Bağışıklık sistemi canlıları hastalığa karşı korumakta, oluşan tehditleri tanıyıp onları yok etmekte ve kişiyi zararlı maddelerden korumakta görev alan karmaşık bir sistemdir. Kısacası hastalığa karşı en önemli kalkanımız kuşkusuz bağışıklık sistemimizdir.

Anksiyete, fizyolojik uyarılma eşliğinde endişe ve gerginlik gibi duyguların hissedildiği bir durum olarak tanımlanabilmektedir. Tüm dünyayı kapsayan koronavirüs tehlikesi fiziksel olarak herkesi etkilememekle birlikte, ruhsal olarak hemen hemen hepimizi etkilemektedir. Aklımızı kurcalayan “Bana da virüs bulaşacak mı ?”, “Sevdiklerime virüs bulaşır mı ?”, “Ölecek miyim ?” gibi sorular bedenimizde kaygı uyandırmaktadır.

Kaygı bedenin ihtiyacı olan enerjiyi bir nevi sömürmekte ve motivasyonumuzu düşürmektedir. Aynı zamanda iştahımızı da etkilemektedir. İştah kayıplarına yol açabildiği gibi iştahın artmasına da neden olabilmektedir. Kendinizi iyi hissetmek için aşırı yemeye başlamış olabilirsiniz ama unutmayın ki bu da bedeni olumsuz etkileyen bir davranıştır. Anksiyete belirtilerine bağlı olarak vücutta artan kortizol seviyesi bağışıklık sistemini baskılamakta ve korktuğumuz virüse karşı bedenimizi savunmasız kılmaktadır.

Koronavirüs düşüncesiyle kaygılandıkça ona karşı zemin hazırlamakta olduğunuzu unutmayın. Yapılan bilimsel uyarılar ışığından kendimizi bireysel olarak korumaya özen gösterirsek sevdiklerimizi de korumuş oluruz. Yapılacak en doğru şey korku ve panikle hata yapmak yerine sakin ve bilinçli olarak temastan kaçınmaktır. Herkesin evinde olduğunu umduğumuz bu günleri bir tutsaklık olarak değil de kendimiz ve ailemiz için oluşan bir fırsat ortamı olarak görürsek en az hasarla atlatabileceğimizden şüphe yok. Sohbet edin, kitap okuyun, yemek yapın, müzik dinleyin, üretin. Ama korkmayın!

Sağlıkla kalın..