Uzman Üyelerimizin Öykü ve Şiirleri
|
Kefenlemekti baştan başa seni
Şiir diye yazdıklarım...
Gözyaşından bir tabut yaptım sana
Gözün arkada kalmasın...
Biraz da şiir serptim üzerine
toprak niyetine
Ölülerin arkasından kötü konuşulmaz diye...
Nalan EYİN
Şiir diye yazdıklarım...
Gözyaşından bir tabut yaptım sana
Gözün arkada kalmasın...
Biraz da şiir serptim üzerine
toprak niyetine
Ölülerin arkasından kötü konuşulmaz diye...
Nalan EYİN

Haydi çocuklar yatağa der gibi
Anonslamalıydı seni; haydi kınına...
Keskin dilin
Ve içini kemiren günahlarınla...
Nalan EYİN
Anonslamalıydı seni; haydi kınına...
Keskin dilin
Ve içini kemiren günahlarınla...
Nalan EYİN

Aynı batında dünyaya gelmiş gibiydik, ben canlı sen ölü
Zamanlamamız en başından bu kadar kötüydü işte...
Nalan EYİN
Zamanlamamız en başından bu kadar kötüydü işte...
Nalan EYİN

Bir başkasıyla yarıştıramazsın kaderini
Alınyazın otobiyografini tercüme etmendir
Diğerleri sadece yabancı kelime bu sözlükte...
Nalan EYİN
Alınyazın otobiyografini tercüme etmendir
Diğerleri sadece yabancı kelime bu sözlükte...
Nalan EYİN

Bu şiirin yazılmasına vesile olan "Donbıra Türküsü" ve Donbıra sazının geçmişten bugüne ulaşan hikayesidir.
http://www.porttakal.com/videolar/turk-lerin-destansi-muzigi-donbira-7050.html
Dombırayı İki Telli Hâle Getiren Cengizhan’ın Evlat Acısıdır
Dombıranın oluşumuyla ilgili bir efsane şu şekildedir: Cengizhan’ın büyük oğlu Joşıhan ava çıkar. Yaralı ceylanın peşini kovalarken vefat eder. Oğlundan habersiz kalan Cengizhan onun öldüğünü sezerek “Kim bana bu acı haberi söylerse onun boğazına kurşun dökeceğim.” der. Cengizhan’ın sertliğinden korkan vezirleri haberi vermeye cesaret edemezler. Buna daha çok sinirlenen Cengizhan tüm kahrını, acısını halktan çıkarmaya başlar ve halka zulmeder. Bu kadar ağır eziyetin altında kalan halkını bu ıstıraplardan kurtarmak ümidiyle Kerbuğa-küyşi Hanın huzuruna gelir, bildiklerini gizlemeden anlatmasını ister. Kerbuğa da bildiklerimi ben değil iki telim anlatsın der; “Aksak Ceylan” küyünü yazar ve dombırasıyla Cengizhan’a anlatır. Küyde Hanın katılığı, acımasızlığı, halkın çektiği ağır işkenceler, avcılık hayatı ve Joşıhan’ın ölümü anlatılır. Bunun hepsini çok iyi anlayan Cengizhan Kerbuğa’nın boğazına kurşun dökülmesini emreder. Fakat Kerbuğa acı gerçeklerin kendisi değil dombırasının ağzından çıktığını söyler. Böylece kurşun dombıranın gövdesine dökülür. Sıcak kurşuna dayanamayan dombıranın birkaç teli kopar, eskiden altı telli olan dombıra bugünkü iki telli hâlini alır.
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Donbıra
Bende bir ses vardır
Kalbimden çağlayan…
Kırsan da,
Kurşun döküp yaksan da
Sesimi benden çalsan da,
Yüreğimden taşacaktır…
Bende bir ses vardır,
Susturamazsın…
Hangi ananın babanın
Yüreği yanmaz evlat sancısıyla?
Sesimi alsan,
Sessizliğimde çınlayacaktır…
Bende bir ses vardır,
Sazım olmasa da…
Dağları aşsan,
Yankısından kaçamazsın…
Bende bir ses vardır,
Konuşmadan duyulan
Kulağını aşsan,
Kalbini aşamazsın…
Bende bir ses vardır
Vicdan teliyle konuşan…
Aklını sustursan,
Onu susturamazsın…
Bende bir ses vardır,
Okyanusları doğuran…
Kuyular açsan
Bin yere,
Yine de boğulmaktan
Kurtulamazsın…
Bende bir ses vardır,
Duysan da olmaz…
Lakin duymadan yaşayamazsın…
Nalan EYİN
http://www.porttakal.com/videolar/turk-lerin-destansi-muzigi-donbira-7050.html
Dombırayı İki Telli Hâle Getiren Cengizhan’ın Evlat Acısıdır
Dombıranın oluşumuyla ilgili bir efsane şu şekildedir: Cengizhan’ın büyük oğlu Joşıhan ava çıkar. Yaralı ceylanın peşini kovalarken vefat eder. Oğlundan habersiz kalan Cengizhan onun öldüğünü sezerek “Kim bana bu acı haberi söylerse onun boğazına kurşun dökeceğim.” der. Cengizhan’ın sertliğinden korkan vezirleri haberi vermeye cesaret edemezler. Buna daha çok sinirlenen Cengizhan tüm kahrını, acısını halktan çıkarmaya başlar ve halka zulmeder. Bu kadar ağır eziyetin altında kalan halkını bu ıstıraplardan kurtarmak ümidiyle Kerbuğa-küyşi Hanın huzuruna gelir, bildiklerini gizlemeden anlatmasını ister. Kerbuğa da bildiklerimi ben değil iki telim anlatsın der; “Aksak Ceylan” küyünü yazar ve dombırasıyla Cengizhan’a anlatır. Küyde Hanın katılığı, acımasızlığı, halkın çektiği ağır işkenceler, avcılık hayatı ve Joşıhan’ın ölümü anlatılır. Bunun hepsini çok iyi anlayan Cengizhan Kerbuğa’nın boğazına kurşun dökülmesini emreder. Fakat Kerbuğa acı gerçeklerin kendisi değil dombırasının ağzından çıktığını söyler. Böylece kurşun dombıranın gövdesine dökülür. Sıcak kurşuna dayanamayan dombıranın birkaç teli kopar, eskiden altı telli olan dombıra bugünkü iki telli hâlini alır.
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Donbıra
Bende bir ses vardır
Kalbimden çağlayan…
Kırsan da,
Kurşun döküp yaksan da
Sesimi benden çalsan da,
Yüreğimden taşacaktır…
Bende bir ses vardır,
Susturamazsın…
Hangi ananın babanın
Yüreği yanmaz evlat sancısıyla?
Sesimi alsan,
Sessizliğimde çınlayacaktır…
Bende bir ses vardır,
Sazım olmasa da…
Dağları aşsan,
Yankısından kaçamazsın…
Bende bir ses vardır,
Konuşmadan duyulan
Kulağını aşsan,
Kalbini aşamazsın…
Bende bir ses vardır
Vicdan teliyle konuşan…
Aklını sustursan,
Onu susturamazsın…
Bende bir ses vardır,
Okyanusları doğuran…
Kuyular açsan
Bin yere,
Yine de boğulmaktan
Kurtulamazsın…
Bende bir ses vardır,
Duysan da olmaz…
Lakin duymadan yaşayamazsın…
Nalan EYİN

Dert bana…
Sevmek bana…
Anlamsal olarak
Yıkık bir duyguda
Ve ölü gibi uykuda
Geçen günlerin ardında…
Sevdikçe yaralanacak
Sevdikçe kanatılacak
Bir çıban başı kıvamında…
Ağza alınması en zor
Küfürlerin yankısında
Sevdikçe zorlayacaklar…
Sevdikçe zorlayacaklar…
Zorlayacaklar…
Sonra bir gece vakti,
Adım takipsizlik listesine alınacak…
Bırakılacağım ömür mahzeninden
Boşluğa düşmem umut edilerek…
Bana dert mi sanıyorsun?
Ne yaşanacaksa yaşanacak
Dakika şaşmadan…
Düşmek ki,
Reddedebileceğim bir şey değil…
Düşümde bile yaşadığım şey,
Çocuk oyuncağı bana…
Düşeceğim ellerinden
Düşeceğim ellerimden…
Ve kendim olmayı
Seçeceğim yeniden…
Düşeceğim
Kanlı ellerinden…
Ve kendim olmayı seçeceğim yeniden…
Nalan EYİN
Sevmek bana…
Anlamsal olarak
Yıkık bir duyguda
Ve ölü gibi uykuda
Geçen günlerin ardında…
Sevdikçe yaralanacak
Sevdikçe kanatılacak
Bir çıban başı kıvamında…
Ağza alınması en zor
Küfürlerin yankısında
Sevdikçe zorlayacaklar…
Sevdikçe zorlayacaklar…
Zorlayacaklar…
Sonra bir gece vakti,
Adım takipsizlik listesine alınacak…
Bırakılacağım ömür mahzeninden
Boşluğa düşmem umut edilerek…
Bana dert mi sanıyorsun?
Ne yaşanacaksa yaşanacak
Dakika şaşmadan…
Düşmek ki,
Reddedebileceğim bir şey değil…
Düşümde bile yaşadığım şey,
Çocuk oyuncağı bana…
Düşeceğim ellerinden
Düşeceğim ellerimden…
Ve kendim olmayı
Seçeceğim yeniden…
Düşeceğim
Kanlı ellerinden…
Ve kendim olmayı seçeceğim yeniden…
Nalan EYİN

Ne zaman
Öğrendim susmayı,
Konuşması serbest tümceyi
Ne zaman tutmayı öğrendim
Akacak gözyaşımı
Ne zaman vazgeçtim
Kendim için bir şey istemeyi
Ne zaman barıştım
İçimden küs kaldığımla
Ne zaman durdurdum
Gitmeye niyetli bedenimi
Ne zaman büyüdüm
İçimdeki çocuğa inat
Ne zaman ki
Büyüdüm
Anladım
Yoktum artık
Ölmüşüm…
Nalan EYİN
Öğrendim susmayı,
Konuşması serbest tümceyi
Ne zaman tutmayı öğrendim
Akacak gözyaşımı
Ne zaman vazgeçtim
Kendim için bir şey istemeyi
Ne zaman barıştım
İçimden küs kaldığımla
Ne zaman durdurdum
Gitmeye niyetli bedenimi
Ne zaman büyüdüm
İçimdeki çocuğa inat
Ne zaman ki
Büyüdüm
Anladım
Yoktum artık
Ölmüşüm…
Nalan EYİN

Bir duvar kalınlığında
Duruyor aramızda yalnızlığım
Anlaşılmazım
Çivi yazısı sözlerim
Yaklaştıkça canını acıtacak
Kalıplara sığmıyor
Yüreğime işlediklerim
Derdim yok kendimden başka
Ben kendime derdimde de yeterim
Nalan EYİN
Duruyor aramızda yalnızlığım
Anlaşılmazım
Çivi yazısı sözlerim
Yaklaştıkça canını acıtacak
Kalıplara sığmıyor
Yüreğime işlediklerim
Derdim yok kendimden başka
Ben kendime derdimde de yeterim
Nalan EYİN

Etrafındaki her şeyi
Yutup yok eden bir kasırga gibi yüreğin.
Vicdanının sesi kısılmış
Merhametinin ağzı körelmiş
İnsanlığın bile dört ayaklı senin.
Isırmasan da…
Gürültüden öteye geçmez sesin.
Biliyor musun arkadaş
Senden hiçbir şey olmaz…
Biraz eğil… Bükül…
Kırılmayı öğren… Kırdığın kadar.
Dinlemeyi öğren… Kükrediğin kadar.
Belki o zaman…
Senin için de bir ümit doğar…
Nalan EYİN
Yutup yok eden bir kasırga gibi yüreğin.
Vicdanının sesi kısılmış
Merhametinin ağzı körelmiş
İnsanlığın bile dört ayaklı senin.
Isırmasan da…
Gürültüden öteye geçmez sesin.
Biliyor musun arkadaş
Senden hiçbir şey olmaz…
Biraz eğil… Bükül…
Kırılmayı öğren… Kırdığın kadar.
Dinlemeyi öğren… Kükrediğin kadar.
Belki o zaman…
Senin için de bir ümit doğar…
Nalan EYİN

Sebep misin Sonuç mu?
Kararını ver öyle gel…
Hayır, anlamıyorsun beni…
Sen değilsin beni böyle kıran…
Paramparça eden…
Her yeni günde eksilten…
Canımı kemiren…
Sen değilsin,
Kapısına kırk kere gelip de
Sevdiğimi söylemekten caydığım…
Sen değilsin, sevdiğim…
Leyla’nın kapısına gelip,
Kapıdan çevrilen Mecnun gibi,
Sen daha ben değilsin ki,
Yaşadıklarımın failisin diyebileyim…
Git, yan biraz daha…
Öyle gel…
İlle de geleceksen…
Sen gibi değil,
Ben gibi
Seveceksen gel…
Sebep olacaksan değil,
Sonuç olacaksan gel…
Nalan EYİN
Kararını ver öyle gel…
Hayır, anlamıyorsun beni…
Sen değilsin beni böyle kıran…
Paramparça eden…
Her yeni günde eksilten…
Canımı kemiren…
Sen değilsin,
Kapısına kırk kere gelip de
Sevdiğimi söylemekten caydığım…
Sen değilsin, sevdiğim…
Leyla’nın kapısına gelip,
Kapıdan çevrilen Mecnun gibi,
Sen daha ben değilsin ki,
Yaşadıklarımın failisin diyebileyim…
Git, yan biraz daha…
Öyle gel…
İlle de geleceksen…
Sen gibi değil,
Ben gibi
Seveceksen gel…
Sebep olacaksan değil,
Sonuç olacaksan gel…
Nalan EYİN

Yaşadıklarım öğretti bana, bildiğim ne varsa…
Sadece avuç içi çizgilerine inanmamak gerek…
Bir falcı, genç yaşta öleceğimi söylemişti mesela bana…
Geçtim hâlbuki gençliği…
Başka biri, iki çocuğun olacak; biri oğlan biri kız demişti,
İki oğlum oldu oysa…
:::::::::::
Başkalarının tayin ettiği kurallarla da
Oynanmıyor hayat oyunu…
Herkes kendi oyununu çıkarmalı,
Herkes kendi finalini kendi bulmalı…
:::::::::::
Cahildim, çocuktum, anlayışım kıttı…
Sezemedim kim dürüst bana,
Kim hayırlı…
Sen bendensin diyenlerin
Bana en uzak;
Seni anlamıyorum diyeninse
Bilakis ben olduğunu öğretti yaşam bana…
::::::::::::
Yaşam bana, her şeyden öğrenebileceğimi öğretti.
Bazen bir kitapta buldum paralel evrenimi…
Hiç doğmadığım bir evrenin içinde
Ölmeyi öğretti bana…
Dinlediğim bir şarkının nağmesinde
Yeniden doğmayı…
Ağlayabilmeyi öğretti yaşam bana,
Canım yandığında…
Ve silkelenmeyi,
Ağırlıklar üzerime kapandığında…
Yaşam bana en çok,
İnsanları olduğu gibi
Kabullenmeyi öğretti…
Hiç kimseden,
Kaldırabileceğinden daha fazlasını
Beklememeyi öğretti ayrıca…
Lafa değil, işe bakmayı öğretti…
En iddialı konuşanların,
En ihtiyacın olduğunda
Yanında ol(a)madıklarını öğretti
Yaşam beklemeyi öğretti bana,
Durmayı…
Acele etmeden,
Sakince izlemeyi öğretti…
Kimseye bel bağlamamak gerektiğini öğretti,
Yazmak kadar kolay değil,
Başını duvarlara vura vura öğretti…
Yaşam bana,
En çok yalnızlığın gücünü öğretti
Bir başınalıktaki huzuru…
Yaşam bana esas neyi öğretti:
Sebeplere bakmayı…
Yaşanılan her şeydeki gizli mânayı…
Yaşam bana, bugün çok değerli bir hediye verdi:
Tüm sebeplerin kaynağını…
Müsebbibe bakmayı…
Yaşam bana Müsebbibimden bir armağan…
Hediyeye layık olduğu değeri vermek gerek…
Davete icabet gerek…
Defterim bir gün varacaksa kalpte olanın menziline,
Hazırlanmak gerek…
Hazırlanmak gerek…
Nalan EYİN
Sadece avuç içi çizgilerine inanmamak gerek…
Bir falcı, genç yaşta öleceğimi söylemişti mesela bana…
Geçtim hâlbuki gençliği…
Başka biri, iki çocuğun olacak; biri oğlan biri kız demişti,
İki oğlum oldu oysa…
:::::::::::
Başkalarının tayin ettiği kurallarla da
Oynanmıyor hayat oyunu…
Herkes kendi oyununu çıkarmalı,
Herkes kendi finalini kendi bulmalı…
:::::::::::
Cahildim, çocuktum, anlayışım kıttı…
Sezemedim kim dürüst bana,
Kim hayırlı…
Sen bendensin diyenlerin
Bana en uzak;
Seni anlamıyorum diyeninse
Bilakis ben olduğunu öğretti yaşam bana…
::::::::::::
Yaşam bana, her şeyden öğrenebileceğimi öğretti.
Bazen bir kitapta buldum paralel evrenimi…
Hiç doğmadığım bir evrenin içinde
Ölmeyi öğretti bana…
Dinlediğim bir şarkının nağmesinde
Yeniden doğmayı…
Ağlayabilmeyi öğretti yaşam bana,
Canım yandığında…
Ve silkelenmeyi,
Ağırlıklar üzerime kapandığında…
Yaşam bana en çok,
İnsanları olduğu gibi
Kabullenmeyi öğretti…
Hiç kimseden,
Kaldırabileceğinden daha fazlasını
Beklememeyi öğretti ayrıca…
Lafa değil, işe bakmayı öğretti…
En iddialı konuşanların,
En ihtiyacın olduğunda
Yanında ol(a)madıklarını öğretti
Yaşam beklemeyi öğretti bana,
Durmayı…
Acele etmeden,
Sakince izlemeyi öğretti…
Kimseye bel bağlamamak gerektiğini öğretti,
Yazmak kadar kolay değil,
Başını duvarlara vura vura öğretti…
Yaşam bana,
En çok yalnızlığın gücünü öğretti
Bir başınalıktaki huzuru…
Yaşam bana esas neyi öğretti:
Sebeplere bakmayı…
Yaşanılan her şeydeki gizli mânayı…
Yaşam bana, bugün çok değerli bir hediye verdi:
Tüm sebeplerin kaynağını…
Müsebbibe bakmayı…
Yaşam bana Müsebbibimden bir armağan…
Hediyeye layık olduğu değeri vermek gerek…
Davete icabet gerek…
Defterim bir gün varacaksa kalpte olanın menziline,
Hazırlanmak gerek…
Hazırlanmak gerek…
Nalan EYİN

Lades kemiğim…
Söyle
Kim dürüst?
Kim şeffaf bana
Yalancı
Mumun söndü…
Unuttum
Merak etme
Değmiyor
Artık
Ruhuma
Yalanlarının ateşi
Ben kendi cehennemimi
Senin cennetinde söndürdüm…
Nalan EYİN
Söyle
Kim dürüst?
Kim şeffaf bana
Yalancı
Mumun söndü…
Unuttum
Merak etme
Değmiyor
Artık
Ruhuma
Yalanlarının ateşi
Ben kendi cehennemimi
Senin cennetinde söndürdüm…
Nalan EYİN

Hiç unutmuyorum Seni
Hatırlayınca
Üzülmemek için!
Nalan Eyin
Hatırlayınca
Üzülmemek için!
Nalan Eyin

Hayat bir şiir
Her mısrada yeni şifrelerle
Çoğalıyor insanlar.
Kendine uzaklaşıyor kimi zaman
Ölüme yaklaşırken insan…
Belki de ölmek hakkını kullanacak
Yaşadığı zannedilirken…
Karanlığa teslim edecek
En aydınlık düşlerini…
Gözyaşını
Tebessümünün altına süpürecek…
Yine zan altında kalacak
Bir zindan kalınlığında…
Bakmayı bilmeyen gözler,
Soluk almanın
Yaşamla eş olduğunu
Zannedecekler…
Nalan EYİN
Her mısrada yeni şifrelerle
Çoğalıyor insanlar.
Kendine uzaklaşıyor kimi zaman
Ölüme yaklaşırken insan…
Belki de ölmek hakkını kullanacak
Yaşadığı zannedilirken…
Karanlığa teslim edecek
En aydınlık düşlerini…
Gözyaşını
Tebessümünün altına süpürecek…
Yine zan altında kalacak
Bir zindan kalınlığında…
Bakmayı bilmeyen gözler,
Soluk almanın
Yaşamla eş olduğunu
Zannedecekler…
Nalan EYİN

Bir insanı tanımak için en büyük hayali ve en büyük pişmanlığını sorun;
ikisinin kombinasyonu karakteri hakkında çok büyük ipuçları verir .
Nalan EYİN
ikisinin kombinasyonu karakteri hakkında çok büyük ipuçları verir .
Nalan EYİN

Güneşsin,
Güne eşsin zemheri kışlarımda.
Gözkapaklarımın altında
Isınıyorum ben varlığınla.
Nalan EYİN
Güne eşsin zemheri kışlarımda.
Gözkapaklarımın altında
Isınıyorum ben varlığınla.
Nalan EYİN

-de eki ayrı yazılır,
Bu yüzden
Biz de...
Nalan EYİN
Bu yüzden
Biz de...
Nalan EYİN

Sakalına saklamış yalnızlığını,
Serseri gibi uzatması bu yüzden...
Nalan EYİN
Serseri gibi uzatması bu yüzden...
Nalan EYİN

Kalp sesini dinliyorum
Atıyor...
Beni unutursan
Yaşıyorsun diye sevineceğim
:::
Bir tek ölüler unutmaz.
Seni atamayışımdan bilirim!
Nalan EYİN
Atıyor...
Beni unutursan
Yaşıyorsun diye sevineceğim
:::
Bir tek ölüler unutmaz.
Seni atamayışımdan bilirim!
Nalan EYİN

Yüzünde çocukluktan kalma
Suçiçeği izleri...
Yüreğindeki yağmurlar
hangi mevsimden ?..
Nalan EYİN
Suçiçeği izleri...
Yüreğindeki yağmurlar
hangi mevsimden ?..
Nalan EYİN

Bu sayfada yayınlanan öykü ve şiirlerin tüm hakları yazarlarına aittir ve üye yazarlarımız tarafından TavsiyeEdiyorum.com Öykü ve Şiirler kütüphanesinde yayınlanmak üzere gönderilmiştir. Burada yer alan eserler yazarlarından önceden izin alınmaksınız başka platformlarda yayınlamaz, sadece kaynak gösterilerek ve yazar ismi zikredilerek KISA ALINTILAR yapılabilir. Aksine davranış Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırılık teşkil edecektir.
|