Koroner Kalp Hastalığı
KORONER KALP HASTALIĞI
Koroner kalp hastalığı sonucu ortaya çıkan kalp krizleri en tehlikeli sağlık risklerimizden biridir. Kalp hastalıklarının birinci sebebi kalbi besleyen koroner damarların şu veya bu nedenle daralıp tıkanmasıdır. Önlenebilir sağlık sorunları arasında olmasına rağmen her yıl binlerce insanı bu krizler sonucu kaybediyoruz. Daha önceden kalp krizi geçiren birinde yeni bir kalp krizi ihtimali maalesef her zaman var, muhtemel yeni kalp krizlerinden korunmak için yapılması gerekenler de var.
NASIL KORUNACAĞIZ?
Korunmanın ilk basamağı, öncelikle ilk kalp krizine yol açan birinci nedenin kontrol altına alınması olmalıdır. Şeker hastalığı olan birinde kan şekerini daha dikkatli izlemek, hemoglobin A1c değerlerinin yüzde 6-6,5 rakamlarını geçmesine müsaade etmemek önemlidir.
Çok yüksek LDL kolesterolü olan kalp krizi geçirmiş birinde LDL kolesterolü 100 rakamlarının üzerine çıkarmamak, çok düşük HDL kolesterolü olan birinde ise HDL’yi 40’lı rakamların üzerinde tutmaya çalışmak lazımdır. Özellikle HDL düşüklüğü olanlarda eğer bir trigliserid yüksekliği de mevcutsa trigliserid seviyelerini 200’lü rakamların altına çekmek gerekmektedir. Tabi bu önlemlere mutlaka fazla kiloları vermeyi, göbek çevresinin kadınlarda 88 cm, erkeklerde 100 cm’yi geçmemesini de eklemek zorundayız.
Özellikle şeker hastalarında kan şekeri ve kolesterol yüksekliği bir aradaysa bu iki tehlikeyi mutlaka kontrol altına almalıyız.
Özellikle 50’li yaşların altında kalp krizi geçirenlerin, şeker hastalarının, fazla kilolu-göbekli, insülin dirençli, düşük HDL kolesterollü ve aşırı yüksek trigliseridli olanların “ikinci bir kriz” bakımından uyanık olmalarında fayda var.
Yeni yapılan çalışmalara göre pek çok besin gibi etin de “azı karar, çoğu zarar!”
Kırmızı et faydalı, gerekli, hatta vazgeçilmez bir besin ama gereğinden fazla tüketildiğinde ömrü bile kısaltıyor!
Fazla miktarda kırmızı et tüketiminin kalbe, tansiyona iyi gelmediği, damar sertliğini tahrik edip kanseri tetikleyebildiği, dahası vücuda fazla miktarda kimyasal girişine (hormonlar, antibiyotikler) yol açabildiği biliniyor.
Sorunlar sadece kırmızı etin çok fazla yenmesi ile de sınırlı değil. Yediğiniz etin cinsi, pişirilme biçimi ve hazırlanışı da sağlığı doğrudan etki ediyor.
Kömürde pişirilen yani ateş üstünde dumanı tüttürülerek hazırlanan, yani ateşle doğrudan temas eden veya tütsülenen kırmızı etler için çok daha ciddi uyarılar var. Bu etlerde bazı kanserojen maddelerin fazlaca bulunabileceği uyarısı yapılıyor. Pek sevdiğimiz ateşte ızgara kırmızı et tüketimini mümkün olduğu kadar sınırlamalıyız.
Olabildiği ölçüde “tanıdık, bildik kasaplardan, kaynağı belirli yerlerden” kırmızı et tüketmeye çalışmalıyız. Haftada 2-3 porsiyonu geçmemekte ve porsiyonları 80-100 gr civarında tutmaya, kırmızı etin yağsız taraflarını yemeye, fırında, buharda ya da tencerede pişmiş et yemeklerini tercih etmekte kararlı olmalıyız.
Biraz yağlı ama düzenli egzersiz yapan enerjik biri olmak mı; yoksa ince, zayıf, tembel biriolmak mı daha avantajlıdır?
Biraz yağlı ama düzenli spor yapan, hareketli, aktif yaşayanlar, zayıf ama hareketsiz yaşayanlara göre kronik hastalıklara daha az yakalanıyorlar, yakalansalar bile bu hastalıklar daha hafif seyrediyor. Örneğin şeker hastası, kalp damar hastası olmalarına rağmen biraz yağlı ama düzenli spor yapan, hareketli, aktif yaşayanlar daha sağlıklı bir ömür sürme ve daha uzun yaşama şansı buluyorlar.
Hafif veya orta derecede şişman kişilerde; çok zayıf, yağ oranı çok düşük kişilere oranla yaşlılıkla ilgili her türlü kronik hastalık daha az tahribat yapıyor. Tek şart fazla yağları göbek-karın bölgesinde biriktirmemek yani göbeklenmemek.
Düzenli egzersiz yapmanın, özellikle her gün düzenli olarak yürümenin, ciddi metabolik faydaları var, örneğin karaciğerdeki yağ oranını azaltıp, beden direncini yükseltiyor. Her türlü fizik aktivite yararlı ama hiçbirisi yürümek kadar faydalı değil, hiçbir egzersiz bedene ve ruha yürümek kadar fayda sağlamıyor. Yürümek ve zaman zaman kısa süreli hızlı koşular yapmak bizim için en faydalı aerobik egzersiz tipidir. Düzenli fiziksel aktivite yapmak,bedenimizi en az balık, ceviz, nar kadar güçlendiriyor.
Birkaç kilo yağ fazlalığım var diye üzülmeyin, ama yağları göbek çevresinde biriktirmemek, göbek büyütmemek ve tembellik etmemek, haftada en az üç-dört gün tempolu olarak ortalama 40-45 dakika yürümek, aktif-hareketli bir hayat sürme önkoşuluyla!
Koroner kalp hastalığı sonucu ortaya çıkan kalp krizleri en tehlikeli sağlık risklerimizden biridir. Kalp hastalıklarının birinci sebebi kalbi besleyen koroner damarların şu veya bu nedenle daralıp tıkanmasıdır. Önlenebilir sağlık sorunları arasında olmasına rağmen her yıl binlerce insanı bu krizler sonucu kaybediyoruz. Daha önceden kalp krizi geçiren birinde yeni bir kalp krizi ihtimali maalesef her zaman var, muhtemel yeni kalp krizlerinden korunmak için yapılması gerekenler de var.
NASIL KORUNACAĞIZ?
Korunmanın ilk basamağı, öncelikle ilk kalp krizine yol açan birinci nedenin kontrol altına alınması olmalıdır. Şeker hastalığı olan birinde kan şekerini daha dikkatli izlemek, hemoglobin A1c değerlerinin yüzde 6-6,5 rakamlarını geçmesine müsaade etmemek önemlidir.
Çok yüksek LDL kolesterolü olan kalp krizi geçirmiş birinde LDL kolesterolü 100 rakamlarının üzerine çıkarmamak, çok düşük HDL kolesterolü olan birinde ise HDL’yi 40’lı rakamların üzerinde tutmaya çalışmak lazımdır. Özellikle HDL düşüklüğü olanlarda eğer bir trigliserid yüksekliği de mevcutsa trigliserid seviyelerini 200’lü rakamların altına çekmek gerekmektedir. Tabi bu önlemlere mutlaka fazla kiloları vermeyi, göbek çevresinin kadınlarda 88 cm, erkeklerde 100 cm’yi geçmemesini de eklemek zorundayız.
Özellikle şeker hastalarında kan şekeri ve kolesterol yüksekliği bir aradaysa bu iki tehlikeyi mutlaka kontrol altına almalıyız.
Özellikle 50’li yaşların altında kalp krizi geçirenlerin, şeker hastalarının, fazla kilolu-göbekli, insülin dirençli, düşük HDL kolesterollü ve aşırı yüksek trigliseridli olanların “ikinci bir kriz” bakımından uyanık olmalarında fayda var.
Yeni yapılan çalışmalara göre pek çok besin gibi etin de “azı karar, çoğu zarar!”
Kırmızı et faydalı, gerekli, hatta vazgeçilmez bir besin ama gereğinden fazla tüketildiğinde ömrü bile kısaltıyor!
Fazla miktarda kırmızı et tüketiminin kalbe, tansiyona iyi gelmediği, damar sertliğini tahrik edip kanseri tetikleyebildiği, dahası vücuda fazla miktarda kimyasal girişine (hormonlar, antibiyotikler) yol açabildiği biliniyor.
Sorunlar sadece kırmızı etin çok fazla yenmesi ile de sınırlı değil. Yediğiniz etin cinsi, pişirilme biçimi ve hazırlanışı da sağlığı doğrudan etki ediyor.
Kömürde pişirilen yani ateş üstünde dumanı tüttürülerek hazırlanan, yani ateşle doğrudan temas eden veya tütsülenen kırmızı etler için çok daha ciddi uyarılar var. Bu etlerde bazı kanserojen maddelerin fazlaca bulunabileceği uyarısı yapılıyor. Pek sevdiğimiz ateşte ızgara kırmızı et tüketimini mümkün olduğu kadar sınırlamalıyız.
Olabildiği ölçüde “tanıdık, bildik kasaplardan, kaynağı belirli yerlerden” kırmızı et tüketmeye çalışmalıyız. Haftada 2-3 porsiyonu geçmemekte ve porsiyonları 80-100 gr civarında tutmaya, kırmızı etin yağsız taraflarını yemeye, fırında, buharda ya da tencerede pişmiş et yemeklerini tercih etmekte kararlı olmalıyız.
Biraz yağlı ama düzenli egzersiz yapan enerjik biri olmak mı; yoksa ince, zayıf, tembel biriolmak mı daha avantajlıdır?
Biraz yağlı ama düzenli spor yapan, hareketli, aktif yaşayanlar, zayıf ama hareketsiz yaşayanlara göre kronik hastalıklara daha az yakalanıyorlar, yakalansalar bile bu hastalıklar daha hafif seyrediyor. Örneğin şeker hastası, kalp damar hastası olmalarına rağmen biraz yağlı ama düzenli spor yapan, hareketli, aktif yaşayanlar daha sağlıklı bir ömür sürme ve daha uzun yaşama şansı buluyorlar.
Hafif veya orta derecede şişman kişilerde; çok zayıf, yağ oranı çok düşük kişilere oranla yaşlılıkla ilgili her türlü kronik hastalık daha az tahribat yapıyor. Tek şart fazla yağları göbek-karın bölgesinde biriktirmemek yani göbeklenmemek.
Düzenli egzersiz yapmanın, özellikle her gün düzenli olarak yürümenin, ciddi metabolik faydaları var, örneğin karaciğerdeki yağ oranını azaltıp, beden direncini yükseltiyor. Her türlü fizik aktivite yararlı ama hiçbirisi yürümek kadar faydalı değil, hiçbir egzersiz bedene ve ruha yürümek kadar fayda sağlamıyor. Yürümek ve zaman zaman kısa süreli hızlı koşular yapmak bizim için en faydalı aerobik egzersiz tipidir. Düzenli fiziksel aktivite yapmak,bedenimizi en az balık, ceviz, nar kadar güçlendiriyor.
Birkaç kilo yağ fazlalığım var diye üzülmeyin, ama yağları göbek çevresinde biriktirmemek, göbek büyütmemek ve tembellik etmemek, haftada en az üç-dört gün tempolu olarak ortalama 40-45 dakika yürümek, aktif-hareketli bir hayat sürme önkoşuluyla!
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Koroner Kalp Hastalığı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Op.Dr.Ahmet Refik TURGUT'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Op.Dr.Ahmet Refik TURGUT'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden |
koroner, kalp, kalp hastalığı, kalp hastalıklarından korunma, kalp ve egzersiz, kalp ve yürüyüş, koroner kalp, koroner kalp hastalığı, koroner kalp hastalıkları, koroner kalp rahatsızlığı, koroner kalp rahatsızlıkları, kalp hastalığından korunma, kalp hastalıkları nelerdir, kalp hastalıklarında beslenme, kalp hastalığında beslenme
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.