FARK ETMELİ___

Her şey bir MSN muhabbetiyle başlar;
“…Biz söz vardır çok sevdiğim bir tiyatro oyunundan, hatırlarsan sana da söylemiştim Gloria'da otururken…”

Şeklinde başlar beyin işlemeye. Ne zamandır Mahir'in aklında vardır kelimelere dökmek zihnindeki fırtınayı.

“Jeanne D’Arc’ın Öteki Ölümü” oyunu hayatımda dönüm noktası olmuştur. Haluk Bilginer oynadığı “Tanrı” rolünde bence esaslı bir performans koymuştur ortaya.

Jeanne d’Arc: Kurtar beni bu zalimlerden kutsal babam, yardım et bana. Yanmak istemiyorum…
Tanrı: "sen Jeanne d'Arc, sen yanacaksın alevler içinde. Çünkü eğer yanmazsan Jeanne d'Arc olamazsın"


ben düşünürüm ki
bahsettiğim “fark etmez abi” tipleri için
bir duruşları yok hayat karşısında
hayır bir şeyler fark ETMELİ
senin SEN olman için
aksi halde silik, hayaletimsi bir figürden başka biri değil insan
bizi biz yapan şeylerden biri tercihlerimiz ve aldığımız sorumluluklar
ama belli tercihlerimiz olmadan herhangi birinden farkımız ne?
"generic" bir insan olmanın anlamı ne?
içteki eşsiz potansiyeli harcamanın yararı ne?
kızarım içten içe
bazen de yüzüne karşı derim diyeceğimi
ama güçlerini toplayıp “fark edebilecek” birşey söylemezler
zorlasam da…


Karar almak sorumluluk almaktır. Karar vermek de karar almakla eş anlamlıdır. Sürekli "fark etmez" ya da "sen bilirsin" diyen kişi ne ölçüde sorumluluk alıyordur? Adımlarını korkusuzca atıyor mudur? Yoksa adım atmaktan korkup başkalarının mı o adımları onun için atmasını bekliyordur?

İnsan yukarıdaki alıntımdaki gibi yanmasa da İZ bırakmalıdır hayatta ve çevresinde. Yoksa kişi onu düşünenlerin aklında nasıl bir şekil çizebilir, nasıl oluşturabilir bir çerçeve? Ancak ne sorarsan sor “fark etmez” diyen insan grubunun izi nedir yaşamda?