıllık eğitim zaten bu zor ve yorucu şartlarda bile bu zorunlulukları yerine getirebilmek için verilir. Zorluk ve yoğunluk bahane olacaksa sıradan bir kişinin bir biçimde öğrenebileceği belirti, hastalık ve ilaç bilgisiyle hekimlik yapması da söz konusu olabilir. Zorluk ve yoruculuk haklı bir gerekçe olacaksa cerrahlar da uzun süreli ameliyatları zor ve yorucu diye istedikleri anda yarıda kesebilmelidir. Bu, burada söz konusu olamazsa diğerinde da olamamalıdır çünkü her ikisi de riskli hastalık işidir. Biri belki o an öldürür ama diğeri de orta ve uzun vade de öldürebilir. Zorluk ve yoruculuk gerekçe olacaksa savaşta askerin savaşması için, düşmana kolayca teslim olmaması için de bir neden kalmaz. Bazı meslekler (özellikle uygulama meslekleri) tamamen tekniksel bir bilgi yoğunluğu işi değildir; sadece zor olanı içselleştirebilme, bunu onca zorluğuna rağmen yeri geldiğinde hakkıyla yapabilme uğraşıdır. Yeri geldiğinde zor diye ölemeyecek bir askere uzun barış dönemlerinde neden ücret ödensin ki. Aynı şekilde işi insana ve uzmana has kılan önemli mesleki meziyetler özümsenemeyecek ve uygulanamayacaksa birkaç hastalığın adını koyma, sonra da ilacını kağıda yazma rutini için neden 10 yıllık uzun bir eğitimin maliyetine katlanılsın!

Hekimlerimize az gelişmiş bir ülkede yaşadıkları ancak buna karşın çok gelişmiş ülkelerdeki meslektaşları kadar, hatta çoğundan daha fazla ücret aldıkları hatırlatılmalı, “Hekimlerin hakkı asla ödenmez” türü demogojik söylemlerden vazgeçilmelidir.

İşini hakkıyla yapan hekimlerin manevi hakkı elbette ki ödenmez ancak bunu maddi bir çağrışımla ve sırf bu niyetle söylemek hekimlerdeki az kazanmışlık hissini ve daha çok kazanma arzusunu / duygusunu körükleyici bir işlev görmektedir. Oluşan bu duygular ise bir biçimde tavır ve davranışlara yansımakta, böylece hekimlere karşı şiddete varabilecek, şiddete varmasa dahi hekimlik saygınlığını zedeleyecek ölçüde bir tepki eğiliminin oluşmasına yol açmaktadır.

İşin doğasının getirdiği sorunlar dışındaki, örneğin dolandırıcılığa, reçete şebekesine üye olmaya, gereksiz yere ve suistimal olduğu açıkça belli olacak bir sistematik anlayışla ilaç yazmaya, hatta ilaç firmalarıyla sıkı ilişkisi olduğunun ortaya konulmasına kesinlikle meslekten men cezası getirilmelidir.

Hekimlerin artık eskisi gibi “hekim az, hasta çok” diyebilecekleri bir nedenlerinin kalmadığı, günümüzdeki dahili branş hekimliğinin eskiye oranla son derece kolaylaşmış olduğu ısrarla hatırlatılmalıdır. (Hekim ve yardımcı personel yeterliliğinin eskiye oranla artması, tıbbi cihazlardan destek imkanlarının çoğalması gibi nedenlerle. Büyük ölçüde uzun süreli insan emeğine dayanan cerrahlık / cerrahi müdahale hariç tabi ki). Bu gerçeğin olduğu gibi algılanmasının sağlanması şiddet eğilimini besleyen her türlü yanlış davranışın ve bir çok mesleki nitelikli suistimalin ana nedeni olan parasal kaynaklı zaafları zaman içinde azaltabilecektir.

Hekimlerdeki, “Ama biz on yıl okuduk” şeklindeki yaygın ve her türlü yanlış algıya yol açıcı mantalite değiştirilmeli, bunun için de hekimlere on yıllık eğitimin çok kazanmak ve zenginleşmek için değil; riskli bir alanda risksiz ve yeterli bir hekim olarak işlem yapabilmek için verildiği anlatılmalıdır.

Kişilere sırf eğitimi için ücret verilemeyeceği, böyle olması halinde dışarıda işsiz gezen yığınla fakülte mezunlarına da maaş verilmesi gerekeceği hatırlatılmalıdır. Yine hekimlere fakülte dışındaki uzmanlık eğitiminin ücret alınarak, hastane ortamında, çalışarak yapılan bir “iş içinde uzmanlaşma” olduğu, bunun bir subayın kışlada, hakimin adliyede yahut öğretmenin okulda, yani kendi alanlarında uygulamalı çalışırken ki uzmanlaşmasından farklı olmadığı, ancak onların sürekli bu tarz bir taleplerinin olmadığı anımsatılmalıdır. Böylece her türlü doyumsuzluğun ve bunun birer yansıması olan sakıncalı davranışların beslendiği bu sakat algı damarı kesilmeli, en azından zayıflatılmalıdır.

Hekime yönelik şiddetin her türlüsüne (kaba söz, hakaret, saldırganlık eğilimleri vs) ağırlaştırılmış cezalar getirilmelidir.

Psikolog
İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sağlıkta Hekimlere Yönelik Şiddetin Anotomisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Sağlıkta Hekimlere Yönelik Şiddetin Anotomisi' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


21:50
Top