Yıllar öncesi anne ve babalarımızın yaşam koşullarıyla artık şu anki koşulları karşılaştıramıyoruz bile. Yıllar öncesinde çevre koşulları daha sağlıklı, yiyecek, içecekler daha doğal, hazır gıdalar daha az, stres daha az, kişilerin kendilerine ayırabildikleri boş vakitler daha fazlayken, sağlık problemlerinin rastlanma sıklığı düşük ve dolayısı ile doktor ziyaretleri daha seyrek oluyordu. Genetik geçiş çok baskın olmadıkça ya da kişi beslenme düzeninde çok büyük yanlışlar yapmadıkça , çağımızın en büyük problemlerinden birisi olan şeker hastalığına rastlama olasılığı da düşüyordu.

Oysa günümüzde pek sık rastlar olduğumuz bu durum aslında, önlenebilecek ve alınması gereken tedbirlerin çok kolay olduğu bir rahatsızlıktır. Vücudumuz aslında ne yapmamız gerektiğini bize söylemektedir.

Öncelikle, çok sık acıkma atakları, acıktığınızda mideniz kazınırcasına bir his, başınızda hafif ağrı, ellerinizde titreme, terleme, halsizlik, uyku hali gibi durumlar yaşıyorsanız, yemek yediğiniz andan hemen sonra hafif baş dönmesi, uyku hali ve vücutta ağırlık oluyorsa, yemek yedikten hemen sonra şekerli bir şeyler yeme ihtiyacı duyuyorsanız, iştahınızı kontrol edemiyorsanız, ağız kuruluğu ve cilt kuruluğu şikayetiniz varsa, sık idrara çıkıyorsanız, bir uzmana başvurarak açlık anında açlık kan şekerinizi kontrol ettirmelisiniz.

Açlık kan şekeriniz eğer olması gereken aralık üzeri ya da altındaysa bu seferde tokluk şekerinizi de bir kontrol ettirin derim. Çünkü değerler vücudunuzda şeker kontrolünde bir sorun olduğunu işaret etmektedir. Özellikle fazla kilo probleminiz varsa ve özellikle vücudunuzun en yağlı bölgesi karın bölgesiyse yaşınız kaç olursa olsun insülin hormonu direncinizin olup olmadığını öğrenmelisiniz.

Tüm bu belirtiler bir araya geldiğinde, siz gereken önlemi almadığınızda ilerleyen süreçlerde şeker hastası olmanız kaçınılmaz olabilir. Aslında yapılması gereken en kolay şey sağlıklı bir beslenme programı uygulamaktır ve gerekiyorsa kilo vermektir. Beslenmenizdeki hataları tespit ederek, sağlıklı bir beslenme şekli oluşturmalı, vakit buldukça yürüyüşler yapmalı, elinizden geldiğince stres ve stresli ortamlardan uzak durmalı ve senede bir kez kan değerlerinizi kontrol ettirmelisiniz.

Beslenmeniz konusunda öncelikle dikkat etmeniz gereken nokta öğün atlamamaktır. İllaki ara öğün yapılacak diye bir şart yoktur tabi ki, önemli olan ana öğünlerinizdir. Özellikle sabah kahvaltısını atlamamanız gerekmektedir. İş yoğunluğunuz, sabah çok erken kalkmalar, erken kalkınca canınızın bir şey yemek istememesi gibi durumları bahane etmeden, bir bardak süt ve bir meyve , ya da tahıllı evde hazırladığınız küçük bir sandviç, tost, sütlü kahve ve kuruyemiş, sadece omlet ya da haşlanmış yumurta, müsli karışımları ile süt-yoğurt kahvaltı öğününüzü oluşturabilecekken, günün en zengin öğünü kahvaltı da olabilir. Tabi ki günün ilerleyen saatlerinde yanı 3-4 saat aralıklar ile öğle ve akşam yemeklerinizi de sağlıklı bir şekilde tüketmelisiniz. Gün içinde kesinlikle 5 saatten uzun açlıklar yaşamamalısınız. Açlık duymasanız bile küçük aperatif bir öğün yapmalısınız. Unutmayın aç kalmak sağlıksız bir durumdur ve özellikle kilo vermek isteyenlerde aksine vücudun yağlanmasına sebep veren bir durumdur. Gün içinde mutlaka 2 lt kadar su içmeli, basit şekerli hazır ürünleri ve tatlıları aç karnına tüketmemeye çalışmalısınız. Özellikle gece yemeleriniz varsa vazgeçmelisiniz, eğer bunu engelleyemiyor ve bilinçsizce kontrol dışı yapıyorsanız bir psikolog yardımı ile bu davranışınızı kontrol altına almalısınız. Unutmayın bedeninizi tanıdıkça ve onun size söylediklerine kulak verdikçe sağlığınızı koruyacaksınız.
Sağlıklı günler dilerim…
Diyetisyen Seda KAYA