2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Üzüntü ve Yas
YAZI #6389 © Yazan Dr.Psk.Sinem CANKARDEŞ | Yayın Mart 2020
“Acının sürekli yanan kuvvetli bir kara lamba gibi içimi
karartmaya devam ettiğini hissediyordum”
Orhan Pamuk / Masumiyet Müzesi

Bazı duygular hiç geçmesin isterken üzüntü gibi bazı duygulardan da çabucak kurtulmak isteriz. Oysa tüm duyguların adaptasyonla, hayatta kalmayla ilişkisi vardır. Duygular, bizi harekete geçiren, tehlikelere karşı önlem almamızı sağlayan, diğerlerini anlamamızı ya da diğerleri tarafından anlaşılmamızı sağlayan ve hatta karar vermemizi kolaylaştıran önemli bir role sahiptir. Üzüntünün görevi ise başımıza gelen olayın (sevdiğimiz birini kaybetmek, boşanmak gibi) ya da içsel deneyimimizin (düşünceler, anılar, hayaller gibi) canımızı acıttığını, bizi allak bullak ettiğini bize söylemektir. Üzüntü, acı ve kayıpla ilgilidir. Bize, neyin bizim için önemli olduğunu hatırlatır ve hayatımıza anlam verir. Bu nedenle, sevdiğimiz birini kaybettikten sonra yoğun bir üzüntü duyarız. Herhangi bir kayıp sonrası yaşadığımız duygusal acı, sevdiğimiz kişilerin kıymetini anlamamızı sağladığı gibi, şimdi ve gelecekte olabilecek kayıpları önlemek için çabalama şansını da bize verir. Bu duygusal acıyı sadece ölüm sonrasında değil, bir eşyamız kaybolduğunda, evimiz yıkıldığında ya da işimizi kaybettiğimizde de yaşarız. Derin üzüntü ve acıya sıklıkla pişmanlık, kendini suçlama, kendini eleştirme, öfke gibi duygular da eşlik eder. Bu tür kayıplardan sonra insanlar genellikle içe çekilir ve kimin/neyin neden ve nasıl kaybolduğunu, şimdi ve bundan sonrasında ne yapacaklarını düşünmek dışında çok az şey yaparlar. Tüm bu süreç, mevcut kayıpla başa çıkmak ve bundan sonrasına hazırlanmak için gerekli ve doğal bir süreçtir.

Evrimsel bakış açısına göre yas, yakınların kaybının yarattığı zorluklarla başa çıkabilmeyi geliştiren özel bir üzüntü türüdür. Bu açıklama “Yas ne işe yarar?” sorusuna akla yatkın bir cevap veriyor aslında. Çünkü kayıp sonrası insanların hem ölen kişinin yokluğundaki yaşam koşullarına uyum sağlamak hem de kaybın yarattığı duruma duygusal uyum sağlamak için zamana ihtiyacı vardır. Hatta yas sürecindeki ritüeller düşünülünce kişinin yaşadığı bu derin üzüntü halinin, o kişinin çevresindekiler için de bir sinyal olduğu düşünülebilir. Mesela matemdeki kişinin siyah giymesi gibi kişinin yas tuttuğuna işaret eden ritüeller aslında çevreye ‘kaybı olan bu kişinin bir süre için özel ilgiye ihtiyacı olduğunun’ sinyalini vermektedir. Bununla birlikte yas yaşayan kişi sık sık ağlar ve huzursuzdur. Bir gelişimsel psikolog olan Dr. Zeifman bu ağlamanın ailesinden yardım isteyen bir bebeğin ağlaması gibi kişinin yakınlarından yardım almasını sağladığını söyler. Gerçekten de ağlayan birini gördüğümüzde ona sempati duyma ve yardım etme isteği içerisinde oluruz. Yani kayıp sonrası deneyimlenen yoğun üzüntü, kişinin bu süreç ve sonrasında hayatta kalması için gereken desteğin çevreden gelmesini de sağlar. Cenaze törenleri, cenaze evi ziyaretleri de insanların bir araya gelmesini ve kaybı olan kişinin yalnız kalmamasını, acısının paylaşılmasını sağlayan destekleyici dini ritüellerdendir.

Bir başka bakış açısına göre de kendimize dair kimlik algımızın bir kısmı yaşadığımız ilişkilere dayanır. ‘Ben kimim?’ sorusuna, bir baba, bir arkadaş, bir eş, bir kız kardeş gibi yanıtlar veririz. Böylece, birini kaybettiğimizde o ilişkiye dayalı olan benlik duygumuzu da kaybederiz. Yaşadığımız derin üzüntünün ikincil bir kayıp olarak adlandırılan bu kimlik kaybı ile ilişkili olduğu da düşünülmekte. Sadece ilişkideki rollerin kaybının değil, profesyonel rol kayıplarının da benzer duygulara yol açtığını unutmamak lazım. Emekli olmak, eğitimini yarıda bırakmak ya da hasta birine bakım vermek için işini bırakmak gibi profesyonel rol kayıpları da duygusal acıya sebep olur. Bu açıdan bakıldığında, yas süreci sonrasında biz, öncesinde olduğumuzdan farklı biri oluruz ve bu süreç, yeniden anlamlandırma, yaşamdaki yeni rollerini tanımlama ile sonlanır.

Hangi perspektiften bakarsak bakalım kayıp sonrası yaşanan derin üzüntünün normal ve gerekli bir tepki olduğunu görüyoruz. Bu derin kederi ise herkes aynı şekilde, aynı düzeyde veya aynı sürede yaşamamaktadır. Barış Bıçakçı’nın aynı adlı kitabından uyarlanan Bizim Büyük Çaresizliğimiz adlı filmde anne babasının ölümünden yıllar geçmiş olmasına rağmen Murat’ın yaşadığı duygular buna güzel bir örnek olabilir:

“Başka türlü olur muydu? Olmazdı be! Şimdi bunu sormak saçma ama aklına geliyor insanın. Başka türlü olabilir miydi? Bilmiyorum ki çocuklar! […] Oysa… Zamanla oluyor ne oluyorsa. Sen fark etmeden, sen anlamadan. Çetin şimdi ki Çetin oluyor mesela. Ben de böyle bir Murat. Yani böyle… Ağır bir yükün altına girdiği için kaskatı kesilmiş. İçimde böyle katı, takır tukur bir şeyler var…”

Tamamlanmamış yasta yukarıdaki gibi aslında adaptif olan tepkinin, kaybın üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen ortadan kaybolmadığı görülür. Kişi bu sürede yaşamında başka kayıplar yaşar (sağlık, iş kaybı gibi), normal aktivitelerine dönemez. İşte bu durumda normal olmayan bir sürece girildiği düşünülebilir. Ertelenmiş yasta da kaybın arkasından yaşanması sağlıklı olan duygular bastırılmış, ertelenmiş ve gittikçe büyümüştür. Bazen de kaybın arkasından kişi üzülse de bunu ifade etmemiş ya da dışarı yansıtmamaya çalışmış olabilir. Tüm bunlar üzüntü ve yasın o anda deneyimlenmesi engellendiğinde bazı sorunlar ortaya çıkabildiğine işaret etmektedir. Yani anlıyoruz ki üzüntü ve yas, kaybın arkasından yaşanır, sağlıklıdır. Tam tersi yaşanmazsa, bastırılırsa, ertelenirse sağlıksızdır. Bu süreci sağlıklı bir şekilde geçirmenin en güzel yolu ise acı veren duygularla ilgili konuşmak, kendimize üzgün olma hakkı tanımak ve günlük rutinlere devam etmektir.

*Bu yazı Psikeart Dergisi 2019 yılı Yas temalı Mart- Nisan sayısında yayınlanmıştır.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Sinem CANKARDEŞ Fotoğraf
Dr.Psk.Sinem CANKARDEŞ
İzmir (Online hizmet de veriyor)
Doktor Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Psk.Sinem CANKARDEŞ'in Makale ve Yazıları
► Üzüntü Alışkanlığı Psk.Mehmet ARAS
► Üzüntü ve Çareleri Psk.Serpil YILMAN KAYA
► Üzüntü ve Depresyon Psk.Tülay ÜNLÜEVCEK
► Sorun ve Üzüntü Yorgunluğu Psk.Namık ACAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Üzüntü ve Yas' başlığıyla benzeşen toplam 5 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:53
Top