2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ciğeri Sapasağlam İnsanoğlunun Ruhunu Nasıl Hasta Ettiler (Sağlıktan Hastalığa Giden Yolun Anotomisi)
MAKALE #9713 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Ekim 2012 | 5,984 Okuyucu
CİĞERİ SAĞLAM İNSANIN RUHUNU NASIL HASTA ETTİLER

Yıllar önce de, bugünkü manada psikiyatri ve ilaçları yokken de ruhsal denilen sorunlar, mesela panik atak türünden dertler vardı. Ancak hiç kimsenin, panik halli ataklar esnasında kafaları tavanlara vuruyor değildi. Çünkü kafaları duru, akılları sağlam, basiretleri keskin olan nine ve dedelerimiz (belki bir parça anlamsız teorik bilgileri eksikti bizlerden) istemedikleri kişilere kapılarını açmıyorlardı. Yani onlarla muhatap olmuyorlardı, muhatap alınmayan tüm dertler de gururları incinmiş, bir daha gelmemeye ahdetmiş yaşantılar olarak tıpış tıpış dönüp gidiyorlardı.

Mesela nenelerimiz merdivenin başına oturur, komşu Ayşe teyzeye, “Ayşe birkaç gündür durup durup içime bir sıkıntı çörekleniyo, Allah seni inandırsın kalbim yerinden çıkacak gibi oluyo” diyerek bir yüzünde gülümseme bir yüzünde sükunet hali, durumunu anlatırdı. Şimdi ki gibi, “Kız Fatma, panik atak olmasın sakın” deyip dupduru suyu bulandıran, kişileri durup dururken hastalık ateşi içine atan çok bilmiş tıynetli yarı doktor eş ve dostlar da yoktu o zamanlar!

O arada başka moda geçer hemen, örneğin gelinine çay koymasını söyler, “Yavrum çayı çabuk koy hadi, Ayşe ablan gidecekmiş bak” derlerdi. Bu seslenişten hemen sonra da başka konulara geçerlerdi. Bir anda kahkahalar havada uçuşur, esprilerin beşi beş kuruşa tavanda gezinirdi. Panik atağa benzeyen ruh hali bu umursamaz tutuma alınır, kırılarak küsmeye başlardı ardından.

Velhasıl gerek sükunetli yapıları gerek tevekkel tutumları gerekse meşakkatli iş - güç yaşantıları nedeniyle bir sorunun üzerinde fazla durmadıkları için o sorunda onların üstünde fazlaca durmazdı.

Gelelim dünün, “Parayı her yere sokmayın, para çoğu şeyi bozar” öğüdünü dinlemeyen günümüz dünyasının “modern” manzarasına!

İşi gücü eskisi kadar yorucu olmayan, bu yüzden başıboş gezen ruhu uğraşacak dert arayan, diğer yandan sorunlara karşı set olan tevekkül huyunu da büyük ölçüde kaybetmiş, fırsat buldukça internette gezinen, okuduğu ve sadece belirti / hastalık propagandası yapan yazılara anında sazan misali takılıp kalan, “Aaa, valla aynısından bende de var” demeye başlayan günümüzün modern insanı bu ve benzeri nedenlerle bedenine ve tepkilerine aşırı duyarlı hale getirilmiş durumdadır. İşte burası hastalık zurnasının tam da öttüğü noktadır!

Freud’un uzun gözlemleri neticesinde dedikleri bilimdir de Mevlana’nın aynı süreç sonundaki sözleri niçin sadece bir çift güzel laftır! Sanırım bunun nedeni adının Mevlana oluşudur! Aksi halde söyledikleri ne bilimsel olarak ispat edilebilen ne de çürütülebilen Freud bilim adına fakültelerde okutulmazdı, bizler de onun ve benzerlerinin görüşleri üzerinden bu kadar emin bir biçimde hastalık ve tedavi ahkamları kesmezdik! (Bu paragrafı anti-parantez söylüyorum!)

Sözlerine sadece “altın öğüt” falan denilerek geçiştirilen ancak bence Freud’dan daha az psikoloji bilgisine vakıf olmayan büyük üstad bugünü görmüş olmalı ki, “Sivri sineğin vızıltısını dinleyerek başını ağrıtma, gücünü tüketme” demiştir, Freud’dan asırlar önce.

Sivri sineğin sesi duyulması gereken bir ses olsaydı yaratıcı kulaklarımızı ona uygun eşikte yaratırdı zaten. Ancak önce hastalık, ardından hasta icat etmeye niyetlenmiş kapitalist tıp bunun yolunun Mevlana’ nın öğüdünün tam tersini yapmakta olduğunu fazla geç olmadan kavradı. Onun doymak bilmez hırsı ve parası dışında fazla olan tek şeyi zekasıdır zaten!

İnsan beyni o kadar muhteşem bir tolerans kabiliyetine sahipti ki kolay kolay yorulmuyordu; hayatın olağan akışı gereği yaşanabilen hiçbir şeyden! Onu ancak duymaması gerekenleri duyması, yani sivri sineğin kanat sesleri yorabilirdi. Hem sivri sinek çoktu etrafta hem de bu milimetrik sese yoğunlaşmak beyni kısa sürede tüketmek için yeterli olabilirdi. Öyle de yapıldı.

Sivri sineklerin kanat seslerini duymaya, duyamazsa arayıp bulmaya, buldukları üzerinde de düşünmeye çalışırken önce beyin, ardından ruh yorulacak; sonra beden mesaj verme, uyarma anlamında bir dizi tepkiler üretecekti. Kapitalist tıp bu insani tepkileri, bu dost sesin haykırışlarını bilimin saygın etiketini kullanarak kısa sürede hastalık olarak pazarlayabilirdi. Bu noktada sorun olmazdı! Çünkü bilim böyle diyor dendi mi kimse itiraz etmezdi nasıl olsa! Yeter ki iş bu noktaya kadar gelmeliydi. Bu süreci garanti altına almak için önce bilimi tabulaştırdı! Bu tabuya karşı sorun yaratabilecek, bunun için insanlara vicdanı öğretebilecek olan dini ise aşağıladı! Bunu, yeni kuşakları aşağılama tekniğiyle komplekse sokarak yaptı.

“Şunlar varsa hastalık, bunların en az beşi, şunlar yaygınlaştı, tedavisi var, mutlaka hekime, sakın ihmal etmeyin” türünden telkinlerle bedenlerindeki belirtiler kendilerine hastalık kriteri (semptom) olarak öğretilen modern insan içine sokuldukları yoğun korku ve endişe ile adeta sivrisineğin kanat seslerine aşırı hassas hale getirildi.

Sonuç kısa sürede alındı! Sivrisineğin kanat seslerini takip ede ede kişiler bir süre sonra zihnen ve ruhen yoruldular; normalde duymayacakları, duymaları da gerekmeyen bu sesleri hemen yanlarından geçen 70 model belediye otobüsünün gürültülü motor sesi gibi görmeye başladılar.



Hastalıklar ölüme yakın olarak düşünülen yaşantılardır. Hastalık sözcüğü ölümcül manalarla yüklenmiş, beynimizdeki çağrışımı negatif olan bir kavramdır. Hastalıklar insanı bu yüzden tedirgin eder, korkutur. Yukarıdaki türden tepkilere bilimin itibarına dayanarak hastalık dediniz mi beyin hemen bunu tehlike olarak yorumlar haliyle! Beyin bizi korumaya programlı olduğundan doğası gereği, mevcut durumları, “Hastalık var demek ki tehlike var” şeklinde kabul eder, bu noktaya kilitlenir. Yeter ki hastalık var de, yeter ki buna inandır!

Kilitlenmek beslemek, beslemek büyütmek, büyütmek etkisini daha çok artırmak, etkisini artırmak hem süresini uzatmak hem de şiddetini çoğaltmak demektir zaten!

Önce hastalık icat edilmeliydi, sonra hasta üretmek zaten zor olmazdı!

Nitekim de öyle yapıldı!

Psikolog
İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ciğeri Sapasağlam İnsanoğlunun Ruhunu Nasıl Hasta Ettiler (Sağlıktan Hastalığa Giden Yolun Anotomisi)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     22 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Fiziksel Bir Hastalığa Bağlı Erken Boşalma Dr.Psk.Dnş.Ayavar Cem KEÇE
► Başarıya Giden Yol Psk.Müge ADALI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Ciğeri Sapasağlam İnsanoğlunun Ruhunu Nasıl Hasta Ettiler (Sağlıktan Hastalığa Giden Yolun Anotomisi)' başlığıyla benzeşen toplam 34 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:23
Top