2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aşkın Gözü mü Kör, Burnu mu Keskin?
MAKALE #9559 © Yazan Psk.Burcu ATATÜR | Yayın Eylül 2012 | 4,945 Okuyucu
Aşk ve koku..
Koku ve arzu…
Yıllar yılı aşkın görme becerisi üzerine konuşuldu duruldu. Yok gözü körmüş de, yok iyi görmezmiş de, gördüğünü anlamazmış da. Çeşitli yollarla suçlandı, tenkit edildi, deli dolu aşkın, görme duyusu. Belki de sorun göz zafiyeti değildi. Aşk, gözünün gördüğüne değil, burnunun dikine giden bir tıynetteydi? Aşkın burnu öyle keskindi ki, gözü geride bırakmış, gördüğüne değil kokladığına kanmıştı?

Bilim adamları 1960’ların sonlarında, o zaman için büyük yankılar uyandıran bir buluşa imza atmışlardı. Memelilerin birbirlerine koku yoluyla mesajlar yolladığını açığa çıkarmışlardı. Feromon adı verilen bu koku sinyallerinin başta sadece cinsel mesaj içerdiği ve sadece bazı memeleri kapsadığı düşünülmüş, ardından her tür sosyal davranışta ön plana çıktığı fikrine varmışlardı. Görünen o ki, burnumuz, hayatımızda tahmin ettiğimizden daha yönlendirici bir role sahipti.

O günden bugüne araştırmalar sürdü ve hala kesin bir sonuca varılamadı, hatta başta düşünülenden daha az etkisi olduğundan dahi şüphelenilmeye başlandı. Çünkü feromonlar herkeste ve her memelide aynı şekilde etki etmiyor, birinde görünen tepki diğerinde hiç gözlenmiyordu.

Evrimsel açıdan bakıldığında, türün devamında koku duyusunun büyük bir yönlendirme gücü olduğu da söylenenler arasında. Özellikle dişilerde, östrojen hormonunun daha fazla salgılanmasından ötürü daha keskin olan koku becerisi, bağışıklık sistemi güçlü ve kendisininkinden farklı olan erkeğe yönlenmesinde belirleyici oluyor. Kadınlarla yapılan deneylerde ise, adet dönemlerinin öncesinde ve sonrasında değişik koku yaydıkları ve erkeklerin de bu kokulara göre yaklaşıp yaklaşmama kararı aldıkları gözlenmiş. Erkeklerin koku alma becerisi, kadınlardan daha düşük. Testosteron hormonunun fazlalığı, koku duyusunu olumsuz etkiliyor. Günümüz koşulları ise, her iki cins için de feromon kullanımı açısından elverişsiz. Çünkü doğal vücut kokusunu ve dolayısıyla saf algıyı etkileyen birçok çeldirici mevcut. Bunun en başında kişisel hijyen malzemeleri, sürekli değişen parfüm ve deodorantlar, cinsel bölgelerdeki ve koltuk altlarındaki tüylerin alınması gibi faktörler var.

Kokunun biyolojik ve evrimsel yönünün yanı sıra psikolojik bir yönü de var. Doğduğumuz andan itibaren ilk olarak yoğun bir şekilde maruz kaldığımız kokular, tüm hayatımızı etkileyebilecek nitelikte. İlk âşık olduğumuz koku, annemizin kokusu, bazı psikoloji ekollerine göre. Annemizin göğsüne ilk yattığımız an, doya doya içimize çekerek, hafızaya aldığımız kokunun bize hissettirdiği sevgi, güven ve kabullenme duyguları; neden bebeklerin sadece annelerinin giysileri koklatıldığında dahi sakinleştiklerini açıklıyor.

İnsan beş duyusunu kullanarak hafıza kaydı yapan bir canlı ve bizde güzel duygulara yol açan kokularla, bize kötü hissettiren kokular ömür boyu hafıza dosyalarımızda yerini koruyor. Kendimizi mutlu, güvende, huzurlu hissettiğimiz anlarda duyduğumuz kokular da ömür boyu bir çağrıştırıcı vazifesi görüyor. Yıllar geçse bile, büyükannelerimizin lavanta kokulu kolonyalarını, mis kokulu kurabiyelerini burnumuzda taşımamızın sebebi bundan. Aynı şekilde, hayatımızda ilk defa gördüğümüz bir insanı sebepsiz şekilde kanımızın almasıyla, yine bir başkasından ilk anda nefretle uzaklaşma hissi taşımamız da bundan diyenler mevcut.

Belki de sandığımızdan fazla burnunun dikine giden canlılarız. Koku konusunda en ilginç varsayımlardan biri de, bizi hayatımızın aşkına götürme işlevi olan, “aşk haritası” teorisi. Bu öyle bir harita ki, bebekliğimizden itibaren, hoşlandığımız, iyi hissettiğimiz, sevdiğimiz her şeyden bir parça saklıyor. Özellikle beş duyumuzun bize hissettirdiği her deneyimden örnekler mevcut. Sonuçta ortaya bir mozaik çıkartıyor. Çeşitli kokuların da etkin
bir şekilde kaydedildiği bu aşk haritası, eğer ona gereken dikkati verirsek, bizi yolumuzu kaybetmeden doğruca ideal eşimize götürmekten sorumlu.

Belki kalbimizin yönünü doğal akışına bıraksak, belki akılla, mantıkla uzlaşacağız diye işi doğal rotasından kaydırmasak, her birimiz doğruca aşkın kollarında buluvereceğiz kendimizi?

Sonuçta bugün gelinen noktada hala bir fikir birliği ve kesinliği kanıtlanmış bir veri yok. Ancak görünen o ki, koku her memelide olduğu gibi insanda da birçok dürtüyü tetiklemekte önemli bir rolde. Her insanın kokuyla ilişkisi farklı elbette. Her insanın baskın duyusu da farklı. Kimi için gördükleri önem taşıyor, kimi için dinledikleri; dokunduğu, tattığı, hissettiği ile yönlenen de, kokuyla hareket eden kadar çok.

Hangi duyu olursa olsun, bizi etkileme sebebi, bize hissettirdiği duygunun yoğunluğuyla birebir bağlantılı. Ama henüz, büyülü, kaçınılmaz ve karşı konulamaz afrodizyak kokular hala deneme ve üretim aşamasında. Henüz gereken tüm bileşenler şükür ki bulunamadı. Akıl almaz bir sebeple, hiçbir ortak nokta bulamamamıza rağmen sadece kokuların peşine kapılıp gitsek, aşkın körlüğünden daha büyük bir tehlike bizi bekliyor olurdu şüphesiz!

Tüm bu bilgilere rağmen koku bizi ne kadar yönlendiriyor, merak ediyorsak, kendi başımıza uygulayabileceğimiz birkaç deney mevcut:

Sevgilimizin çamaşır çekmecesine bir burun atabiliriz, ilk iş olarak. Yeni
yıkanmış değil, bir iki kere giyilmiş kıyafetlerinden bir-ikisini burnumuza dayayıp, derin bir nefes çektiğimizde, kendimizi nasıl hissediyoruz? İçimize dolan koku, bizde sevgi, heyecan, arzu, özlem gibi duygular mı uyandırıyor yoksa, acil bir yıkama programına mı giriştik? Her iki yöndeki ihtiyaç da kokunun bizde yönlendirici etkisi olduğunun göstergesi. Hiçbir şey hissetmeyip, yerine koyduysak belki başka duyu organlarımıza odaklanmak daha faydalıdır?

Bir başka deney de, sevgilimizin yokluğunda ona ait eşyaları giymek veya elimize almak, yanımıza koymak, yastığımıza sarmak gibi ihtiyaçlar içinde olup olmadığımızı sorguluyor. Bilindiği gibi kadınlarda koku duyusu daha etkin ve sevgililerinin t-shirt veya kazaklarını giyip gezmek de en sevdikleri şeylerden biri.

Burnunuza gelir gelmez sizde cinsel istek uyandıran belirli kokular varsa, bu da burnunuzun dikine gittiğinizin bir göstergesi. Tek ipucu olarak bunu almamakta fayda olabilir.

Sonuçta, aklın gözü, belki de hak etmediği bir suçlamayla yıllardır karşı
karşıya. Aşk, hâlihazırda, tek bir organa uymayacak kadar deli dolu ve sınırsız. O yüzden, bırakın gözünüzü dört açmayı da, tongaya düşmemek için burnunuzu takip edin biraz da. Her şeye burun sokmak, zannedildiği kadar yersiz olmayabilir konu aşk olduğunda…

Psk. Burcu Atatür

Aile Danışmanı-Cinsel Terapist

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aşkın Gözü mü Kör, Burnu mu Keskin?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Burcu ATATÜR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Burcu ATATÜR'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Burcu ATATÜR'ün Yazıları
► Keskin Bitişler / İlişkiler Üzerine Psk.Gülşah PINAROĞLU
► Aşkın Nörobiyolojisi Psk.Ezgi TANIL
► Aşkın Psikolojisi Psk.Ali BIÇAK
► Aşkın "O" Hali Psk.Ebru DEMİR KARA
► Aşkın Yitik Hali Psk.Funda DOĞAN
► Aşkın ve Evliliğin Bilinçaltı Psk.Kübra Nur ASLAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Aşkın Gözü mü Kör, Burnu mu Keskin?' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kendin Olmak Kasım 2012
◊ İnsanlar Kötü mü? Kasım 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


23:59
Top