2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Gastrit-Helikobakter Pilori-Ülser-Mide Kanseri
MAKALE #8512 © Yazan Prof.Dr.M.Hakan YÜCEYAR | Yayın Mart 2012 | 13,906 Okuyucu
HELİKOBAKTER PİLORİ –GASTRİT-ÜLSER –KANSER 1-

Başlığımız oldukça uzun oldu farkındayım. Başlıkta yer alan kavramları açıklamak için yazı dizimizin açıklayıcı olmasına çalışacağım. İlk önce helikobakter pilorinin açıklanamsından başlayalım.

Tıp tarihinde helikobakter piori mikrobun (bakterisinin) keşfedilmesi çok ciddi bir çığır açmıştır. Bu bakterinin 1983 yılında keşfi ile sonrasında keşfi yapan Warren ve Marshall isimli çalışmacılara tıp alanında Nobel ödülünü getirmiştir. İlginç olan nokta bu bakteri midede çok yıllar önce pek çok bilim insansı tarafından mikroskopta görülmüştür. Görülmüş olmasına rağmen gastrit ile ilişkilendirilememiştir. Burada gasrit terimi ile ilgili kısa bir bilgi verelim. Gastrit midenin içini döşeyen örtünün iltihaplanmasıdır. Bu iltihaplanmada en önemli etkenlerden birisi helikobakter pilori bakterisidir (mikrobudur).

Bu bakterinin (kelikobakter pilorinin ) nerden geldiği hastalarımızın sorduğu en önemli sorulardan birisidir. Bakterinin kaynağı insandır. İnsanın dişplaklarında ve midesinde yerleşen bu bakteri doğal olarak abdest ile dışarı atılır. Bulunduğu yerler dkkat edilirse bakterinin hangi yollar ile bulaştığı da daha rahatlıkla anlaşılacaktır. Bakteri sıklıkla küçük yaşlardan itibaren hijyen (temizlik) kurallarına Ağzından başkasına bulaşma öpüşme veya bakteriyi taşıyan kişini diş fırçası, kullandığı kaşık,çatal gibi araçların başka bir kişi tarafından kullanımı ile olabilir. Bu kullanım şekli bir de annelerin çocuklarına yemek yedirirken yemeğin –mamanın sıcak mı soğuk mu olduğunu önce kendi ağızlarında kaşığı kendi ağızlarına sokarak kontrol ettikten sonra kaşığı tekrar bebeklerin ağzına sokması ile de sıklıkla bulaşır. Bu bulaşma örneğini başak pek çok örnekle çoğaltabiliriz. Örneğin küçük çocuklar kabak çekirdeği gibi kabuğunu temizleyemedikleri çerezleri annesinin babasının temizlemesini isterler. Baba veya anne böyle davranırsa doğal olarak kedi bakterisini çocuğuna geçirmiş olmaktadır. Çocukluk çağında alınan bakteri tüm yaşam boyunca tedavi edilmediği sürece midede yerleşmektedir. Kendiliğinden ortadan kalkması mümkün değildir. Uzun yıllar mide yerleşen bu bakteri sürekli olarak mide örtüsünün iltihaplanmasına yol açmaktadır.

Bakterinin kendine ait bazı alt guruları bulunmaktadır. Bazı farklıklar göstermekle beraber tek yapı altında bazı farklılıklar göstererek inanlarda hastalık oluşturduğu bilinmektedir. Yukarıda sadığımız yollarla bakterinin bulaşmasını düşündüğümüzde aile içinde bakterinin yayılabileceği sonucuna da varmış oluruz. Gerçektende aile içindeki araştırmalarda anne veya babadaki bakteriler karşılaştırıldığında birbirinin aynı yapıda olduğu , ayrıca çocuklarda da aynı şekilde bakterinin yapısal benzerlik gösterdiği anlaşılmıştır. Bu nedenle ailenin tüm bireylerinin temizlik kurallarına hep birlikte uymaları gerektiği sonucuna varabiliriz. Gelişmiş ülkelerde temizlik kurallarına uyan toplumlarda bu bakterinin rastlanma sıklığının geri kalmış ülkelerden çok farklı olarak belirgin şekilde daha az olduğu bilinmektedir.
Bu mikrobun insandan insana bulaşma şeklini bu şekilde açıklamış iken insandan çıkan dışkının kirlettiği su ile bulaşma şeklini açıklayalım. Lağım sularının özel kanalizasyon sistemi ile uzaklaştırılması ve uygun şekilde arıtılarak boşaltılması gereklidir. Eğer kirli olan bu sular herhangi bir şekilde insanlarn içtikleri suları kirletir veya aldıkları besinleri kirletirse mikropta bulaşmış olur. Örneğin Gediz nehrine lağım suları karışır,bu sularla sulanan ıspanak,marul yeşillik gibi sebzeler iyi yıkanmadan yenirse bakteri kolaylıkla bulaşır. Pazar yerinde tuvalete giren satıcı taharetlenerek tuvaletten çıkarken elini iyi yıkamaz ise sattığı sebzeleri elleyerek satın alanlar dolayısı ile mikropları rahatlıkla alırlar. Örnekleri çoğaltabiliriz. Kirlenmiş sebzeleri iyi yıkamanın ötesine 1 kilogram kadar sebzeyi 3-4 litrelik sirkeli (iki şişe kapağı kadar sirkeyi) suda yarım saat bekletirler veya özel dezenfeksiyon (mikroptan arındırma sularında) bekletirler ise mikroplardan arındırabiliriz. Yeri gelmiş iken taharetlenme sonrası ellerimizi sabunla yıkamamızın yeterli temizlik sağalamayabileceğini hatırlatayım. Bu nedenle taharetlenmede el değmesinden ziyade tuvalet kağıdının kullanılmasını önermenin daha akılcı olduğu bilinmektedir.

Yurt dışındaki katıldığımız kongrelerdeki toplantılarda sunulan bildirilerde ülkemizde helikobakter pilori mikrobunun toplumumuzun belirli yaş gruplarında %60-80 ‘inde var olduğu sonuçları sunulduğunda çok üzülüyoruz. Bilimsel kanıtlar ile elde edilen bu veriler ne yazık ki temizlik kurallarına ne oranda uyduğumuzun bir göstergesi olduğundan üzüntümüz daha da artıyor. Toplumuzun sağlıklı olması için sağlıklı su kaynaklarına sahi olmamız, sağlıklı besinleri tüketmemiz ve temizlik krallarına tüm toplumun uyması gerekiyor.Kişi olarak siz ne kadar temiz olursanız olun içtiğiniz su yeterli oranda temiz değilse sonuçta mikrobu almış oluyorsunuz. Ne kadar temiz olursanız olun dışarıda bir restoranda salata yer iken temizlik kurallarına uymayan bir kişi slatayı hazırlamış ise veya uygun koşullarda temizlenmemiş bir salatayı tabakla getirmiş ise sonuçta mikrobu yine almış oluyoruz. Bu da sonuçta mide rahatsızlıklarının toplumumuzda yaygınlaşmasına sebep olan en önemli etkenlerinden birini oluşturmuş olmaktadır. Bu nedenlerle sağlklı toplum bireylerini oluşturmak için temizlik kuralarını eksiksiz olarak uygulamamız gerektiği sonucuna varırız. Sağlıklı su kaynaklarına ulaşmanın ana koşullarından birisi ise yeraltı sularının taşındığı boruların lağım suları ile karışmamsının sağlanmasıdır diyebiliriz. Burada belediye hizmetlerinin önemi ortaya çıkmaktadır. Dikkat ederseniz mikrop ve hastalıkla ilgili ayrıntılara henüz ulaşamadım. Yukarıda sunduğum bilgilere haiz olmadan mikrobu ve sebep olduğu hastalıkları anlatmanın ise eksiklik olacağını düşündüğüm için bu bilgileri sizlerle paylaşma gereksinimini duydum. Ykarıda adnı geçirdim Warren ve Marshall isimli iki araştırıcının tıp açmış olduğu çığır ile ilgili olarak toplum yaşantımızda ne denli önemli bilgi gelişimine sebep olduğunu gelecek haftaki diğer yazımızda anlatmaya devam edeceğim.

HELİKOBAKTER PİLORİ –GASTRİT-ÜLSER –KANSER -2-

Geçen haftaki yazımızda helikobakter pilori bakterisi (mikrobu) ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştım. Dilerim anlaşılabilir olmuştur. Bu bakterinin özellikle midede yerleştiğini ,sıklıkla diş eti plaklarında da yer aldığını anlatmıştık. İnsanda yaptığı zararlı etkisi ise özellikle midede yerleşimi sonrasında oluşmaktadır. En önemli noktalardan biri bu bakterinin çocukluk çağında midede yerleştikten sonra yaşam boyu hiçbir şekilde kendiliğinden kaybolmadığıdır. Yıllar boyunca yaşamını sürdürmektedir. Anca antibiyotik kullanımın uygun ve doğru sürelerde yapıldığında ortadan kaldırılabilmesi söz konusudur.

Midede yıllarca kalabilen bu bakteri nasıl hastalık oluşturmaktadır? Yıllar boyunca kalıp bazı olgularda 10-15 yaş grubunda, bazı olgularda 20-30 gibi genç yaşlarda, bazı olgularda ise daha ileri yaşlarda hastalık ortaya çıkarmaktadır. Bu farklılığı hangi faktörler oluşturuyor diye bakarsak bu bakterinin birden fazla şekilde olanının olduğunu bilmemiz gerekir. Aynı adı taşıyan farklı hastalık oluşturma gücüne, yeteneğine sahip farklı helikobakter pilori mikroplarının olduğunu bilmemiz gerekir. Bu farklı kişilerde farklı sürelerde farklı hastalıklar ortaya çıkmasının ana sebeplerinden birisidir. Mikrobu temizlemek için vücudumuz bu bakteriye karşı saldırmaktadır. Elindeki imkanlar ile onu temizlemeye çalışmaktadır. Bu mikrop ise bu saldırıdan kurtulmak için midede salgıların altına gizlenmekte ve vücudun onu temizlemesine imkan vermemektedir. Ayrıca her ayrı kişinin ayrı bağışıklık mekanizmaları (sistemleri) ve ayrı saldırabilme yetenekleri vardır. Böylece mikrop ile vücut arasında bitmeyen ve yıllarca süren bir savaş ortaya çıkmaktadır. Bu savaş sırasında saldırıda midenin örtüsü sürekli zarar görmektedir. Aşırı salgılanan mişde asidi hem mide hem de duodenumda (oniki parmak bağırsağında) iltihaplanma oluşmasına yol açmaktadır. Midede meydana gelen bu iltihaba gastrit diyoruz. Bu iltihaplanma yıllarca sürdüğü için mideyi öreten ve asidin mideye zarar vermesini sağlayan örtü hasar görmekte ve giderek kaybolmaktadır. Bu kayıp sonucunda erozyon dediğimiz yüzeysel hasarlar oluşmaktadır. Bu erozyonları bildiğimiz toprak erozyonlarına benzetebiliriz. Hastalarımın en çok sorduğu soru gastritin iyileşip iyileşmeyeceğidir. Bahsettiğim bu toprak kaybı gibi olan hasar ne yazık ki geriye gelmemektedir. Erozyona uğrayan tarlada yerine toprak oluşması nasıl mümkün değil ise gastrite bağlı hasarda midenin iyileşmesi mümkün olamamaktadır. Oluşan hasar durdurulmaya ve onu rahatsız eden faktörlere karşı korunarak tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Açıklamaya çalıştığım gibi gastriti şiddetli olan bir kişide hasar geriye gelemeyeceğine göre sarımsak,turşu ,kızartma yenilmesinde nasıl huzursuzluk çıkıyor ise tedavi ile bu gıdalar artık rahatlıkla yenilebilir duruma gelinememektedir. Doğal olarak bu söylenenler fraklı kişilerde farklı gastrit derecelerinde farklı olabilmektedir. Yine de kişinin kendisine dokuduğunu bildiği gıdaları tedavi sonrası ya tekrar alamamasını ya da dikkatli almasını önermek zorunda kalıyoruz.

Midede gastritin sürekliliği mide asidinin mikroba bağlı olarak sürekli fazla olması on iki parmak bağırsağına gelen mide suları burayı tahriş etmekte ve yara açılmasına sebep olmaktadır. Bu yaraya ülser diyoruz. Yara midede oluşursa mide ülseri, on iki parmak bağırsağında oluşursa on iki parmak bağırsağı ülseri diyoruz. Ülserde önemli olan nokta midede bulunan ülser bizim için her zaman kanser olma riski taşır. On iki parmak bağırsağında yer alan ülserde ise kanserden korkmayız. Mide ülserinde ise mutlaka kayboluncaya kadar takip etmemiz gerekir. Biyopsiler ile kanser olmadığından emin oluncaya kadar bazen aralıklı olarak birkaç kez endoskopi yapmak zorunda kalabiliriz. Bu bakteri (mikrop) on iki parmak bağırsağında ülser olan olguların %90-95 ‘inde midede ülseri olanalrın ise %70-75 ‘inde bulunmaktadır. Uygun antibiyotiklerin 2 haftalık sürede kullanımları ile %65-70 oranında temizlenebilmektedir. İlaçların bazı dilde acı tat oluşması ağızda yara çıkması alerjik yakınmalar, ishal gibi %5-10 oranında yan etkileri olabilmektedir. Bunlar doktorla ilişkide olarak genelde atlatılabilecek olan yan etkilerdir. İlaçların düzensiz kullanılması ise tedavinin başarısını azaltmakta ayrıca bakterinin mikrobun ilaçlara direnç kullanılması sebep olabilmektedir. Dirençli olan bir mikrobun temizlenmesi ise son derece zor olmaktadır. Türkiye ‘de antibiyotiklerin bilinçsiz kullanılması daha önce helikobakterdeki %80-85’ lik başarı oranımızın azalmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle doğru tanı ve tedavi gerekliliği belirlendiğinde ilaçların düzenli kullanılması ve doktorun önerilerinden çıkılmaması gerekmektedir.

Ülserde bakteri temizlenmesi başarıldığında önemli olarak ülserin tekrarlaması ortadan kalmakta veya çok azalmaktadır. Bu başarının en önemli kanıtı ise 20-25 yıl önce genel cerrahların yapmış oldukları mide ameliyatlarının sayısının son 10-15 yılda bu bakterinin ortadan kaldırılması ile son derece azalmış olduğudur. Ne yazık ki halen eskiden gereksiz yere yapılmış olan mide ameliyatlarının sorunları ile uğraşmak zorunda kalıyoruz.

Gastritte tedavi prensipleri nedir diyerek gözden geçirirsek her midesinde bakteri bulduğumuz kişinin bu mikrobunu temizlemek için antibiyotik kullanmamız gerekli değildir. Bu konuda tıp alanında ortak görüşlerin birleştirildiği anlaşma kuralları ortaya konulmuştur. Bu kurallara göre hangi hastanın tedavi alamsı belirlidir. Her bakterisi temizlenen olgunun ne yazık ki hazımsızlık yakınması kaybolmamaktadır. Hazımsızlık her zaman tek başına bu bakteriye bağlı değildir. Hazımsızlığa sebel olacak pek çok faktör gözden geçirilerek gereğinde bakterinin tedavisine karar verilmelidir. Burada bizi zorlayan bir noktayı açıklamak istiyorum. İlk yazımızda belirttiğim gibi helikobakter pilori enfeksiyonu aile içi geçen, ailenin bir bireyinde var ise diğerlerine de bulaşan ve onlarda da yıllar içinde sorun yaratan bir bakteridir. ,bu durumda ailede bir bireyde bu bakteri saptanır ve ailenin diğer bireylerinde de belirlenirse herkesin tedavi ediliği edilmeyeceğidir. Bu konu taruşmalı olmakla beraber gelecek yazımızda daha ayrıntılı tartışacağımız gibi asnne veya babada mide kanseri mevcut ise ailenin tüm bireylerinin de de tedavi edilmesi gerekliğidir. Bu konuyu daha ayrıntılı anlatacağız. Şimdilik bu kadar yoğun bilgi sanırım yeterlidir. Haftaya görüşmek üzere sağlık ve esenlikler dilerim.

HELİKOBAKTER PİLORİ –GASTRİT-ÜLSER –KANSER -3-


Helikobakter pilori bakterisinin bulunması sonrası tıp literatüründe elde edilen gelişmeler devrim niteliğindedir. Mide kanseri ile ilişkilendirilmesi son derece önemlidir. Dünya sağlık teşkilatı tarafından kanser etkeni olarak ilan edilmiştir. Özellikle MALT lenfoması adı verilen özel bir lenf sistemi kanserinde helikobakter pilorinin midede kesin etken olduğu belirlenmiştir.Bu kanser şeklinde bakteri tedavi edilip ortadan kaldırıldığı zaman kanser durmakta ve gerilemekte yani tedavi olmaktadır.Mide kanseri ile bakteri arasındaki ilişki ise her bakteri saptanan hastanın kanser olacağı şeklinde değildir. Mide kanserinin gelişimi için ek faktörlerinde devreye girdiği bilinmektedir. Bu ek faktörler arasında ise beslenme ile alınan kanserojen gıdalar öne çıkmaktadır. Bakterinin ise bazı tiplerinin özellikle kansere yol açma yönünden daha riskli olduğu ileri sürülmektedir. Daha önce Celal Bayar Üniversitesinde yaptığımız bir çalışmada ne yazık ki kansere sebep olduğu düşünülen bu bakteri tipinin Manisa bölgesinde daha sık olarak karşımıza çıktığını saptadık. Bu nedenle bölgemizdeki hastaların daha dikkatlice araştırılması ve tedavi edilmeleri önem taşımaktadır.

Üstünde durmamız gereken önemli bir nokta ise bu bakterinin midesinde var olduğunu belirlediğimiz her hasta mutlaka mide kanseri olacak demek değildir. Mide kanseri olan hastaların %70-80 ‘inde bu bakteri saptanmaktadır. Esas önemli olan nokta ise mide kanseri olan kişilerin çocuklarında midelerinde bu bakteri saptandığı zaman mutlaka uygun antibiyotikler ile uygun olduğu süre kullanımı ile temizlenmesi gerekliliğidir. Bu bakterinin kişide saptanması ise ne doğru olarak endoskopide alınan mide dokusunda boyama yöntemi ile bakterinin olup olmadığının belirlenmesidir. Japonya endoskopik tetkikleri yaygınlaştırdığı ve çok sayıda endoskopik girişim yaptırması sayesinde erken mide kanseri dediğimiz kanser yarasını daha 1-2 cm lik hatta 3-5 mm lik düzeylerde iken yakalamaktadır. Bu sayede de hastaların tedavileri kolaylaşmakta ve uygulanan tedaviler ile ya tam şifaya kavuşulmakta ya da 5-10 yıl gibi uzun süreler kansersiz yaşama şansı elde edilmektedir. Yurdumuzdaki uygulamalarda ise hastalarımızın düştüğü yanılgı yakınmaları şiddetlenmesini beklemek olmaktadır. Kanserde her zaman bulantı kusma, kansızlık veya karın ağrısı ortaya çıkmadan da kanser yarası görülebilmektedir. Bunun anlaşılabilmesi için hastaların yakınmalarında erken dönemde doktora başvurmaları, başvurulan doktorlarında hastadan endoskopi istemek için gecikmemeleri gerekliliğidir. Bundan 4-5 yıl öncesine kadar endoskopi merkezlerinin sayısının bölgemizde arttığını rahatlıkla söyleyebilliriz. Dikkat edilmesi gereken nokta ise endoskopi uygulamalarının deneyimli gastroenterologlar tarafından yapılması gerekliliğidir. Bu konuda eğitimi olmayan alanı olmayan bazı doktor grupları tarafından endoksopi yapılmasında bir bulgu olmadığı belirtilen hastalar bir süre sonra ilerlemiş kanserler olarak karşımıza gelebilmektedir. Her konuda olduğu gibi yetersiz ve deneyimsiz ellerde uygulanan her türlü girişim istenmeyen sonuçlar doğurduğu gibi bu uygulamalardaki hukuki sorumluluklara dikkat edilmesi gereklidir. Hasta ve yakınlarının bilinçlenmesi ile doğru yerde tetkik yaptırma bilinçliliğine ulaşmasını dileriz.

Hastamızdan gelen soruları yanıtlayalım.

BS. : Helikobakter pilori için üre nefes testi hamilelere yapılabilir mi ?
Yanıt: Hamilelere kesinlikle yapılamaz. Bu test ile aynı derecede hassas olan badestte mikroba bakılma testi hamilelerde sakıncalı değildir.

Sağlık ve esenlikler dileği ile.

Prof. Dr. Hakan Yüceyar
Celal Bayar Üniversitesi
Tıp Fakültesi
İç Hastalıkları AD. Öğretim Üyesi


Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Gastrit-Helikobakter Pilori-Ülser-Mide Kanseri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.M.Hakan YÜCEYAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.M.Hakan YÜCEYAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
M.Hakan YÜCEYAR Fotoğraf
Prof.Dr.M.Hakan YÜCEYAR
İzmir
Doktor "Gastroenteroloji"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi26 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Prof.Dr.M.Hakan YÜCEYAR'ın Yazıları
► Helikobakter Pilori ve Gastritte Vitamin ve Besin Destekleri ÇOK OKUNUYOR Prof.Dr.Metin ÖZATA
► Mide Kanseri ve Mide Tümörleri Prof.Dr.Enver DOLAR
► Mide Kanseri ve Genetik Prof.Dr.M.Hakan YÜCEYAR
► Kolon Kanseri (Kalın Bağırsak Kanseri) : Tanı, Belirtiler ve Tedavi ÇOK OKUNUYOR Prof.Dr.Nazım Serdar TURHAL
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Gastrit-Helikobakter Pilori-Ülser-Mide Kanseri' başlığıyla benzeşen toplam 25 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Etv de Konuşma Mart 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


19:51
Top