2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Vajinal Akıntılar ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
MAKALE #963 © Yazan Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK | Yayın Mayıs 2008 | 98,424 Okuyucu ÇOK OKUNUYOR
Değerli okuyucular, bu yazımızda:

Normal vaginal akıntı
Enfeksiyonu işaret eden akıntılar
Mantar enfeksiyonlarına ait akıntının özellikleri
Enfeksiyonların tedavisi
Eş (partner) tedavisinin önemi
Tedavide yara yakma ( koterizasyon)
Mikrobik akıntılardan korunma yolları
Akıntı tahlili (pap-smear) ve kanser

Cinsel yolla bulaşan yaygın hastalıklar
Bel soğukluğu
Anal ya da oral seks ile bulaş
Bel soğukluğunun uzun dönemde zararları
Enfeksiyondan korunmak için tavsiyeler

Frengi

AIDS:
AIDS nasıl bulaşıyor?
AIDS’e yakalanma riski fazla olanlar
AIDS sadece homoseksüellerin hastalığı mı?
Hastalığın belirtileri
AIDS tedavisiz bir hastalık mı?
AIDS’ den korunmak için bilinmesi gerekenler

Konularında bilgiler paylaşmaya çalışacağım.


Akıntı dendiği zaman bir çok kadın bunu bir enfeksiyonun belirtisi olarak düşünür. Aslına bakılırsa her kadında ergenlik çağından sonra başlayan ve kimi zaman artıp azalan normal bir vaginal akıntı vardır. Bu normal akıntıya tıp dilinde fizyolojik akıntı , yani her kadında olması gereken, beklenen akıntı denir.

Ayrıca kadın üreme yollarının enfeksiyonlarında da en yaygın şikayet normalden farklı özelliklerde akıntıların olmasıdır. Peki normal olan ile hastalık belirtisi olan akıntı arasında ne farklar var;

Normal vaginal akıntının özellikleri

Normal yani fizyolojik vaginal akıntı her kadında görülebilir. Vagen nemli bir organdır. Rahimden, rahim ağzından ve hazneden kaynaklanan bu akıntı vücut hücrelerini, bakterileri, diğer mikropları ve büyük oranda su içerir.

İnsan vücudunda sayıca insan hücrelerinden daha fazla, mikroplar yaşamaktadır. Sayıca bizim hücrelerimizden daha fazla olan mikroplar vücudumuza zararlı değil, yararlıdır aslında. Normal flora adını verdiğimiz bu zararsız bakteri topluluklarının varlığının nedeni vücudumuza zarar verebilecek diğer bakterilerin dışarıdan girmesini engellemektir.
İşte haznede de vücudun kendi hücrelerinden daha fazla sayıda vagene özgü bakteriler bulunmaktadır. Bu bakteri topluluğuna nomal vaginal flora denir.

Eğer bu bakteriler olmasaydı kadınların tamamında ciddi üreme yolları enfeksiyonları ve bir türlü geçmeyen kokulu, yoğun akıntılar olurdu.

Normal hazne neminin ve akıntısının kaynağı rahim ağzı ve rahimde yer alan salgı bezleridir. Bu akıntı genelde beyaz ve kokusuz, yumurta akı kıvamındadır . Dış dudaklarda yanma, kaşıntı ve rahatsızlık yaratmaz.

Miktarı kadının adet gününe göre değişir , yumurtlamanın olduğu yani adet ortası dönemde miktarı artar. Mense yakın günlerde miktarı biraz artabilir, rengi koyulaşıp kahverengi olabilir. Miktarı artsa da genelde iç çamaşır değiştirmeyi gerektirecek kadar çok olmaz.

Bunun dışında cinsel beraberlik sırasında normal vaginal akıntı artar. Bu artıştan bartolin bezi dediğimiz dış dudakların altında yer alan bezler sorumludur. Artan salgı, cinsel beraberliği kolaylaştıracak, haznede kayganlığı arttıracaktır.

Enfeksiyonu işaret eden akıntılar

Normal hazne akıntısının özelliklerini yukarıda saydık. Bunun dışındaki her akıntı aslında üreme yollarında bir enfeksiyon olduğunun göstergesidir.

Üreme yollarına bulaşan enfeksiyonların yaptığı ilk belirti renkli, kokulu, rahatsız edici akıntıların oluşmasıdır.

Bol miktarda sarı-yeşil renkli , kötü kokulu, gri ve sulu , bazen köpüklü , ilişki sırasında kokusunda belirgin artış olan vaginal akıntıların tamamı enfeksiyonları gösterir.

Kadınlarda en sık görülen enfeksiyöz akıntı mantar enfeksiyonlarının akıntısıdır.

Mantar enfeksiyonuna ait akıntının özellikleri

Akıntı genelde süt kesiği renginde, beyazdır. Yoğun ve lor peyniri gibi görüntü verir.
Dış tarafta yanma, kızarıklık ve şiddetli kaşıntıya neden olur. Bazen idrar yaparken yanma, acıma gibi şikayetlere de neden olabilir.Mantar enfeksiyonları antibiyotik kullanımı sırasında, gebelikte ve daha önce saydığımız durumlarda sıkça oluşurlar.

Bilindiği gibi kadın üreme yolları hazne aracılığı ile dış ortama açıktır. Yani dış ortamdaki milyonlarca bakteri ve diğer mikroplar üreme sistemine aslında rahatça girebilir ve enfeksiyonlar oluşturabilirler. Ancak gerçek böyle değil. Kadın üreme sistemi her nekadar dış ortama açık ve mikroplara çok duyarlı olsa da onu enfeksiyondan koruyan faktörler var.

Üreme yollarını koruyan faktörler ile buralara yerleşip enfeksiyon oluşturmak isteyen mikroplar arasında bir denge sözkonusudur. İşte bu denge mikroplar lehine dönerse enfeksiyonlar bulaşır ve üreme yollarını istila eder.

Bu dengeyi bozan yani üreme yollarına enfeksiyonu bulaştıran en önemli neden, bu enfeksiyonları taşıyan bir partnerle cinsel ilişkidir. En önemli bulaşma yolu cinsel ilişki olsa da bu , kadına enfeksiyon bulaşması için tek yol bu değildir. Birazdan sayacağımız cinsel ilişki dışındaki diğer birçok faktör kadın üreme sistemine enfeksiyonun bulaşmasına neden olur:
  • Haznenin ve dış dudakların temiz tutulmaması ,
  • başkalarının iç çamaşırlarının giyilmesi ,
  • kirlenen pedlerin sık aralıklarla değiştirilmemesi ,
  • umumi tuvaletlerdeki klozetler,
  • yaz aylarında havuzlar ve denize girilmesi ,
  • birden çok partnerle cinsel ilişki ,
  • ilişki sonrasında korunmak için haznenin içinin duşla yıkanması,
  • Tahretlenme sırasında yanlış olarak makattan hazneye doğru temizlik yapılması,
  • Çok sıkı ve naylon iç çamaşırları giyilmesi,
  • stres , uykusuzluk, sigara ve alkol tüketilmesi ,
  • beslenme bozuklukları.

Bu faktörler enfeksiyonların kadına bulaşmasını kolaylaştırır ve tedaviyi güçleştirir.

Enfeksiyonların tedavisi

Kadın hastalıklarının en sık görüleni ve en basit diyebileceğimiz akıntılar ve enfeksiyonlardır. Basit denmesinin nedeni akıntıların tedavisinin aslında çok kolay olmasıdır.

Her ne kadar basit olsa da yeterli tedavi edilmezlerse , enfeksiyonlar hızla iler , rahim ağzı ,rahim, tüpler ve yumurtalıkları içine alan daha büyük boyutlarda ve tedavisi zor hastalıklara neden olurlar.

Ne yazık ki birçok kadın akıntılarını ciddiye almayıp , bir jinekologun kontrolünden geçmeyi ihmal etmekte. Bir çok kadın zamanında tedavi edilmemiş bu basit enfeksiyonların tüplerini hasara uğratması nedeniyle çocuk sahibi olamamaktadır.

Eş (partner) tedavisinin önemi

Üreme yollarına enfeksiyon bulaşmasının en önemli yolunun hastalığı taşıyan erkeklerle cinsel ilişki olduğunu söylemiştik.

Bu enfeksiyonlar kadına bulaşınca akıntı, ağrı gibi birçok şikayete neden olsa da erkeklerde ya sessizdir ya da önemsiz şikayetlere neden olur. Yani erkek, üreme yollarında mikrobu taşır ;ancak bir şikayeti olmaz, çoğu zaman mikrobu taşıdığını ne o ; nede siz farkedebilirsiniz. Cinsel ilişki sırasında bu mikropları kadına bulaştırır. Bir çok mikrop için durum böyledir.

Burada yanlış anlaşımaması gereken önemli bir konu var. Akıntısı olan kadın , bu enfeksiyonu mutlaka eşinden ya da partnerinden almış olmayabilir. Mesela yaz aylarında havuza giden bir kadın bir enfeksiyon kaynağı olan havuzdan mikrop kapmış olabilir. Sonra cinsel ilişki ile bunu eşine ya da partnerine aktarabilir. Erkek, bir şikayeti olmasa da mikrobu almıştır ve kadın akıntı için tedavi alsa bile, yinelenen cinsel ilişki ile eşine daha önce bulaştırdığı mikroplarla kendisi tekrar enfekte olmaktadır. Enfeksiyonun kadına geçişi bu şekilde de olabilmektedir.Akıntı nedeniyle kadın tedavi almış olsa ve akıntısı geçmiş olsa bile eş tedavisi yapılmazsa , bir sonraki ilişkide trekrar mikroplara maruz kalacak ve akıntıları tekrarlayacaktır.

Bu nedenle hemen tüm akıntıların tedavisinde eş ya da partner tedavisi şarttır. Kadın jinekologa eşiyle ya da partneriyle “beraberce” gitmelidir.

Tedavide yara yakma ( koterizasyon)

Vaginal enfeksiyonlar zamanında tedavi edilmezlerse rahim ağzına yani servikse yayılabilirler. Servikse yerleşmiş olan enfeksiyonların antibiyotiklerle tedavisi zordur. Çünkü antibiyotikler serviksin içine kadar nüfuz edememektedir. Bu durumda kadınlarda fitil ve antibiyotik tedavisine rağmen, geçmeyen, renkli kötü kokulu bol akıntılar görülür. Kronik rahim ağzı iltihabı dediğimiz bu durumun tedavisi rahim ağzındaki mikroplarca enfekte edilmiş dokuların tahrip edilmesidir. Bu enfekte dokuları tahrip etmek için halk arasında yara yakma olarak bilinen elektrokoterizasyon işleminden yararlanıyoruz.
Bu işlem genel anestezi gerektirmez. Yani yara yaktırmak için uyumanıza gerek yoktur.
Koterizasyon yani yara yakma sırasında yüksek voltajlı elektrik enerjisi aktarabilen bir metal ile rahim ağzındaki enfeksiyona maruz kalmış bölgelere dokunuruz. Bu bölgelerin yüksek ısıyla tahrip edilmesi sırasında enfeksiyona neden olan mikroplar da hemen ölecektir.

Yara yakma işlemi ağrısız bir işlemdir.

İşlem sırasında genelde sol bacağınız altına yerleştirilen toprak hattı sayesinde elektrik yanığı meydana gelmesi önlenir.

İşlemden sonra rahim ağzındaki sağlam ve sağlıklı dokular çoğalarak yara yakma işlemi ile tahrip edilmiş bölgeyi yeniden onarırlar. Böylece işlemden önce mikroplarla istila edilmiş dokuların bulunduğu yer, bir süre sonra sağlıklı dokularla örtülür ve iyileşmeyen akıntılar tedavi edilmiş olur.

Yara yakma işleminden sonra 1 ay kadar cinsel ilişkide bulunmamanız gerekir.

İşlemden sonra 2-3 hafta boyunca az miktarda , kokulu, bazen kanlı akıntınız olabilir, o bölgede yakılan dokuların atılması sırasında bu tarz akıntılar görülmesi normaldir.

Yara yakma işleminden 1 ay sonra doktorunuza tekrar kontrole gitmeniz gerekir. Doktorunuz tekrar muayene ile rahim ağzını inceler, yaranın iyileşip iyileşmediğini kontrol eder ve size bilgi verir.

Mikrobik akıntılardan korunma yolları

Kolayca bulaşabilen bu enfeksiyonların tedavisi kolay olsa da önemli olan husus, bulaşmadan enfeksiyonlardan korunmaya çalışmaktır.
Her kadının hayatında ve kişisel temizliğinde uyacağı bazı basit kurallarla bu can sıkıcı akıntılardan korunmak ya da kolayca kurtulmak mümkündür ;

Cinsel olarak aktif kadınlar mutlaka tek bir partnerle cinsel ilişkide bulunmalı, birden fazla partnerle beraber olmaktan kaçınmalıdır,

Eşi ya da partneri de tek eşli olmalıdır,

İlişki sonrası hazneye duş tutarak yıkanmaktan kesinlikle kaçınmalı, bunun yerine güvenilir doğum konrtol yöntemleri kullanmalı,

Haznenin ve dış dudakların bakımına , temizliğine dikkat etmeli,

Kirlenen pedleri bekletmeden değiştirmeli,

Sıkı ve sentetik iç çamaşır giymekten kaçınmalı,

Umumi tuvaletlerde klozetleri kullanmaktan mümkünse kaçınmalı,

Yaz aylarında havuzlara girerken dikkatli olunmalı, ortak soyunma kabinlerinden enfeksiyon kapabileceğini her kadın bilmeli,

Tahretlenirken yanlış olarak makattan hazneye doğru temizlenme yapmamalı, önden arkaya doğru temizlemeli,

Stresten , uykusuzluktan, gece hayatından mümkün olduğunca kaçınmalı, bunların enfeksiyonların tedavisini zorlaştıran etkenler olduğu iyi bilinmeli,

Dengeli ve yeterli beslenmeli, aşır diyetten yada aşırı yemekten kaçınmalı.

Akıntı tahlili (Pap Smear) ve kanser

Cinsel olarak aktif olan her kadından jinekolojik muayenesi sırasında akıntı tahlili alınır. Bu, dünya sağlık teşkilatının tüm dünyadaki kadın doğum uzmanlarına ve tüm kadınlara önerisidir.

Muayene sırasında hazneden ve rahim ağzından sürüntü (smear) çubukları kullanılarak alınan bu tahlilde rahim ağzındaki hücreler incelenir. Kesinlikle ağrı yada başka bir şikayet yaratmayan 5-10 saniyelik bu işlem kadın için hayat kurtarıcıdır.
Çünkü otuzlu yaşlardan itibaren kadınlarda rahim ağzı kanseri görülebilmektedir ve rahim ağzındaki hücrelerde kansere doğru bir değişim olup olmadığını anlamanın en basit yolu akıtı tahlili yani smear almaktır.

Böyle bir değişim varsa bunu erkenden belirleyebilecek, erkenden tedavisinin yapılmasını sağlayacak ,ucuz, güvenilir, ağrısız ve kolay bir testtir.

Cinsel aktif her kadın arka arkaya 3 normal smear tahlili alana dek, her yıl bir kez bu tahlili yaptırmalıdır. Üç yıl boyunca, her yıl bir kez alınmış olan akıntı tahlilleri neticesi normal ise, bundan sonra kadının yaşamı boyunca 2 yılda bir smear alınmalıdır.

CİNSEL YOLLA BULAŞAN YAYGIN HASTALIKLAR

Bel soğukluğu:

Yaygın görülen bir üreme yolları enfeksiyonudur. Bu enfeksiyona yakalanan kadın ve erkekler enfeksiyonu diğer insanlara cinsel ilişki ile bulaştırırlar.

Birçok kadında enfeksiyon hafif seyreder. Genelde hafif bir karın ağrısı ve bazen kötü kokulu bir akıntı, idrar yaparken sızı ve yanma enfeksiyonun ana belirtileri olur. Bazen belirtiler şiddetli olur. Şiddetli karın ve kasık ağrısı, bol kötü kokulu akıntı, ateş, ilişki sırasında ya da muayene sırasında şiddetli ağrı gibi belirtiler olabilir.
Eğer şüpheli bir cinsel temasta bulunduysanız, yani partnerinizin penis derisinde yara, akıntı, kızarıklık mevcutsa, size bel soğukluğu da dahil birçok enfeksiyonu bulaştırmış olabileceğini unutmayın.

Arkasından sizde kasık ağrısı, daha önce yokken, yeni başlayan koyu kıvamlı, sarı-yeşil bir akıntı, idrar yaparken yanma gibi belirtiler varsa bu belirtiler bel soğukluğuna ait olabilir. Kesin olarak teşhis etmek için doktorunuza başvurmanız gerekir. Burada akıtı tahlili alınır, mikroskopta incelenir, kan testleri yapılır ve size bel soğukluğu olup olmadığınız söylenebilir.


Eğer enfeksiyon şiddetli değilse genellikle ağızdan alınan antibiyotiklerle 2 hafta içinde enfeksiyon tedavi edilir. Enfeksiyon şiddetli seyrediyorsa, yani şiddetli karın ve kasık ağrısı, ateş, bol akıntı gibi şikayetleriniz varsa bu durumda hastaneye yatmanız ve damardan antibiyotik tedavisi almanız gerekebilir.Unutulmaması gereken nokta, jinekologa partnerinizle beraber başvurmanız gerekir, onun da mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi taktirde siz tedavi alsanız bile, eğer o almazsa enfeksiyon kısa süre sonra yinelenen cinsel ilişki ile tekrar size bulaşır. Daha önce almış olduğunuz tedavi sizi tekrar enfeksiyonu almaktan koruyamaz.

Bel soğukluğu - anal ya da oral seks ilişkisi

Tüm genital enfeksiyonlar anal ya da oral seks ile bulaşabilir. Penisin hazneye temas etmesi şart değildir. Bel soğukluğu da dahil birçok enfeksiyon etkeni anüste daha rahat barınır. Yani anal seks ile bel soğukluğu da dahil tüm enfeksiyonları normal cinsel ilişkiye göre daha kolay alır veya bulaştırırsınız.

Bel soğukluğunun uzun dönemde zararları

Eğer bu hastalık zamanında yeteri kadar tedavi edilmezse rahim, tüpler ve yumurtalıkları etkiler. Yapışıklıklar oluşturur ve ileride çocuk sahibi olmanıza engel olabilir. Bundan başka enfeksiyon kana yayılırsa kan zehirlenmesi (sepsis) ve sonuçta ölüme bile neden olabilir. Bu zararlı etkileri nedeniyle tek şikayetiniz akıntı bile olsa bunu önemsemeniz ve doktorunuza başvurmanız gereklidir.

Bel soğukluğuna yakalanmamak için tavsiyeler

Bir kere eğer çocuk istemiyorsanız, mutlaka cinsel ilişki öncesi korunmanız ya da partnerinizin kondom gibi bir yöntemle korunması gerekir. Korunma metodlarını kitabımızın ileri bölümlerinde okuyacağız.

Eğer partnerinizde penis derisinde yara, akıntı, şişlik, kızarıklık gibi enfeksiyon şüphesi varsa ve siz de cinsel temasta bulunduysanız, arkasından doktorunuza başvurmanız gerekir.Hiçbir şikayetiniz olmasa bile bilgi almanız gerekir, doktorunuz eğer gerekli görürse size ilaç verebilir.

Bundan başka tek eşli bir cinsel yaşam üreme sağlığının olmazsa olmaz koşuludur . Ne kadar çok erkekle cinsel ilişkide bulunursanız enfeksiyon alma riskiniz o kadar artar.
Anal seks yani arkadan cinsel ilişki ile normal yola göre enfeksiyon kapma ihtimaliniz daha fazladır, bunu da hatırlamanız gerekir.

FRENGİ

Frengi cinsel temas yolu ile bulaşan diğer bir yaygın hastalıktır. Günümüzden 20-30 yıl önce toplumumuzda neredeyse salgın boyutunda görülmekteyken artık daha az görülmektedir.Yine de zamanında tedavi edilmezse tüm vücuda yayılıp ciddi sakatlıklar ve ölüme neden olabilmesi nedeniyle hem toplumun hem hekimlerin bu ciddi hastalığa karşı uyanık olması gerekir.

Frenginin belirtileri

Mikrop vücudunuza hastalığı taşıyan birisi ile cinsel ilişkiye girdiğinizde bulaşır. Belirti vermesi 3 aya kadar gecikebilir. Arkasından ilk belirtileri ortaya çıkar.

Partnerinizin penis derisi üzerinde ağrısız bir yara onun ilk belirtisi olacaktır.

Kadınlarda ya hazne içinde ya da rahim ağzında bir yara oluşturur. Yani bu yara ancak muayenede görülür.Dışarıdan görülmez. Ayrıca kasıklarınızda lenf bezeleri şişer ve sertleşir. Bunlar elinize gelebilir. Eğer bu durumda doktorunuza başvurmamışsanız hazne içindeki yara bir süre sonra kendiliğinden kapanır ve muayene ile bile farkedilemez. Ancak bu durum okuyucuları yanıltmasın, haznedeki yara kapansa bile mikrop vücutta yayılmaya devam etmektedir.

Mikrobu aldıktan yaklaşık 2 ay sonra vücudunuzda kırgınlık, halsizlik, kızamığa benzer yaygın kırmızı döküntüler ,ağız içinde beyaz pamukçuk gibi yaralar, haznede ve dış tarafta yaralar oluşur. Bu dönemde mikrop tüm vücudunuza yayılmış ve artık hastalık ilerlemiştir.

Yukarıda saydığımız şikayetler varsa doktorunuza başvurmanız gerekir. Orada hem haznedeki yaradan, hem diğer vücut döküntülerinizden akıntı tahlilleri yapılır ve mikrop görülür.Günümüzde antibiyotiklerle frenginin başarılı bir şekilde tedavisi mümkündür.. Partnerinizin de mutlaka tedavi alması gerekir.

AIDS:

1984 yılında amerikada hastalık kontrol merkezi tarafından bir hastalık tarif edildi.
İlk hastaları homoseksüeller olan bu hastalıkta, bağışıklık sistemi yani bizi mikroplara karşı koruyan hücreler harap oluyor, sonuçta mikroplar vücudu istila ediyordu. Aynı zamanda bu hastalığa yakalananlarda şiddetli bir kilo kaybı ve düşkünlük görülüyordu. Birkaç yıl içinde bu hastalığa yol açan şeyin bir virüs olduğu belirlendi.
Ayrıca hastalığın esas olarak cinsel ilişki ile bulaştığı farkedildi. İşte bu hastalığa “sonrada oluşan bağışıklık yetmezliği sendromu” tümcesinin ingilizce baş harflerinin kısaltılmış hali olan AIDS adı verildi.

Bu hastalığa neden olan virüse de insan bağışıklığını bozan virüs anlamına gelen HIV dendi.

O günden bu yana AIDS önlenemez bir şekilde tüm dünyaya yayıldı. AIDS tüm dünyanın ve bilim adamlarının kabusu oldu.Tabii ki ülkemiz de bu hastalıktan etkilendi. Tüm bilimsel araştırmalara rağmen henüz bu hastalığın kesin tedavisi yapılamadı, yakaladığı insanları ölüme götürmesine engel olunamadı. Bu amansız hastalık hakkında hepimizin bilmesi gereken temel bilgileri paylaşmaya çalışalım.

AIDS nasıl bulaşır?

AIDS en kolay cinsel ilişki ile bulaşır, ancak toplumumuzda yanlış bir bilgi var. AIDS’in sadece cinsel ilişki yolu ile bulaştığı zannediliyor. Hatta sadece homoseksüellerde görüldüğünü sananların sayısı hiç de az değil. Oysa AIDS cinsel ilişkinin her türü ile kadınlara ve erkeklere bulaşabildiği gibi, AIDS mikrobunu içeren kan ve sıvılarla herhangi bir şekilde temas ettiğinizde de bulaşabilen bir hastalıktır.

Örneğin hemşiresiniz ve bir hastadan herhangi bir nedenle kan alıyorsunuz, bu hastada da AIDS hastalığı var,ama ne siz ne de o bunu biliyor, bu sırada hastadan kan aldığınız iğne yanlışlıkla elinize batarsa AIDS size bulaşabilir. Ya da ciddi bir trafik kazası geçirdiniz, hastanede size kan vermek zorunda kaldılar. Eğer o kanın kontrolü yapılmadıysa ve içinde AIDS mikrobu varsa, size verildiğinde aynı zamanda hastalığı da almış olursunuz. Yada AIDS ‘li bir gebe, karnındaki çocuğa hastalığı daha doğmadan bulaştırabilir.

Yani cinsel ilişki şart değil.

Bu nedenle genci, yaşlısı, çocuğu, ihtiyarı hepimiz risk altındayız ve ona karşı esir düşmemek için düşmanımızı tanımak zorundayız.

AIDS’ e yakalanma riski fazla olanlar

Homoseksüeller, hayat kadınları, çok eşli cinsel yaşamı olanlar,
damardan uyuşturucu kullananlar, sık sık kan almak zorunda olan hastalar ( kanser hastaları, dialize girenler vs...) , annesi AIDS olan bebekler ve sağlık personeli, bu virüse yakalanma riski fazla olan gruplardır.

AIDS sadece homoseksüellerin hastalığı mı?

Hem evet, hem hayır. Daha önce de anlattığımız cinsel ilişki dışında çeşitli yollarla hastalık sadece homoseksüellere değil kadın, erkek, genç, yaşlı herkese bulaşabilir.
Ancak hastalık dünyada en kolay cinsel ilişki ile yayılıyor. Üstelik bu hastalığın homoseksüellerde daha fazla görüldüğü de bir gerçek. Bu nedenle çeşitli araştırmalar yapıldı.
Bilgilerimiz gösterdi ki ,virüs normal cinsel ilişkiye göre arkadan cinsel ilişki ile yani anal seksle daha kolay bulaşıyor. Bu nedenle herkeste görülebilse de hastalık homoseksüellerde daha fazla görülüyor.

AIDS’in belirtileri

Enfeksiyonu aldıktan sonra ilk belirtiler 1-2 gün içinde ortaya çıkar. Virüs kana geçmiştir. Bu dönemde halsizlik, yorgunluk, hafif haş ağrısı, bazen bulantı görülebilir.Birkaç gün içinde bu şikayetler kaybolur. Ve hastalık bir sessiz döneme girer. Bu sessiz dönem 2 yıl kadar sürebilir. Bunun arkasından hastalığın esas belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Bunları sayalım:

-uzun süren, ateş düşürücülerin alınmasına rağmen düşmeyen ateş,

-perhiz yapılmamasına rağmen üç ayda 6 kilodan fazla kilo kaybı,

-şiddetli yorgunluk, işe gitmeyi engelleyecek halsizlik,

-sık sık ve zor iyileşen grip, nezle, idrar yolu enfeksiyonları, zatürreye yakalanma,

-geçmeyen, gece gündüz devam eden az az dışkılama şeklinde ishal,

-ağızda beyaz, bebeklerde görülen pamukçuğa benzeyen yaralar.

Bu şikayetler varsa hastaya ELISA dediğimiz kan testi yapılır ve virüse karşı oluşan antikorlar teşhis edilir. Hastalığın kesin tanısı için daha özel kan testleri yapılmalıdır. Yani ELISA testi sonucu müspet ise kesin AIDS olduğunuz söylenemez. Kuvvetle muhtemel AIDS’e yakalanmışsınız demektir. ELISA müspet olunca kesin teşhis için daha özel testler ( western blot dediğimiz) yapılmalıdır.

AIDS tedavisiz bir hastalık mıdır?

Maalesef evet.Bugün AIDS tedavisinde bazı ilaçlar kullanıyoruz. Örneğin zidovudin yaygın kullandığımız bir ilaç. Bunun dışında da seçeneklerimiz var. İlaçlarla virüsün bozduğu bağışıklık hücrelerini düzeltmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken başarı şansımız düşük ve maalesef hastalar için günümüzde halen ölüm tek son. Buna rağmen bir çok moleküler ve genetik çalışma umut verici sonuçlar doğuruyor. Bilim dünyası bu hastalığa karşı aşılar ve daha etkili ilaçlar bulmaya çalışıyor.Yakın bir gelecekte bu hastalığın da tedavisi yapılabilecek. Durum böyle iken yapılması gereken bu hastalığa karşı daha yakalanmadan korunmaya çalışmak olmalı.

AIDS’e karşı korunmak için bilinmesi gerekenler

-Sağlık birimlerinin kanlarında AIDS virüsü taşıyan insanların kan vermesini engellenmesi, kanların kontrolünün sağlıklı bir şekilde yapılması
-Çok eşli bir cinsel yaşamdan kaçınmak,
-Cinsel ilişkide hem kadınları hem erkekleri enfeksiyonlardan koruması nedeniyle özellikle kondom kullanılması
-AIDS şüphesi uyandıran insanlarla çok yakın temasın kesilmesi ( diş fırçası, jilet gibi aletleri ortak kullanmamak, öpüşmemek)
-Anal seksin AIDS geçişinde kolaylaştırıcı olduğunun hatırlanması
-Hayat kadınlarının düzenli olarak muayene ve tetkik edilmesi
-Uyuşturucunun her türünün , özellikle damardan ortak kullanılan iğnelerle uyuşturucu kullanımının toplumdan kazınması , gençlerin bilinçlendirilmesi



Sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.

Dr.Yavuz Şimşek
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Vajinal Akıntılar ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     6 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ö.Yavuz ŞİMŞEK Fotoğraf
Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK
Kırıkkale
Doktor "Kadın Hastalıkları ve Doğum - Jinekoloji"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi12 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK'in Makaleleri
► Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Op.Dr.Kenan ERTOPÇU
► Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Prof.Dr.İlker GÜNYELİ
► Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık ve Enfeksiyonlar Op.Dr.Furkan KAYABAŞOĞLU
► Cinsel Birleşme ile Bulaşan Hastalıklar Op.Dr.Kutlugül YÜKSEL
► Vajinal Akıntılar Prof.Dr.Alparslan BAKSU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Vajinal Akıntılar ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar' başlığıyla benzeşen toplam 54 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ergenlik ve Cinsel Eğitim Haziran 2008
► Muayene Stresini Yenmek Mayıs 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:02
Top