2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!


Uzm.Psk.Deniz YILMAZ'ın Öykü ve Şiirleri
Uzm.Psk.Deniz YILMAZ
  1. Küçük Kemal ÖYKÜ | Aralık 2011
  2. Sokak Çocukları ÖYKÜ | Aralık 2011
  3. Işık Yolu ÖYKÜ | Aralık 2011
  4. Mevsimlik Hayatlar ÖYKÜ | Aralık 2011
  5. Fal ÖYKÜ | Aralık 2011
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
 Yazarla İletişim  


Küçük Kemal
ÖYKÜ © | Yayın Aralık 2011
Küçük Kemal ?

Bizim mahallede bir çocuktu. Bitlisli bir ailenin çocuğu olarak doğmuştu. Kendisi 3 yaşındayken gelmişlerdi bizim oralara. Göç etmişlerdi. Neden göç ettiklerini bilmiyordum. Birlikte top oynardık. O, ben ve diğer çocuklar. Çocuktuk tabii, farkında değildik hayatın henüz. Yüzümüze vuracak o tokatının. Sabah çıkardık evden top peşinde koşardık, akşamları saklambaç oynardık. Gürültümüzden bütün mahalleyi rahatsız ederdik. Sonra okul çağımız geldi, okula başladık. Aynı sınıftaydık Küçük Kemal’le. İkimizin de dersleri iyi sayılmazdı. Ama ben takıntısız bitirdim okulu. Kemal kaldı 2. ve 3. sınıfta. Babası zaten sık sık döverdi onu sınıfta kalması da bahane oldu, daha çok dövmeye başladı. Okulda da çok ezilirdi, iyi Türkçe konuşamazdı, aksanı bozuktu. O sınıftaki bütün kötülüklerin mümessiliydi, dersin huzurunu bozardı, öğrencilerden birinin çalınan bir şeyi olsa ondan sorulurdu hesabı. “Öğretmenim ben çalmadım yemin ederim” derdi. Ama ağlamazdı hiç. Ağlamayı bebekken unutmuştu. Baba dayağı unutturmuştu ona ağlamayı. Sonra babası okuldan aldı onu, o da zaten sınıftan memnun değildi “kötü” çocuk olarak. Alışamamıştı okula ve bizim hayatımıza. Ben devam ettim okumaya, ilk okulu bitirdim, o babası ile pazarcılığa başladı. Perşembe günleri bizim mahallede kurulan pazarda görürdüm onu okul çıkışında. Benim elimde okul çantam, onun gözlerinde özlem vardı sanki içten içe. Çağırırdım onu top oynamaya, gelemeyeceğini söylerdi. “Ben artık çalışıyorum oğlum, bana göre değil top mop”.

Büyüyordu Kemal ?

Ailesinin ekonomik durumu mahallenin genelinden çok daha düşüktü. 12 kardeşi vardı. Anne ve babası ile 14 nüfus. Kardeşlerinin bir kısmı köylerindeydi. Bir kısmı ise çalışıyordu. Oto tamircisinde, tornacıda, bir kısmı ise kendisinden küçüktü. Ailesine destek olmak zorundaydı. Top oynamak ona göre değildi. O büyüyordu, biz hala çocukken. Bu dönemde baba dayağı daha da arttı, hem dayak yedi, hem çalıştı. Hem çalıştı, hem dayak yedi. Akşamları yorgun geçerdi sokaktan biz saklambaç oynarken. Genelde görmemezlikten gelirdi bizi. Bazen de yönlenirdi bize doğru fakat babasının tokatı ile yoluna devam ederdi. “Eşek herif kaç yaşına geldin hala saklambaç mı oynayacaksın?” Öyle ya büyümüştü artık Kemal! Çalışıyordu o! Saklambaç çocukların işiydi.

Büyüdü Kemal ?

O büyüdükçe babası daha çok döverdi onu. Annesi dilsiz gibiydi. Eve hizmetçi gelmişti sanki. Reis ne derse onu yapardı, Kemal’in yediği dayaklara ses çıkartmazdı. Sanki hayat önce çocukluğunu, sonra anneliğini çalmıştı. Artık insanlığı da çalıntı olmuştu, aramıyordu, bulmak istemiyordu, belki de bulunması gerektiğini de bilmiyordu. Kemal dayak yemeye devam ediyordu. Biz 15 yaşına gelmiştik. Kemal yeniden sokaklara dönmüştü, işten çıktıktan sonra eve gitmezdi, sokaklar onun evi olmuştu. Babası da karışmazdı ona, zaten çalışmaya geliyordu gün boyu, eve gelse de olurdu gelmese de. Kemal baba dayağından kaçmıştı. Sokaklara atmıştı kendini, ama atladığı sokak bizim denizimiz değildi, o kayalıklara atlamıştı. Bizim kumlu denizimizin içinde okul vardı, aile vardı, oyun vardı, dayak yoktu. Bizim deniz sığdı ona göre, o derinlere yüzdü. Kemal uzaklaştı bizim hayatımızdan, yeni arkadaşları oldu, sigaraya başladı. Elinde sigarayla geçerdi sokaktan “büyük Kemal”. Evinden ayrıldıktan sonra nerede kaldığı belli değildi, babası sormazdı hiç, biz de sormadık, unutuyorduk Kemal’i yavaş yavaş. Bizim ahlaklı ailemize göre artık ipsiz sapsız olmuştu, Sapsız ipsiz adamların arkadaşıydı çünkü. Babalarımızdan öğütler gelirdi, Kemal ile arkadaşlık yapmamamız hususunda, bizde zamanla konuşmamaya başladık serseri Kemal’le. Bizim Kemal’i reddetmemiz ile ailesinin reddetmesi aynı zamana denk gelmişti. Babası artık onu görmek istemiyordu. Kemal aileye yarar değil zarar getiriyordu. Kemal’i seven kalmamıştı.

Yaşlanıyordu Kemal ?

Sigara, alkol, uyuşturucu kullanmaya başlamıştı. Kafası dumanlı geçerdi serseri Kemal sokaktan. Yürüyemezdi, yüzünün rengi değişmişti, yüzünün kemikleri belli oluyordu, rüzgar sarsıyordu Kemal’i yürürken sanki. Kemal sanki 17 yaşında yaşlanmıştı. Parada lazımdı Kemal’e, nerden bulacaktı kullandığı maddelerin parasını? Çalışmıyordu, çalışamazdı zaten. Çalmaya başladı, gaspa… Evlere girmeye, araba teybi çalmaya, bakkal soymaya. Kızardık biz, küfür ederdik. Kendimiz ile kıyaslardık. “Salak herif” derdik. Adam olamadığı için küçümserdik. Artık Kemal’in bizim denizimizde yeri yoktu, kirletirdi sularımızı. Tamamen konuşmaz olduk, gördüğümüzde yolumuzu çevirmeye başladık.

Öldü Kemal ?

Sonra…

Doğdu, büyüdü, yaşlandı, öldü Kemal. Öldüğünde 20 yaşındaydı. Evinde ölü bulundu yani sokakta. Otopsi raporunda şunlar yazıyordu.

•Çok düşük ekonomik seviye,
•Çocuk yaşta çalışma hayatı,
•Baba dayağı,
•Dışlanma/reddedilme,
•Sokak yaşantısı,
•Madde kullanımı,
•Sahipsizlik.


Kimse gitmedi cenazesine anne ve babası da dahil. Belediye kaldırdı.

Kemal, Mustafa, Ali, Ahmet, Hüseyin, Ayşe, Halise sokaklarımızın bütün çocukları. Kaç çocuğumuz sokağa itiliyor, kaç çocuğumuz suça yönlendiriliyor. Kaç çocuğumuz çocukluğunu yaşamadan ölüyor acaba? Göz göre göre, her gün, her saat.

15.06.2009

İstanbul
 
     Beğenin    
Şiir-Öykü Listesi
Sokak Çocukları
ÖYKÜ © | Yayın Aralık 2011
Bizim hiç yıldızımız olmadı gökyüzünde, her gece bakıştığımız.

Bizim hiç güneşimiz olmadı, altında denize girdiğimiz.

Bizim hiç ağacımız olmadı, gölgesinde piknik yaptığımız.

Bizim hiç yağmurumuz olmadı, evin camından izlediğimiz.

Bizim hiç karımız olmadı, kardan adam yapıp burnu yerine havuç taktığımız.

Dört mevsimi severek yaşamadık biz, hani ilk baharda aşık olunur derler, hani sonbahar hüzün getirir insana. Bizim baharımızda olmadı, yazımızda, kışımızda.

Ailemiz olmadı akşam birlikte yemek yediğimiz, kardeşimiz olmadı kıskançlık yaptığımız, sevgilimiz olmadı dudaklarından öptüğümüz.

Bizim sadece bir şeyimiz oldu. Sokaklarımız.

Orada yağan yağmurda bir, açan güneçte bir bizim için,

Açlık aile,

Tehlike sevgili oldu bize,

Okulumuz hayat okulu,

Mezun olamaz kimse…!
 
     Beğenin    
Şiir-Öykü Listesi
Işık Yolu
ÖYKÜ © | Yayın Aralık 2011
Kapkaranlık bir hücredesin, uyumaya yerin var, uyanmaya ise gücün yok.

Ya yürüyebiliyorsun bu hücrede 10 adım sağa, 10 adım sola, ya da uyanmaya yerin yok.

Sırtın sürekli sağlamda, hücre 4 duvar.

Aynı hayatı yaşamanın kolaylığı, bir o kadar da sıkıcılığı.

Yıllar geçiyor yavaşlamadan.

Hücre, orada mutlu olduğunu sandığın şeylerle dolu.

Küçücük böceklerle.

Not ortalaması böceği, diploma böceği, kariyer böceği, yüksek gelir böceği, 1-2-3 ev, araba ve yazlık böceği.

Alışıyorsun hücre böceklerine. Böcekler mutlu ediyor önce seni.

Yıllar sürekli geçiyor. Sıkılıyorsun.

Sonra böceklerin küçüklüğünü ve pis olduğunu fark ediyorsun.

Böcekler tat vermiyor sana. Miden bozuluyor, hasta oluyorsun.

Hastalık düşündürtüyor seni. Düşünmeye başlıyorsun.

Başladıkça korku sarıyor seni. Alışkanlıklarından vazgeçme korkusu.

Böceklerin sahte sıcaklığından ayrılmanın belirsizliği, onlara sahip olmanın verdiği varoluşun anlamsız anlamı.

Sırtını dayadığın, böcekli dört duvarın sana yaşattığı muhafazakar olmanın kolaylığı aklını çelmeye başlıyor.

Ama hastalık düşündürtüyor, böceklerin monotonluğu mideni ağrıtıyor.

Yıllardır buradasın.

Dışarısı nasıldır acaba?

Karar veriyorsun. “çıkacağım buradan”

“sıkıldım lanet olası dört böcekli duvardan”

“aynı şeyleri yapmak, aynı hengameyi, ilişkisiz ilişkileri yaşamaktan”

Başlıyorsun kazmaya.

Küreği her vuruşunda toprağa, biraz daha sen oluyorsun.

Korkuyorsun, merak ediyorsun, terliyor ve yoruluyorsun.

Emek verdikçe sen oluyor, sen oldukça daha çok emek veriyorsun. Yaaavaşşş yaaavaşşş.

Kısa sürmüyor kazı işi, kazdıkça kazıyorsun.

Gözlerin karanlığa alışmış, ışığı merak ediyorsun.

Yavaş yavaş aç diyor bir ses gözlerini.

Yavaaaşşş yavaaaşşş.

Korkma !

Orası aydınlık, sonunda huzur bulacaksın.

23.12.2009

İstanbul
 
     Beğenin    
Şiir-Öykü Listesi
Mevsimlik Hayatlar
ÖYKÜ © | Yayın Aralık 2011
Bir masalcı varmış, köyleri gezer, her gittiği köyde masal anlatırmış.

Parça parça anlatır, ilk kısım bittikten birkaç ay sonra gelir masalını tamamlarmış.

Köyün bütün çocukları masalcı gidince ağlar “o günü” beklermiş. Geliş gününü…

Masalcı gelecek masalını anlatacak, gülen yüzünü gösterecek, çocukların başını okşayacak, onları kucaklayacak ve yanaklarından öpecek…

Bir baba varmış bir de anne

Köyleri boşaltılmış, göçe zorlanmış, ailesi ile birlikte şehir merkezlerinin varoşlarına yerleşmişler.

Gittikleri yerde topraksız, işsiz kalmışlar.

Kamu istihdamı az, özel sektör acımasızmış.

Karınlarını doyuramaz, çocuklarına şeker alamaz, onları okula gönderemez olmuşlar.

Sonra kendileri gibi onlarcası ile bir kamyona binmişler.

Balık istifi yolculuk

Irkçı tacizler

Sağlıksız barınma

Düşük ücret

Sigortasız bir şekilde birkaç ay çalışıp varoşlarına geri döneceklermiş.

Gidenlerin çocukları ağlar “o günü” beklermiş. Geliş gününü…

Babaları gelecek onlara şeker alacak, anneleri gelecek yanaklarından öpecek.

Doğudaki çocuğun beklentisi ile batıdakinin beklentisi çok farklı.

Fakat, göz yaşları bütün çocuklarda aynı.

Çocukların ağlamadığı, anne ve babalarından ayrılmak zorunda kalmadığı, eşit ve adaletli bir dünya mümkün !

27.10.2010

Zonguldak
 
     Beğenin    
Şiir-Öykü Listesi
Fal
ÖYKÜ © | Yayın Aralık 2011
Bir bebek geldi dünyaya

Tertemiz, saf.

Papatya koydu adını annesi babası

İç ısıtan gülümsemesi, gülen gözleriyle etrafa baktı.

Çayırlarda bayırlarda büyüdü papatya

Açtı yapraklarını

Sevgisini verdi, umut oldu etrafına.

Papatya büyüdükçe herkes ona bakar oldu

En vahşi, en kirli en akıl almaz hesaplarla

Herkesin düşüncesinde o vardı.

Yeşerdi papatya, yaprakları uzadı, boyu büyüdü

Planlar yapıldı

Herkesin düşüncesinde, hesabında onun bir yaprağı…

En vahşi, en kirli en akıl almaz hesaplar adına kopartılmak istendi yaprakları

Önce kadınlar koparttı yapraklarını

Kopartmak yetmedi paylaşmak istedi hesaplar uğruna

Kamu görevlileri, esnaf, vatandaş

Herkes istedi yaprağını

Her yaprağı koptuğunda incildi, kırıldı, korktu

Ağladı, ağladı, ağladı papatya

O ağladı birileri güldü

Birileri güldü o ağladı

O ağladı adalet sustu

İnsanlık sustu.

Yaşayacak mı? Yaşayamayacak mı?

Sağlıklı mı olacak? Hasta mı?

Güvenebilecek mi insanlara? Güvenemeyecek mi?

Olgunlaşabilecek mi? Çocuk mu kalacak?

Gülebilecek mi papatya?

Sevebilecek mi acaba?

04.10.2010

Zonguldak
 
     Beğenin    
Şiir-Öykü Listesi

Yazan Uzman
Deniz YILMAZ Fotoğraf
Uzm.Psk.Deniz YILMAZ
Zonguldak
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi9 kez tavsiye edildi

Bu sayfada yayınlanan öykü ve şiirlerin tüm hakları yazarına (Uzm.Psk.Deniz YILMAZ) aittir ve Uzm.Psk.Deniz YILMAZ tarafından TavsiyeEdiyorum.com Öykü ve Şiirler kütüphanesinde yayınlanmak üzere gönderilmiştir. Burada yer alan eserler yazarından önceden izin alınmaksınız başka platformlarda yayınlamaz, sadece kaynak gösterilerek ve yazar ismi zikredilerek KISA ALINTILAR yapılabilir. Aksine davranış Fikir ve Sanat Eserleri yasasına aykırılık teşkil edecektir.

09:42
Top