2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sayın Cumhurbaşkanım
YAZI #4535 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mart 2018
Sayın Cumhurbaşkanım;

Bildiğiniz üzere, Dünya Sağlık Örgütü sağlığı "Bedenen, ruhen ve sosyal olarak tam bir iyilik hali" diye tanımlamaktadır. Bu gerçeğe rağmen ülkemize sağlık hizmetleri büyük ölçüde beden sağlığı odaklı işlemekte, diğer iki ana unsur gözardı edilmektedir.

Yine Ruh sağlığı alanında sorunların gerek oluşumunda gerekse ortadan kaldırılmasında biyopsikososyal model esastır. Bu nedenle de çözümde multifaktöriyel yaklaşım gereklidir. Bu alandaki sorunlar bir doku ve organ sorunu gibi ele alınamaz. Bu sorunlarda algının, sosyal öğrenmelerin, anıların, koşullanmaların, alışkanlıkların yani bir çok psikolojik sürecin de rolü vardır. Ancak ülkemizde senelerdir ruhsal yardım salt psikiyatri uzmanı hekim tekelinde, sadece biyolojik boyutu önemseyerek ve salt medikal (ilaç) eksenli olarak yürütülmektedir. Bu yaklaşım sorunların doğasından uzak, haliyle de indirgemeci bir yaklaşımdır.

Oluşumunda psikolojik ve sosyal bir çok faktörün rol oynadığı sorunları sadece ilaca indirgeyerek tedaviye çabalamak demektir. Bu ise düşük başarılar dolayısıyla hem uzayan tedaviler hem de gereksiz ilaç tüketiminde korkunç bir artış ve bütçeye ciddi külfet anlamına gelmektedir. Ülkemizde antidepresan kullanan insan sayısı 10 milyon sınırına dayanmıştır. Bu kişilerin büyük çoğunluğu hasta değildir, hatalı teşhis mağdurudur. Yapılan ciddi bir araştırmaya göre psikiyatride doğru teşhis oranı % 12'dir. 20 yıldır klinikte çalışan deneyimli bir psikolog olarak benim gözlemlerim de bu oranı doğrulamaktadır. İstenirse bu konularda daha detaylı bilgi verebilirim.

Ülkemizde ilk defa benim dikkatleri üzerine çektiğim mühim bir mesele daha vardır. Psikolojik sorunlar hastalık değildir, bozukluktur. Tüm mesleki kitaplarda bu böyle geçer. Mesela OKB, Panik bozukluk, Anksiyete Bozukluğu gibi. Bozukluk hastalık demek değildir. Kültürümüz bozuldu, toplumun değer yargıları bozuldu deriz. Toplumun ahlakı tıbbi açıdan hasta oldu demek değildir bu. Bu alanda hastalık olmadığı için bu sorunlara bozukluk denilmiştir. Bu gerçek bile bile çarpıtılmakta, böylece hem insanlarda hastalık algısı inşa edilmekte hem de sorunun doğasından uzak bir yaklaşımın devreye sokulması nedeiyle havanda su dövülmesine yol açılmaktadır.

Çünkü tanımlama yaklaşım belirler. Bir sorunu iletişimsel bir sorun diye tanımlarsanız iletişimsel çözümler devreye girecektir. Hastalık olarak tanımlarsanız da tıbbi tedaviler. Sorun eşittir hastalık demek değildir. Alanda bir çok sorun türü vardır. Hastalık bu sorun türlerinden sadece birisidir. Hastalık olmayan, iletişimsel, eğitimsel, kültürel, ekonomik sorun gibi sadece bir sorun türü olan durumları hastalık diye tanımladığınızda devreye alakasız tıbbi tedaviler girmektedir. Alakasız tıbbi tedaviler ise uzayan acılar ve her geçen gün artan ilaç kullanımı demektir.

Psikiyatri; biyopsikososyal açıdan yani bütüncül yaklaşılması gereken sorunlara indirgemeci ve sadece ilaç odaklı yaklaşması, hastalık olmayan sorunları hastalık diye çarpıtarak tıbbi tedavilerle tedaviye çalışması, tekel kalma kaygısı gibi nedenlerle alanda başka meslek istememektedir. Onların bağımsız işlev görmelerini her fırsatta engelleyerek, pratikte (zeka testi yaptırarak, çok nadir vaka yollayarak, kasıtlı olarak yetersiz görerek vs) işlevsiz kılması gibi nedenlerle topluma faydadan çok zarar vermektedir.

Bugün orduda, cezaevlerinde, üniversitelerde, emniyette, hatta neredeyse bütün okullarda bile danışmanlık birimleri varken hala hastanelerde bu tür birimler yoktur. Tedavi, destek, eğitim, danışmanlık gibi bir çok ruhsal yardım türü olduğu halde hastanelerde hala sadece sadece ilaç eksenli tıbbi hizmet sunan psikiyatri klinikleri vardır. Psikologlar hekimlerin denetiminde oldukları için işlevleri onlara bağımlıdır. Onlar dilerse vak'a göndermekte, çoğu zaman ise bu mümkün olmamaktadır. Başka alternatif birimlerin olmaması şeklindeki bu vahim hata bir çok kişinin gerekmediği halde ilaç almasına ve bunun yığınla komplikasyonuna açık hale gelmesine neden olmaktadır. Bu hata nedeniyle insanlara danışmanlık, eğitim, destek, terapi vb diğer ruhsal hizmetler nitelikli bir şekilde verilememektedir. Bu açık daha fazla ilaçla kapatılmaya çalışılmaktadır. Günlük sıkıntılardan en ağır psikoza kadar her soruna psikiyatristlerin müdahale etmesi onların gerçek sorun türlerine daha kaliteli zaman ve emek ayırmalarını da engellemektedir.

Bilindiği üzere sağlık beden ve ruh sağlığı diye ikiye ayrılır. Bugün beden sağlığı alanında belki 50 çeşit branş varken, hatta dahiliye bile kendi içinde ikiye üçe ayrılmışken koskoca bir ruh sağlığı alanında bir hekim olan ve her sorunu hastalık olarak görmeye ve sadece ilaçla tedavi etmeye eğilimli olan psikiyatristlerin etkin ve yetkili olması toplum ruh ve beden sağlığı için büyük bir handikaptır.

Acilen hastanelerde, hatta toplum içinde (özel) danışmanlık ve destek birimleri kurulmalıdır. Bu ruhsal yardım türleri psikiyatristlerin dizi dibinde ve kontrolü altında sağlıklı bir şekilde yürütülemeyeceği için, yine tıbbi tedavinin gölgesinde ve güdük kalacağından dolayı bağımsız, müstakil işlev gören yerler olmalıdır. Fakülte bitiren diş hekimleri, hatta uzman olmayan pratisyen hekimler, mühendisler, eczacılar vs bağımsız işlev görebiliyorken aynı şekilde fakülte düzeyinde yüksek öğrenim görmüş psikologların alanda lise mezunu kişiler muamelesi görmesi ve işlevlerinin hekimlerin inisiyatifine havale edilmesi nitelikli ruhsal yardımın önündeki büyük bir hatadır. Devlet psikiyatristlerin alanda tekel kalma çabasına alet olmamalı, ilaçsız, devlete neredeyse sıfır maliyetle sorun çözen biz psikologların alanda önlerini açmalıdır. Bu, bütçeye de ciddi bir rahatlama getirecektir. Bugün alanda sadece hekimlerin yetkin olması ve hemen her soruna sadece onların müdahale etmesi (özellikle hastanelerde) şişirilmiş tanılara ve milyonlarca insanın boş yere antidepresan kullanır hale gelmesine yol açmıştır.

Psikiyatristlerin psikologlar hekimlerle, onların kontrolü altında çalışmalı propagandası gerçek dışıdır. Çünkü bugün psikologlar cezaevlerinden huzurevlerine kadar hemen her kurumda bağımsız işlev görmektedir. Yine psikiyatristlerin terapi zordur, bir tedavi türüdür, sadece hekim yapar propagandasına da itibar edilmemelidir. Bugün hidroterapi, oyun terapisi, meşguliyet terapisi, fizyoterapi gibi bir çok terapi türü vardır ve hiç birisini hekimler yapmamaktadır. Psikoterapi bitkisel terapi gibi tıbbi olmayan bir yaklaşımdır ve bu yaklaşımı hekim olmayan kişilerin, hele hele 4 yıl psikoloji eğitimi alan kişilerin yapmasından daha doğal hiç bir şey yoktur. Psikiyatri bu iki argümanla psikologların önünü kesmekte, alanda tekel kalmakta, bu ise yardımın ekseninin kaymasına, indirgemeci bir biçimde ve niteliksiz bir şekilde sunulmasına ve toplumun, milyonlarca insanın ilaç bağımlısı haline gelmesine yol açmaktadır.

Psikiyatride üç beş belirtinin bir araya gelmesi hastalık kabul edilir. Oysa belirtiler hastalık demek değildir. Bu belirtiler, tahliller neticesinde, ilgili hekimi altta yatan bir patolojiye götürürse hastalık belirtisi (semptom) olarak değer kazanır. Psikiyatri bu temel gerçeğe, bu en temek ölçüye, kritere dikkat etmez. Üç beş belirtinin bir arada bulunduğu her sorunu hastalık kabul eder. Üstelik bu alanda bozukluk olduğu, hastalık bulunmadığı halde (Psikozlar hariç) Oysa insan organizması hasta olmadan da belirti üretebilir. Söz gelimi başımız sadece hasta olduğumuzda ağrımaz, yorgun olduğumuzda da ağrıyabilir. Psikiyatri pratiği bu vb ayrımları yapmaz. Bu sebeple milyonlarca insan boş yere hastalık teşhisi alır. Üstelik de bu alanda hastalık olmadığı halde. Yine ilacını değiştirdik diyerek ilacın sadece ticari adının değiştirilmesi. Psikiyatri sahasında daha böyle bir çok korkunç suistimal söz konusudur. Bu sorunu aşmak için kanaatimce önce insanlar psikologlara, daha sonra (gerek olması halinde) uzman hekimlere gitmelidir. Tıpkı pratsiyen hekim uzman hekim ilişkisi gibi.

Bu sorunların çözümü için bu alan ilgili hekimlerin tekelinden derhal çıkarılmalıdır. Alandaki psikolog vb mesleklere acilen müstakil işlevler verilmelidir. Böylece ruhsal yardımın sadece ilaç eksenli olarak yürütülmesinin önüne geçilmelidir. İnsanların bütüncül, nitelikli bir ruhsal yardım alması sağlanmalıdır. Gerek hastanelerde gerekse toplum içinde özel işlev görecek (Psikiyatri kliniklerine ilaveten) psikolojik danışmanlık, psikolojik destek, psikolojik eğitim birimleri kurulmalıdır. Bu birimlerin dışarıda özel olarak da faaliyet verebilmesine olanak sağlanmalıdır. Aksi halde alanda nlpci, reikici, hipnozcu, yaşam koçu gibi kişiler ruh sağlığına müdahale eder hale gelmektedir.

Yıllarca yapısal nitelikli bu sorunlarla tek başına mücadele eden, yüzlerce yazı ve makaleyle yetkilileri uyarmaya, toplumu bilinçlendirmeye çalışan deneyimli bir hastane psikoloğu olarak bu konunun haber yapılması ve yetkililerin dikkatinin bu hayati meseleye çekilmesi husunda görüşlerimi bilgilerinize saygılarımla arz ederim.


İzzet Güllü
Psikolog
Malatya Hasan çalık Devlet Hastanesi
www.izzetgullu.net
     19 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Sayın Cumhurbaşkanım' başlığıyla benzeşen toplam 1 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:23
Top