2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ağrı'nın Psikolojisi
YAZI #607 © Yazan Psk.Dnş.Şafak UZUN | Yayın Ekim 2009
Ağrı, Türkiye’nin doğusunda yer alan şirin bir ilimizdir. Ağrı deyince aklımıza hemen Ağrı Dağı gelir. 5165 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek dağıdır “Ağrı”... Ağrı Dağı’nın psikolojisi var mıdır bilmem ama Ağrı’nın bir psikolojisi vardır.

Yazıya konu olan “Ağrı” hepimizin yaşadığı ve bazen çare bulmakta zorlandığı, lügatlara “nahoş bir duygu” olarak düşen ağrıdır. Ağrı, sözün arasına, şiirin en sancılı yerine bir “ah!” diye sokulur. Sadece dilde ve kâğıt üzerinde rahat durur ağrı. Dile batıp durmaz. Acıtmaz, incitmez. “Söylemesi kolay”dır. Aşka dair tüm hüzünler, ayrılık sancıları ‘kalp ağrısı’ tabirinin etrafında dolanır.Fuzuli’nin “Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip” dizesi de, halk ozanı Emrah’ın “El çek tabip el çek yaram üstünden/Sen benim derdime deva bilmezsin/Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın/Yaram yürektedir sarabilmezsin” demesi de, herkes tarafından yaşanan bir deneyim olarak ağrının, keskin ve net bir dert anlatma aracı olduğunu gösterir.

Rahatımızı çalıyor çalmasına ama halen yaşadığımız ve alışık olduğumuz çoğu güzelliğin zemininde ağrı vardır. Ağrı, insanlık tarihinin bütün değişimlerine, gel-gitlerine, savaş ve barışlarına eşlik etmiş ve hiç değişmeden kalmıştır. İnsan acı ve ağrının incitmesinden kaçamamıştır. İnsanın doğumu ağlayarak başlar; ölümü acılı ve ağrılı olur. Ölüm ve doğum arasındaki ince-uzun çizgide, acı ve ağrı insanı defalarca yoklar.

Çoğu kişi, yaşamının herhangi bir döneminde şiddetli ağrıdan yakınmıştır. Bu yüzden ağrının geçmişi insanoğlu kadar eskidir. Ancak tıbbın ağrıya yaklaşımı son 20 yıl içerisinde önemli ölçüde değişti. Geçmişte çeşitli hastalıkların bulgusu olarak görülen ağrı, özellikle uzun süren kronik ağrı, artık başlı başına bir hastalık olarak görülüyor ve ele alınıyor.

Ağrıyı, vücut dokusuna zarar verici veya verme kapasitesinde olan süreçlerde ortaya çıkarılan vücudun belli bir bölgesinden geliyor olarak idrak edilen, nahoş bir duygusal (sensoriyel) ve duyuşsal (emosyonel) yaşantı diye tanımlayabiliriz.

Kişinin coğrafi, dinsel ve ırksal özellikleri ve ağrı ilişkileri ile ilgili bir çok çalışma yapılmıştır. Ülkemizde ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır. Ancak Kuzey Anadolu bölgesinde yaşayan insanlar ağrıyla ilgili deneyimlerini oldukça abartılı bir biçimde ifade etmekte ve uygulanacak tedavi yöntemlerine karşı da direnç göstermektedir. Buna karşın Orta ve Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan insanların ağrıya karşı daha dayanıklı ve sabırlı olduğu görülmektedir. Bu bölge insanları uygulanacak tedavi yöntemlerine karşı da daha rahat uyum sağlamaktadır. Ülkemiz kadınları ağrılı şikâyetlerini kolay dile getirememektedir. Ancak çok dayanılmaz hale geldiğinde hekime başvurmaktadırlar. Özellikle kırsal kesimlerden gelen hastaların ağrı şikâyetlerini dile getirmede kent insanına göre daha kapalı olduğu görülmektedir.

Ağrı, çıplak sinir uçlarınca taşındığı için duyusal, muhtelif özellikleri beyinde işlendikten sonra en son değerlendirmeye tabi tutulduğu ve işin içine pek çok psikolojik unsur karıştığı için de duygusal bir yaşantıdır.

Çeşitli deneylerde ağrı eşiğinin hemen bütün insanlarda aynı olduğu, buna karşılık toleransın kişiden kişiye, aynı kişide zaman içinde veya psikolojik haline göre farklılık gösterdiği anlaşılmıştır. Burada ağrı eşiği, bir kişinin ağrı hissini duyduğu en hafifi uyaran şiddetini; ağrı toleransı ise bir kişinin tahammül edebileceği azami ağrı derecesini belirtir.

Ağrı deneyiminde psikolojik etkenlerin rolü büyüktür. Özellikle anksiyete, depresyon, güvenin azalması, histeri ve yılgınlık ağrı şiddetinin artmasına yol açmaktadır. Ağrı ile anksiyete ile arasında çok belirgin bağlantılar saptanmıştır. Tedirgin kadınların daha fazla ağrı çektiği bilimsel olarak gösterilmiştir. Bu duruma en güzel örnek doğum ağrısıdır. Tedirgin kadınlar doğum sırasında daha fazla ağrı çekmektedir. Bu kişilere bu nedenle doğum öncesi eğitimlerle gevşemeleri öğretilmekte ve hastaların çok daha kısa sürede yataktan kalktıkları gözlenmektedir. Anksiyete ve depresyon ağrının şiddetlenmesine yol açmakta, bunun sonucunda değişik biyokimyasal maddelerin salgılanmasına neden olmaktadır.
Ağrı ve depresyon arasında da belirgin bir ilişki vardır. Tam ilişki ortaya konmamakla birlikte ağrının depresyona yol açtığı, depresyonun da ağrıyı arttırdığı bilinmektedir. Depresif kişilerin ağrıya karşı daha önceden depresif ağrı enerjisinin azalmasına, yorgunluğa ve kontrol sistemlerinin yeterince çalışmamasına neden olmaktadır.

Uykusuz geçen geceler, zihnin sürekli olarak hastalıkla meşgul olması, kişisel ve toplumsal aktivitenin gün geçtikçe azalması, kişilik değişimlerine yol açar. Neşeli dışavurumcu, bir insan zamanla huysuz, sinirli, arkadaşlarına önem vermeyen, saldırgan bir kişiliğe bürünebilir. Ağrının emosyonel kaynağı geniş olup her zaman belirgin değildir. Bu nedenle hastalarda çok farklı görünümler altında psikolojik bozukluklar ortaya çıkabilir. Depresyon, anksiyete, nöroz gibi bozukluklarla seyreden ağrıda bu nedenle psikolojik girişimlerin etkili olabileceği ileri sürülmektedir. Böylelikle kronik ağrının en önemli öğelerinden birisi olan psikolojik öğenin üzerine gidilmesi sağlanmış olmaktadır. Ne yazık ki ağrıdaki psikolojik öğe en çok göz ardı edilen öğe olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ağrıdaki psikolojik öğe en çok göz ardı edilen öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta hekim doğrudan hastanın yüzüne “sende bir şey yok, psikolojik” şeklinde sıklıkla ifade edilen bir tanımlamayı yakıştırabilmektedir.


Ağrıda kullanılan psikolojik yöntemler üç temel başlık altında toplanabilir.

- Fizyolojik girişimler
- Operant koşullanma
- Bilişsel davranışçı yaklaşım

Fizyolojik girişimler

Ağrının kökeninde yatan fizyolojik faktörlerin kontrolüne yöneliktir. En sıklıkla kullanılan yöntemler biofeedback ve gevşeme eğitimidir. Biofeedbackte fizyolojik olaylar elektronik yollar gözlenirken hastalara istemsiz süreçleri elektronik aygıtlarla kontrol altına alması öğretilir. Örneğin kas gerginliği, deri ısısı, kan basıncı, üzerinde etkili olmaya çalışılır.

Operant koşullanma

Bu yöntemde hastanın ağrıya bağlı fiziksel kısıtlamaları hiçe sayılarak yerine yeni fiziksel ve mesleki hareket ve uygulamalar konur. Yani hasta bol fiziksel aktiviteye ve mesleki uğraşlara yöneltilir.

Bilişsel- Davranışçı Yaklaşım

Fizyolojik ve operant koşullanma yöntemlerinin aksine bu yöntem bilişsel etkenleri ve ağrıya bağlı davranışların ilişkisini araştırır. Hastanın tepki ve davranışlarının bilişsel etkenler tarafından belirlendiğini ve hastanın olayları algılama derecesine göre değerlendirmesine dayanan bir yöntemdir. Hastanın önceki deneyimlerinden yararlanılarak uygun baş etme yolları saptanır. Bu yöntemleri uygulaması konusunda hasta cesaretlendirilir. Çaresizliğe karşı güçlülük kazandırmayı amaçlayan tedavi yöntemleri uygulanır.

Diğer Bir Yöntem..Hipnoz

Hipnoz ağrı kontrolünde kullanılan en eski yöntemlerden birisidir. Hastaların birçoğu televizyon seyrederken, sevdikleri ile konuşurken ağrılarını unutması da bir çeşit kendi kendine hipnozdur (self hipnoz). Hipnozun ağrı kontrolündeki kullanımında amaç ağrının yok edilmesi değil, ağrının reaktif, acı veren özelliklerinin azaltılmasıdır. Yani ağrı algılamasının azaltılmasıdır.


Uçup Giden Baş Ağrısı...

Başımız ağrıdığında genelde ağrı kesici denen sihirli kapsülleri kullanırız. Başımız ağrır yine sihirli kapsüllerden alırız. Gün geçtikçe ağrı ve ilaç arasında mükemmel bir bağ oluşur. “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan çıkar” polemiği gibi “İlaç mı ağrıyı keser, yoksa ilaç aldığımda ağrı kesilir düşüncesi mi ağrıyı keser” diye bir ikilem ortaya çıkar. Ama çoğumuz bu ikilemin farkında olmayız. Ağrıyı giderme yöntemi olarak seçilen ilaç, dışında bir yöntem kullanmak bizlere biraz zor gelir. Fakat denemekte fayda var diyerek, kullanılan ve işe yarayan bir yöntemi aktarmak isterim.

Başınız ağrıdığında bu baş ağrısından kurtulmak isterseniz rahat bir pozisyona geçerek ağrınızın izin verdiği ölçüde gevşeyin. Baş ağrınızı yok etmeye bilinçli olarak niyetlenin.. Şimdi de ağrıyı elinizden geldiğince yoğun bir biçimde hissetmeye çalışın. Nasıl bir ağrı? Keskin mi, donuk mu, sürekli mi, aralıklı mı? Ağrının bulunduğu tam yeri, alanını, şeklini, sınırlarını belirleyin. Başınızın içinde kaç santimetrelik derinliğe uzanıyor? Ya rengi? Rengini görmeye çalışın. Siz ağrıya baktıkça, ağrınızın boyutları ve ola ki bulunduğu yer değişmeye başlayacaktır. Ağrınızın yayılmasını, büzülmesini, renk ve doku değiştirmesini izleyerek alıştırmayı sürdürün. Bu arada ağrınızın ansızın kıvılcımlar ve ışık sütunları saçarak sizi sarsarcasına bir yanardağ gibi patladığına tanık olmanız da mümkün.

Alıştırmayı yeterince sürdürdüğünüz takdirde, baş ağrınızın kapsadığı alan giderek küçülecek, ağrınız şiddeti de azalacaktır. Sonunda bir nokta haline gelecektir. Ama o aşamada siz başınızın ağrımadığını görerek şaşıracaksınız. Neden mi? Topyekun bir deneyimini geçirdiğiniz... Dolu dolu yaşadığımız her şey uçar gider.

KAYNAKÇA

1. www.agritr.com , 26.01.2004 , 21:50
2. Doksat K. :Psikiyatri Temel Kitabı : Ağrının Psikiyatrik Yönü. Hekimler Yayın Birliği , Ankara , 257 , 1997
3. www.karizmadergisi.com , 29.01.2004 , 09:30
4. Proto L. : İçinizdeki İnce Siz. Söz Yayın , İstanbul , 25 , 1998
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Psk.Dnş.Şafak UZUN
Psikolojik Danışman
 
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Şafak UZUN'un Makaleleri
► Kronik Ağrı, Travma ve Emdr Psk.Dila HOTLAR
► Yaşam Doyumu ve Kronik Ağrı Psk.Rümeysa Betül SEYİTHANOĞLU
► Kadında Cinsel Ağrı ve Uyarılma Bozuklukları Psk.Beril PAPUÇÇUER CEYLAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Ağrı'nın Psikolojisi' başlığıyla benzeşen toplam 41 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Küçük İnsanlar Mart 2011
► Duygu ve Ergen Mart 2011
► Girişkenlik Ocak 2011
► Okul Sorunları Ekim 2010
► Akran İstismarı Eylül 2010
► Sınav Kaygısı Eylül 2010
► Yas Süreci Mart 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


00:24
Top