“Allah anneye merhamet duygusunun bir parçasını verdiyse kendisinde kim bilir ne kadarı vardır! “ cümlesini siz de defalarca duymuş olabilirsiniz. Tövbe suresi 20. Ayetinde geçtiği gibi Allah, bize kendisinde hep daha fazlası olan, daha pek çok güzel duygu vermiştir.
Bu duygulardan bir tanesi de hiç şüphesiz cinselliktir. İnsanlarda cinsel organı, tatmin edilmek istenen cinsel arzuları yaratan Allah’tır.
Toplumun büyük çoğunluğunun tabu olarak görüp, ilim adına konuşmaktan, öğrenmekten kaçtığı bu mesele, evliliklerin bozulmasında, gençlerin yasak ilişkilere sürüklenmesinde ve toplum ahlakının bozulmasında en büyük rolü oynamaktadır.
Cinsel konuları öğrenmek için soru sormak ve bu konuda konuşmak ne ayıp ne de günahtır. Hatta diğer bütün meselelerde olduğu gibi dinin cinsel hayatla ilgili emir ve yasaklarını öğrenmek insanlar üzerine farzdır.
Cinselliği evlenerek helal yoldan yaşamak ibadet sayıldığı gibi, karı-koca arasında adet ve lohusalık hallerinde cinsel ilişkiye girmek, arka uzuvdan (anüsten) ilişki kurmak ve mazohizm-sadizm dışında ayıp ve haram sayılacak hiçbir cinsel davranış yoktur.
Kulaktan dolma, çevreden, film ve dizilerden cinsel bilgiler edinen insanların bu konudaki, eksikliklerini, yanlışlarını, yapmaları uygun olduğu halde yapmadıkları şeyleri din örtüsü ile örtemeye çalıştıklarını ve bu konudaki psikolojik saplantıları görmek mümkün.

VAKA
İşte tam da böyle bir dini saplantı ile gelen 44 yaşındaki X 25 yıllık evli ve üç çocuk annesi. Randevu notlarında oğlunun okul problemleri için değerlendirmeye geldiği yazıyordu. Görüşmeye başladığımızda ise süreç çok farklı ilerledi. Kendinden 17 yaş küçük genç birine aşık olduğunu, bir süre sonra onunla görüşmeye başladıklarını, gecelerce telefonda konuştuklarını ve onu arzuladığını anlattı. Devamında ise: “Telefon faturam kabarık gelince eşim durumdan şüphelendi. Ben de yakalanmaktan korktuğum için sevgilime bir süre görüşmemeyi teklif ettim. Önce tamam dedi ama şimdi beni engelledi. Benimle konuşmuyor. Sizce ben çirkin veya beğenilmeyecek bir kadın mıyım? Niye bana bakmıyor?”diyerek ağlamaya başladı.
Okul dönemini yatılı (sübyan) okullarda geçiren X orada yaşadıklarını ise:”Beni çarşaf giymeye zorladılar. Katı kurallar vardı. Belki bu baskılardan kurtulur rahat ederim diye cemaatteki ablaların vesilesiyle eşimle tanışıp evlendim; Eşim aslında iyi bir insan ama o da bana sürekli baskı yapıyor. Özellikle şeraitsizlik konusunda aşırı tepkiler veriyor. Doktora gidince halvete girdin. Güzel giyinip onun için süslenince hepten yoldan çıktın, bana cahilsin diyor. Çok oruç tutuyor, aç olduğu ve sigara içemediği için de sinirli oluyor. Onunla konuşamıyorum.
-Cinsel yaşantınız nasıl?diye sorduğumda ise: -Cinsel ilişkimiz kötü, sadece ihtiyacını gideriyor. Beni hiç anlamıyor hatta sanki yanlış bir şey yapıyormuşuz gibi hissettiğim için ilişkiden sonra tövbe etme ihtiyacı duyuyorum. Gittiğimiz cemaatte bazı dersler var (tesbih çekmek) okul gibi düşünürseniz eşim üniversite derecesinde çok ilerde ve gizli dersleri var. Benim de onun gibi ilerlememi istiyor. "Ben de senin gibi şehvetime düşkündüm onları bırakınca ilerledim"diyor. "Herkes geçti sen o dersi alamadın daha. Gece cinselliği düşüneceğine biraz ibadet et "diyor. Onun yüzünden ibadetlerden de soğudum. Benim de eskiden içimden gelirdi ibadet etmek ama artık bir şey yapmak istemiyorum.”

ANALİZ
Evlilik eski çağlardan günümüze kadar varlığını korumuş ve bütün peygamberler tarafından öğütlenip, emredildiği için kutsal sayılmıştır. İslam dinin de evlilik kutsal sayıldığı gibi cinsel yaşamın başlatılıp sürdürülmesi ibadet olarak değerlendirilmiştir. Bir hadisi şerifte peygamber efendimiz (s.a.v): sizden birinin eşi ile cinsi münasebette bulunmasında bile sadaka sevabı vardır.” Deyince ashap hayret ve merakla sorar: - ya Rasulallah! Bizden biri cinsel arzularını tatmin eder de bu sebeple ona nasıl sevap verilir? – ya sizlerden biri zina yapacak olsaydı, zinadan dolayı günaha girmeyecek miydi? Nikahlı eşiyle tatmin bulduğu zaman da kendisine sevap verilir. (Müsned 5,167-8)
Evliliği emreden İslam dini aynı zamanda aile kurumunu güçlü ve sağlam toplumların kaynağı olarak görmüştür. Durum böyleyken insanların takva zannederek cinsel yaşamdan uzaklaşması din değildir. Bu anlayışta olan insanlar kendilerine zarar verdikleri gibi toplumun aile bütünlüğüne de zarar vermektedirler. Eşiyne cinsel tatmine ulaşamayan kişiler farklı arayışlara girdikleri için ahlaki bütünlük açısından tehlike oluşturmaktadır.
Mesele bir başka hadiste şöyle geçmektedir:
Peygamber efendimiz (s.a.v) ‘e sahabelerden bir grup gelip Allah’a çok ibadet edici olmak için biri hiç iftar etmeden oruç tutacağını, biri geceleri namazla geçireceğini ve diğeri de hiç cinsel ilişkiye girmeden, evlenmeden yaşayacağını söyleyince.
ResuAllah (s.a.v): Allah’tan saygı duyarak en çok korkanınız ben olduğum halde, hem iftar ederim, hem gecenin bir kısmını uyuyarak geçiriyor hem de kadınlarla evlenerek cima ediyorum. Benim yolumdan sapanlar benden değildir” dedikten sonra, Maide suresi 87. Ayetini okuyarak “ Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı tertemiz nimetleri yasaklamayın. Aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.” Der.
velhasıl kelam...Allah'ın helal kıldığını kendi kendine haram kılarak cinsel yaşamı tabu ve saplantı haline getirmenin dinde yeri olmadığı gibi, bu mesele psikolojik ve toplumsal problemlerin temel kaynağı haline gelmekte.
Belki klişe bir söz olacak ama " bilmemek değil, öğrenmemek ayıp" ojeyi, saç boyasını, abdestin nasıl alınacağı gündemini değiştirmenin zamanı geldi geçiyor bile.