2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Toplumsal Şiddet: Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir
MAKALE #8963 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mayıs 2012 | 4,645 Okuyucu
PERŞEMBENİN GELİŞİ ÇARŞAMBADAN BELLİ OLUR

Bazı şeyler sessiz sedasız ve durup dururken değil, adeta geliyorum diye bağıra bağıra gelir. Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Haliyle buna çarşambayı yaşadığı halde perşembeyi bir türlü kestiremeyenler dışında kimse şaşırmaz! Bu durum son dönemde artan şiddet olgusu için de böyledir.

Diğer yandan, devletin memuruna yöneltilen şiddeti devletin tüzel şahsına - otoritesine duyulan algıdan ayrı düşünemeyiz. Devletin otoritesine kafa tutan ve son yıllarda ekranlarda sıklıkla muhatap olduğumuz serserilik ve eşkıyalık manzaralarını da devletin halk nezdindeki itibarından bağımsızmış gibi okuyamayız!

Devletin otoritesi ve saygınlığı aşınırsa ya da topluma (sürekli zafiyet örnekleri sergilenmesi neticesinde) öyle lanse edilirse sıfatı insana benzese de niyeti bozuk birileri harekete geçer, “Gün bu gün” der, devletin en zayıf halkası olan sivil memurlarını tekmelemeye - tokatlamaya başlar. Bunlar aslında memurların şahsında devlete kafa tuttuklarını vehmederek bir yandan ezik öbür yandan şişkin, ancak özünde kin dolu olan egolarını daha da palazlandırmaya çalışan hasta ve hain ruhlardır!

Eskiden devlet ciddiyeti ve otoriteyi temsil ederdi. Haliyle son derece saygın bir kurumdu. Ayrıca devletin tüzel şahsına kutsiyet bile atfedilirdi. Söz konusu durum gereği bu kurumda çalışan kişilerin de insanlar nazarında ciddi bir saygınlığı vardı. Günümüzde devlet olgusu bu noktalarda ciddi ciddi sorgulanmaya başladı. Hatta eskiden devlete atfedilen yüceltici sıfatlar son dönemde insana yönelik olarak kullanılmaya başlandı. İkisinden birisi mutlaka diğeri için olmak zorundaymış gibi bir mantıkla, “İnsan devlet için değil, devlet insan içindir” tarzındaki bazı somut sloganlarla dışa yansıyan bu algısal yer değişim devletin gözle görünür yanı olan memurlarına da sirayet etmeye başladı. Devletin tüzel şahsından alınan, en fazla emek, saygı, adalet, sevgi gibi ahlaki değerlere verilmesi gereken ancak sırf iki eli ve ayağı olması hasebiyle insan ırkına yöneltilen bu kutsiyet tanımlaması halkın hem devlete hem de onun eli ve ayağı olarak işlev gören memurlarına yönelik algı ve yaklaşım değişimini de beraberinde getirdi.

Yukarıda değinilen ve “yüce devlet” tanımını alaşağı eden bu algısal değişim ayrıca halkın kahır ekserisinin eğitimsel düşüklüğü ile birleşince ortaya devletin memurlarına saldırmak için adeta bahane arayan kişilerin çıkmasına yol açtı. Bu iki temel faktör; okuyarak derinlemesine öğrenmeyen, meselelere sadece kulaktan dolma bilgilere dayalı yüzeysel bir düşünce ile bakan, özellikle toplumda belli bir konum edinememiş, bu sebeple eziklik ve kıskançlık duyguları altında ezilen bazı kişilerin devlet memurlarını oturdukları yerden para kazanan, yani salla başı al maaşı yapan, içlerinden kimi hak etmedikleri halde çok kazanan kimi de üç kuruş parayla ay sonunu zar zor getiren, dolayısı ile asla adam yerine konulmaması gereken, ama her halükarda kendilerinin hizmetçisi olan kişiler olarak görmesine yol açmıştır.

ADAMINA GÖRE MUAMELE TOPLUMU

Hemen belirteyim ki tarihsel süreç içinde içselleştirdiği tüm kültürel değerlerine rağmen genellikle kürküne göre tavır belirleyen, yani adamına göre muamele yapan bir toplumda yaşıyoruz. Çevremiz; dükkanındaki müşterisi için sabrını her seferinde sonuna kadar kullanabilen, ancak sıra evdeki eşine ve çocuğuna gelince patlayan, bunu, “Biz de insanız abi, etten kemikteniz, sabır da bir yere kadar” diyerek açıklayan çifte standart abidesi insanlarla dolu. O sebeple adliyelerin ciddiyet empoze eden soğuk duvarları arasında hakim ve savcılara karşı sözel olarak bile tavır koyamayan bu kişilerin sıra duvarları pembe boyalı olan hastanelere gelince bir anda “sahte kabadayı” kesilmesi, koridor ortasında hemşire tekmelemesi, hatta bıçakla doktor kovalaması üzerinde iyice düşünmek gerekmektedir.

Bu nokta üzerinde derinlemesine düşününce sorunun ne adaletsizliğe uğrama meselesi ne de insani nitelikli öfke kontrol sorunu olmadığı görülecektir. Yani esas sorunun; tüm memurların saygınlığını eşit derecede korumaktan uzaklaşmış mevcut uygulamalara bakarak sahip olunan, “Buna tepki verirsem burnumdan gelir, şunu ise öldürmeyince bir yaptırımı olmaz” şeklindeki adamına göre muamele anlayışı olduğu anlaşılacaktır.

Özgürlük ile mahkumiyet arasında karar veren hakim / savcı ile sağlık ile ölüm arasında uygulama yapan sağlıkçılara, hatta cehalet ile eğitim arasında işlev görev eğitimcilere, velhasıl mutlu bir yaşam ile mutsuzluk arasında gidip gelen tüm kişilere yönelmiş tehdidi ve şiddeti bir ve aynı gördüğümüz, birini diğerinden ayrı tutmadığımız gün bu sorun tıpkı adliye koridorlarındaki sükunetine gark olacaktır. Daha doğru bir anlatımla sokaktaki sıradan vatandaşa yönelmiş sözel yahut kaba şiddeti (sözel şiddet kıvılcımdır, kaba şiddet ise yangın. İkisine de aynı şekilde su ile yaklaşılmalıdır. Birine tebessümle yaklaşırsanız diğerine kova kova su dökmek bile kar etmeyecektir) görevi başındaki hakim ve savcıya yönelmiş bir tehditten farklı görmediğimiz gün, bu eylemi eşrefi mahlukat denilen insan onuruna yapılmış en soysuz, en hoyrat, en affedilmez saldırı kabul ederek en ağır şekilde cezalandırdığımız, haliyle bu yönde ürkütücü derecede caydırıcı bir toplumsal algı inşa edebildiğimiz gün bu sorun önce bıçakla kesilmişçesine azalacak, sonra da örnek alma yoluyla çoğalamayacağı için kısa sürede kaybolup gidecektir. Aksi halde bu sorun doktorun yanı başına alarm zili düğmesi takmakla da, yanı başımızdaki mahalle yansın ama bizim eve sirayet etmesin türü ham tutumlarla da, hekime yönelmiş şiddeti kıymetli bakanımızın kendi şahsına yönelmiş saymasıyla da çözülemez.

BELİNDE SİLAHI BULUNDUĞU HALDE DEVLETİN GÜCÜNÜ TEMSİL EDEN BİR POLİSE EL – KOL SALLAYABİLEN BİR HALK ZARİF TABİATLI BİR DOKTORU HAYDA HAYDA DÖVER

Her akşam ana haber bültenlerinde görmeye aşina olduğumuz görevi başındaki polisle bağıra çağıra tartışma, hatta polise tekme sallama sahnelerinin, hastanelerde doktorun üzerine yürüyen ancak güvenlik görevlilerince en fazla araya girilerek yatıştırma şeklindeki güya arabulucu tutumlarının, velhasıl saygınlık azaltıcı, dolayısı ile caydırıcılık erozyonuna uğratıcı tüm bu tavır ve davranış bozukluklarının sonuç itibariyle hiçbir -ciddi- yaptırımla karşılık görmemesi şimdilerde sızlandığımız bu sonucu uzun zamandan beri hazırlayan gelişmelerdir.

Daha doğrusu bu süreci; yanan her kıvılcıma ateşe dönüşmediği sürece göz yumma şeklinde seyreden tipik millet huyumuz, her kıvılcımın bir süre sonra ateşe dönüşeceğini bile ön göremeyecek kadar basiretsiz algı ve yaklaşım hatalarımız hazırlamıştır! Yoksa son dönemde bahsini ettiğimiz bu manzaralar birden bire, durup dururken, sebepsiz yere gökten zembille inivermiş değildir hayatımıza! Uzun zamandır bizler bir biçimde bu sonucu toplumun bilinçaltı tarlasına ekiyorduk! Şimdi bunların olgunlaşmaya başladığı için hasadını yapıyoruz sadece! Ektiğimize şaşmıyoruz da niçin biçtiğimizi görünce yadırgıyoruz!

Kıvılcımın ateşin ilk safhası olması misali şiddet de öfkenin sonrasındaki tepki aşamasıdır. Toplumlar şiddet aşamasına öfkeli tepki verme aşamasından geçerek, evvela bu yolu tüketerek gelir. Yoksa üzerinden atlayarak değil! Ardından da bizim gibi öfkeli tepki verme aşamasındaki yaklaşımları çoğu zaman es geçen toplumlarda kısa sürede bir cinnet salgını halini alır.

VELHASIL

Az önce de belirttiğim gibi, yıllarca hemşireye bağıran, doktora el - kol sallayan, sokak ortasında denk getirirse polise bile tekme – tokat savuran kişileri bozuk egolarını okşarcasına, “Beyefendi boş ver, lütfen, ayıp, yapma” diyerek ikaz ederseniz,

Güvenlik görevlilerimiz bile çoğu zaman bunu yapmayı görevini yerine getirmek sayarsa,

Bir devlet kurumundaki devletin görevlileri üzerine saldıranlar bile güvenlik görevlileri tarafından en fazla, “Beyefendi, lütfen, durun, yapmayın, ayıp” denilmesi suretiyle bozuk egoları şişirici yönde muamele görürlerse,

Yani bu tarz kıvılcımlara kimse yangına yaklaşır gibi yaklaşmazsa önce bir köşede yanan, sonra yan binaya sıçrayan bu yangın kısa sürede tüm mahalleyi saracaktır.

Evet, biri devletin görevlisi diğeri şiddete meyilli bir serseri ve psikopat olduğu halde sanki arada eşit bir tablo varmışçasına, sanki sokakta iki serseri kavga ediyormuşçasına bir yaklaşımla araya girilerek en fazla bir kavganın önlenmesi yeterli görülürse,

O noktada memurun sarsılan itibarı, bu azalan itibarın pusuda bekleyen başka kişilerin bu yöndeki tepkilerini mayalama işlevi görmesi gerçeği düşünülemezse,

Millet yıllar içinde, ”Abi karakola gitsek ne olacak ki, dava açsak ne çıkacak ki” diye düşünür bir hale getirilirse ortaya çıkan bu sonuca neden şaşırmak gerekir ki.

Eşyanın tabiatı gereği ortaya çıkan şeylere tabiatın eşyasından başka bildiği bir şey olmayanların dışında kim şaşar ki!

Psikolog
İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Toplumsal Şiddet: Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Toplumsal Şiddet Nereye Varacak? Psk.Dnş.Ayla KETRE
► Şiddet Nedir? Aile İçi Şiddet Psk.Dilara KAZANCI
► Toplumsal Travmalar Psk.Ayça KÖROĞLU
► Toplumsal Depresyon Psk.Özlem AKKEL
► Toplumsal Depresyon Psk.İclal GÖZCÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Toplumsal Şiddet: Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:18
Top