2007'den Bugüne 92,312 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,979 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Değişim
YAZI #2049 © Yazan Uzm.Fzt.Salime YILMAZ ALTUNBAY | Yayın Nisan 2014
DEĞİŞİM
Kış zamanı, yıl 1951… Erzurum Aşkale’nin bir köyünden
dokuz aylıkken Erzincan’ın Tercan ilçesi Yaylacık köyüne
taşınırlar. Beş kardeşin ortancası olarak dünyaya gelir. Yuvarlak
yüzü, al yanağı uzun örgü saçlarıyla annem Sakine Pekgöz.
İlkokula başlar, kızlı erkekli sınıflarında. Dayılarım “kız kısmı
okumaz” derler, annem çok üzülür ve okulu yarım kalır. Sessiz,
sakin, tarlada çalışır, koyun sağar, ekmek pişirir annem. Aklında
hep kitapları. Babası istermiş okumasını ama ağabeylerin sözü
geçmiş. Her ne kadar o ağabeylerin kızları üniversite okusa da o
zaman öyleymiş. Yıllar geçmiş annem on beş yaşına gelmiş.
Köyün yakışıklı, sesi güzel, türküler söyleyen, halayda başı
çeken genç delikanlının da etrafında bir sürü hayranı varmış. Kendi
de bunların farkındaymış. Küçük yaşta annesi ölünce İstanbul’a
gurbete gitmiş. Karda, soğukta, Cağaloğlu’nda gazetelerin
üstünde yatmış. Adapazarı–İstanbul trenlerinde limon satmış,
bahçıvanlık yapmış. Sonra askerliğini bitirince babası onu devlet
kurumunda işe koymuş Antalya da. Köye döndüğünde babası
artık oğlu evlensin istemiş. Onu idare edebilecek, çalışkan, iyi
aile kızı annemi düşünmüş “Hanlı Yusuf ’un kızı Sakine- gelinim
olsun” demiş ve bunu babama söylemiş. Aklı havalarda babam
evlenmeyi daha düşünmüyormuş ama yine de “Tamam” demiş.
46
Annemi bir akrabası evine çağırdığında babam da gelmiş.
Annem çok korkmuş. Babam elini tutmuş ve “Seni babandan
isteyeceğiz” demiş. Annem yüzüne bile bakamadan kaçmış. Onu
tanıyormuş ama “gölgesi bile ağır” gelirmiş. Elini de tuttu. Artık
hayır diyemez. Namus…
Annem, dedemden istenmiş. Anneme sormuşlar. Elini
tutmuştu ya hayır diyemez. Aslında başka gençler de varmış
annemi isteyen. Kader demişler. Annem gelinlik giymiş, atın
sırtında. Geleneklere göre damdan bir elma atılırmış gelinin
başına. Elma düşmüş… Davullar, zurnalar, yemekler, halaylar…
Annem büyükbabamın evine gelmiş. İlk aylarında hamile
kalmış. Bir gün tandırın üzerinden banyo kazanı kaldırırken
düşük yapmış. Yaşasalardı iki ağabeyim olacakmış. Aradan
daha bir yıl geçmeden bana hamile kalmış. Dağların arasında,
kerpiçten yapılmış evlerin olduğu, baharda rengarenk çiçeklerle
bezeli şirin yerde dünyaya gelmişim 1967’de. Köyün ebesiyle
devletin ebesi kavga etmiş benim için doğurturken. Toprak
bağlanırmış bezime sıcak tutsun diye. Tahta beşikte sallıyorlarmış
beni. Dedem koymuş adımı: Salime. Annem, halalarımla, üvey
babaanneyle iyi anlaşırmış ve dedem değer verirmiş. Ama babam
yanımızda değilmiş. Dedem düşünmüş ve “Böyle olmaz gelsin
ailesini alsın. Sorumluluk alsın, ayrılık olmasın” demiş. Babam da
gelmiş ve bizi Antalya’ya getirmiş.
Annem, babam, ben ve bir yatak. Şark Ekspresi. Trende
yolculuk. Çok açmışım üzüm, ekmek yemişim bol bol. Annemin
sütü yetmezmiş, aç kalırmışım çoğu zaman. Artık her şey daha
iyi olacak bir arada ve şehirde. Eski Sanayi Mahallesi’nde, şimdiki
binaların olduğu yerde gecekondular varmış. Bir tanıdığın mutfağı
annemin evi olmuş. Ağzı beyaz tülbentle kapalı annemin; ağzı
var dili yok. Babam, Köy Hizmetleri’nde sürveyan olarak sürekli
köy yollarını yapmaya gidiyormuş. Annem, ben bir de yanımızda
annemin küçük görümcesi varmış. Kimseye gitmezmiş,
korkarmış. Komşular ve tanıdıkları gündüz yanına gelirlermiş.
47
Babam bana çok düşkünmüş, evine karşı sorumluymuş ama
çok titizmiş; yemekte, ütüde ve hayatın her alanında. Bir odalı
evden Fethiyeli Şükrü Amca’nın iki odalı evine geçmişler. Çok
iyi insanlarmış. Babamı evladı gibi sevmişler ve bizi de. Bir gün
babam yokken ayağıma çaydanlıktan sıcak su dökülmüş ve bir ay
boyunca annem beni pansumancı Hasan Amca’ya bir de Sigorta
Hastanesi’ne götürmüş. Sonraları bakılmış ki annemin bacağına
da o sıcak sudan dökülmüş. Korkudan söylememiş. Babam çok
kızgınmış. Susmuş, susmuş… İkinci kız kardeşim doğmuş gece
yarısı, babam arazide, görevde. Komşular doğurtmuş. Annem
şehirde ama doktora gitmeye korkarmış doğum için. Kardeşime
yaşamaz demişler zor doğunca. Babam haber alıp gelmiş ve bir iş
arkadaşının adını koymuş kız kardeşime, Nazan.
“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, aşrı aşrı memlekete
kız vermesinler” türküsünü her duyuşunda annem köyünü
özlermiş, dağlarını… Ailesi yanında olsa çok mutlu olacakmış.
Ama ne çare “gurbet o kadar acı ki ne varsa içinde”. Annem ve
babam bir evleri olsun istemişler. Zeytinköy’de elleriyle taşınıduvarını
yaptıkları, güzel-büyük bir ev. Bir süre suyu dışarıdan
taşımış annem. Babam kırk tane ağaç dikmiş; yarma şeftaliler,
elma vb. Fasulyemiz, çileğimiz… 1971 Kıbrıs Barış Harekâtı
zamanı helikopterler geçerdi, ajanslar can kulağıyla dinlenirdi.
Üçüncü kardeşime hamile olan annem için ambulans çağrılmış.
Tam kapıya geldiğinde doğmuş Ercan. Babam en sevdiği
arkadaşı olan mühendisin adını koymuştu. Kız erkek ayrımı
yoktu babamda. Hepimizi çok sever ve okutmak isterdi, özellikle
kızlar okumalıydı. Annem ve babam karar almışlar “burada
çocuklar okuyamaz daha iyi bir çevreye taşınalım” diye. Evlerini,
komşularını çok seviyorlarmış ama dünyaya bakışları farklıymış.
Orada kadınlara ilk defa pantolon giydirmeyi babam sağlamış.
Ailecek hafta sonları gezmelere, pikniklere, denize gitmekte
babam örnek olmuş. Geleceği düşünen annem ve babam
Bahçelievler’e taşınmışlar.
Annem okuma–yazma kursuna gitti, sonra diplomasını
48
aldı. Çok mutluydu. Babam destekledi. Halk Eğitim’de biçkidikiş
kursuna gitti. Yeni muhitinde çocukları Barbaros
İlkokulu’na gidiyordu. Orada, oğlunun öğretmeni ona çok örnek
oldu. Nezihe Budak Hoca’dan çok şey öğrendi; hakkını aramayı,
sesini çıkarmayı. Dört çocuk olacaktı “Hayır” diyebildi. Annem
çocuklarına karşı hep ilgiliydi. Okuldan evimize geldiğimizde
hep bizi karşılardı. Annem ev hanımıydı, diğer çocukların
anneleri de çalışmıyordu ama annem farklıydı. Evde annesini
bulamayan, yemeği pişmemiş çocukları da evine alırdı. Birlikte
o sıcaklığı yaşardık. Ev eşyasına önem verilmezdi ama akşam
sofralarında bir arada olmak önemliydi bizim için. Eğitimimize
ve gezmemize değer verildi. İlk ansiklopedimizi aldıklarında
ne kadar heyecanlanmıştık. Bize hiç “ders çalışın” denmezdi,
biz zaten çalışırdık. Annem, ev işlerini kendi üstlenirdi. Veli
toplantılarımıza muhakkak gelirdi. Erkek kardeşim anaokuluna
yazdırılmıştı ve hepimiz çok mutluyduk. Ben ve Nazan Antalya
Lisesi’ni bitirdik. Üniversite sınavında ben Hacettepe Fizik Tedavi
ve Rehabilitasyon bölümünü kazandım 1984’te. Şehir dışına kız
çocuğunu göndermek normal değildi o zaman ama bağırlarına
taş basıp beni gönderdiler. Yurtta kalarak okudum. İki yıl sonra
da Nazan, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünü
kazandı ve İstanbul’a gitti. O da yurtta kaldı. Annem ayrılığımıza
zor alıştı. Evde el işleri, dantel yaptı sattı, yıllardır da yapardı.
Sonra bir bebeğe bakmaya başladı ve bu hem bebek için hem
annem için çok iyi oldu. Halen haberleşirler Atıl’la. Sonra Ercan;
evden uçtu kuş misali. Onunla iletişim olsun diye hayatında hiç
yapmadığı halde futbol maçını izlemeye başlamıştı. Çok sever
oğlunu, o da annesini. Anadolu Lisesi’ni bitiren oğlu İstanbul’da
İşletme okudu ve bankacı oldu. Şu an bir bankada şube müdürü.
Annem ve babam gurur duyuyorlardı bizimle. Önceliği
hep çocukları olmuştu. Şu zamanki gibi sevdalardan değildi
onlarınki. Didişirlerdi. Annem hep gönlü alınsın isterdi, babam
anlatamazdı sevgisini. Annem istemezdi ne eşya ne para. Değer
verilmekti, ömür boyu istediği. Gözünü onda açmıştı. Sanki
babam onu da bizimle büyütmüştü. Öyle derdi. Annem zaten
49
gelişmeye açıktı. Türk kadını olarak yöneticiydi, yumuşaktı
ama ailesi için her türlü savaşa girerdi, aslan kesilirdi. Gizli bir
sevgi diliydi aralarındaki. Sanki didişen onlar değildi biz bir
şey söylediğimizde, hemen babam korurdu annemi. Annem ve
babam bir bakarsın bir konuda söz birliği etmiş, tek duvar olur
karşımıza çıkarlardı. İnsanlara yardımı severlerdi. Annem her
zaman yaşlının, hastanın yanındadır. Bize de örnek olmuştur.
Bir tas çorba, bir ziyaret onun hayatındadır, paylaşır. Genç
anneleri hep girişimci olmaya zorlamıştır. Başarmıştır. Şimdi
onlar birer çalışan, üreten kadındır. Okuyamadı ama üç çocuk
okuttu. Sadece okutmadı onlara güzel değerler verdi. Babam üç
çocuk okuttum derken çevremiz ve biz bilirdik ki gizli kahraman
annemdi.
Ben İstanbul’da işe başladım. Annem, babam ve üç kardeş
tekrar İstanbul’da bir araya geldik. Annem, Antalya’da dolmuşa
hiç binmemişti “Bu şehirde herkes koşuyor normal yürüyen yok”
demişti, şaşırmıştı. Artık tek başına bir yerlere gidebiliyor, küçük
şehirdeki gibi toplum baskısı da yoktu. Kişisel olarak kendini
bulduğu yer oldu İstanbul. Okuma–yazma bilmeyen kadınları
organize etti, kurslar açtı, onlarla birlikte oldu. Annem bizimle,
tiyatrolara, sinemalara geldi, söyleşilere katıldı. İlk fotoğraf
sergimde gelip annemi bizim için tebrik etmişlerdi. Yıllar sonra
bir fotoğraf sergisinde fotoğraf konusunda yorum yaparken onu
duyunca çok şaşırmıştım. 2001’de annem ve babam Antalya’ya
döndü, kız kardeşim döndü. 2006’da ben ve eşim “oğlum
anneannesinin yanında büyüsün” diye Antalya’ya döndük.
Bıraktığımız kadar olmasa da Antalya’da yaşamak kolaydı.
Deniz ve güneş… Annem kırk altı yıllık hayat arkadaşı babamın
koah hastalığıyla son iki yıl uğraştı. Babam, annemi yanından,
gözünün önünden ayırmak istemedi. Yıllar sonra ağzından tatlı,
övgü dolu sözler çıktı. Çocuklar değil, gerçek olan hayat arkadaşı,
eşiydi. Bir de ilk torunları için çok beklemişlerdi ama şu an
altı yaşında olan Barış onlara yaşam enerjisi olmuştu. Hastalık
sırasında ikinci torun haberi de geldi. Oğlunun kızı olmuştu:
50
Defne Lavin. Yıllar sonra hastalık nedeniyle güneş gören, birinci
kat bir eve taşınıldı. Annem, aydınlık mutfakta ona yemekler
yaptı. Balkonunda kahve içtiler. Hayat zorluklarıyla da olsa
güzeldi. “Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı” derdi annem,
annesine doyamadığında gurbette. Şimdi ölüm yakınındaydı.
Eylül 2011’de babamı kaybettik ve bir çınar devrildi yetmiş
üç yaşında. Geride onun yokluğunu her an hisseden bir eş ve
çocukları. Annem, Sakine Yılmaz, yine ayakta, yine çocuklarına
kol-kanat olmaya devam edecek.
SALİME YILMAZ
Antalya Büyükşeh İr Belediyesi İ YAYINLARI: 7
HERKESİN BİR HİKÂYESİ VAR
BAŞARILI KADIN HİKÂYELERİ PROJESİ SAHİBİ:
Antalya Büyükşehir Belediyesi
Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı
Mart 2012
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Salime YILMAZ ALTUNBAY Fotoğraf
Uzm.Fzt.Salime YILMAZ ALTUNBAY
İstanbul
Uzman Fizyoterapist
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi17 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Fzt.Salime YILMAZ ALTUNBAY'ın Makale ve Yazıları
► Burun Estetiği Sonrası Ay Ay Değişim Prof.Op.Dr. Süleyman TAŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,979 uzman makalesi arasında 'Değişim' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bizi Ayırdılar Çocuk Haziran 2013
◊ Ben Türkiyede Engelliyim Haziran 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:00
Top