2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Avrupa Birliği Kapısındaki Türkiye
MAKALE #8913 © Yazan Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT | Yayın Nisan 2012 | 4,491 Okuyucu
Özet

Bu çalışmada, geleneksel kültürel düşüncenin kadına biçtiği yegane kostüm olan ev hanımlığının, günümüzün 'modernleşen' toplumunda nasıl karşılık bulduğunu ve ev hanımlığı ile ilgili hangi farklı anlama biçimlerinin inşa edildiğini aydınlatmaya çalışılmıştır. Araştırmaya katılan çiftle ev ortamında grup mülakatı yapılmıştır. Mülakat yaklaşık 1 saat 45 dakika sürmüştür. Mülakatın analizinde kadının aile-ev içindeki duruşu, kadının toplumdaki duruşu-görünüşü ve modernizmin kadına ve aile hayatına etkisi temalarının söylemi belirlediği görülmektedir. Söylemde ortaya çıkan temalar, geleneksel düşüncenin kadın profilinin değişmeye, kırılmaya başladığının ve bu kırılmada batılı modernist pozitivist söylemin önemli rol oynadığı görülmektedir. Bir kırılma yaşansa da geleneksel düşünüş tarzından tamamen vazgeçilmediği ve modernist düşünceyle karşılıklı çekişerek birbirlerini dönüştürdüğü, etkilediği görülmektedir.

*Bu makalenin yazımında çoğunlukla 'Türkiye'de Kadın ve Modernite, Arkonaç, S ve Paker, O. İstanbul, 1996' bildirisinden yararlanılmıştır.


GİRİŞ


Geleneksel Türk toplumundaki bir ailede, aile içi roller genellikle kadının evde ev işleri ve çocukların bakımında, erkeğinse aileye gelir sağlama ve aile içi karar alma mekanizmasında etkin ve baskın olarak yer alması olarak göze çarpar. Günümüzde gerek politik olarak Avrupa Birliğine girme çabalarının ve üye ülke olmanın getirdiği batılı ülkeler ile ilişkilerin hızlanması ve ön plana alınması, gerekse devletin moderleşme, çağdaşlaşma projesi olarak seküler ve batılı bir rota izlemesi, geleneksel Türk aile tipinin daha çok ve derinlemesine sorgulanmasına olanak sağlıyor.

Bu çalışma kadının aile içi rol paylaşımında geleneksel olarak üstlendiği ve günümüzde hiç olmadığı kadar tartışılmaya başlanan dolayısıyla değişime-dönüşüme uğrayan 'ev hanımlığı' üzerine odaklanmıştır. Bu dönüşümü anlayabilmek için söylem analizi teorisi (Potter ve Wetherell, 1987, 1995) temel alınmıştır.

Geleneksel sosyal psikolojinin büyük bir kısmının özelliklerinden biri, insanların ne söylediklerinin veya ne yazdıklarının içeriğine ikincil bir fenomen muamelesi yapmasıdır. Bu açıdan bakıldığında muhtevanın (işlenen konunun) bir vasıta olarak kullanıldığını görmekteyiz. Söz gelimi, sosyal kognitif süreçlere ulaşmada kullanılan bir vasıta gibi. Söylem analizi ise bu geleneği kırarak muhtevayı eylemin olduğu yer kabul eder. Söz gelimi ırkçılık ile ilgilenirken, konuşmanın altında yatan kognitif tarafgirlikleri, otoriteryen kişilik yapılarını incelemek yerine doğrudan ırkçılığın fiili pratiğine bakar. Ayrıca konuşmanın veya metnin argümantatif veya retoriksel düzenlenişi ile de ilgilidir.
Söylem analizinin odak noktası ikiz bir özellik taşır ve sorularını genellikle buna dayandırarak açıklamaya çalışır. Bu odaklardan biri insanların konuşmalarında ve yazılarında ne yaptığı ile ilgilenir buna pratikler adı verilir. Konuşma ve metinlerde ortaya çıkan versiyonların nasıl inşa edildiği üzerinde durur. Diğeri ise bu pratiklerde insanların kullandıkları kaynakların çeşitleri ile ilgilenir. Buna açıklayıcı repertuarlar adı verilmektedir, nitekim bu araştırmada katılımcıların söylemlerindeki bu açıklayıcı repertuarlara eğilmektedir.

Söylem analizindeki bir diğer merkezi tema inşa ve tasvirdir. Sosyal eylemi icra etmek üzere söylemin nasıl inşaa edildiği ile ilgilenir. Ayrıca insanların etkileşimleri sırasında dünyaya dair versiyonlarını nasıl bir araya getirdikleri ile, bu versiyonların hem o andaki nihai sonuçları ile hem ideolojik uygulamaların bir bölümü olarak daha uzun vadede bu versiyonları nasıl bir araya getirdikleri ile ilgilenir. Söylem analizi, tasvir ve versiyonların konuşmacıdan bağımsız gerçek ve katı bir şekilde nasıl kurgulanmış bir hale girdiği ile ilgilenir.

Söylem analistinin odaklandığı araştırma soruları geniş ölçüde bu inşa ve işlevi ile ilgilidir: söylem bu inşayı nasıl bir araya getiriyor ve inşadan ne kazanılıyor? Bir diğer ifade ile araştırma soruları söyleme, onun işlevi ile ilgili inşasına öncelik verir.
Konuyla ilgili çalışan araştırmacıların geliştirmiş oldukları söylem analizini psikolojide ayırt edici kılanın neler olduğunu kısaca şöyle özetleyebiliriz (Edwards, Potter, 1992).
- Söylem analizi, doğal olarak ortaya çıkan konuşma ve metinlerle uğraşır. Bu konuşma ve metinler mülakatları, transkriptleri kapsar.
- Söylem analizi konuşmanın muhtevası ile ilgilenir. Linguistik organizasyonundan ziyade konuşmanın sosyal organizasyonu ile ilgilenmektedir.
- Söylem analizi ilgi odağını üç noktaya dayandırır: eylem, inşa ve değişkenlik (variation) (Potter ve Wetherell, 1987, 1995). İnsanlar bir şeyler söylerken ve yazarken, sosyal bir eylem icra etmektedirler. Bu eylemlerin kendine özgü özellikleri vardır:
+ inşa eden bir konuşmanın ürünüdürler,
+ bir üsluplar yayılımından çekilip alınmış bir metnin ürünüdürler,
+ linguistik kaynakların ve retoriksel, argümantatif tertiplerin bir ürünüdürler.
Analizin ilgi noktası bu inşa edici süreçtir. Konuşma ve metin eylem yönelimlidir. Bu sebeple versiyonlar, iş görmek üzere inşa edilen farklı etkileşimsel bağlamlara göre değişkenlik gösterebilmektedirler.
- Söylem analizinin merkezi özelliklerinden biri, onun gündelik konuşma ve düşüncenin argümantatif (retoriksel) organizasyonu ile ilgileniyor olmasıdır (Billig, 1993). Retoriğin en önemli özelliği, ifade edilen bir tutumun veya söylemin doğasının ve işlevinin, bu tutum veya söylemin kapladığından çok daha geniş bir alanı kuşatan zıt tutum veya söylem bilinmeden anlaşılamaz olduğudur.
- Söylem analizinin son özelliği onun, kognitif konular olan gerçeklik ve zihin ile ilgileniyor olmasıdır.

Bir Devlet Politikası Olarak Kadın


Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasıyla birlikte hızlı bir modernleşme sürecine maruz kalan Türk-Osmanlı halkının geleneksel kılıfından sıyrılma uğraşı ilk zamanlardaki kadar kanlı ve sancılı olmasa da, günümüzde hala tartışma yaratıcı özelliğini korumaktadır. Batılı ve seküler bir devlet olma isteği, cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda bir devlet politikası olarak tepeden inmeci bir görüntü sergilese de, günümüzde artık halkın tamamına yakını tarafından içselleştirilmiş bir istek, bir ülkü olarak karşımıza çıkar.


Tamamına yakınını müslüman tebaanın oluşturduğu Türkiye' de batılılaşma düzeyinin tezahürü olarak, toplumda kadının rolü ve pozisyonu kritik noktayı oluşturmaktadır. Kadının kamusal alana çıkışı ve aktif olarak kamusal alanda rol alması modernist düşüncenin nüvelerinden kadın-erkek eşitliğine ve toplumun batılı medeniyet seviyesindeki dönüşümüne işaret ettiği görüşü hakimdir. Bu yüzden Türkiye' de kadın konusu, tek başına kadının konumunu, yaşam standartlarını değiştirme sorununu değil, bir medeniyetin kültürel değişimini akla getirmektedir.

Anayasal güvencelerle kadına sağlanan eşit hak ve özgürlükler, sert reformlara rağmen geleneksellikten tam olarak sıyrılamamış kültürel baskıların engeline takılıp, günlük hayat pratiğindeki yerini tam olarak alamamıştır. Kız çocukların okula gönderilmesi konusunda teşvik edici kampanyalar, kadına karşı aile içi şiddeti önlemek için alınan tedbirler, kadın hakları konusunda bilinçlendirme çalışmaları vb. hep bu kadının aleyhinde işleyen geleneksel düşünceyi kırmak için devlet tarafından düzenlenen veya desteklenen çalışmalardır. Belli ölçüde eylem ve düşünce bazında değişimlerin olduğu televizyon, gazete, dergi gibi çeşitli medya merkezlerindeki haber ve araştırmalarında yer almaktadır.

Bu çalışma, geleneksel kültürel düşüncenin kadına biçtiği yegâne kostüm olan ev hanımlığının, günümüzün 'modernleşen' toplumunda nasıl karşılık bulduğunu ve ev hanımlığı ile ilgili hangi farklı anlama biçimlerinin inşa edildiğini aydınlatmaya çalışacaktır.

Çalışmanın düzenlenişi


Çalışmada, biri 26 yaşında çalışan kadın diğeri 31 yaşında çalışan erkek olmak üzere evli bir çift ile görüşülmüştür. Söylem analizi örneklem seçiminde geleneksel görüşten tamamen ayrılmaktadır. Söylemsel biçimlerle ilgilenenler için on kişi ile yapılan mülakatın geçerliliği en az yapılandırılmış bir ankete verilen yüzlerce cevabın geçerliliği kadardır (Pother ve Wetherell, 1987). Çünkü burada önemli olan mülakat yapılan kişilerin sayısı veya nitelikleri değil, bağlamda farklı anlama biçimlerinin tanımlanmasıdır. Dolayısıyla mülakat yapılan kişilerin değil, farklı anlama biçimlerinin tanımlanması önemlidir.


Araştırmaya katılan çiftle ev ortamında grup mülakatı yapılmıştır. Mülakat yaklaşık 1 saat 45 dakika sürmüştür. Mülakat sırasında önceden hazırlanmış sorular mülakatın akışına göre farklı zamanlarda, soru-cevap şeklinde olmamasına dikkat edilerek spontane olarak sorulmuştur. Bu sorular ev hanımlığı konusunda araştırmacının önceden belirlediği ana temalara uygun, konunun enine boyuna her kısmının konuşulmasına olanak sağlayacak şekilde hazırlanmıştır. Sorular ve kısa açıklamaları aşağı kısımda yer alacaktır.

Mülakat söylem analizinde geleneksel anlayıştan farklıdır. Söylem analizinde mülakata sosyal etkileşimin bir parçası olarak bakılır. Veri toplamada bilinen geleneksel yöntem anlayışının hedefi, tek tek deneklerden elde edilen verilerdeki benzerliklerin ve ortaklıkların bulunmasıdır. Söylem analizinde ise esas hedef, deneklerin değil deneklerin içinde bulundukları ve kullandıkları söylemdeki farklı açıklama biçimlerinin ortaya çıkartılmasıdır. Bu noktada mülakat esnasında ortaya çıkan refleksivite önem taşımaktadır. Bu refleksivite mülakatı yapan araştırmacının soru varakalarındaki soruları okuyan kişi rolünden çıkıp, mülakata fiilen katılarak çalışma hedefine dair anlama biçimlerinin ortaya çıkarılmasında faal bir rol oynamasıyla sağlanır.

Mülakat Taşkent tarafından yürütülmüştür ve katılanların önceden izni alınarak teybe kaydedilmiştir. Daha sonra bu kayıtlar kâğıda dökülmüş, kodlanmış ve analiz edilmiştir.
Analiz safhası, kâğıda dökülmüş olan kayıtların tekrar tekrar çok dikkatli bir şekilde okunmasını kapsar. Analizde prensip olarak birinci safhada değişkenlik tutarlılık formları aranır. İkinci safha işlev ve sonuçlarla ilgilidir. Söylem analizinin temel teorik hamlesi insanların konuşmalarının bir çok işlevi yerine getirdiği ve değişen sonuçlara sahip olduğu tartışmasıdır. Dolayısıyla bu safhada bu işlevler ve sonuçları hakkında hipotezler oluşturulur ve buna lengüistik deliller aranır.

Mülakat Soruları*:


- Ev hanımlığı nedir?

Bu soru ev hanımlığı kavramından ne anlaşıldığının, neleri kapsayıp neleri kapsamadığının konuşulması için hazırlanmış bir sorudur.

- Ev hanımlığı, aile içinde paylaşılan bir rol müdür? Yoksa bir görev midir?

Bu soru mülakata katılan kişilerin, ev hanımlığını kadına biçilmiş onun yapması gereken bir görev olarak mı gördüğü, yoksa yapılması zorunlu olmayan aile içinde paylaşılan rollerden biri olarak mı gördüğünün konuşulması için hazırlanmış bir sorudur.

- Ev hanımı nasıl olunur?

Bu soru ev hanımlığının, kadına nasıl yakıştırıldığının, kadının ev hanımı olmak için neler yapması ve yapmaması gerektiğinin konuşulması için hazırlanmış bir sorudur.

- Ev hanımı nasıl olmalıdır?

Bu soru katılımcıların kafasındaki olumlu ev hanımı rolünün neleri kapsayıp kapsamadığının konuşulması için hazırlanmış bir sorudur.

- Aile içi veya dışı konularda karar almada ev hanımı ne derece etkilidir? Ve olmalıdır?

Bu iki aşamalı soru katılımcılara göre ev hanımının dolayısıyla kadının aileyi ilgilendiren konularda ne derece söz sahibi olduğunun ve olması gerektiğinin konuşulması için hazırlanmış bir sorudur.

*Mülakatı yürüten kişi tarafından katılımcılara soruların, soru-cevap şeklinde cevaplanmayacağı, soruların hazırlanış amacının konunun enine boyuna konuşulması olduğu mülakat başında belirtilmiştir.


ANALİZ


Yapılan mülakat, önceden empoze edilmemiş refleksiv sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Analiz sonuçları üç ana başlık halinde sunulacaktır
I. Kadının aile-ev içindeki duruşu
II. Kadının toplumdaki duruşu ve görünüşü
III. Modernizmin kadına ve aile hayatına etkisi

Kadının aile-ev içindeki duruşu


-Hem kadın hem erkek katılımcının da, hâlihazırda toplumda aile içi rol dağılımında yaygın olanın hala geleneksel görüş olduğunu ve kadının ev işlerini yapmakla yükümlü görüldüğünü düşündüğü görülmektedir. Erkek, bu düşüncenin toplumun genel kültür yapısından kaynaklandığını ve erkeklerin yetiştiriliş tarzından dolayı böyle davrandığını söyleyerek bir bakıma "erkeklerin böyle düşünmesi tam olarak onların suçu değil" demektedir (1).
(1)
n= çoğu erkeğin gözünde zaten erkek adam ev işi yapmaz (26 yaşında, evli, açıktan üniversite okuyor, çalışıyor)
i= ya türk toplumunun genel yapısından, yetirilişinden, aile tarzından bişey (31 yaşında, evli, üniversite mezunu, çalışıyor)

-Hatta erkek, kadınların da bu rol dağılımındaki eşitsizliğe katkı sağladığını düşünmektedir Kadınsa geleneksel tarzda yetiştirilen çocukların üzerindeki baba etkisine dikkat çekmektedir. Yani erkek, "kadınlar da bu haksızlığa yardım ediyor ve göz yumuyor" derken kadın, "zaten kadının başka şansı yok çünkü ailede otoritesini kuran baba bunu dayatıyor" diyor (2,3).

(2)
i= benim önümde oturan orhan abi mesela dört tane ablası varmış hayatında hiç bi zaman ütü yapmamış adam yani ben ütünün nasıl tutulcağını bile bilmem açma kapama düğmesi nerde onu bile bilmem diyo, çünkü dört tane ablam vardı diyo çocukluğumdan beri evlenene kadar diyo yirmi beş yaşında evlenmiş yirmi beş yaşına kadar hep ablası yapmış her şeyi yemeğim önüme geldi diyo pantolonum gömleğim ütülü geldi diyo
(3)
n= ya çalışan veya çalışmayan farketmez türk toplumunda yaşıyoruz kadınların sözünün dinlenmesi çok düşük seviyede, çünkü erkekler son sözü ben söylerim mantığıyla başladığı için, çoğu konuda zaten eşine danışma hakkı aklına gelmiyo yani görmüyo, o ev hanımı ne anlar diyip ondan sonra kendi kararını kendi veriyo, çoğu zaman aldığı kararlardan kadının bile haberi olmuyo

-Kadının aile içindeki derleyen, toplayan, temizleyen, yetiştiren ev hanımlığı teması erkeğe göre kadının bu konulara yatkınlığından da kaynaklanmaktadır. Ev hanımlığı, biyolojik farklılığa dayandırılarak meşrulaştırılmaktadır. Hatta buna hayvanlar dünyasından örnek vererek bir bakıma "kadın ve erkeğin yaradılışı böyle ve bu evrensel" demektedir. Erkek bu zamana kadar ki söylemlerine ters düşen bir şeyler söylemektedir (kendisi de bu tutarsızlığın farkındadır). Tam da bu örnek kendi amaçları için dili ve söylemi kullanan ve manipüle eden insan yaklaşımına (Potter ve Wetherell, 1987) uygundur (4,5).

(4)
i= bi de şöyle bişey var yaradılıştan gelen bi gerçek, kadın erkek eşittir eşittir de, şöyle bişey şu zamana kadar söylediklerimin hepsine ters bişey olcak ama, eşittir de o kadar da eşit değildir bence, tamam eşittir haklar seviyesinde eşittir amma yetenek...yetenek kabiliyetle eline yakışma konusunda bence eşit değildir
...evet yani mesela bu şey el becerisi kadınların ev işleri konusunda yemek yapma konusunda dikiş dikme konusunda gerçekten bi erkekten daha iyidir bu konuda yaygın olarak
(5)
i= hayvanları incele, dişi hayvanlar ve erkek hayvanlar, yuvayı dişi kuş yapar gibi çok klasik bi söz var

Kadının toplumdaki duruşu ve görünüşü


-Kadına göre erkekler, kadınlara yüklenmiş ev hanımlığı görevinin oluşturduğu haksızlığın iş başa düşmedikçe yani yalnız kalıp ev işlerini kendileri yapmak zorunda kalmadıkça farkında değil (6).
(6)
n= iş başa düştüğünde
v= yani tam öyle oluyo iş başa düşünce mi?
i= öylede değerlendirilebilir

-Geleneksel tarzdaki ev hanımlığı düşüncesinin, erkek ve kadına küçüklükten itibaren empoze edildiği, hatta bu geleneksel tarzdaki rol paylaşımının dizilere çocuk oyunlarına, tekerlemelere, atasözlerine bile sirayet ettiği, böylece kadın ve erkeğin büyüyünce bu kalıba girmelerinin kaçınılmaz olduğu düşüncesi görülmektedir (7,8).

(7)
n= türk toplumunda öyle yetiştiriliyosun, ah kızım sen büyüyünce bak evlenceksin çocukların olcak
i= ya çocuk oyunlarında bile evcilik oynuyo
n= yani sen hadi baba ol ben anne olayım ondan [sonra
v= hatta özlü sözlerde bile var hani kadının yeri kocasının yanıdır tarzı
(8)
i= o dizilerde halk hikayelerinde toplumda anlatılan masallarda televizyonda seyrettiğin filme diziye kadar rol bu şekilde paylaştırılmış, kadın ev işlerini yapar erkek hem çalışır hem de kahveye gider maç seyreder gerekirse rakı içer, hep böyle yetiştirilmiş yani bunları yapmayan erkek sayılmaz ötekini yapmayanda karı sayılmaz, tarzında bii, yaklaşık bi görüş var insanlarda halkta

-Kadın, çalışma hayatının kadınların çocuk bakma sorumluluklarına olumsuz yansıdığını, kariyer ve çocuk bakma arasında kalmasına neden olduğunu düşünmektedir. Çocuk doğurup çalışmaya devam eden kadınları çocuk büyütmüş saymama gibi geleneksel bi söyleme kaymaktadır, yani bi bakıma "çocuk doğuracaksan evde kal, çalışacaksan çocuk doğurma" demektedir. Ayrıca endüstriyel şartların ve devlet politikasının kadının çocuk doğurmaması yönünde gizli bir dayatması olduğunu düşünmektedir. Bunun nedenini de kadınların derdinden anlayan sorunlarını dile getirecek ve onları temsil edecek yeterince kadın milletvekili olmamasıyla meşrulaştırmaktadır (9,10,11).

(9)
n= şöyle bişey tabi insanlar bırakıyolar çocuklarını hafta başı bi dahaki hafta sonuna kadar beş altı gün çocuğunu görmüyo işte haftasonu gidiyo ailesinde bi gün iki gün görüyo çocuğunu sonra tekrar dönüyo çalışmasına devam ediyo bu da nasıl bi çocuk büyütmek nasıl bi çocukta yaparım kariyer ben anlamıyorum
(10)
n= kadın memurlar genelliklede işte evlenemiyolar, evlenende çocuk yapmıyo
(11)
n= ...yani düşündüğümüz şeyin gerçekleşmesi zaten çok zor, öyle mantıklı düşünen milletvekilleri yok çünkü mecliste... kadın millet vekilleri artması lazım bence kadınların haklarını savunabilmesi için ya kadınları anlayan erkeklerin olması lazım orda kadınlara değer veren erkeklerin ya da kadınların olması lazım hemcinslerini anlayan

-Kadın ve erkek, kadınların artık bu geleneksel kısıtlayıcı ve baskıcı görüşe karşı çıkmalarını, erkeklerin ellerindeki bu gücü sürekli kendi menfaatlerine kullanıp, kadınların ses çıkarmayışını suistimal edişlerine, çok ileri gitmelerine, kadına karşı şiddet uygulamalarına dayandırmaktadır (12).

(12)
v= hani madem doğada da böyle bişey var diyosun ilk baştan beri böyleydi bu kırılma nasıl oldu, hani neden artık itiraz ediyo kadınlar, önceden baş eğiyolardı da
n= belki canlarına yetmiştir
i= baskı olabilir yani erkeklerin olayı doğal seyrinden çıkartıp fazla baskıcı olması, yani kadına hiç bi hak tanımaması
v= gücü şey kullanması o zaman kendine, menfaatlerine göre
i= tabi tabi o tamamen kendi egemenliğini düşünerek kadına hiç bi söz hakkı tanımaması hiç bi konuda fikrini sormaması, baskıcı davranması
n= belki de kadının dayak yemesi

Modernizmin kadına ve aile hayatına etkisi


-Ancak erkeğe göre geleneksel düşüncede değişimlerin olduğu ve yeni neslin daha eşitlikçi ve paylaşımcı olma gibi modernist temaları ön plana alarak ailelerindeki rol dağılımının paylaştırıldığı görülmektedir. Geleneksel düşüncedeki bu kırılmalar eğitimle, içinde bulunulan sosyal ortamla meşrulaştırılmaktadır (13,14).
(13)
i= ...o da belli bi yaş grubundaki insanlara mahsus bişey bence yeni nesil kendi ailesinin etkisinde o derece kalmayan yeni nesil bence artık o şekilde düşünmüyo daha farklı, daha eşit görevin daha eşit paylaşımı
(14)
v= peki o kırılmalar nerden oluyo? mesela sen dedin geleneksel bi tipte ailede yetiştim dedin ama yine de öyle düşünmüyorum dedin peki o kırılmalar nasıl oluyo?
i= eğitim, ev dışında olması artı eğitim artı bi de içinde hani içinden gelmesi hani çok pis insanlar da var

-Erkek ve kadın tarafından, şiddet genelleştirilip belli oranda normalleştiriliyor. Şiddet bilimsel araştırmalara dayandırılarak meşrulaştırılıyor (15,16).

(15)
v= kadının dayak yemesi dedin ya o da hani beş on sene öncesine kadar normal karşılanıyodu artık o da şey olmaya başladı
i= ama aslında son yapılan araştırmalara bakıldığında, ben bunu internetten daha geçen haftalarda yeni okumuştum bi haber, dayak toplumun her kesiminde var yani eğitim kültür seviyesi
v= yalnızca dayak değil şiddet, şiddet her tarafta var, zaten yalnızca fiziksel olması gerekmiyo
i= yani maddiyatta pek farketmiyo burda eğitim seviyesi de pek farketmiyo şiddet her an her yerde erkeğin kadına şiddet uygulaması toplumun her kesiminde görülebiliyo
v= ya şiddet uygulaması her kesimde görülüyo ama bunu haklı görmesi her yerde görülemez hani görülmemesi lazım en azından
(16)
n= araştırmalarda dayak yiyen insanların ve dayak atan insanların büyük bi oranı üniversite mezunu, yani pek eğitimle de alakalı değil bu

-Bilimsel bir yaşam tarzını aile için evliliğin başından sonuna kadar olması gereken bir şey olarak görüyor hem kadın hem erkek. Bu söylem de batılı modernist pozitivist düşüncenin sağlık kriterlerine ve ilerlemeci görüşüne dayandırarak meşrulaştırılıyor (17,18).

(17)
n= ana çocuk sağlığı merkezi ve normal mahallenin bulunduğu sağlık ocağı işte gelip senle test yapıyo işte anket türü işte ne alıyosun ne kullanıyosun nasıl besleniyosun diye ondan sonra bunun yanında da hani belki..aşılandırma...bunun yanında yani çocuğa hani mesela ilk altı ay anne sütü diye bi kampanya başlattılar hani altı ay anne sütü çok önemli..
(18)
i= eğitim zaten sadece belli bi süreci kapsayan bişey değil ki, eğitim ömür boyu devam etmesi gereken bişey insanlar kendi sorumluluğu mesela kendi çocuğu olduysa onun sorumluluğunu düşünüp ben bunu nasıl yetiştirmeliyim diyip gerekli araştırmayı yapmalı bence, kitap alıp okumalı

Tartışma


Kadın rolündeki değişmeleri kadına has değişme olarak açıklamak bizi yanlış yönlendirecektir. Yaklaşık elli seneden beri süren hızlı sosyal değişmenin dinamikleri toplumun bütün sosyal yapısını etkilemeye devam etmektedir. Kadının rollerindeki değişim muhtemelen bu etkinin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Kadının rolü bu değişen sosyal yapı içerisinde yeniden tarif edilmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Kemalist reformlarla kırılmaya çalışılan geleneksel çizgi günümüzde Avrupa uyum normları olarak dayatılan değişimlerle gerilim merkezi olmaya tartışılmaya devam ediyor. Tartışmaların odak noktasını da modernleşmenin tezahürü olarak görülen kadının sosyo-kültürel ve sosyo-politik alanlarda aktif olarak rol alıp alamayacağı oluşturuyor. Anayasal haklar seviyesinde gelinen noktanın günlük kamusal hayata bir türlü yansımaması bir kez daha düşünmemiz gerektiği anlamına geliyor.
Bir değişim, dönüşüm yaşansa da geleneksel düşünüş tarzından tamamen vazgeçilmediği ve modernist düşünceyle karşılıklı çekişerek birbirlerini dönüştürdüğü, etkilediği görülmektedir. Türkiye her şeyde olduğu gibi modernizmi de kendine has bir şekilde yaşamaktadır.

Kaynaklar:

Billig, M. (1993), Ideology and Opinions, London: Sage Publication
Edwards, D. ve Potter, J (1992), Discursive Psychology, London: Sage Publication
Potter, J ve Wetherell, M (1987), Discourse and Social Psychology, London: Sage Publication
Potter, J ve Wetherell, M (1995), Discourse Analysis. Smith, Harre ve Langenhove (kitap) Rethinking the Methods of Psychology, London: Sage Publication


Vahap Taşkent
Uzm. Klinik Psikolog

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Avrupa Birliği Kapısındaki Türkiye" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Vahap TAŞKENT Fotoğraf
Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi21 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Vahap TAŞKENT'in Makaleleri
► Türkiye`de Ebeveyn Olmak Psk.Damla KANKAYA
► Türkiye’ de Hipnoz ve Hipnoterapi Psk.Mustafa GÖDEŞ
► Türkiye'de Boşanma Durumu Psk.Burçak DEMİRKAN
► Yapısal Aile Terapisi ve Türkiye Psk.Salih HAFIZOĞLU
► Türkiye’de Üstün Zekalı Doğmak Psk.Dnş.Gürkan YAŞAR
► Türkiye’nin Saklanan ve Kanayan Yarası Ensest Psk.Şengül DEMİRSOY BÖCÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Avrupa Birliği Kapısındaki Türkiye' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Neden Psikanaliz? Nisan 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:50
Top