Çocuklarıyla ilgili, işinde çok başarılı, eşi tarafınan sevilen bir kadın isek fakat zamanla kendimizi kötü bir anne, başarısız bir kişi, yetersiz bir eş olarak görmeye başlarsak, bu değişime neyin neden olduğunu anlamata zorlanırız. Her hedefine ulaşmış, ihtiyacı olan herşeye sahip bir kişiysek, ama yine de mutsuzsak, mutsuzluğumuza bir anlam veremeyiz. Günün birinde, eskiden zevk alarak yaptığımız şeylerin artık bize zevk vermediğini farkettiğimizde ise, bu durum bizi çoğu zaman korkutur ve çaresiz hissettirir. Bu durumları deneyimleyen herkesin ortak noktası, kendisini üzgün, çaresiz, ümitsiz, değersiz ve kötümser hissetmesidir. Bu insanlar bütün gün evden çıkmak istemezler. Eskiden zevk alarak yaptıkları şeyler artık anlamsız gelmektedir. Kendilerine olan sevgi ve saygılarını yitirmişlerdir ve diğer insanların onları sevmeleri için bir sebep görememektedirler. Yaşanan bu değişime neyin sebep oluğunu anlayabilmek için depresyonun altında yatan mekanizmaları anlamamız gerekmektedir.
Depresyonun en önemli ipucu ‘kayıp hissi’dir. Depresyondaki kişilerin hayatları, yoğun bir kayıp hissiyle çevrelenmiştir. Kaybedilen şey, para gibi somut, değer verilen bir kişinin sevgisi gibi soyut olabilir. Gerçekte gerçekleşmemiş, fakat gelecekte gerçekleşmesi muhtemel olan, eşinin onu terk etme olasılığı gibi varsayımsal bir kayıp da olabilir. Beklentilerimiz ve elde ettiklerimiz arasındaki fark hayal kırıklığına sebep olur ve bu durum da bizim için kayıp hissi demektir. Yaşanılan bu kayıp hissi, yoğun bir üzüntüye, kötümserliğe, öz saygının azalmasına, suçluluk hissine ve motivasyonda azalmaya sebep olmaktadır. Ayrıca bütün bu belirtilere, uyku düzensizliği, cinsel istekte azalma, damak tadının bozulması gibi fizyolojik beliriler de eşlik etmektedir.
Depresyon sadece şuanda yaşadığımız zamanı etkilemez. Geçmişte elde ettiğimiz başarılarımızı küçümsememize, kurduğumuz ilişkilerin anlamsız olduğunu düşünmemize sebep olarak, geçmişimizi ele geçirir. Yaşadığımızın sıkıntıların hiçbir zaman düzelmeyeceğini, durumu düzeltmek için yapacak birşey kalmadığını düşünmemize sebep olarak da geleceğimizi etkiler. Kaybettiğimiz şey her ne olursa olsun, bizi bu kadar derinden etkileyen, kaybettiğimiz şeyin gerçek değerinden çok, bizim yüklediğimiz anlam, biçtiğimiz değerdir. Depresyonun boyutu da yüklediğimiz anlam ve biçtiğimiz değer arttıkça artmaktadır. Hayatımızı bu denli etkisi altına alan depresyonun tedavisi psikoterapi ile mümkündür. Tedavide işbirliği yapan kişilerin iyileşme oranı oldukça yüksektir.