2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuklarda Bağlanma
YAZI #5132 © Yazan Psk.Seval ERYILANCI | Yayın Ekim 2018
BAĞLANMANIN TANIMI
İnsan yavrusu sosyal etkileşimler yaşamaya hazır ve donanımlı doğar. Bağlanma davranışı içgüdüsel bir davranıştır, duygusal bir ilişkidir ve bu temel duygular bebek konuşmaya başlamadan önce anne ile bebek arasında iletilebilmektedir.
Birbirine tepki veren, böylece birbirinin davranışını etkileyen iki ya da daha fazla insan arasındaki ilişkiyi ya da etkileşimi anlatır. Bebeklerle ana babalar arasında duygusal olarak olumlu ve karşılıklı yardım edici bir ilişkinin kurulmasını belirtir.
Annenin bebeğin gereksinimlerini karşılamasını, güvenliğini sağlamasını, hayatta kalabilmesini garantilemesi anlamına gelir.
Bebek doğuştan yaklaşık iki ay sonra annesini ilişkiye davet eder. Anne ilişki davetine olumlu yanıt verirse 4. ayda otomatik olarak anneye bağlanma gerçekleşir.
Yedinci ayda bebek anneye daha da düşkünleşir, bağlanma artar.
Bebek 6–10 aylıkken anneye daha yakınlaşarak güven duygusu geliştirmeye başlar. Bu güven duygusunun gelişmesi, insanın doğduğu an itibariyle oluşan doğal güçsüzlüğünü travmatik bir olay olmadıkça ömrü boyunca hatırlamayacağı anlamına gelir.
15 aylıktan itibaren anneyle ikizlik dönemi yaşanır.
6–10 ay arası başlayan mutlak güven duygusunun tesis edildiği zaman, iki buçuk –üç yaş arasında sonlanır.
Üç yaşından itibaren çocuklaşan insan canlısı kendini güçlü hisseden bir görünüm sergilemeye başlar.
Anne ve babaya dair zihinsel temsil bir yaşından itibaren gelişmeye başlar, üç yaşında ilk temelleri atılır, beş yaşında da tamamlanır. Zihindeki anne ve babanın varlığı çocuğa merak etmemesi gerektiğini anne ve babasının onu koruyacağını hatırlatır. Bu, üç yaşındaki bir çocuk annesi ve babası olmadan bir tanıdığın yanında 5–10 gün, beş yaşındaki bir çocuk ise 2–3 ay geçirebilir anlamına gelmektedir.

İLK ÜÇ YILDA BEYİN GELİŞİMİ

Yaşamın ilk yılında bebek beyni duygularını düzenlemeyi ve iletişim kurmayı öğrenir. Bu dönemde insan beyni bir daha ilerleyen yıllarda görülmeyecek bir büyüme sıçrayışı gösterir, doğum ağırlığının iki katına erişir ve elastiki yapısı nedeniyle değişmeye açıktır.
İlk üç yıl sağ beyin yarıküresi egemendir. Sağ yarıküre annenin rahmindeki 3. aydan hayatın ilk 2 yılının sonuna kadar müthiş bir sıçrayış gösterir.
Sağ yarıküre duygusal ya da sosyal beyin olarak adlandırılır. Bilinçli farkında oluş dışındaki zihinsel süreçleri yürütür ve duygulara dayalı bir temsil sistemi içermektedir. Sol yarıküre ise sözsel ya da dilsel beyin olarak bilinir ve sağ yarıküreden daha sonra gelişir.
Sağ yarıküre empati için çok önemli olan diğer insanların yüz ifadeleri, jestleri, beden duruşu, ses tonu gibi sözel olmayan duygusal dışavurumları değerlendirir. Sağ beyin çocuğun ilkel duygularının ayarlanışı ve düzenlenmesi için gerekli yetiler için birincil derecede öneme sahiptir ve sosyal uyum, mizaç, dürtü, sorumluluk kontrolü gibi kişilikle yakından ilişkili işlevlerde etkindir.
Bağlanma deneyimi sağ beyin-sağ beyin iletişimidir. Annenin sağ beyni bebeğin sağ beyninden gelen uyarıları almaya açık bekler ve aynı şekilde bebeğin sağ beyni de anneden gelen uyarıları almaya açıktır. Bebeğin beyni henüz tam olarak gelişmediği için duygu durumunun annesi tarafından düzenlenmesine ihtiyaç duyar. Anne bebeğin uyarımlarını almakla kalmaz aynı zamanda düzenler de. Eğer bebek stres altındaysa annesine olumsuz duygusal uyarımlar gönderir; örneğin ağlar. Anne ise bebeği yatıştırmaya çalışarak sıkıntısını azaltır. Bebeğin kendisini iyi hissettiği bir anda onunla oynayan annesi, bebeğin neşesini daha da yükseğe çeker. Bebek olumsuz duygulanımını en aza indiren, olumlu ruh halini ise en yüksek düzeye çıkaran kişiye güvenli bağlanır.

GÜLME, İNFANTİL OTİZM

BEBEK ANNE ETKİLEŞİMİ:
ANNE YA DA BEBEĞİ BÜYÜTEN KİŞİ NASIL OLUYORDA GELİŞMEKTE OLAN KİŞİLİĞİ ETKİLEYEBİLİYOR?

Erken gelişim dönemi üzerine yapılan araştırmalar bağlanma mekanizmasının hızla gelişmekte olana bebeğin beynini şekillendirdiğine, psikiyatrik bozuklukların kökenlerinin bebeklikteki bağlanma ilişkisinden etkilendiğine, annenin ya da bebeği büyüten kişinin bebeğin duygusal sistemlerini iyi yada kötü nasıl şekillendirdiğine odaklanmaktadır.
Hayatın ilk iki yılı ebeveynlerin çocuklarının kişiliklerini geliştirmesi için çok önem taşır. Empati ve ahlakın temelleri gibi karakterin esas unsurları hayatın ilk iki yılında gelişir. Bu nedenle de bu dönemin kıymeti iyi bilinmelidir.
Bebeğin anne ile ilişkisi annenin hamilelik dönemindeki ruh haliyle şekillenmeye başlamaktadır. İnsan yavrusu doğuştan itibaren duyuları aracılığıyla çevresiyle etkileşime girer. Doğumu izleyen haftada bebek annesini ve kokusunu ayırt edebilmeye başlar. Görme merkezinin ikinci ayda etkinleşmesiyle bağlanma yaşantılarının asıl kanalı açılır. Annenin duygu ifadeleri içeren yüzü bebeğin çevresindeki en güçlü görsel uyarcıdır ve birçok sosyal, bilişsel bilgiye aracılık eder.
Birbirine ilgiyle bakışan iki göz dil yetisi edinilinceye kadar ilk sosyal iletişim kanalıdır. Bebeğin kendine özgü ritimlerine, etkinleşme, dinlenme, yeniden etkinleşme sinyallerine içten ve uygun tepki verdikçe anne ve çocuk için olumlu duyguların yaşandığı etkileşimler artar.

Hayatın ilk bir yılındaki bağlanma dil vasıtasıyla kurulmadığına göre bu iletişimin temelinde bebek ve annenin yüz ifadesi, ses tonu, vücut duruşu gibi sözsüz iletişim araçları yer almaktadır. Bu sözsüz uyarımlar anne ve bebek arasında hızla gönderilir. Anne bebeğin vücut hareketleri, ses tonu ve yüz ifadesine bakarak bebeğin içinde bulunduğu içsel durumu (bebek iyi, korkuyor, üzgün vb.) anlamaya çalışır ve aynı iletişim araçlarını kullanarak bebeği yanıtlar.
İlk üç yılda çocukla yüz yüze etkileşimlerde annenin kendi duygulanımlarını düzenleyebilme düzeyi oldukça önemlidir. Annenin kendi duygularını düzenleme biçimi çocuk için model oluşturur. Yoğun ve uzun süreli olumsuz duygusal yaşantılara maruz kalan ve bu duyguları kaçınılmaz olarak çocuğuna ileten, çocuğunun olumsuz duygularını yatıştıramayan anne ile yaşanan stres dolu etkileşimler sağ beynin kalıcı belleğine kazınırlar. Bu bilinçsiz ilişki temsilleri sağ beyinde varlıklarını sürdürür ve ruhsal yapının sağlıklı gelişimini engeller.
Annenin çocuğun olumsuz duygularını düzenleyici işlevini çeşitli nedenlerle yerine getiremediği durumlarda bebekte alarm tepkisi başlar. Şanslı çocuklar kısmen de olsa olumsuz bağlanma deneyiminin yarattığı hasarı onaracak yeni güvenli bağlanma deneyimleri yaşarken, diğerlerini yaşam boyu yineleyecek döngüler, girdaplar bekler.

Yeterince iyi annelik için gerekli olan entelektüel bilgiden ziyade empatidir. Bu karşılıklı süreçte anneler zaman zaman bebeklerini anlamakta hata yapabilirler ve mükemmel olmak zorunda değildirler. Önemli olan aksaklıkları tamir edip, bebeğin toparlanabilmesini sağlayabilmektir.

BAŞARILI BAĞLANMAYA KATKIDA BULUNAN ETMENLER

Bağlanma davranışının biçim ve nitelikleri bakım verenlerin tutumlarıyla şekillenir. Bebek ve bakım veren kişi arasındaki iletişim bireyin yaşam boyunca sosyal ilişkilerinde farkında olunmaksızın işlerliğini sürdürür.

İlişki uygun bir biçimde işlediğinde, yetişkinler kendilerini bebeklerine uydururlar ve bebekler de yetişkinlere gereksinimleri hakkında ipuçları verirler. Yetişkinler bebeklere hizmet ederler, bebeklerin hoşnutluk gösterisi de doğru şeyler yapan yetişkinler için geri bildirim olarak işler. Bebekler ana babalara yanıt verirler, ana babalar da bebeklere. Sonra bebekler yetişkinlere güven geliştirirler ve yetişkinler de ana baba olarak yeteneklerine güven ve bebeklerine karşı iyi duygular kazanırlar.

Çeşitli faktörler başarılı bağlanma sürecini etkilemektedir. Başarılı bağlanma süreci için doğumdan sonraki ilk saat ve günlerde bebekle yaşanan fiziksel temas, sevecenlik uyandıran bebek görünümü, bebeğin çaresiz ve bağımlı olduğunu gösteren hareketleri, bebeğin anneyi emdiği anlar, bebeğin yakalama refleksi, ağlayan bir bebeği yetişkinin rahatlatabildiğini fark etmesi, bebeğin gülümsemesinin yetişkin üzerindeki olumlu etkisi, bebeğin yatıştırılabilirliği, uyku süresi, ağlama sıklık ve süresi, ebeveynin uygun eyleme karar verirken bebekten aldığı ipuçlarına güvenmesi gibi faktörler önemlidir.

BAĞLANMA SORUNUNA KATKIDA BULUNAN ETMENLER

Anneye Bağlı Sorunlar: Annenin kendi olumsuz bağlanma deneyimi, doğum sonrası depresyon geçirmesi, çocukken yaşadığı şiddet, geçmiş travmaları, var olan psikiyatrik bir bozukluğu, bebeği duygusal reddetmesi, hazırlıksız olarak gebe kalması kürtaj girişimi, yoksulluk, şiddet, artmış iş yükü, çok çocuk gibi etkenler bağlanma büyüsünü bozabilmektedir.




Çocuğa Bağlı Sorunlar:
Yalnızca ana babalar veya bakıcılar çocuklarının toplumsal gelişimini biçimlendirmez aynı zamanda çocuklarda yetişkinlerin davranışını önemli derecede etkiler ve ana babayı ana babalık için eğitmede önemli bir rol oynarlar.

Bazı insanlar doğuştan bu yetinin eksikliği ile doğmuş olabilir. Anne uygun yanıtlar verse de bu çocuklarda bağlanma uygun biçimde gerçekleşmeyebilir.

Aşırı ağlama: Gelişimsel sorunlara bağlı olarak çocuk çok fazla ağlıyor olabilir. Bu durum annede engellenme duygusu yaratabilir, sevilmediğini, annelik için uygun olmadığını hissedebilir ve bebeği reddedebilir. Fazla ağlama annenin girişimlerinden vazgeçmesine neden olabilir.

Olağan dışı davranışlar: Ne yapacağı belli olmayan bebek davranışları annenin bebeğe daha az ilgi göstermesine neden olabilir.

Olağan dışı görünüm: Bebeğin fiziksel bir engelinin olması annenin bebeği kabulünü zorlaştırabilir.

Yüksek riskli bebekler: Doğum sonrasında tıbbi müdahale nedeniyle anneden ayrı bakım görmek zorunda kalma bağlanma ilişkisini bozabilir.

Yavaş gelişimsel ilerleme: Gelişimsel bir bozukluğu olan çocuğun akranlarına göre yavaş ilerlemesi annenin çocukla bağlanma ilişkisini bozabilir.

BAĞLANMANIN YETİŞKİN YAŞAMA ETKİLERİ
Bağlanma sürecinde öğrenilen iletişimler yetişkin yaşamda tüm yakın ilişkilerde gerçekleşmeye devam eder. Şanslı çocuklar olumsuz bağlanma deneyimlerini kısmen de olsa onaracak yeni güvenli bağlanma deneyimleri yaşarken diğerlerini yaşam boyu yineleyecek örüntüler bekler.

Bebeklikte her ihtiyaç duyduğumuzda ilgi gecikmeden gelir ve ihtiyaçlarımız anında karşılanırsa kendimizi değerli, başkalarını güvenli olarak algılarız. Bu durumda kolay yakın ilişki kurabilir, duygu ve düşüncelerimizi açmaktan çekinmez, bağlandığımız kişiye olumlu tutum sergiler, hem kendimize hem de ona değer veririz.

Güvenli bağlanan kişiler terk edilme korkusu yaşamaz, aşırı kıskançlık göstermez, daha az küserler ve saldırganlık gösterirler, evlilik ilişkilerini doyumlu bulur, daha az boşanırlar, evlilikte sorumluklarını yerine getirirler.

Bağlanma öyküleri duygu düzenlemesi bozuk anne ya da bakıcılar içeren bireylerin sağ beyinlerindeki duygulanım düzenleyici sistemin gelişimi engellediği için diğer insanların duygusal durumlarını algılama ve empati becerileri sınırlıdır. İnsanların duygusal dışa vurumlarını ve niyetlerini yanlış yorumlarlar. Stres ve engellenmeye tahammülleri azdır, çok hızlı ve otomatik tepki verip saldırgan davranışlar sergileyebilirler.

Güvensiz bağlananlar güvenmekte ve bağlanmakta güçlük çekerler. Duygularını ifade etmekten çekinirler, uzak ve mesafelidirler, içe dönüktürler, eşinin yakın olma isteği karşısında huzursuz olur, iş ve hobilerine daha fazla zaman ayırırlar, kendine yeterli olmayı tercih ederler.

Kadın ve erkek ilişkilerinin çoğu dördüncü aya varmadan biter. Dördüncü ay insan beyninde bağlanma için dönüm noktasıdır. Hem kadın hem de erkek zihni dördüncü ay yaklaştığında bu ilişkiye bağlanıp bağlanmama konusunda gizlice bir karar verir. Bunun günlük dildeki karşılığı ısınamadım, büyü bozuldu, ters bir şeyler vardı gibi ifadelerdir. 6–10 aylar arasında sorulan soru ise bu ilişkiyi yaşamımın geri kalan kısmında istiyor muyum sorusudur.

Anne üzerinden oluşan bağlanma ilerideki yaşamda yakın ilişkilerde kendini gösterir. Kadın ya da erkek olalım fark etmez annemizin bizimle kurduğu ilişkiye benzer ilişki kuranları seçeriz. Baba üzerinden oluşan bağlanma ise kendini sosyal alanda ve iş ilişkilerinde gösterir.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Seval ERYILANCI'nın Makale ve Yazıları
► Çocuklarda Bağlanma Psk.Şimal AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Çocuklarda Bağlanma' başlığıyla benzeşen toplam 13 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Oyun Terapisi Nedir? Ekim 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:38
Top