Panik Ataklar ile Başa Çıkmakta Bilişsel Davranışçı Terapi
“Panik atak” kavramı insanların son senelerde sıkça duyduğu bir kavram haline geldi. Kişinin hem kendi becerisini engellemesi hem de kaygının sosyal hayatına da yansımasıyla birlikte hayatında önemli bir engel oluşturduğunu söyleyebiliriz. Peki, nedir bu panik bozukluk?
Panik atağı tanısı konulabilmesi için aşağıdaki belirtilerden en az dört tanesinin bulunması gerekir: Çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı ya da boğuluyormuş gibi olma duyumları, göğüste sıkışma, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi ya da bayılacakmış gibi olma, gerçek dışılık duyguları, uyuşma ya da karıncalanma duyumları, üşüme ya da ateş basmaları, kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu ve ölüm korkusu.
Özellikle internet kullanımının artmasıyla beraber, insanlar rahatsızlık belirtilerini internetten araştırıp, kendilerine belirli tanılar koyabiliyorlar. Çevrelerinden duydukları gerçekçi olmayan bilgiler, yanlış düşünce kalıpları ya da kaygı eğilimli yakın ilişkiler, kişilerin bu kaygılı durumlarını pekiştirebiliyorlar ve yanlış öğrenmeler edinebiliyorlar. Örneğin; panik atak yaşayan danışanlarımın birçoğu yoğun bir şekilde bayılmaktan korkuyorlardı. Bazı bilgilendirmelere ihtiyaç duyuyorlardı. Bayılmanın nedeni, genellikle fizyolojik olarak kalp hızında ve kan basıncında aniden düşme olmasıdır. Ancak panik atağı olan kişilerde, bu iki değerde de artma olmaktadır. Böylece korktukları durumun gerçekleşmesi fizyolojik olarak mümkün değildir. Bu bilginin kendilerinde çok işe yaradığını söylemişlerdi ve gerçekten hiç bayılma deneyimi yaşamadıklarını fark etmişlerdi. Aynı, panik atağın kalp krizine neden olmadığı gibi.
Panik nöbeti geçirmenin tek bir nedeni yoktur. Ailede bu rahatsızlığın bulunması gibi genetik faktörler, aile tutumu, model alma ve sosyal çevre faktörü panik bozukluğa neden olabilmektedir. “Eğer bu faktörler bizde varsa, o zaman tedavisi mümkün olmaz” dediğinizi duyar gibiyim. Bu konudaki çalışmalar artık günümüzde çok ilerledi. En çok üzerinde durulan nokta, panik atak yaşayanların, herkesin yaşadığı bedensel duyumları abartılı ve çarpıtılarak yorumlamasıdır. Kişi, normal belirtileri bir tehdit içeriyormuşçasına algılamasıyla beraber vücuttaki değişimleri daha çok dinleme eğilimine girmektedir. Hissedilen hafif bir çarpıntı, “kalp krizi geçireceğim” diye yorumlanır. Genelde “ya bayılırsam?”, “ya aklımı yitirip çıldırırsam?”, “kalp krizi geçirirsem” gibi “ya olursa?” düşünce yapısı hakimdir. Yanlış yorumlanan belirti sonucunda, olumsuz düşünce ile kişinin kalbi hızlıca çarpmaya başlar ve böylece kişi gerçekten kendisinde fiziksel bir rahatsızlık olduğuna inanır (kendini gerçekleştiren kehanet). Böylece, kişinin hayatını etkileyen, içerisinden çıkamadığı bir “kısır döngü” oluşmaktadır. “ya olursa” düşünce yapısının altında genellikle “belirsizliğe tahammülsüzlük” kavramı yer almaktadır. Belirsizlik ortadan kalkarsa, kontrol tamamen kendilerinde olacaktır ve böylece onlara göre panik belirtisi göstermek için bir neden kalmayacaktır. Ama tabi hayatta belirsizlik her zaman mevcuttur ve bunu engellememiz pek mümkün olmaz, her şey üzerinde kontrol sağlayamayız. Olmayacak bir şey için boşuna kürek çekmekten başka bir şey olmaz. Bu nedenle durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirmemiz gerekir.
Panik bozukluk, tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Hem düşünce yapısındaki değişim hem de davranışsal denemelerle beraber bir takım gevşeme egzersizleriyle desteklenildiğinde, panik atak nöbetlerinin azaldığı ve başa çıkılabildiği görülmektedir. Önemli olan kişinin yaşadığı durumları gerçekçi düşünceler çerçevesinde ele almaktır. Ortak hedefimiz; kişiye bedensel duyumlarını abartılı yorumladığına dair farkındalık kazandırmak ve olumsuz düşünce yapısını değiştirmektir. Bu değişim, aynı zamanda kişinin panik ataklarından dolayı kendisini kısıtladığı faaliyetlerin küçük adımlarla hayatına dahil edilmesiyle de başlar çünkü panik bozukluktan dolayı insanlar, eskiden keyif aldıkları faaliyetlere, ortamlara girmekten kaçınırlar ve kendilerini bu şekilde koruyabildiklerini düşünürler. Bu nedenle, kişilerin zaman içerisinde benlik saygısı düşer ve kendilerine olan güvenlerini yitirirler. Terapi seansları süresince, “exposure” dediğimiz yüzleştirme teknikleriyle, kişiler adım adım korkulan durumlarla karşı karşıya getirilirler ve kaygılarının yersiz olduğunu fark ederler. Üzerine gitme tekniği, kişinin en çok panik atağa sebep olacağını düşündüğü durumdan en az zorlandığı duruma doğru bir listelendirme şeklinde planlanır. En kolay olandan başlamanın amacı, kişiyi bu denemelerde yüreklendirmek ve kendi olumsuz düşüncesini çürütmesine zemin hazırlamaktır. İşe yaradığını gördüklerinde, bu davranış denemeleri daha otomatikleşir ve kişi, her seferinde bu seçenekleri bir görev gibi yapmak zorunda hissetmez, kendiliğinden sağlıklı davranışa doğru ilerler.
Bu farkındalık ve yaşantısal deneyimlerin sonucunda, bize gelen kişilerin artık eskisi kadar yoğun derecede panik atak yaşamadıklarını görürüz ve başa çıkma becerilerinin sadece bu ataklara karşı değil hayattaki diğer alanlarda da arttığını gözlemleriz. Aslında çalışılan sadece panik atak değildir. Kişinin kendisini, çevresini ve dünyayı algılayışındaki yanlış inançlar ele alınmaktadır ve bunlarda da bir zincir gibi olumlu yönde değişim olduğunu görürüz. Kişi, nasıl kontrol edebileceğini öğrendiği zaman artık panik atakları hayatından çıkarabilmektedir.
Gevşeme egzersizleri de sıklıkla tedavi sürecinde uygulanır. Düzenli nefes alıp verme egzersizleri, hem nefesi düzene sokarken hem de kişinin o anda bedensel belirtileri yerine nefes alıp vermeye odaklanmasını sağlar. Panik atak yaşayan kişi, sakin bir zamanda kendisine zaman ayırıp bunları uygulayarak bedensel rahatlama sağlayabilir. Bu egzersizlerin, alışkanlığa dönüşmesi için ilk zamanlarda düzenli yapılması önerilir. Sakin bir ortamda kazanılan bu egzersiz alışkanlığı, panik atak yaşandığı anda da uygulanılarak rahatlatıcı etki yaratır. Bir diğer egzersiz çeşidi ise, panik anında yaşanılan durumun bir provası gibidir. Hızlıca merdiven inip çıkmak, spora gitmek, koşu yapmak ve başını bir sağa bir sola döndürmek gibi hareketlerle korkulan bedensel belirti tekrar yaşatılır. Panik atağı olan kişi için bu belirtiler gitgide daha tanıdık hale gelir ve kaygısında azalma gözlemlenir. Bu egzersizler düzenli olarak yapıldığında, artık ilk baştaki kadar kaygı uyandırmaz. Tabi ki de bu egzersizler tek başına yeterli olmamakla beraber, düşünce ve davranış kalıbının değişimini destekler.
Başa çıkma konusunda bir önemli etken, kişinin değişim için olan çabasıdır. Doktorunun fiziksel bir rahatsızlığı olmadığını söylemesine rağmen, gerçekten fiziksel rahatsızlık olduğu inancını sürdürmek ve bu inancı hiç değiştirmemek, kişinin kendisi için bir engel oluşturur. Bu düşünceyi esnetme konusunda işbirliği yapıldığında, ataklarla başa çıkma da artar. Bu rahatsızlığı yaşayan kişinin sosyal çevresinin desteği de önemlidir. Olumsuz düşüncesini pekiştirecek kaygılı insanlar, bu süreci olumsuz etkileyebilir. Ailedeki kişilerin veya yakın arkadaşların, özellikle ataklara neden olacak durumlar ile ilgili cesaretlendirmesi de önemlidir. “kalabalığa girerse tekrar atak geçirebilir” düşüncesiyle, arkadaşını o durumdan uzaklaştıran kişi, aslında panik atağıyla başa çıkma becerisini geliştirmez. Bu yüzden, arkadaşlardan da cesaretlendirme adına destek istenebilir.
Öncelikle belirtilerin günlük hayatınızı ve isteklerinizi ne ölçüde etkilediğine bakmalısınız. Bedensel belirtilerimi yanlış yorumluyor muyum? Bu belirtilerle karşılaşacağım için istediğim faaliyetlerden artık uzak mı duruyorum? Bir sonraki atak ne zaman gelecek diye bekleyip kaygılanıyor muyum? Bu rahatsızlıktan dolayı, çevremdeki insanların hayatını mahvedeceğimi mi düşünüyorum? Başa çıkmak için geçici çözüm olan alkol gibi maddelere mi yöneliyorum? Eğer bu soruların düşünce, duygu ve davranışlarınızı engellediğini düşünüyorsanız bir uzman desteği almak faydalı olacaktır çünkü panik atağı olan kişilerin en fayda sağlayacağı yol, bu konuda bilgilenmektir. Bu durumu yaşayan tek kişi siz değilsiniz, yalnız değilsiniz!
Panik atağı tanısı konulabilmesi için aşağıdaki belirtilerden en az dört tanesinin bulunması gerekir: Çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı ya da boğuluyormuş gibi olma duyumları, göğüste sıkışma, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi ya da bayılacakmış gibi olma, gerçek dışılık duyguları, uyuşma ya da karıncalanma duyumları, üşüme ya da ateş basmaları, kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu ve ölüm korkusu.
Özellikle internet kullanımının artmasıyla beraber, insanlar rahatsızlık belirtilerini internetten araştırıp, kendilerine belirli tanılar koyabiliyorlar. Çevrelerinden duydukları gerçekçi olmayan bilgiler, yanlış düşünce kalıpları ya da kaygı eğilimli yakın ilişkiler, kişilerin bu kaygılı durumlarını pekiştirebiliyorlar ve yanlış öğrenmeler edinebiliyorlar. Örneğin; panik atak yaşayan danışanlarımın birçoğu yoğun bir şekilde bayılmaktan korkuyorlardı. Bazı bilgilendirmelere ihtiyaç duyuyorlardı. Bayılmanın nedeni, genellikle fizyolojik olarak kalp hızında ve kan basıncında aniden düşme olmasıdır. Ancak panik atağı olan kişilerde, bu iki değerde de artma olmaktadır. Böylece korktukları durumun gerçekleşmesi fizyolojik olarak mümkün değildir. Bu bilginin kendilerinde çok işe yaradığını söylemişlerdi ve gerçekten hiç bayılma deneyimi yaşamadıklarını fark etmişlerdi. Aynı, panik atağın kalp krizine neden olmadığı gibi.
Panik nöbeti geçirmenin tek bir nedeni yoktur. Ailede bu rahatsızlığın bulunması gibi genetik faktörler, aile tutumu, model alma ve sosyal çevre faktörü panik bozukluğa neden olabilmektedir. “Eğer bu faktörler bizde varsa, o zaman tedavisi mümkün olmaz” dediğinizi duyar gibiyim. Bu konudaki çalışmalar artık günümüzde çok ilerledi. En çok üzerinde durulan nokta, panik atak yaşayanların, herkesin yaşadığı bedensel duyumları abartılı ve çarpıtılarak yorumlamasıdır. Kişi, normal belirtileri bir tehdit içeriyormuşçasına algılamasıyla beraber vücuttaki değişimleri daha çok dinleme eğilimine girmektedir. Hissedilen hafif bir çarpıntı, “kalp krizi geçireceğim” diye yorumlanır. Genelde “ya bayılırsam?”, “ya aklımı yitirip çıldırırsam?”, “kalp krizi geçirirsem” gibi “ya olursa?” düşünce yapısı hakimdir. Yanlış yorumlanan belirti sonucunda, olumsuz düşünce ile kişinin kalbi hızlıca çarpmaya başlar ve böylece kişi gerçekten kendisinde fiziksel bir rahatsızlık olduğuna inanır (kendini gerçekleştiren kehanet). Böylece, kişinin hayatını etkileyen, içerisinden çıkamadığı bir “kısır döngü” oluşmaktadır. “ya olursa” düşünce yapısının altında genellikle “belirsizliğe tahammülsüzlük” kavramı yer almaktadır. Belirsizlik ortadan kalkarsa, kontrol tamamen kendilerinde olacaktır ve böylece onlara göre panik belirtisi göstermek için bir neden kalmayacaktır. Ama tabi hayatta belirsizlik her zaman mevcuttur ve bunu engellememiz pek mümkün olmaz, her şey üzerinde kontrol sağlayamayız. Olmayacak bir şey için boşuna kürek çekmekten başka bir şey olmaz. Bu nedenle durumu gerçekçi bir şekilde değerlendirmemiz gerekir.
Panik bozukluk, tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Hem düşünce yapısındaki değişim hem de davranışsal denemelerle beraber bir takım gevşeme egzersizleriyle desteklenildiğinde, panik atak nöbetlerinin azaldığı ve başa çıkılabildiği görülmektedir. Önemli olan kişinin yaşadığı durumları gerçekçi düşünceler çerçevesinde ele almaktır. Ortak hedefimiz; kişiye bedensel duyumlarını abartılı yorumladığına dair farkındalık kazandırmak ve olumsuz düşünce yapısını değiştirmektir. Bu değişim, aynı zamanda kişinin panik ataklarından dolayı kendisini kısıtladığı faaliyetlerin küçük adımlarla hayatına dahil edilmesiyle de başlar çünkü panik bozukluktan dolayı insanlar, eskiden keyif aldıkları faaliyetlere, ortamlara girmekten kaçınırlar ve kendilerini bu şekilde koruyabildiklerini düşünürler. Bu nedenle, kişilerin zaman içerisinde benlik saygısı düşer ve kendilerine olan güvenlerini yitirirler. Terapi seansları süresince, “exposure” dediğimiz yüzleştirme teknikleriyle, kişiler adım adım korkulan durumlarla karşı karşıya getirilirler ve kaygılarının yersiz olduğunu fark ederler. Üzerine gitme tekniği, kişinin en çok panik atağa sebep olacağını düşündüğü durumdan en az zorlandığı duruma doğru bir listelendirme şeklinde planlanır. En kolay olandan başlamanın amacı, kişiyi bu denemelerde yüreklendirmek ve kendi olumsuz düşüncesini çürütmesine zemin hazırlamaktır. İşe yaradığını gördüklerinde, bu davranış denemeleri daha otomatikleşir ve kişi, her seferinde bu seçenekleri bir görev gibi yapmak zorunda hissetmez, kendiliğinden sağlıklı davranışa doğru ilerler.
Bu farkındalık ve yaşantısal deneyimlerin sonucunda, bize gelen kişilerin artık eskisi kadar yoğun derecede panik atak yaşamadıklarını görürüz ve başa çıkma becerilerinin sadece bu ataklara karşı değil hayattaki diğer alanlarda da arttığını gözlemleriz. Aslında çalışılan sadece panik atak değildir. Kişinin kendisini, çevresini ve dünyayı algılayışındaki yanlış inançlar ele alınmaktadır ve bunlarda da bir zincir gibi olumlu yönde değişim olduğunu görürüz. Kişi, nasıl kontrol edebileceğini öğrendiği zaman artık panik atakları hayatından çıkarabilmektedir.
Gevşeme egzersizleri de sıklıkla tedavi sürecinde uygulanır. Düzenli nefes alıp verme egzersizleri, hem nefesi düzene sokarken hem de kişinin o anda bedensel belirtileri yerine nefes alıp vermeye odaklanmasını sağlar. Panik atak yaşayan kişi, sakin bir zamanda kendisine zaman ayırıp bunları uygulayarak bedensel rahatlama sağlayabilir. Bu egzersizlerin, alışkanlığa dönüşmesi için ilk zamanlarda düzenli yapılması önerilir. Sakin bir ortamda kazanılan bu egzersiz alışkanlığı, panik atak yaşandığı anda da uygulanılarak rahatlatıcı etki yaratır. Bir diğer egzersiz çeşidi ise, panik anında yaşanılan durumun bir provası gibidir. Hızlıca merdiven inip çıkmak, spora gitmek, koşu yapmak ve başını bir sağa bir sola döndürmek gibi hareketlerle korkulan bedensel belirti tekrar yaşatılır. Panik atağı olan kişi için bu belirtiler gitgide daha tanıdık hale gelir ve kaygısında azalma gözlemlenir. Bu egzersizler düzenli olarak yapıldığında, artık ilk baştaki kadar kaygı uyandırmaz. Tabi ki de bu egzersizler tek başına yeterli olmamakla beraber, düşünce ve davranış kalıbının değişimini destekler.
Başa çıkma konusunda bir önemli etken, kişinin değişim için olan çabasıdır. Doktorunun fiziksel bir rahatsızlığı olmadığını söylemesine rağmen, gerçekten fiziksel rahatsızlık olduğu inancını sürdürmek ve bu inancı hiç değiştirmemek, kişinin kendisi için bir engel oluşturur. Bu düşünceyi esnetme konusunda işbirliği yapıldığında, ataklarla başa çıkma da artar. Bu rahatsızlığı yaşayan kişinin sosyal çevresinin desteği de önemlidir. Olumsuz düşüncesini pekiştirecek kaygılı insanlar, bu süreci olumsuz etkileyebilir. Ailedeki kişilerin veya yakın arkadaşların, özellikle ataklara neden olacak durumlar ile ilgili cesaretlendirmesi de önemlidir. “kalabalığa girerse tekrar atak geçirebilir” düşüncesiyle, arkadaşını o durumdan uzaklaştıran kişi, aslında panik atağıyla başa çıkma becerisini geliştirmez. Bu yüzden, arkadaşlardan da cesaretlendirme adına destek istenebilir.
Öncelikle belirtilerin günlük hayatınızı ve isteklerinizi ne ölçüde etkilediğine bakmalısınız. Bedensel belirtilerimi yanlış yorumluyor muyum? Bu belirtilerle karşılaşacağım için istediğim faaliyetlerden artık uzak mı duruyorum? Bir sonraki atak ne zaman gelecek diye bekleyip kaygılanıyor muyum? Bu rahatsızlıktan dolayı, çevremdeki insanların hayatını mahvedeceğimi mi düşünüyorum? Başa çıkmak için geçici çözüm olan alkol gibi maddelere mi yöneliyorum? Eğer bu soruların düşünce, duygu ve davranışlarınızı engellediğini düşünüyorsanız bir uzman desteği almak faydalı olacaktır çünkü panik atağı olan kişilerin en fayda sağlayacağı yol, bu konuda bilgilenmektir. Bu durumu yaşayan tek kişi siz değilsiniz, yalnız değilsiniz!
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Panik Ataklar ile Başa Çıkmakta Bilişsel Davranışçı Terapi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Tuğçe ERGUVAN ERYILMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Tuğçe ERGUVAN ERYILMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
panik atak, panik bozukluk, panik atakda tedavi, panik atakda terapi, panik bozuklukta tedavi, panik bozuklukta terapi
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.