2007'den Bugüne 92,310 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Zayıflama Hastalığı (Takıntısı) Sebepleri ve Tedavi- Anorexia Nervosa
MAKALE #9894 © Yazan Dr.Timur HARZADIN | Yayın Kasım 2012 | 41,425 Okuyucu
ZAYIFLAMA HASTALIĞI (TAKINTISI) SEBEPLERİ VE TEDAVİ- ANOREXİA NERVOSA

Anoreksiya nevrozada temel olarak şişmanlama korkusu ve şişman olmadığı halde kendisini şişman olarak hissetme duygusu vardır. Bu yüzden çok az miktarda yeme ve hatta uzun süre hemen hemen hiç bir şey yemeden durma görülür. Yemek yemeye karşı yapılan ikna çabalarına karşı bir sıkıntı yaşar ve bu duruma yoğun bir direnç gösterir.

Fizyolojik olarak yemek yemesini engelleyen bir mide hastalığı, karın ağrısı veya bulantı gibi şikayetleri yoktur. Zayıflama isteği sıra dışıdır ve herkesin dikkatini çekecek ölçüdedir. Bu konuda kendisini zorlar. Kendisini şişman olarak düşünür ve ince bir bedene sahip olduğunu hayal eder. Bazen ise vücutta bir yerde bölgesel yağlanma vardır. Bu vücut bölgesindeki yağ artışına odaklanır ve bu görüntüden çok rahatsız olur. Sık sık aynaya bakarak vücudunu ve yağlarını inceler.


Bazıları iştahının fazla olduğunu düşünerek iştah kesici veya vücudun metabolizmasını hızlandırıcı çareler arar. Bunun için bazı bitkisel ilaçlar veya bazı tıbbi ilaçları doktor kontrolü olmadan kullanmak ister. Hatta iştahı kesilsin diye esrar, eroin gibi uyuşturucu maddeleri kullanmak isteyebilir. Kabızlık ilaçları ve idrar söktürücü ilaçları kullanarak vücuttan sıvı ve dışkı atmaya çalışabilir. Kimileri ise egzersiz salonlarına abone olur. Sürekli olarak çok ağır egzersiz ve sporlarla uğraşır. Sonuçta giderek zayıflar ve sıfır beden bir hale gelir. Tüm bu anlatılanlar vücut direncini ve bağışıklık sistemini bozar. Bu yüzden zayıflama hastalığı ölümcül bir rahatsızlık olabilir. Ölüm oranı her yıl için ortalama % 0,5 civarındadır. Bu oran yüksek bir oran olup, sağlıklı genç kadınlara göre 12 kat daha fazladır.


Bu kişiler hastalıklarını genellikle saklama eğilimindedir. Bu yüzden %50 civarında hasta bununla ilgili bir tanı konulmadan hayatını yaşamaya devam eder. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre 10 kat fazladır. Genellikle 10-20 yaş arasındaki genç kızlarda görülür. Endüstrileşmiş ülkelerde daha fazladır. Bununla birlikte tüm sosyoekonomik sınıflarda görülebilir.


Bu kişilerde birçok fiziksel belirtiler görülür.


Bu kişilerde aşırı kilo azlığı vücutta bazı değişimlere neden olur. Tansiyon düşüklüğü, nabız sayısında azalma ve beden sıcaklığında düşme görülebilir. Ciltte kuruma, sararma, elde morarma ve memelerde küçülme olur. Kendi kendini kusturma da sık görülür. Buradaki travmalar nedeniyle diş, diş eti ve tükürük bezleri rahatsızlıkları olabilir.

Bu kişiler bir süre sonra günün büyük bölümünü zayıflama için kurduğu hayaller ve davranışlarla geçirir. Zamanla hayati fonksiyonlar tehlikeye girebilir. Örneğin kan sayımında potasyum, sodyum ve şeker miktarında düşüklük oluşur. Tiroid testlerinde T3 ve T4 düşüklüğü ve azalmış TSH olabilir. Beyaz kan hücresi azlığı ve kansızlık genellikle vardır. Ayrıca kortizol isimli hormon düzeyleri ise artmıştır. Kortizol devamlı stres altındaki kişilerde yükselen bir hormondur. Kemik kaybı yani osteoporoz ve adetlerin kesilmesi de yetersiz beslenme ile ilişkilidir. Bununla birlikte birçok hastada muayene ve laboratuar bulguları normal sınırlarda çıkabilir.


Bazı zayıflama takıntısı olan hastalarda zihinde hedef bir kilo vardır. Örneğin sürekli tartıya çıkarak kilosunu 34 kiloda tutmak isteyebilirler. 35 olduğunda yemeyi keser, 33 olduğunda tekrar yemeye başlar. Sistem böyle kısır döngüde sürer gider. Özellikle gençlerde, zayıfladıkça adetleri azalır ve sonunda tamamen kesilebilir.


Zayıf olmak günümüzde bir prestij sebebidir.


Zayıflama günümüzde sosyal olarak artık bir moda haline gelmiştir. Zayıf olmak hem Türkiye’de ve hem de çoğu toplumlarda giderek prestijli bir durum haline gelmiştir. Eskiden kilolu ve gürbüz olmak desteklenmekteydi. Bu bir zenginlik ve takdir edilme sebebiydi. Örneğin bu konuda atalarımız bir dirhem et bin ayıp örter demiştir.

Bugün ise sosyal anlamda bunun önemi giderek azalmaya başlamıştır. Kısacası artık günümüzde zayıf olmak daha iyidir. Yolda gördüğü yakınına hava durumundan veya o sıralarda kilo alıp verdiğinden bahsedenler çoktur. Bir deri bir kemik mankenleri izleyen kız çocuklarının bunları modellemesi giderek artmaktadır. Çoğu çocuk ve yetişkin için şişman olmak düşük zekalı gibi algılanmakta ve çevrede alay konusu olmaktadır.


Niçin bir kişide zayıflama hastalığı gelişir?


Çocukluk çağındaki yetiştirilme tarzı en temel sebeptir. Dengesiz ve değişken gelişen ilk iletişimler, yeme davranışında bozukluğa yol açabilir. Annenin veya babanın bir uzantısı gibi yetiştirilen çocuk, onların her dediğini yapmayacağını, vücudu üzerinden göstermek ister. Özellikle anne babanın sürekli çocuğunun arkasında koşturduğu, onun kimliğini işgal eden ailelerde bu daha sık görülmektedir. Aile zorladıkça farkında olmayarak çocuk daha az yemekte, belki de aileye ancak bu şekilde tepki verebilmektedir. Adeta siz bana karışabilirsiniz ama vücuduma değil, o benim sorumluluğumda mesajını verir. Belki de bu beden bana ait diyerek bir çeşit protesto yapmaktadır.

Bu tepkisellik ne kadar yoğunlaşırsa, yemek yememe de o kadar artar. Artık yemek yeme miktarını ve niteliğini ayarlamanın kontrolünü almıştır. Bu kişiler genellikle iç dünyalarında kendilerini değersiz, yetersizlik ve işe yaramaz hisseder. Ölümle ilgili konularla aşırı zihinsel uğraş içindedir. Kilo alma korkusu belki de ölüm korkusundan korunmaya hizmet etmektedir.


Aslında başka bir yönden bakıldığında zayıflama hastalığı aynı zamanda haz veren bir durumdur. Bizim yaptığımız bütün davranışlarda, ki buna vücuda zarar verenler de dahildir, aslında ruhsal yönden haz alınan bir durum da vardır. Örneğin kişi uzun süre aç kalabildiği için kendi iç dünyasında kendini takdir ediyor olabilir. Bunun dışında iç dünyasında onu çok rahatsız eden bir duygudan uzaklaşıyor olabilir. Annesinin sürekli davranışlarına karıştığı ve sürekli nasihat verdiği bir danışanda, anoreksia nervosa başlamıştı. Kızının hastalandığını gördükten sonra ise annenin işgali sona ermişti ve çocuğu için kaygılanmaya başlamıştı. Yani buradaki örnekte de olduğu gibi aç kalmanın ve zayıflamanın aslında kimliğini koruma açısından çok önemli bir fonksiyonu vardı.


Mükemmeliyetçi ve hayatında birçok başarıları olan kişiler, bir başarısızlığa uğradığında bunu kabullenmekte zorlanabilir. Buradaki narsisistik kırılma durumlarında duyulan acı o kadar derindir ki, ancak kendisini cezalandırarak bu acıdan kurtulabilir. Yemek yememek burada bir çıkış noktası olabilir. Burada yaşanan kırılmalar çoğunlukla iş hayatı ve aşk ilişkilerindeki başarısızlıklarla ilgilidir.


Bazı kişiler ise suçluluk duygularından dolayı kendisini cezalandırmak için yemeyi reddeder. Cinsellik veya saldırganlıkla ilgili duygular burada en fazla tetikleyen etkendir. Özellikle cinsel kimliğin oluştuğu 3-6 yaş döneminde baba sevgisini yeterince alamayan veya uygunsuz bir şekilde alan kız çocuklarında zayıflama takıntısı daha sonraki yıllarda başlayabilir. Sanki zayıflayarak vücudun kadınsı görünümünü sona erdirmek istemektedir. Göğüsleri ve kalçaları küçülür ve bir süre sonra da sonra adet görmemeye başlar. Bu durumu, bir çeşit kadın kimliğinin reddi gibi de değerlendirebiliriz.


Tedavi nasıl yapılır?


Kişinin temel probleminin ne olduğu anlamadan yeme bozukluğunun tedavi edilmesi uygun değildir. Çünkü bu aslında ruhsal yapının bir savunma mekanizması gibidir. Bir taraftan kişinin hayatı için risk olmakla beraber, diğer taraftan ruhsal kimliği dengede tutan bir fonksiyonu da vardır. Bu yüzden hipnoz, reiki, NLP gibi tedaviler uygulandığında hastalık düzelmez ama belki seyri değişebilir. Aslında bu açıdan bakıldığında zayıflama hastalığına bir çeşit bağımlılık olarak da bakabiliriz. Buradaki bağımlılık yemek yememeye olan bağımlılıktır. Bu bağımlılığın uygunsuz tedavisi daha sonra başka bağımlılıklarla yer değiştirebilir. Örneğin madde kullanma, kronik alkolizm, aşırı yeme sonucu şişmanlık, aşırı alışveriş yapma, karşı cinse ilgide aşırı artma, rastgele cinsel davranışlar gibi.

Anoreksia nervosada biyolojik ve genetik bazı faktörlerin de olabileceğine dair görüşler vardır. Bu görüşler henüz tam olarak ispatlanmamıştır. Çünkü bu rahatsızlığın 20. yüzyıl başından itibaren görülmeye başlamıştır. Bu durum nedeniyle genetik faktörün varlığı sorgulanmaktadır. Eğer genetikse neden daha eski yüzyıllarda yoktu diye bu konuda farklı görüşler vardır.


Anoreksia nervosa hayati tehlike yaratabilen bir rahatsızlıktır. Özellikle potasyum isimli bir elektrolit vücutta azalmakta, bu da kalp ritminde bozulmalara yol açmaktadır. Bu bozulmalar bazen ölümcül olabilmektedirler. Yine bu kişilerde intihar oranları yüksek olabilmektedir. İntihar ve beslenme bozukluğu sonucu gelişen toplam ölüm oranı %7 civarındadır. Hayati tehlikesi olan, kilo kaybı çok fazla olan, çok hızlı kilo kaybeden, elektrolit dengesizliği olan, kalp problemi olan ve intihar riski yüksek olanların öncelikle hastanede yatarak tedavisi gerekir.


Zayıflama hastalığı tedavisinde en önemli nokta kişinin bu rahatsızlığı kabul etmesi ve tedavi olmak istemesidir. Daha sonra hastalığa neden olan temel tetikleyici problemin tespit edilmesi çok önemlidir. Bu belirlendikten sonra, uygun psikoterapi yaklaşımı ile çoğu danışan düzelir. Özellikle dinamik psikoterapi yöntemi tercih edilir. Ailenin diğer bireylerinin de psikoterapi sürecine katılımı başarı şansını çok arttırmaktadır. Ancak temel sorun fark edilemezse tedavisi zor bir problem haline de dönüşebilmektedir. Eğer bu kişi tedaviyi kabul etmiyorsa, o zaman da aile ile görüşme yapmak gerekir. Bu kişi ile daha sağlıklı nasıl iletişim kurulur o yönde çalışmalar yapılır.


Dr. Timur Harzadın
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Mutlu Olma Takıntısı Psk.Dnş.Mehmet SUNAOĞLU
► Şiddet ve Sebepleri Psk.İbrahim ERTABAK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Zayıflama Hastalığı (Takıntısı) Sebepleri ve Tedavi- Anorexia Nervosa' başlığıyla benzeşen toplam 77 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:26
Top