Çalışma Temponuz Sağlığınızı Bozmasın
Artık kadınıyla erkeğiyle yoğun iş temposu içinde bulunduğumuz zamanlardayız. Kimilerimiz gün içinde yemek yiyecek arayı bile bulamıyor, kimileri gece geç saatlerde evlerine varıyor. Bir yandan sürekli seyahat etmek zorunda olanlar, bir yandan evinde yemek yemeği unutanlar. Kısacası yoğun yıllar su gibi akıp geçiyor. Ancak sağlığımız da fark etmeden bozuluyor. Biz istiyoruz ki 40’lı 50’li yaşlarda 20 yaşın enerjisi olsun, cilt sağlığımız bozulmasın, vücudumuz dik dursun, enerjimizle herkes bize hayran olsun. Bütün bunlara sahip olmak hayal değil. Yoğun iş temposu içinde bedeninizi yaşlanma etkilerine karşı savunabilecek önerilerimiz işte şöyle;
· SORUNUN KÖKÜNÜ TESPİT EDİN: Yani düzenli olarak kan değerlerinizi takip ettirin. Vücudumuzda birçok vitamin ve mineral bulunuyor. Bunlar bedenimizin kusursuz işlemesi için önemli maddeler. Stres, uykusuzluk, yoğun iş hayatı, mevsimsel geçişler, düzenli beslenememek ve bunun gibi birçok etken bu değerlerimizi birer birer düşürüyor. Dolayısı ile tırnağımız kırılıyor, saçlarımız dökülüyor, cildimiz ışıltısını, nemini kaybediyor, sabah uyanmak ve yataktan kalkmak işkence haline dönüyor. Belki bilgisayar ekranına bakarak içimiz geçiyor. Bütün bunları önleyebilmek için sorunun temelini bilmek gerekiyor. Eksikliği tespit edilen vitamin veya minerallerin takviyesini alınca ise bedenimiz kendisine geliyor.
· NEFES ALABİLECEĞİNİZ ZAMANLAR YARATIN: Sabah ile öğlen arasında ve öğlen ile akşam arasındaki fazla değil, 5 dakikalık mola kendinize gelmenizi sağlayacak. Biraz muhabbet belki sıcak bir çay veya kahve. Yanına mutlaka ufak 1 adet kurabiye. Beyniniz nefes alırken midenizin bayram etmesi için
· KIŞIN D VİTAMİNİNİZ EKSİK KALMASIN: Son yıllarda üzerinde en çok durulan vitamin D vitamini. Bütün organların sağlığı, cildin yapısı, kronik hastalıklara yakalanmamak için önlem mekanizmalarının kahramanı D vitamini. Bu önemli vitamini sadece güneşten alabiliyoruz. Eğer kapalı yerde çalışan, yazın sürekli güneş kremi süren birisiyseniz ve hayatınızda azıcık da olsa stres varsa sizde D vitamini yoksunlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken şey çok basit. Bir sağlık merkezine gidip kan vermeniz yeterli. Kanınızda bakılacak olan 25-OH-VD3 seviyeniz 25’in altındaysa yolunuz doğru eczaneye. 1-2 aylık bir D vitamini takviyesi sorununuzu halledecektir.
· OLMAZSA OLMAZINIZ ANTİOKSİDANLAR: Antioksidan maddeler bedeninizin koruyucuları. Sadece cildinizi, saçınızı, tırnağınızı değil, organlarınızı da koruyor ve yaşlanmanızı geciktiriyor. Eğer yoğun tempoda çalışıyorsanız antioksidandan bol bir beslenme planınızın olması, ayrıca eczanenizden antioksidan bir takviye almanız gerekiyor. Antioksidanları bolca içeren besinler ise şöyle; çekirdekli siyah üzüm, kırmızı meyveler, kırmızı ve mor sebzeler, sarımsak, brokoli, karnabahar, soğan gibi kokan sebzeler, alkollerden ise kırmızı şarap. İşte bu besinler sofralarınızdan eksik olmasın.
· SU İÇİN: Çünkü; vücudunuzun %60’ı sudan oluşuyor. Böbrekleriniz her gün 3 litre suyu tekrar tekrar süzüyor. Vücudunuzda oluşan bütün metabolik olayların atıkları suya karışıp idrarla yani suyla vücudunuzdan dışarı atılıyor. Vücudumuzdaki her reaksiyon su içinde gerçekleşiyor. Suyunuz azaldığında metabolizmanız yavaşlıyor. Suyunuz azaldığında böbrekleriniz yoruluyor. Suyunuz azaldığında hücrelerinizin içindeki su dışarı çekiliyor, dolayısı ile organlarınız yaşlanıyor. Suyunuz azaldığında cildiniz kırışıyor. Ve daha bir çok istenmeyen olay gerçekleşiyor. Dolayısı ile su için. Gün içinde kadınlar ortalama 8 bardak erkekler ise 12 bardak su içmeli. Bu su, buzdolabından çıkmış su olmamalı. Oda ısında içtiğiniz su bedeninize sağlık katıyor. Çalışma masanıza güzel bir sürahi ve şık bir bardak alın. Ve gün içinde su için.
· ÇAY, KAHVE DOZUNDAYKEN KEYİFLİ: Eğer ofis içinde çalışıyorsanızgün içinde 10 bardak çay 5 bardak kahve içenler size yabancı gelmemiştir. Bu içecekler evet keyifli ama içerdikleri kafein damarlarınıza ve kalbinize iyi gelmeyebilir. 30 yaşını aştıysanız ve stresli bir yaşantınız varsa gün içinde tüketeceğiniz çay miktarı 5 bardağı, kahve miktarı ise 2 fincanı geçmemelidir.
Yoğun iş hayatı çoğu kişinin kendine zaman ayıramamasına neden oluyor. “ Vaktim yok, spor yapamıyorum. Dolayısı ile spor yapmadan asla zayıflayamam” düşüncesinin arkasına saklanmak ömür boyu kilolu kalmayı en başta kabullenmek anlamına geliyor. Halbuki doğrusu bu değil. Evet doğru, spor sağlıklı yaşam için vazgeçilmez. Ancak kilo korumak veya fazla kilonuzdan kurtulmak için spor yapmak şart değil. En basit olarak iş yerinde çekmecenizi düzenleyerek bile başlayabilirsiniz.
1. Sabah evden kahvaltı yaparak çıkın. Eğer evde kahvaltı yapmaya vaktiniz yoksa ya 5 dakika daha erken kalkın veya iş yerine giderken arabanızı güzel bir fırının önünde durdurun. Alacağınız 1 simit ve 1 kutu süt veya sütlü kahve… 1 simit ortalama 3 ince dilim ekmek yerine geçiyor. Baylar simitin hepsini bitirirken bayanların yarım simit yemesi yeterli gelecektir. Burada yapılan hata kahvaltı için tercih edilen pastane ürününün poğaça veya börek gibi yağlı besinler olması. Bunun yerine simit veya tost ise iyi bir alternatif.
2. Öğlen yemeğine kadar soluksuz çalışıyor olabilirsiniz. Ancak çekmecenize elinizi attığınızda, elinize alacağınız 1 avuç sarı leblebi, 2-3 ceviz, 2-3 adet kuru meyve alternatiflerinden herhangi biri öğle yemeğinde tabağınıza saldırmanızı engelleyecektir.
3. Öğlen yemeğinde yapılan en büyük hata karbonhidratı ayarlayamamaktır. Çorba, pilav, makarna, patates, ekmek, tatlı… Bu besinlerin hepsi karbonhidrat kaynağı. Tabaklarınızdan sadece 2’sini karbonhidrat kaynağı olarak seçin. Örneğin çorba, etli patates yemeği, pilav ve yoğurttan oluşan bir menüde tercihiniz 3 kap karbonhidrattan sadece 2’si ve yanındaki yoğurt olmalıdır.
4. Gün içinde bardak sayısı sayılamayan çay tüketimine masa başı çalışan kişilerde alışığız. Çayda bir sıkıntı yok. Ancak ya içine atılan şekerler? İşte bütün suçlu bardağınızın içindeki masum görünen şekerler. Eğer gününüz içeceksiz geçmiyorsa ilk yapmanız gereken şekeri bırakıp çayın ve kahvenin kendi tadını algılamaya çalışmak. Dilimizdeki tat algılayıcılarının hafızaları oldukça kötü. Emin olun 1 ay sonra şekerli çayın tadını unutacaksınız. Bu süreçte size tatlandırıcılar destekçi olabilir.
5. Uzun süren toplantılar uzun süren açlık anlamına gelir. Aç kalma süreniz 3 saati geçerse, pankreasınızdan salınan insülininiz bir sonraki öğündeki yemeklerinizi karın bölgenizde depolamak için göz kollayacaktır. Toplantının ortasında elma yemek pek mantıklı görünmüyor. O zaman içeceklerimiz size yardımcı olsun. Toplantıya girmeden önce, 2-3 saat sonra getirilmesi için siparişini vereceğiniz sütlü 1 fincan kahve, 1 bardak taze sıkılmış meyve suyu, 1 bardak ayran, 1 bardak meyveli süt gibi alternatiflerden herhangi birisi hem iştahınızı kontrol altına almanıza hem de uzun süren açlığın getirisi olan bel bölgenizin yağlanmasına engel olacaktır.
6. Bazı besinleri tüketmek ve tükettikten sonra vücudunuza zararının dokunmaması için fiziksel aktiviteyi hayatınıza sokmalısınız. Eğer spor yapamıyorsanız; beyaz ekmek, beyaz pirinç, sofra şekeri, hazır meyve suyu, şekerli gazlı içecekler belinizi kalınlaştıracak en baş besinlerdir. Mümkün olduğunca bu besinlerden uzak durmakta fayda vardır.
7. Yoğun bir iş gününün sonunda sıra geldi akşam yemeklerine. Akşam yemeğinizi de iş dolayısı ile dışarıda yemek durumundaysanız tercihlerinizi öğlen yemeğine göre yapmanızda fayda var. Öğlen kırmızı et içeren bir yemek yediyseniz akşam tercih edeceğiniz yemek beyaz et olmalıdır. Izgara bir balık, tavuk veya hindi eti oldukça sağlıklı bir tercih olacaktır. Alkol tercihiniz ise en masum alkol olan beyaz şarap olursa, seçimlerinizde vücudunuzu üzmemiş olursunuz. Eğer yemeğinizi evinizde yiyebileceğiniz o şanslı akşamlardan birini yaşıyorsanız tercihinizin bol posalı koca bir tabak sebze yemeği olmasına özen gösterin. Seçeceğiniz herhangi bir sebze yemeği hem bağırsak sağlığınız hem de kilo kontrolünüz için size çok yardımcı olacak. Yanına ise ekmeğinizi ve yoğurdunuzu eklemeyi ihmal etmeyin.
8. Son olarak düzenli olarak 6 ayda bir yaptıracağınız detaylı kan tahlilleri ile vücudunuzu her dönem yeniden tanımalısınız. Stresinizin, yaşınızın, hareketsizliğinizin ve yanlış beslenme düzeninizin bedeninize zarar vermesini önlemek için düzenli doktor ve diyetisyen muayenesinden geçmeyi ihmal etmeyiniz.
· SORUNUN KÖKÜNÜ TESPİT EDİN: Yani düzenli olarak kan değerlerinizi takip ettirin. Vücudumuzda birçok vitamin ve mineral bulunuyor. Bunlar bedenimizin kusursuz işlemesi için önemli maddeler. Stres, uykusuzluk, yoğun iş hayatı, mevsimsel geçişler, düzenli beslenememek ve bunun gibi birçok etken bu değerlerimizi birer birer düşürüyor. Dolayısı ile tırnağımız kırılıyor, saçlarımız dökülüyor, cildimiz ışıltısını, nemini kaybediyor, sabah uyanmak ve yataktan kalkmak işkence haline dönüyor. Belki bilgisayar ekranına bakarak içimiz geçiyor. Bütün bunları önleyebilmek için sorunun temelini bilmek gerekiyor. Eksikliği tespit edilen vitamin veya minerallerin takviyesini alınca ise bedenimiz kendisine geliyor.
· NEFES ALABİLECEĞİNİZ ZAMANLAR YARATIN: Sabah ile öğlen arasında ve öğlen ile akşam arasındaki fazla değil, 5 dakikalık mola kendinize gelmenizi sağlayacak. Biraz muhabbet belki sıcak bir çay veya kahve. Yanına mutlaka ufak 1 adet kurabiye. Beyniniz nefes alırken midenizin bayram etmesi için
· KIŞIN D VİTAMİNİNİZ EKSİK KALMASIN: Son yıllarda üzerinde en çok durulan vitamin D vitamini. Bütün organların sağlığı, cildin yapısı, kronik hastalıklara yakalanmamak için önlem mekanizmalarının kahramanı D vitamini. Bu önemli vitamini sadece güneşten alabiliyoruz. Eğer kapalı yerde çalışan, yazın sürekli güneş kremi süren birisiyseniz ve hayatınızda azıcık da olsa stres varsa sizde D vitamini yoksunlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken şey çok basit. Bir sağlık merkezine gidip kan vermeniz yeterli. Kanınızda bakılacak olan 25-OH-VD3 seviyeniz 25’in altındaysa yolunuz doğru eczaneye. 1-2 aylık bir D vitamini takviyesi sorununuzu halledecektir.
· OLMAZSA OLMAZINIZ ANTİOKSİDANLAR: Antioksidan maddeler bedeninizin koruyucuları. Sadece cildinizi, saçınızı, tırnağınızı değil, organlarınızı da koruyor ve yaşlanmanızı geciktiriyor. Eğer yoğun tempoda çalışıyorsanız antioksidandan bol bir beslenme planınızın olması, ayrıca eczanenizden antioksidan bir takviye almanız gerekiyor. Antioksidanları bolca içeren besinler ise şöyle; çekirdekli siyah üzüm, kırmızı meyveler, kırmızı ve mor sebzeler, sarımsak, brokoli, karnabahar, soğan gibi kokan sebzeler, alkollerden ise kırmızı şarap. İşte bu besinler sofralarınızdan eksik olmasın.
· SU İÇİN: Çünkü; vücudunuzun %60’ı sudan oluşuyor. Böbrekleriniz her gün 3 litre suyu tekrar tekrar süzüyor. Vücudunuzda oluşan bütün metabolik olayların atıkları suya karışıp idrarla yani suyla vücudunuzdan dışarı atılıyor. Vücudumuzdaki her reaksiyon su içinde gerçekleşiyor. Suyunuz azaldığında metabolizmanız yavaşlıyor. Suyunuz azaldığında böbrekleriniz yoruluyor. Suyunuz azaldığında hücrelerinizin içindeki su dışarı çekiliyor, dolayısı ile organlarınız yaşlanıyor. Suyunuz azaldığında cildiniz kırışıyor. Ve daha bir çok istenmeyen olay gerçekleşiyor. Dolayısı ile su için. Gün içinde kadınlar ortalama 8 bardak erkekler ise 12 bardak su içmeli. Bu su, buzdolabından çıkmış su olmamalı. Oda ısında içtiğiniz su bedeninize sağlık katıyor. Çalışma masanıza güzel bir sürahi ve şık bir bardak alın. Ve gün içinde su için.
· ÇAY, KAHVE DOZUNDAYKEN KEYİFLİ: Eğer ofis içinde çalışıyorsanızgün içinde 10 bardak çay 5 bardak kahve içenler size yabancı gelmemiştir. Bu içecekler evet keyifli ama içerdikleri kafein damarlarınıza ve kalbinize iyi gelmeyebilir. 30 yaşını aştıysanız ve stresli bir yaşantınız varsa gün içinde tüketeceğiniz çay miktarı 5 bardağı, kahve miktarı ise 2 fincanı geçmemelidir.
Yoğun iş hayatı çoğu kişinin kendine zaman ayıramamasına neden oluyor. “ Vaktim yok, spor yapamıyorum. Dolayısı ile spor yapmadan asla zayıflayamam” düşüncesinin arkasına saklanmak ömür boyu kilolu kalmayı en başta kabullenmek anlamına geliyor. Halbuki doğrusu bu değil. Evet doğru, spor sağlıklı yaşam için vazgeçilmez. Ancak kilo korumak veya fazla kilonuzdan kurtulmak için spor yapmak şart değil. En basit olarak iş yerinde çekmecenizi düzenleyerek bile başlayabilirsiniz.
1. Sabah evden kahvaltı yaparak çıkın. Eğer evde kahvaltı yapmaya vaktiniz yoksa ya 5 dakika daha erken kalkın veya iş yerine giderken arabanızı güzel bir fırının önünde durdurun. Alacağınız 1 simit ve 1 kutu süt veya sütlü kahve… 1 simit ortalama 3 ince dilim ekmek yerine geçiyor. Baylar simitin hepsini bitirirken bayanların yarım simit yemesi yeterli gelecektir. Burada yapılan hata kahvaltı için tercih edilen pastane ürününün poğaça veya börek gibi yağlı besinler olması. Bunun yerine simit veya tost ise iyi bir alternatif.
2. Öğlen yemeğine kadar soluksuz çalışıyor olabilirsiniz. Ancak çekmecenize elinizi attığınızda, elinize alacağınız 1 avuç sarı leblebi, 2-3 ceviz, 2-3 adet kuru meyve alternatiflerinden herhangi biri öğle yemeğinde tabağınıza saldırmanızı engelleyecektir.
3. Öğlen yemeğinde yapılan en büyük hata karbonhidratı ayarlayamamaktır. Çorba, pilav, makarna, patates, ekmek, tatlı… Bu besinlerin hepsi karbonhidrat kaynağı. Tabaklarınızdan sadece 2’sini karbonhidrat kaynağı olarak seçin. Örneğin çorba, etli patates yemeği, pilav ve yoğurttan oluşan bir menüde tercihiniz 3 kap karbonhidrattan sadece 2’si ve yanındaki yoğurt olmalıdır.
4. Gün içinde bardak sayısı sayılamayan çay tüketimine masa başı çalışan kişilerde alışığız. Çayda bir sıkıntı yok. Ancak ya içine atılan şekerler? İşte bütün suçlu bardağınızın içindeki masum görünen şekerler. Eğer gününüz içeceksiz geçmiyorsa ilk yapmanız gereken şekeri bırakıp çayın ve kahvenin kendi tadını algılamaya çalışmak. Dilimizdeki tat algılayıcılarının hafızaları oldukça kötü. Emin olun 1 ay sonra şekerli çayın tadını unutacaksınız. Bu süreçte size tatlandırıcılar destekçi olabilir.
5. Uzun süren toplantılar uzun süren açlık anlamına gelir. Aç kalma süreniz 3 saati geçerse, pankreasınızdan salınan insülininiz bir sonraki öğündeki yemeklerinizi karın bölgenizde depolamak için göz kollayacaktır. Toplantının ortasında elma yemek pek mantıklı görünmüyor. O zaman içeceklerimiz size yardımcı olsun. Toplantıya girmeden önce, 2-3 saat sonra getirilmesi için siparişini vereceğiniz sütlü 1 fincan kahve, 1 bardak taze sıkılmış meyve suyu, 1 bardak ayran, 1 bardak meyveli süt gibi alternatiflerden herhangi birisi hem iştahınızı kontrol altına almanıza hem de uzun süren açlığın getirisi olan bel bölgenizin yağlanmasına engel olacaktır.
6. Bazı besinleri tüketmek ve tükettikten sonra vücudunuza zararının dokunmaması için fiziksel aktiviteyi hayatınıza sokmalısınız. Eğer spor yapamıyorsanız; beyaz ekmek, beyaz pirinç, sofra şekeri, hazır meyve suyu, şekerli gazlı içecekler belinizi kalınlaştıracak en baş besinlerdir. Mümkün olduğunca bu besinlerden uzak durmakta fayda vardır.
7. Yoğun bir iş gününün sonunda sıra geldi akşam yemeklerine. Akşam yemeğinizi de iş dolayısı ile dışarıda yemek durumundaysanız tercihlerinizi öğlen yemeğine göre yapmanızda fayda var. Öğlen kırmızı et içeren bir yemek yediyseniz akşam tercih edeceğiniz yemek beyaz et olmalıdır. Izgara bir balık, tavuk veya hindi eti oldukça sağlıklı bir tercih olacaktır. Alkol tercihiniz ise en masum alkol olan beyaz şarap olursa, seçimlerinizde vücudunuzu üzmemiş olursunuz. Eğer yemeğinizi evinizde yiyebileceğiniz o şanslı akşamlardan birini yaşıyorsanız tercihinizin bol posalı koca bir tabak sebze yemeği olmasına özen gösterin. Seçeceğiniz herhangi bir sebze yemeği hem bağırsak sağlığınız hem de kilo kontrolünüz için size çok yardımcı olacak. Yanına ise ekmeğinizi ve yoğurdunuzu eklemeyi ihmal etmeyin.
8. Son olarak düzenli olarak 6 ayda bir yaptıracağınız detaylı kan tahlilleri ile vücudunuzu her dönem yeniden tanımalısınız. Stresinizin, yaşınızın, hareketsizliğinizin ve yanlış beslenme düzeninizin bedeninize zarar vermesini önlemek için düzenli doktor ve diyetisyen muayenesinden geçmeyi ihmal etmeyiniz.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Çalışma Temponuz Sağlığınızı Bozmasın" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Dyt.Başak KEFELİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Dyt.Başak KEFELİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.