2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kadın Ne İster?
MAKALE #9278 © Yazan Uzm.Psk.Ziya ÜNLÜTÜRK | Yayın Temmuz 2012 | 7,644 Okuyucu
Kadın Ne İster?

Mitolojiden Bir Kadın - İffet Tanrıçası Artemis


Tanrıların Tanrısı Zeus'un kızı İffet Tanrıçası Artemis, annesi Leto'ya kadeşi Apollon'u doğururken yardım etmiş. Fakat annesinin çektiği acıları görünce evlenmekten iğrenerek, babası Zeus'a;


“Sevgili babacığım, ben her zaman lekesiz ve iffetli, bakir kalmak istiyorum.” demiş.


En büyük tanrı Zeus, kızının hiç evlenmek istememesine razı olmuş. Bu durumun üzerine Artemis, İffet Tanrıçası olarak anılmaya başlanmış. Güzeller güzeli bir tanrıçaymış Artemis. Tanrılar arasında onu kıskanmayan yokmuş. Güzel vücuduna hızlı koşmasının engel olmaması için, çok kısa bir elbise giyer, ok ve yayı ile gezermiş. Ok ve yay tanrıçası olarak da anılan Artemis'in avlanırken açılan mükemmel bacaklarını diğer tanrılar seyretmekten zevk alırlarmış. Ne var ki, böylesine mükemmel bir vücuda sahip olmak kimseye nasip olmamış.


Kendisine aşık olan birçok tanrının devamlı ısrarlarına rağmen Artemis, kendisine ve babasına verdiği sözde durarak, hiçbir erkeğe bekareti teslim etmemiş. Tek eğlencesi ve uğraşısı olan avcılık, zamanının çoğunu alır ve zevklerin en güzelini ona verirmiş. Bir çift geyiğin uçurduğu arabası ile gündüzleri ormanda, geceleri ise denizde avlanan İffet Tanrıçası Artemis, bazen dünyanın en güzel yeri dediği Akdeniz sahillerine gelir ve hayallere dalarmış.


Yine böyle bir gece, çok sevdiği kıyılarda gezerken, bir yer altı mağarası gözüne ilişince hemen içeri girmiş. Mağaranın içinde bir de göl olduğunu gören Artemis, hemen bedenini suların içine bırakmış. Büyükçe ve suyu tatlı olan gölün serinliğini çıplak vücudunda hissetmesi çok hoşuna gitmiş. Fakat aniden mağaranın iç taraflarından gelen bir sesle irkilmiş, gölden çıkıp sesin geldiği tarafa yürümüş. Bir kadın ve bir erkek sevişiyormuş. İster istemez gözü sevişen çifte takılan Artemis, uzakta olmasına rağmen kadının çok güzel ve alımlı olduğunu fark etmiş. Biraz daha yaklaşıp, erkeği de yakından görünce, içinde bir şeylerin kıpırdadığını duymuş Artemis.


Erkek, esmer kaslı bedeni ile tanrıları dahi kıskandırabilecek, olağanüstü bir dirilik ve güzellikteymiş. Artemis ürpererek, bir insanoğluna aşık olduğunu hissetmiş. Kendisinin İffet Tanrıçası olduğunu düşünmüş bir an. Bekaretini her zaman koruyacağını ve bir örnek olarak kalacağının sözünü verdiğini hatırlamış. Fakat bir insanoğluna aşık olmuş ve ne yapacağını düşünmüş. Unutacağını umarak, tam geriye dönerken, tutkusunun daha ağır bastığını hissetmiş. Aniden akılına gelen bir fikirle genç erkekle sevişen güzel kadını bir taş yığını haline çevirmiş.


Sevdiği kadının taş yığını haline gelmesi şaşkına çevirmiş genç adamı. Öylece ağlayıp sızlanmış, sonra da mağaradan çıkıp yumruklarını gökyüzüne doğru kaldırarak;


“Ey benim büyük Tanrım Zeus, bu fukara balıkçıdan ne istedin? Bu zavallı İdas kulun ne günah işledi ki onu Binna'sını elinden aldın.” diye bağırmış.


Olemp Dağı'nda güzel kadınlarla zevk alemine dalmış olan tanrıların tanrısı Zeus ne yazık ki İdas kulunun bu feryadını duymamış. Zavallı balıkçı İdas, günlerce sevgilisi Bianna için yas tutmuş. Onun taş yığını haline gelen başında nehirler kadar gökyüzü dökmüş. Bakmak zorunda olduğu kimseler olmasa kendini hemen öldürecekmiş. Fakat bir süre sonra toparlanarak, tekrar işine başlamış. Denize açılıp balık tutarak yaşam savaşını sürdürmüş.


Günlerden bir gün balığa çıkan İdas, ağını toplarken, ağın içinde kendisini belki de bütün dertlerini unutturacak tatlılıkta gülümseyen, alt tarafı gümüş pullarla kaplı, üst tarafı görülmemiş güzellikte bir denizkızı görmüş. Beyninden vurulmuşa dönen İdas, denizdeki ağın içinde gülen denizkızının konuştuğunu duymuş;


“Ey insanoğlu, benim adım Marpessa, yolumu kaybettim. Çok yorgunum, yanında biraz dinlenebilir miyim?” diye sormuş.


Bu mükemmel güzellik karşısında dili tutulan İdas, denizkızını yukarı çekmiş ve denizkızı anlatmaya devam etmiş;


“Bu kıyı dünyanın en güzel yeri. Biraz yakından seyredebilmek için arkadaşlarımdan ayrılınca yolumu kaybettim, ne olur beni bırakma.” demiş.


Ve bırakmamış İdas, Marpessa'yı. Çünkü hemen aşık olmuş ona. Marpessa da sevmiş İdas'ı. İdas, Marpessa'yı o aşk mağarasına götürmüş ve çılgınca sevişmeye başlamışlar. Uzun yıllar dünyanın en güzel kıyılarında büyük aşklarını yaşamışlar. Aslında denizkızı Marpessa, yarı balık yarı insan şekline girmiş İffet Tanrıçası Artemis'ten başkası değilmiş. Tanrı olarak iffetini koruyan Artemis, insan olarak delicesine sevdiği erkeğe teslim olmaktan kendini alamamış. Bulundukları yer denizkızıyla İdas'ın aşkıyla daha güzel görünmeye başlamış ve kutsallaşmış. Onların aşkı dilden dile dolaşmış. Gündüz tanrıça olan Artemis, geceleri de denizkızı Marpesa kimliği ile aşkını sürdürmüş.


Günün birinde denizkızı ile İdas'ın aşkını duyan deniz tanrısı Poseidon, onları merak etmiş ve kıyıları gezerken ikisini sevişirken görmüş ve hemen denizkızının aslında yeğeni Artemis olduğunu anlamış. Poseidon, ertesi gün Artemis'in yanına gelerek,


“Sevgili Artemis,, seni bir insanoğlu ile beraber gördüm, sırrını öğrendim. Bunu ağabeyim Zeus duyarsa tanrıçalığın elinden alınır, iffetsizlik örneği olursun. Ya bu insanoğlundan vazgeçersin ya da tanrılar arasından Olemp Dağı'ndan kovulursun.” demiş.


Bu sözleri duyunca Artemis ağlayarak yalvarmaya başlamış, bundan bir fayda sağlayamayacağını anlayınca;


“Ey benim sevgili amcam Poseidon, senin şartını kabul ediyorum ama aşık olduğum insanoğlu ile yılda bir defacık olsun beraber olmama izin ver.” demiş.


Poseidon, biraz düşünüp Artemis'in isteğini kabul etmiş. Bütün bu olanlardan sonra denizkızı Marpessa şeklinde sevgilisi İdas'ın yanına giden Artemis, ona artık gitmek zorunda olduğunu bundan sonra yılda bir kez buluşabileceklerini, her yılın beli bir günü gelip büyük aşkını yaşatacağını söylemiş. İdas çaresiz boynunu bükerek, “Tanrıların iteği bu olsa gerek, bana mutluluğu çok görüyorlar” demekten başa bir şey yapamamış.


Ve yine aradan yıllar geçmiş. İdas, denizkızı Marpessa sandığı Artemis'i yılın ancak bir gününde görebiliyor diğer günler ne yapacağını şaşırır oluyormuş. Taş kesilen eski sevgilisi Bianna'yı tamamen unutmuş olarak görünen İdas, bir gün mağarada onun taş halindeki şeklini örünce çok daha eskileri hatırlamış ve taşın üzerine çıkarak ağlamaya başlamış.


“Tanrılar önce seni, sonra Marpessa'yı mı aldılar Bianna. Halbuki eskiden ne kadar mutluyduk. Ne günah işledim de bu cezalar bana verildi?” demiş.


Yılın bir günü hariç devamlı tanrı olarak İdas'ın hareketlerini izleyen Artemis, bu sahneyi görmüş. İdas'ın sadece kendisini sevdiğinden emin olduğu halde, eski sevgilisini hatırlamasını o kadar kıskanmış ki, o taşı bir daha İdas'ın görmemesi ve yalnız kendisini düşünmesi için bir gece tanrıların barınağı Olemp Dağı'ndan büyük kaya ve taş parçaları getirip, Bianna'nın bulunduğu yere yığmış. Böylece aşk mağarasını kapatmış ve İdas tek teselli bulduğu yeri bir taş yığını halin getirmiş. Yalnız denizkızını seven ve o mağarada onu anan İdas'ın artık yapayalnız kalacağını düşünmemiş. İdas tüm zamanını geçirmek, denizkızını beklemek için mağaranın bulunduğu yere gidince her tarafın taş kaplı olduğunu büyük şaşkınlık içerisinde görmüş. Gidip taşların en ucunda durmuş. Gözlerini gökyüzüne çevirmiş, ellerini kaldırıp, üzüntüsünden kendisini bilemeyecek bir halde;


“Bu kaçıncı ceza, neden, nedir benim suçum. Ey yüce tanrım Zeus, benim ölmemi mi istiyorsun?” diye bağırmış.


Ve sonunda ağlamaya başlamış. O kadar çok ağlamış ki sonunda hıçkırıkları duyulmaz, gözyaşları akmaz olmuş. Acısını gösteremeyen İdas'ınızdırabı dayanılmaz hale gelmiş, soluğu çıkmaz olmuş. Kutsal taşların üzerinde İdas, acının derinliklerine dalarak kendisini kaybetmiş ve kaskatı kesilmiş. Yalnızca;


“Ey yerin, göğün, insanların ve bütün tanrıların tanrısı Zeus, benim zavallı bedenimi taş haline getir.” demiş.


Nasıl olduysa bu kulunun isteğini bu defa duyan Zeus, İdas'ı hemen bir taş parçasına çevirmiş. Talihsiz İdas,'ın taşı da kutsal taşlar arasına karışmış. Olanları seyreden Artemis, babasının bu hareketine engel olamamış. Üzüntüsünden uzun süre ağlamış ve yas tutmuş. Her yıl İdas ile birlikte yaşadıkları o yerlere giderek onu anmaya, yine bu sahilde yaşayan balıkçılara kendisini yakalatarak, onlarla beraber olmaya karar vermiş. Kutsal taşları bir kenara atarak, aşk mağarasını tekrar eski haline getirmiş. İdas'ın taşını da mağaranın en güzel köşesine yerleştirmiş.


Kıyıdaki balıkçıların sembolü olan denizkızı, fukara balıkçılara yardım eder, onlara iyi ve doğru yolu gösterir, balıkçılar da onu sever, geleceği günü ilan ederler, adına şenlikler düzenlenirmiş. Artık bu denizkızı balıkçıların dostu, meleği haline gelmiş.


Tanrıça olmanın her türlü hakkı verebileceği düşüncesi mi yoksa aşık olmanın gözü kör eden, hırsa bürüyen yüzü mü? Aslında kadın-erkek hepimizin içinde bir Artemis var. Milyonlarca yıl önce de aynıymış kadın ve erkek olmak, şimdi de. Değişmiyor işte… Ama önemli olan Artemis'in aşkı gibi bencil, yakan, yıkan, kavuran duyguları, Marpessa'nın sevgisi gibi yumuşacık fedakar bir sevgiye dönüştürebilmek…


Kadının Dini Seks Haritası


Kadının üzerine oturtulmuş milyon tane kimlikten birisi de kadının dini seksidir. Her din kendi içinde seksi boyutlandırmış ve seksin kadın tarafından erkeğe mutluluk vermesi için kullanılan bir araç olması gerektiğine yakın söylemler sıklıkla kullanılmıştır.


Rahibinden, hahamına, imamından, ateistine kadar her din aktarıcısının seks ile ilgili temkinli ve elma kemikleri kızarırcasına yaptıkları saçma sapan açıklamalar var araştırma kitaplarında. Üstelik kimsenin gerçek manada din ve seks konusunun ilahi boyuttaki kutsal aktarımını yaptığı söylenemez bile.


Müslümanlıkta, bırakın kadın ve seks konusunu işlemeyi, kadının sesinin bile haram olduğu işlenmekteyken, bu çelişkiler içerisinde hangi kadın seks bilincini neye dayandırarak yaşayabilir ki. Üstelik bir yandan kadın sesinin baba, eş, kardeş dışındakilere haram olduğu ama bunun yanında kadın olan ananın ayaklarının altındaki cennetin varlığı polemiği, sesi bile haram olanın cenneti ayakları altına almışlığı ve cennetten kovulmuş Adem ve Havva'nın baskül üstündeki seksi tartma felsefesinin de ayrıca farklı bakış açılarıyla tekrar işlenmesi gerekmektedir.


Hıristiyanlıkta rahibenin manastıra kapanması ve ruhsal terbiye ile nefsini körleştirmesi de ayrıca enteresan bir konudur. Her şey Allah'tan geliyorsa eğer, insan neden ruhsal dokuyu bozar ki? Ve neden manastıra kapanan rahip ve rahibeler seks duygularını köreltirler? Manastırda hamile kalan rahibeler acaba Meryem'in kız kardeşleri midir?


Ruhu Acıyan Kadınlar


Kadının geçmiş döneminde yaşamış olduğu bir cinsel taciz ya da tecavüz olgusu, kadının iç benlik uyumu ile çevre arasındaki dengenin bozulmasına neden olur. Bu gibi travmalara maruz kalmış kadınlarda, ilerleyen zamanlarda birtakım duygusal ve düşünsel travmaların, ruhsal belirtilerin ve bozuklukların gelişme riski son derece olasıdır.


Kadının seks hayatı da yaşamış olduğu duygusal ve cinsel travmalardan dolayı elbette ki bir değişim gösterir. Kişide cinsel isteksizlik, cinsellikten kaçınma, seçimsiz cinsel yakınlıklara girme gibi farklı cinsel sorunlar baş gösterebilir. Cinsel taciz ve tecavüz olgularına maruz kalmış kadınların, ilerleyen zamanlarda cinsel ilişki sıklıklarında düşme olduğu da görülür. Çünkü cinsel uyaranlar, artık kadınlar için son derece kaygı verici ve istenmeyen anıları canlandırıcı koşullu korku uyarıcıları haline gelmişlerdir.


Cinsel travmalar, kadının kendisine olan saygısında bir hasar meydana getireceği gibi, bilişsel düzeylerinde de “Ben kötüyüm.”, “Haz almayı hak etmiyorum.”, “Cinsel haz başkaları içindir.”, “Cinsellik, içinde ağrı, acı, öfke, korku ve kızgınlık barındıran başka bir şeyden öte değildir.” gibi düşünce çarpıtmaları meydana getirir.


Ruhu acıyan kadın;


Korkar: Korku, birtakım travmalara maruz kalmış kadının en baskın duygusudur. Korku uyku düzenini etkiler; uykusuzluk ve kabuslara yol açar. Bu süreçte kadın yardım almayı ister ama erkeğin müdahale eden kişilere de zarar vereceğinden korktuğu için içinde bulunduğu, yaşadığı durumu gizleme eğilimine girer. Arkadaşım, sosyal hayatım, desteğim kalmadı. Peşimi hiç bırakmayacağını biliyordum.” gibi düşünceler içerisinde kendini bulur kadın.


Benlik saygısını yitirir: Kadının maruz kaldığı travmaların en belirgin sonucu kendine olan saygısının düşmesidir. Kadın kendisine takılan “çirkin, aptal, beceriksiz, kötü anne, pasaklı …” gibi sıfatları benimsemeye başlar. Yaşamı üzerinde kontrolü kaybetme duygusu yaşar ve karar vermekte zorlanır. “Beni beğenmiyor… Ne yapacağımı bilemiyorum. Giyimimi değiştirmeye çalıştım, ama bir yararı olmadı. Kocam daha bakımlı kadınlardan hoşlanıyor… Sen kadın mısın ki diyor. Bazen pasaklı olduğumu söylüyor. Ben de kendimi beğenmiyorum.”


Baskıyı içselleştirir: Bir kişinin kendisinin daha önemsiz olduğuna ve kötü davranılmayı hak ettiğine inanması, karşısındaki kişinin şiddet uygulamaya devam etmesini kolaylaştırır. Bu durumda kadın kendisinde bir hata olduğunu kabullenir.


Kendini suçlar: Kadın sıklıkla kendini suçlar ve kendini erkeğin cinsel saldırısının sorumlusu olarak görür. “Bunun benim hatalarımdan kaynaklandığını sandım. Bana aptal olduğumu, çirkin olduğumu ve dayağı hak edecek şeyler yaptığımı söyleyip durdu. Zaman içinde ben de buna inandım… Korkuyordum… Onsuz yapamayacağımı ve kimsenin bana iş vermeyeceğini düşündüm.”


Karmaşık duygular hisseder: Bir kere cinsel istismarda bulunan erkek sıklıkla bu tarz saldırılarda bulunmadığı gibi uzun aralıklarla sevecen ve ilgili biri olarak da görünebilir. Bu durum da kadında karmaşık duygulara yol açar ve kadın ne yapacağı, neler hissedeceği konusunda karışık duygular içerisine girer.


Yalnızlık çeker: Kadın yaşamış olduklarını paylaşamaz ve yakınlarından dahi destek alamaz hale gelir. İçine düştüğü çaresizlik duygusu durumunu gerçekçi bir gözle değerlendirmesini engeller. Böylece erkeğe olan bağımlılığı daha da artar bir duruma gelebilir.


Duygulanım bozukluğu yaşar: Taciz yaşantısı olan kadında duyguların ani değişimine, ağlarken gülme, gülerken öfke patlaması gibi durumlarına sıklıkla rastlanır.


Kızgındır: Kadın kızgınlığını genellikle erkekten başkalarına yöneltir. Kadının içindeki kızgınlık, yaşamış olduğu travma üzerinden uzun bir süre geçse bile canlılığını koruyabilir ve hafif bir kışkırtmayla kadının öfkesi başkalarına yansıyabilir.


İlk insandan biri olarak bilinen Adem’e yasaklı elmayı yedirten Havva’da bulunur suç. Ve bu inanış, bir şekilde hayatımızın her alanına girmemiş midir? Bazı yörelerde hala kadının camdan bakması yasaklı olan perdeler yok mudur? İnsanlık var olduğundan beri kültür, dini inanç, sosyo-ekonomik düzey, rejim farkı olmaksızın, bütün toplumlarda kadının mahremiyetine, kişiliğine, fiziksel ve ruhsal varlığına ve çevresine karşı işlenen, cinayetten sonra en ağır suç olarak süregelen bir olgudur cinsel saldırı. Ve sonrasında ortaya çıkan duygusal travmalar da tüm hayatın alt üst olmasına neden olabilecek durumlardır.


Toplumsal düzeyde cinsel saldırı, eşitsizliğin bir sonucu ve daha zayıf bireylerin, çoğunlukla kadınların baskı altına alınma mekanizması olarak görülmektedir. Sosyal incelemeler sonrası, cinsel istismarın nedenleri olarak sosyo-kültürel etkenleri, kişiler arası ilişkileri, psikolojik etkileri, alkol ve madde kullanımını, cinsel deneyimleri, çocukluk dönemi ve anne-baba ilişkilerini sebep gösterebiliriz.


*Çocukluk Dönemi ve Anne-Baba İlişkilerinin Olumsuz Etkileri Erkeğin Cinsel İstismarda Bulunmasına Bir Etkendir.


Aile içinde yaşanan erken çocukluk deneyimleri kişilerin gelecekteki davranışlarını belirleyecek en önemli unsurdur. Özellikle cinsel saldırılarla ilgili olarak kadının otorite olduğu ailelerde yetişen erkek çocukların “fazla erkeksi” olduklarını görülebiliriz. Buna göre, bu tür ailelerde yetişen erkek çocuklar kadınsı kimliklerini aşırı ölçüde dengelemeye ve çoğunlukla kadınlara yönelttikleri saldırgan davranışlarla erkekliklerini ispat etmeye çalışırlar.


Annenin ya da babanın sert otoritesinin olduğu evlerde yetişen erkek çocukların da, erkeklik ve sertlikle ilgili abartılı algılara sahip olduklarını görülebilir. Bu durumla birlikte ortaya çıkan dürtüsellik, düşmanca davranışlara eğilim, heyecan ve risk merkezli davranışların sebebi olarak, heteroseksüel toplum düzeninde çocuğun baba rolü ile ilgili kültürel beklentilerden yoksun oluşu, babanın olmayışı ya da hep uzak oluşu da gösterilebilir.


*Erkeğin Çocuklukta Yaşadığı İstismar ve Aile İçi Şiddet, Cinsel İstismarda Bulunmasına Önemli Bir Olumsuz Adımdır.


Ailede var olan şiddete yönelik açıklamalar, çocuğun istismarı ve özellikle çocukluk yıllarındaki cinsel istismar, erkek cinsel şiddetinin temel nedenlerinden biri olarak büyük ölçüde kabul görmektedir. Bu konuda çelişkiler olmasına rağmen, araştırmalar cinsel saldırıda bulunanların, bulunmayanlarla karşılaştırıldığında çocukken belli oranlarda cinsel mağdur olduklarını ortaya koyuyor.


Cinsel istismarın yanında, bir diğer etkili faktör de fiziksel istismardır. Erişkinliklerinde insel saldırıda bulunan kişilerde, çocukluk çağı fiziksel istismar yaşantısı oldukça sık görülüyor. Cinsel ve fiziksel istismara uğramış çocuklar istismar edilmemiş çocuklara göre cinsel suçlara daha yatkın oluyorlar. Ayrıca çocukluklarında fiziksel istismara tanıklık eden kişilerin ileride cinsel saldırı eğilimi artıyor


*Psikolojik Etkenler de İstismarı Tetikler.


Cinsel istismar nedenleri ile ilgili belki en sık tekrarlanan açıklamalar, erkekleri bu suçu işlemeye iten şeyin psikolojik bir bozukluk olduğu yönündedir. Birçok çalışmada özellikle antisosyal kişilik bozukluğunun şiddet dayanışına risk oluşturduğu bildirilir. “Psikopati” tanısı alanların genel popülâsyondaki oranı %1 iken saldırganlar arasında %15 - %25 oranındadır. Bu nedenle psikopati ve suç işlemedavranışı arasında ilişki kurulmaktadır.


Cinsel istismarda bulunan erkeklerin, sosyal olarak içe çekilmiş, suçluluk duyguları yoğun ve yetersizlik duygularıyla dolu kişiler olduğuna ve bu yetersizliklerini kapatmak için tepkisel olarak kadına yönelik cinsel istismarda bulunduklarını toplum içindeki ilgili olay ve incelemelerde görebiliriz. Ayrıca bu erkekler öz saygıları ve duygusal kontrolleri zayıf , kendi duygu ve düşünceleri üzerinde dururken, partnerinin duygu ve ihtiyaçlarını yok sayan kişilerdir.


*Erkeklerin Yaşattığı Cinsel Travmalara Onların Sosyo-Kültürel Yaşantıları da Önemli Ölçüde Etki Eder.


Sosyo-kültürel yapı ve bunların uzantısı olan toplumun ideolojik yapısı cinsel istismar sıklığını ve tavırlarını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Çoğu toplumlarda erkeklik ve erkek genital organı ile kuvvet, kudret, saldırganlık arasında sembolik bir bağ vardır. Kültürün mesajları her zaman kadının edilgen, erkeğin ise daima cinselliğe istekli ve hazır olduğunu öğretmektedir. Kişinin cinsel gelişimi erkeklerin cinsel ilişkileri başlattığı ve kontrol ettiği, kadınların ise cinsel arzularını dile getiremedikleri, hayır derken aslında evet demek istedikleri şeklindeki cinsiyet rollerine ilişkin kalıp yargılardan etkilenmektedir. Cinsel kimliği ortaya koyuş kalıpları, kadının cinselliği red hakkını onun elinden alarak, erkeği cinsel yönetici kıvamına getirerek, kadına saldırıya alt yapı oluşturmaktadır.


Genelde toplumdaki cinsel öğretiler, gençler sevgili olduklarında, erkeğin cinselliği yaşamak için her yolu denemesi, kızların da buna sessizce katılmaları ya da cinsellikten kaçınmak için her yolu kullanmaları biçiminde oluşmuştur. Daha da ötesi birçok genç kız ve erkeğe “Kadın evet demek isterken bile hayır diyordur.” Şeklinde kalıplaşmış bir düşünce yüklenmiştir. Birçok erkek, cinsel istismarı tetikleyen “Erkeğin kadından daha fazla cinsel hakkı” olduğu düşüncesiyle yetiştirilmiştir.


Farklı kültürlerde kadınlar üzerinde yapılan sosyal incelemeler, kayda değer bir ekonomik güçlerinin bulunmadığı durumlarda, kadınların cinsel şiddet konusu da başta olmak üzere birçok konuda ezilme ihtimallerinin arttığını ortaya koyuyor. Ayrıca, cinsel istismar sıklığı, cinsler arası eşitsizlik oranı, kadınların toplumsal üretime katılım oranı ve şiddetin kültürün başka yanlarında ne kadar kurumsallaştığına bağlı olarak kültürden kültüre değişiklik gösteriyor.


Toplumdaki “Kadınlar ayaklarını yerden kesen kuvvetten hoşlanırlar.” , “İyi kızlara cinsel saldırıda bulunmaz.” , “İstemeyen bir kadına saldırıda bulunmak imkânsızdır”. , “Hayır, aslında evet demektir.” , “Cinsel ilişkiyi erkek başlatmalıdır.” gibi cinsel yanlış inanışlar sosyal etkileşim sonucunda yayılarak kadınların cinsel olarak agresif tutum ve modellere maruz kalış oranını arttırıyor.


Yukarıdaki yanlış inanış ve düşüncelerin benimsenmesi veya reddi, o bireyin kadınların toplumsal rol ve haklarına karşı tutumuyla paralellik göstermektedir. Bir başka deyişle, genel olarak kadınların cinsel saldırı suçuna yol açtıkları, ortam hazırladıkları şeklindeki inanışları benimseyen bireyler, kadınların toplumsal rol ve haklarının erkeklere göre daha kısıtlı olmasını desteklemek eğilimindedirler. Görülüyor ki; sosyo-kültürel etkenler kadına karşı yapılan cinsel istismar nedenleri arasında önemli bir rol oynar. Cinsel yanlış inanışlar, erkek egemen aileler ve kadın-erkek arasındaki ekonomik ve kültürel farklılıklar, kadına yönelik cinsel istismarın oluşmasında önemli etmenlerdir.


*Hormonsal Değişimler Gibi Fizyolojik Faktörlerin de Cinsel İstismarda Yadsınamaz Bir Etkisi Vardır.


Cinsel saldırganlığın gelişiminde rol oynayan fizyolojik faktörler olarak cinsel uyarılma ve hormon düzeyleri gösterilir. Cinsel saldırganlığın ortaya çıkışında özellikle erkeksi karakteristiğin oluşumunu ve gelişimini sağlayan bir erkeklik hormonu olan testosteronun etkisi vardır. Saldırganlığın fizyolojik boyutu ile ilgili açıklamalarda testosteronun etkili olduğu sürekli öne sürüldüğünden testosteron, psikoloji ve suçlular ile ilgili birimlerin de ilgi odağı olmuştur.


Cinsel şiddet öyküsü olan ve olmayan erkek mahkûm gruplarını karşılaştıran bir çalışmada şiddet derecesi fazla olanların testosteron düzeyi, şiddet derecesi az olanlara nazaran yüksek bulunmuştur. Fizyolojik etkilerin özellikle de testosteron hormonunun kadına karşı yapılan cinsel istismar olaylarında zaman zaman etkili olduğunu da söyleyebiliriz.


*Dürtü Kontrolüne Sebep Olan Alkol-Madde Kullanımı da Cinsel İstismarı Tetikler.


Alkol ve madde kullanımının dürtü kontrol kaybına neden olduğu bilinen bir gerçektir. Cinsel istismarda bulunan erkeklerde, aşırı kontrol edilmiş düşmanlık hisleri, alkol ve madde kullanımıyla kontrolün ortadan kalkması sonucu ortaya çıkıyor ve kişi alkol ve maddenin etkisi ile cinsel istismarda bulunabiliyor.


Kadına karşı yapılan cinsel istismar olaylarında, kadınların, erkeklerin alkollü olduğu zamanlarda cinsel istismara uğrama risklerinin arttığı gerçeği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kadın Ne İster?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Ziya ÜNLÜTÜRK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Ziya ÜNLÜTÜRK'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ziya ÜNLÜTÜRK Fotoğraf
Uzm.Psk.Ziya ÜNLÜTÜRK
Eskişehir
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi68 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Ziya ÜNLÜTÜRK'ün Yazıları
► Kadın Anlaşılmak İster Dr.Mehmet TEKNECİ
► Ergen Ne İster Psk.Gonca BAĞLAR
► Kadınlar Ne İster ?... Psk.Cüneyt KAYA
► Kadınlar Erkeklerden Ne İster? Psk.Serhat DAMAR
► İlişki Emek İster Psk.Banu AKMAN ŞAHİN
► Çocuklar Anne Babadan Ne İster? Psk.Şeyma KOÇAK
► Çalışan İnsanlar Gelişmek İster. Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Kadın Ne İster?' başlığıyla benzeşen toplam 33 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Korku Temmuz 2015
► Sevilme Arzusu Mayıs 2015
◊ Beklemeyi Bilmeli İnsan! Şubat 2017
◊ Access The Bars Ocak 2015
◊ Uyku Bozuklukları Ocak 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:03
Top