2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Nişanlılık ve Hukuki Süreç
YAZI #3080 © Yazan Uzm.Psk.Dnş.Murat ÇAKIR | Yayın Ekim 2016
NİŞANLILIK
Nişanlanma, kadın ve erkeğin karşılıklı evlenme vaadinde bulundukları bir hukuki işlemdir. MK m. 118/1’e göre nişanlanma, karşılıklı evlenme vaadidir.
I. NİŞANLANMANIN HUKUKİ NİTELİĞİ
1. Önsözleşme Görüşü
Medeni Kanun, nişanlanmayı evlenme vaadi olarak tanımladığı için bazı hukukçular nişanlanmanın, evlenmenin yapılması borcunu doğuran bir önsözleşme olduğunu savunurlar. Gerçekten de, borçlar hukukunda, tarafların, ileride asıl amaçladıkları sözleşmeyi yapmayı birbirlerine taahhüt etmelerine önsözleşme denir. Ne var ki, nişanlanmayı bir önsözleşme saymanın bir anlamı ve faydası yoktur. Çünkü nişanlanma, Borçlar Kanununun önsözleşmeye ilişkin kurallarına tabi değildir. Şöyle ki: Borçlar kanunu önsözleşmeyi asıl sözleşmenin şekline bağlamıştır. Oysa nişanlanma hiçbir şekle bağlı değildir. Öte yandan, bir önsözleşme yapan, asıl sözleşmeyi yapmaya mecburdur. Ona karşı, borcunu yerine getirmesi için dava açılabilir; bu amacı sağlamak için sözleşme cezası kararlaştırılabilir; asıl sözleşmenin yapılmamasından ileri gelen zararın tazmini genel ilkelere göre dava edilebilir. Oysa MK 119/1’e göre “Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.”. Yine MK 119/2’ye göre “Evlenmeden kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı ve ceza şartı dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez.”.
2. Karar Görüşü
Diğer bir görüş, nişanlanmayı karar olarak nitelendirmektedir. Bu görüş, nişanlanmada iki iradenin varlığını ve bunların birbirlerine uygunluğunu kabul etmekte, fakat, karşılıklı olmadığını iddia etmektedir. Oysa karar, ancak aralarında karar alınmasına imkan veren bir temel ilişki bulunan kişi topluluklarında söz konusu olur ve kural olarak, oyçokluğu ile alınır.
3. Sözleşme Görüşü
Nişanlanma, erkek ile kadın arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile kurulan bir sözleşmedir. Fakat Borçlar Kanununa değil aile hukukuna tabi bir sözleşmedir. Nişanlanma ile kurulan ilişki, taraflara evlenmeyi gerçekleştirme yükümü yanında, sadakat, örf ve adetin getirdiği ölçüde yardım ve bakım gibi bir takım aile hukuku yükümlülükleri de yükler. Nişanlanmayı bağımsız bir aile hukuku sözleşmesi saymak en uygun çözüm olarak gözükmektedir.
II. NİŞANLANMANIN KURUCU UNSURLARI
Nişanlanma, bir erkekle bir kadın arasında karşılıklı evlenme vaadi olduğuna göre, nişanlanmanın kurucu unsurları karşılıklı evlenme vaadi ile bu vaadde bulunanların ayrı cinsten olmalarıdır. Ancak bu iki unsur varsa nişanlanmadan söz edilebilir.
1. Karşılıklı Evlenme Vaadi
Nişanlanmanın varlığı iki tarafın karşılıklı evlenme vaadinde bulunmasına bağlıdır.
Evlenme vaadini içeren irade açıklaması, sözle veya yazıyla, açık olarak yapılmış olabileceği gibi, bu arzuyu açıklayan bir davranışla da yapılmış olabilir. Kadın ve erkeğin, hiç bir şey söylemeden nişan yüzüğü takmak için ellerini uzatmaları, evlenme vaadini içeren bir davranıştır. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, nişanlanma bir şekle bağlı değildir. Bir erkeğin mektupla kadına evlenme teklif etmesi ve kadının da bunu yine bir mektupla kabul etmesi halinde nişanlanma gerçekleşmiştir.
Vaadi bizzat nişanlıların kendilerinin yapması gerekir. Diğer bir deyişle temsil yoluyla nişanlanma söz konusu olamaz. Örneğin, anne ve babalarının çocukları adına evlenme vaadinde bulunmaları üzerine çocukları nişanlı olmazlar. Buna karşılık, A’nın K ile nişanlanma arzusunu B aracılığı ile K’ya bildirmesi geçerlidir. Çünkü burada temsil değil haberci söz konusudur.
2. Vaad Edenlerin Farklı Cinsten Olması
Nişanlananlar, ileride evleneceklerine göre, farklı cinsten olmaları gereği kendiliğinden anlaşılır. Taraflardan birinin sonradan cinsiyetini değiştirmesi halinde, nişanlılık kendiliğinden geçersiz hale gelir.
III. NİŞANLANMANIN GEÇERLİLİK ŞARTLARI VE HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
1. Nişanlanma Ehliyetinin Kanunda Özel Olarak Düzenlenmemiş Olması
Tam ehliyetlilerin (MK 10), diğer hukuki işlemler gibi, nişanlanmayı da yapabilecekleri kuşkusuzdur. Buna karşılık, tam ehliyetsizlerin (ayırt etme gücüne sahip olmayanların), yapacakları nişanlanmanın kesin hükümsüz olması MK 15 gereğidir. Nişanlanmada, kişiye sıkı sıkıya bağlılık gereği temsil yasağı bulunduğu için, tam ehliyetsizlerin yasal temsilcileri aracılığıyla da nişanlanmaları mümkün değildir.
Sınırlı ehliyetsiz olan ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlılara gelince; MK. M 118/2 bu hususta, “Nişanlanma, yasal temsilcilerin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz” demektedir. Hükmün lafzından hareket eden bazı yazarlar, diğer hukuki işlemlerde olduğu gibi, ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlının yasal temsilcinin rızasına kadar hiç bir şekilde nişanlanma ile bağlı olmadığı, ancak sonradan icazet alınınca, nişanlanmanın sınırlı ehliyetsiz için de geçmişe etkili olarak hüküm ifade edeceği kanaatindedirler. Diğer bir grup yazar ise, nişanlanmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu, kullanılmasının yasal temsilcinin rızasına bağlı olmadığı, Medeni Kanunun nişanlanmanın mali sonuçları itibariyle sınırlı ehliyetsizi korumak için, sadece bu sonuçların doğumu bakımından yasal temsilcinin muvakatının arandığı kanaatindedirler.
Sınırlı ehliyetliler de nişanlanma ehliyetine tam olarak sahiptirler ve nişanlanma için yasal danışmanlarından izin almalarına gerek yoktur.
2. Nişanlanmanın, Emredici Hukuk Kurallarına, Ahlak ve Adaba Aykırı Olmaması ve Evlenmenin İmkansız Olmaması
Bu konuda önem taşıyan ihtimaller, aralarında evlenme engeli bulunanların nişanlanması ve bir kişinin aynı zamanda birden fazla nişanlanma yapmasıdır.
Evlenme engeli olan hısımlığın, evlenmeye engel akıl hastalığının varlığı, evlatlık ilişkisinin bulunması, mevcut evliliğin nişanlanmaya engel teşkil etmesi, bu engellere rağmen yapılan nişanlanmanın hükümsüz olması, sözleşmenin konusunu teşkil eden evlenme vaadinin yerine getirilmesindeki imkânsızlık kadar, böyle vaadlerin kanuna, ahlak ve adaba aykırı olmasının da bir sonucudur. Yani nişanlanma kesin hükümsüzlükle sakattır. Tartışılan bir konu da mevcut evliliğin ölüm ya da boşanma ile sona ermesi şartına bağlı olarak yapılan nişanlanmanın geçerli olup olmadığıdır. Böyle bir nişanlanma ahlaka ve adaba aykırılık sebebiyle hükümsüzdür. Ancak, şart gerçekleşinceye kadar nişanlılığı benimseyip, şart gerçekleştikten sonra bu hükümsüzlüğü ileri sürmek MK 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması sayılabilir ve evlenmeden kaçınan taraf, nişanı bozmanın sonuçlarına katlanır.
Ahlaka aykırılık yönünden üzerinde durulacak bir nokta da, ikinci nişanlanmadır. Bu hususta bir ayrıma gidilmesi uygundur. Nişanlı iken ikinci defa nişanlanan kişi, bu davranışı ile birinci nişanı bozmak istemişse, özellikle bunu sözleri ve davranışıyla açıklamışsa, gerçekte aynı anda iki nişanlılık yoktur. Birinci nişan sona ermiştir, ikincisi geçerlidir. Burada, nişanın sona erdiğine ilişkin açıklamanın ilk nişanlıya yöneltilmesi zorunlu değildir. Buna karşın bir kişi aynı zamanda iki nişanlılığı birlikte yürütmek üzere ikinci defa nişanlanmışsa, ikinci nişanlanma ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüzdür.
3. Muvazaalı Nişanlanmalar
Bunlar da hükümsüzdürler. Gerçekte nişanlanmış olmadıkları halde, bir erkekle bir kadının nişanlanmış olduklarını açıklamaları, kendilerini, nişanlı gibi göstermeleri çeşitli sebeplere dayanabilir. Örneğin HUMK 245’in, nişanlıya tanıklıktan kaçınma imkanını veren hükmünden yararlanılmak istendiği için bir nişanlanma yapılmış gibi gösterilebilir.
4. İrade Beyanındaki Sakatlıklar
Nişanlanmada irade beyanının yanılma, aldatma ya da korkutma yüzünden sakat olmasının sonuçları açısından doktrinde farklı görüşler vardır. Bir görüş bu durumda Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanmasını kabul etmektedir. Bizim katıldığımız görüş ise, irade beyanı, yanılma, aldatma ya da korkutma ile sakat olan tarafın, irade sakatlığına, nişanı bozmak için haklı bir sebep olarak dayanabileceğini kabul etmektedir, yani nişanı bozma imkanı doğar.
IV. NİŞANLANMANIN ŞARTA YA DA SÜREYE BAĞLANMASI
Geçerlilik şartlarını taşıyan bir nişanlanmanın şarta bağlı olarak ya da bir zaman belirtilerek yapılması mümkündür.
1. Şart
Kararlaştırılan şartın geciktirici ya da bozucu olması mümkündür.. Nişanlılardan birinin sınıfı geçmesi halinde nişanlılığın başlayacağını kararlaştırılması halinde şart geciktirici, bir ameliyetın başarılı olmaması halinde nişanlılığın sona ereceğinin kararlaştırılması durumunda şart bozucudur. Kararlaştırılan şartın ahlaka, adaba ve kişilik haklerına aykırı olması halinde şart geçerli olmaz.
2. Zaman
Nişanlananların, nişanlılık durumunun ileri bir tarihte başlamasını kararlaştırmalarına bir engel yoktur. Örneğin, 1 Martta nişanlanma hususunda anlaşan tarafların, nişanlılık ilişkisini 1 Hazirandan itibaren başlamasını kararlaştırmaları mümkündür.


NİŞANLILIĞIN HÜKÜMLERİ
I. VAADE UYGUN DAVRANMA YÜKÜMÜ
Nişanlılar karşılıklı evlenme vaadinde bulundukları için, nişanlılığın temel hükmü, taraflardan her birinin vaadine uygun davranmakla yükümlü olmasıdır. Bunun kapsamına, evlenmeyi gerçekleştirme ve evlenmeyi engelleyecek davranışlardan kaçınmak, yani sadakat yükümlülükleri girer.
1. Evlenmeyi Gerçekleştirme Yükümlülüğü
Evlenme için gerekli işlemlere girişmek ve sonunda gerekli şekilde evlenme iradesini açıklamak yükümlülüğü, bu husustaki vaadin doğal sonucudur. Taraflardan her biri kendi yükümlülüğünü diğerinin de katılması ile yerine getirebilir. Bir tarafın yükümlülüğe aykırı davranması halinde, evlenmeden kaçınan nişanlının evlenmeye zorlanamayacağı açık olarak öngörülmüştür. Nişanlılık, evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.
2. Sadakat Yükümlülüğü
Nişanlılardan her biri, nişanlılığın devamı süresinde diğer nişanlıya karşı sadakatle yükümlüdür. Sadakat yükümlülüğünün kapsamına üçüncü kişilerle cinsi münasebette bulunmama girdiği gibi, kuşku doğuracak yakınlaşmalardan kaçınmak da girer. Sadakat yükümüne aykırı davranışlar da, diğer nişanlının nişanı bozması için haklı sebep oluşturur ve bu sebeple nişanın bozulması halinde, nişanı bozan tarafa, kusurlu diğer nişanlıdan tazminat isteme imkanı verir (MK 120).
3. Nişanlının MK Anlamında Yakın Sayılması
4. Destekten Yoksun Kalma Tazminatı ve Manevi Tazminat İsteyebilme
Nişanlılardan birinin bir haksız fiil sonucu ölmesi halinde, sağ kalan nişanlı, faile karşı, şartlar gerçekleşmişse destekten yoksun kalma tazminatı davası açabilir. Çünkü nişanlılık, daha sonra evlenmenin yapılacağı hakkında bir karine oluşturur. Böylece nişanlının ölümü, müstakbel eşin desteğinin kaybedilmesidir. Ayrıca nişanlılardan birinin ölümü üzerine sağ kalan nişanlı, ölüme sebep olan kişiden manevi tazminat da isteyebilir.
5. Tanıklıktan ve Hakimlikten Kaçınma Hakkı
Nişanlılardan biri, diğerini davalı ya da davacı olduğu bir davada ya da nişanlının sanık olduğu bir ceza davasında tanıklık yapmaktan kaçınabilir. Bu hüküm nişanlının bir yakın olması ile ilgilidir. Aynı şekilde, nişanlılardan biri, diğeri ile ilgili bir davada hakimlikten ya da hakemlikten kaçınabilir. Diğer taraf da sırf bu sebeple hakimi ya da hakemi reddedebilir.
NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİ
I. SONA ERME HALLERİ
Geçerli bir nişanlılığın sona ermesi şu şekillerde olabilir.
1. Evlenme
Nişanlıların evlenmesi, nişanlılığın normal olarak sona ermesi sebebidir. Bundan sonra taraflar arasında başka bir aile hukuku ilişkisi olan evlilik başlar.
Nişanlılardan birinin başka bir kimse ile evlenmesi halinde de nişanlılık sona ere. Ancak bu halde nişan, başkasıyla evlenen nişanlı tarafından haksız olarak bozulmuş olur ve nişanlılığın bozulmasının sonuçları ortaya çıkar.
2. Tarafların Anlaşması
Taraflar, karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması ile aralarındaki nişanlılığa son verebilirler. Nişanlılığa son verme anlaşması nişanlılık gibi şekle bağlı olmayan bir sözleşmedir. Taraflar anlaşarak nişanlılığa son vermişlerse, ortada nişanın bozulması bulunmadığı için, taraflar maddi ve manevi tazminat isteyemeyecekleri gibi, nişanlıların ana ve babaları ya da bunlar gibi hareket edenler de tazminat isteyemezler. Ancak hediyelerin geri verilmesi istenebilir (MK 122).
3. Bozucu Şartın Gerçekleşmesi
Bozucu şarta bağlı olarak yapılan nişanlanmada, nişanlılık baştan itibaren kurulmuştur. Ancak, ilerida şart gerçekleşince nişanlılık ilişkisi kendiliğinden sona erer.
4. Evlenmenin İmkansızlaşması (Özellikle Ölüm)
Nişanlılardan biri ölünce nişanlılık sona erer. Nişanlılardan birinin gaipliğine karar verilmesi halinde de nişanlılığın sona erdiğini kabul etmek gerekir. Gaiplik kararı ile birlikte ya da ayrıca nişanlanmanın sona erdiğine ilişkin bir mahkeme kararına gerek yoktur. Ölüm dışında evlenmenin sona erdiği diğer hallerde de nişanlılık sona erer. Nişanlılardan birinin cinsiyet değiştirmesi böyledir.
5. Kesin Bir Evlenme Engelinin Meydana Gelmesi
Nişanlıların evlenmesine imkan bırakmayacak kesin bir evlenme engelinin sonradan ortaya çıkması, örneğin nişanlılardan birinin iyileşemeyecek şekilde akıl hastası olması ya da rastlanamayacak olsa da nişanlılardan birinin diğerini evlat edinmesi halinde nişanlılık kendiliğinden sona erer.

6. Nişanı Bozma (Bir Taraflı Olarak Sona Erdirme)
Nişanlılardan biri, nişanlılık ilişkisine bir taraflı irade açıklaması ile son verebilir. Nişanı bozma, açık bir irade açıklaması ile olabileceği gibi örtülü bir irade açıklamasıyla da olabilir. Nişanlının, diğerinin ziyaretlerini kabul etmemesi ya da ziyaretlerini ve mektuplarını tamamen kesmesi, başkası ile nişanlanması ya da evlenmesi gibi.
Nişanlılığın bu şekilde tek taraflı olarak sona erdirilmesine nişanlanmadan dönme ya da yerleşmiş deyimiyle nişanın bozulması denir. Nişanı bozmak haklı sebeple ya da haksız sebeple olur.
Nişan bozulduktan sonra bundan geri dönmek mümkün değildir. Nişan bozma ister haklı ister haksız sebeple olsun nişanlanma kesin olarak sona erer. Bozmadan sonra, taraflar nişanlılığın devam etmesi niyetinde iseler, bu niyetlerini açıklamakla yeni nişanlanma yapmış olurlar.
Nişanlılığın devamını ve evlenmeyi, dürüstlük kuralı çerçevesinde bir taraftan beklenemez kılan sebepler nişanı bozmak için haklı sebep sayılırlar. Haklı sebep karşı tarafın kusurundan kaynaklanabileceği gibi, karşı tarafın kusurunun bulunmadığı haller de olabilir. Ancak, nişan karşı tarafın kusuru ile bozuluyorsa; bozan kişi tazminat isteme hakkına sahiptir. Taraflardan birinin ekonomik durumu bozulmuşsa, örneğin iflas etmişse; küçük kardeşinin bakımını üstlenmek zorunda kalmışsa; nişanlının hoş olmayan bir özel hayat durumu ortaya çıkmışsa; şiddetli hayat felsefesi veya inanç ayrılığı doğmuşsa, nişanlı çok ağır bir hastalığa yakalanmışsa nişanlanma haklı sebeple bozulabilir. Ancak nişanlanmadan önce var olan ve karşı tarafın bilmediği sebepler, haklı sebeple bozma hakkını verir. Aksi takdirde nişanlanırken bilinen durumlar, haklı sebep teşkil etmez. Nişanlının ailesinin ahlaken düşük olması, bir nişanlının uygun süre içinde geçerli sebep olmadan evlenmemesi de nişanlılığı bozmak için haklı sebeptir.
Nişanı bozan tarafın haklı sebebe dayanıp dayanmadığını, nişanı bozmak için gösterilen sebebin haklı sebep oluşturup oluşturmadığını ihtilaf halinde hakim takdir eder. Hakim, somut olayda, tarafların karşılıklı sosyal durumlarını, çevrelerini, meslek ve mevkilerini değerlendirecek ve vardığı kanaate göre karar verecektir.
Nişanlılardan birinin, haklı bir sebep olmaksızın ya da kendinden kaynaklanan bir sebeple nişana son vermesi, nişanın haksız bozulmasıdır. Bu durumda haksız olarak nişanı bozan taraf diğer nişanlıya tazminat ödemek zorunda kalır.
II. NİŞANIN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI
Nişanlılık normal şekilde evlenme ile sona ermişse, artık evlilik ilişkisi hükümleri uygulanacaktırç Nişanlılığın ölüm yada gaiplikle sona ermesi halinde, hediyelerin geri verilmesi ve diğer nişanlının serbest kalması dışında sonuç doğmaz. Nişanlılığın evlenme dışındaki bütün sona ermesi hallerinde hediyelerin geri verilmesi gerekir. Bu sonuç, tarafların anlaşması ile ya da evlenmenin imkansızlaşması sebebiyle nişanlılığın sona ermesi hallerinde de ve nişanın haklı veya haksız bozulması halinde de söz konusudur.
Buna karşılık nişanın haksız olarak bozulması bazı şartlarda maddi ve manevi tazminatla sorumlu olmaya yol açabilir.
1. Maddi Tazminat

MADDE 120.- Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır.
Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.
Görüldüğü üzere, maddi tazminat talebi nişanlılığın sona ermesi hallerinde sadece nişanın nişanlılardan biri tarafından haksız ya da diğer nişanlının kusuruna dayanarak bozulması halinde mümkündür. Yani ancak nişanı haksız yere bozan ya da kusuru ile nişanın bozulmasına yol açan taraf tazminat ödemekle yükümlüdür.
Tazminat isteme hakkı olan taraf, aşağıda etraflı olarak üzerinde durulacağı gibi, nişan için yapılan masrafları ve nişanlılık yüzünden uğradığı zararları, yani evlenmenin yapılacağına güvenerek uğradığı zararların tazminini isteyebilecektir. Bu ise müspet değil menfi zararın tazminidir.

a. Nişanlıların Tazminat İsteme Hakkı
i. Şartları
Yukarıda açıklandığı gibi, ancak nişanlılığın bir taraflı sona erdirilmesi halinde tazminat söz konusu olur ve tazminat ödemekle sorumlu olan nişanın bozulmasında kusurlu olan taraftır. Tazminatla sorumlu olan taraf: 1) hiç bir haklı sebep yokken nişanı bozan ya da 2) nişanın bozulmasına kusuru ile sebep olandır şeklinde belirtilebilir. Buna göre:
- Bir tarafın nişanı bozmasındaki haklı sebebi, diğer tarafın kusurlu davranışı teşkil ediyorsa; örneğin bir nişanlı başkasıyla flört ediyorsa, bu takdirde nişanı bozan taraf diğer taraftan tazminat isteyecektir.
- Bir tarafın nişanı bozmasındaki sebep kendi kusurundan kaynaklanıyorsa, örneğin kumarda bütün servetini kaybetmişse, karşı taraf nişanı bozandan tazminat isteyebilir. Tabi ya adam bütün servetini kaybetsin düşene bir tekme de sen vur hayat işte.
- Nişanın bozulmasına neden olan haklı sebep hiç bir tarafın kusuruna dayanmıyorsa tazminat istenemez.
- Bir taraf hiç bir haklı sebep yokken nişanı bozarsa, diğer taraf tazminat isteyebilir.

ii. Tazmin Edilecek Zarar ve Masraflar
Ödenecek zarar ve masraflar, kusursuz olan nişanlının, nişanlanmanın geçerli olduğuna güvenerek yaptığı masraflardır. Bunun kapsamına önce MK 120/1’e göre nişan masrafları girer. Örneğin nişan töreni için kiralanan yerin kira bedeli gibi.
İkinci olarak kusursuz nişanlı, kusurlu nişanlıdan evlenme amacıyla yaptığı masrafların tazminini ister. Örneğin oturulacak evin kiralanması, mobilya satın alınması, balayı seyahati hazırlıkları, boya badana masrafları evlenme amacıyla yapılan masraflara tipik örneklerdir.
İster geniş yorumlansın ister dar, yapılan masrafların tazmin edilebilmesi için kanun iki şart aramaktadır. Bunlardan birincisi, masrafların yukarıda anlatıldığı gibi evlenileceğine güven duyularak yapılmış olmasıdır. Bu sebeple masrafların nişanlılık sırasında yapılması gerekir. İkinci şart ise bu masrafların dürüstlük kuralına uygun yapılmış olmasıdır. Bir masrafın aşırı olup olmadığı, dürüstlük kuralına uygun olup olmadığı, mahalli adetler, aile gelenekleri ve tarafların sosyal seviyeleri gibi çeşitli unsurlar değerlendirilerek karar verilir.
iii. Tazminat Davası
Tazminat verilmesi gerektiğinde, taraflar tazminat miktarı üzerinde anlaşırlarsa mesele yoktur. Anlaşamazlarsa, hak sahibi olan nişanlı, diğer nişanlıya tazminat davası açacaktır. Dava, sorumlu nişanlının anası babası veya onlar gibi davrananlara açılamaz. Ancak sorumlu nişanlı ölmüşse, mirasçılarına karşı açılabilir. Aynı şekilde hak sahibi nişanlı ölürse, onun nişanlıları da davayı açabilecektir.
Davacı, tazminat davasında aralarındaki nişanın bozulmuş olduğunu ve kendi bozmuşsa, karşı tarafın kusuruna dayanan haklı bir sebebin varlığını ispat edecektir. Davacının iddiası sabit olursa, hakim takdir yetkisin kullanarak uygun bir tazminata hükmeder; tüm zararın tazmin edilmesine karar vermek zorunda değildir.
b. Üçüncü Kişilerin Tazminat İsteme hakkı
MK 120, sadece yukarıda belirtilen şartlara sahip olan nişanlıya değil, bu nişanlının ana ve babasına ya da onlar gibi hareket eden kimselere de diğer nişanlıdan tazminat isteme hakkı tanımıştır. Tazminat isteme hakkına sahip olan nişanlının ana ve babasının ya da onlar gibi hareket eden başka kimselerin tazminat isteyebilmeleri de yukarıda açıklanan aynı şartlara tabidir. Yani davalı, ya nişanı haklı sebep olmadan bozmuş olmalı ya da davalının kusuru yüzünden nişan bozulmuş olmalıdır.
Ana baba ya da onlar gibi hareket edenler, dürüstlük kuralına uygun olarak yaptıkları nişan masraflarını ve evlenmenin yapılacağı kanaatiyle yaptıkları masrafları isteyebilirler. Bu kişiler herhangi bir hısım olabileceği gibi, bir kurum (örneğin Darülaceze, bence Esra Erol’un Evlenme Programı daha iyi örnek olurdu) ya da kızın uzun süre evinde çalıştığı aile olabilir.
2. Manevi Tazminat
a. Şartları
i. Nişanlılık, bozma ile sona erdirilmiş olmalıdır.
Nişanlılık devam ederken MK 121’e göre manevi tazminat istenmesi söz konusu olamayacağı gibi, nişanın bozmadan başka bir sebeple (ölüm – gaiplik gibi) sona ermesi halinde manevi tazminat istenemez.
ii. Tazminat isteyen nişanlının kişilik hakkı bir zarar uğramış olmalıdır.
Hemen belirtmek gerekir ki, uğranılan kişisel zararın manevi tazminatın istenmesini haklı kılacak nispette olması gerekir. Özellikle nişanlının terk edilmesi, onun şerefini yaralıyorsa, onu çevresinde küçük düşürüyorsa, kişilik haklarının zarara uğradığı söylenebilir. Uygulamada, genellikle nişanlılık sırasında kadınla erkek cinsel ilişki yaşar ve sonra erkek nişanı bozarsa MK 121 uygulandığı görülür. Ancak manevi tazminatı bu kadar sığ düşünüp sevişmeye indirgemeyin. Önemli olan nişanın bozulması sebebiyle, manevi tazminatı haklı gösterecek derecede bir ihlalin olmasıdır.
iii. Davalının kusurlu olması
MK 121, manevi tazminat ödemesi gereken tarafın kusurlu olması gerektiğini açık olarak belirtmektedir. Bu kusur, çoğu zaman nişanın bozulmasındaki kusurdur. Haklı sebep olmadan nişanı bozmak, nişanın bozulmasına kusuru ile sebep olmak ya da nişanı bozuş tarzında kusurlu olmak...
b. Manevi Tazminatın Tayini
Manevi tazminat istemi, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için, sınırlı ehliyetsiz olan nişanlının davayı açması için yasal temsilcisinden izin alması gerekmez. Tam ehliyetsiz nişanlı için yasal temsilcisinin dava açabileceğini kabul etmek gerekir. Saçma geliyor ama oturacak şimdi. Türk filmlerinden çıkma bir sahne ile nişan bozuldu diye deliren Hülya Koçyiğit’i hayal edin. İşte bu durumda yasal temsilcisinin dava açamayacağını kabul etmek ayıp olur. Delirdi lan kadın.
Dava, kusuru olan eski nişanlıya karşı açılacaktır. Başkalarına karşı MK 121 uyarınca dava açılamaz. MK 121 uyarınca ancak uygun bir miktarda para istenebileceği öngörülmektedir. Maseratisini versin bana diye istemde bulunmak mümkün değildir.
Nişanlı manevi tazminat talebini ileri sürmüş ve sonra ölmüşse, isteme hakkı mirasçılarına geçer. Bu ileri sürmenin muhakkak dava yoluyla yapılması gerekmez. İstemeye yönelik iradesini herhangi bir şekilde belli etmesi yeterlidir. Yine manevi tazminat istemenin, talep hakkı olan nişanlıdan başka birine devri, karşı tarafça kabul edilmiş ise mümkündür. Çünkü talep kabul edilirse bir malvarlığı hakkı niteliği kazanır ve devri mümkün her malvarlığı hakkı gibi üçüncü kişilere devredilebilir.
3. Hediyeleri Geri Verilmesi
MADDE 122.- Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.
Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.
Nişanlanma ve nişanlılık dolayısıyla, bir nişanlıya ekonomik değeri olan her türlü kazandırma hediye kavramının içine girer. Başta nişan yüzükleri olmak üzere, mücevher, çeşitli eşya, para vs hediye teşkil eder. Hediyeler hususunda tartışmalı konu, nişanlıların birbirine gönderdikleri mektupların ve verdikleri fotoğrafların hediye kapsamına girip girmeyeceğidir.
Bazı yazarlar, nişanlıların birbirlerine verdikleri mektup ve fotoğrafların hediye kavramın girdiği görüşündedirler. Çoğunluk ise, mektup ve fotoğrafların hediye sayılmayacağını savunurlar. Çoğunluk mektup ve fotoğrafların geri verilmesini MK 23 ve 24’e dayandırır. Fakat, her mektup ve fotoğrafın karşı tarafın elinde kalmasının muhakkat diğerinin kişiliğine bir tecavüz oluşturduğu söylenemez. Şu halde, mektup ve fotoğrafların, bir tarafın elinde kalması, diğerinin kişiliğine bir tecavüz teşkil ediyorsa, o zaman hukuken geri verilme zorunluluğu vardır.
a. Şartları
i. Hediye nişanlılık dolayısıyla verilmiş olmalıdır.
Hediye nişanlanma sırasında verilmiş olabileceği gibi nişanlılık devam ederken de verilmiş olabilir. Hediye başka bir sebeple verilmişse, MK 122 kapsamına girmez.
ii. Geri istenecek hediyelerin alışılmışın dışında olması
Bir hediyenin, alışılmışın dışında olup olmadığını hakim takdir edecektir. Hakimin, bu hususta mahalli örfe ve günün şartlarına ve tarafların mali ve sosyal durumlarına bakarak, hediyenin değerinin yüksek sayılıp sayılmayacağına yani alışılmışın dışında olup olmadığına karar verecektir.
iii. Nişanlılık, evlenme dışında bir sebeple sona ermiş olmalıdır.
MK 121’e göre nişanlılık yalnız evlenme ile sona ermişse, hediyelerin geri istenmesi söz konusu olamaz, ki zaten normal olanı da budur. Buna karşılık nişanlılık, ölüm, anlaşma ile ya da nişanın bozulması sonucu sona ermişse, hediyeler geri verilecektir. Kesin hükümsüz olan bir nişanlanmada da böyle olduğu bilinmeden verilen hediyeler de örnekseme yoluyla istenebilir.
Önemle belirtmek gerekir ki, tazminat taleplerinden farklı olarak, hediyelerin geri istenmesi kusurlu olma şartına bağlanmadığı için, nişanın bozulmasında kusurlu olan nişanlı (ya da ana babası veya onlar gibi hareket edenler) da verdiği hediyeleri geri isteyebilecektir.
iv. Geri vermeyi isteme hakkına, nişanlılar, ana ve babaları ya da ana baba gibi hareket eden kimseler sahiptirler
MK 122 dışında kalan kimselerin nişanlılara, nişanlıların birbirlerinin hısımlarına verdikleri hediyeler MK 122 kapsamında istenemezler. Bu kimselerin ya da bu kimselere verilen hediyelerin geri istenip istenemeyeceği bağışlama ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre belirlenir. Bir nişanlı ya da ana ve babasının, diğer nişanlının ana ve babasına verdiği hediyeler için MK 122 uygulanamaz. Nişanlılığın sona ermesi halinde paralar ve mallar ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istenebilir.
b. Geri Verme Talebinin Niteliği ve Kapsamı
Kendisinden hediye geri istenen tarafın geri verme yükümlülüğü MK 122/2’de düzenlenmiştir. Buna göre “Hediyeler aynen ya da mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.”
4. Nişanın Sona Ermesinden Doğan Taleplerin Zamanaşımı
Zamanaşımı
MADDE 123.- Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Bu hüküm hediyelerin geri verilmesinde olduğu gibi, maddi ve manevi tazminat talepleri için de uygulanır.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Uzm.Psk.Dnş.Murat ÇAKIR
Ordu (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Dnş.Murat ÇAKIR'ın Makaleleri
► Nişanlılık Sürecinde Dikkat Nazlı ÇALIŞKAN
► Çocuk İstismarında Adli Süreç Psk.Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI
► Bir Süreç Olarak Aşık Olmak Psk.Dila HOTLAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Nişanlılık ve Hukuki Süreç' başlığıyla benzeşen toplam 12 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aile ve Evlilik Mart 2017
► Evlilik ve Cinsellik Ekim 2016
► Psikolojide Eş Seçimi Nisan 2016
► Boşanma Ocak 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:36
Top