2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Stresli ve Kaygılı Hayatların Risk Faktörü Olarak "Hızlı Yaşam"
YAZI #7036 © Yazan Psk.Kadir ÖZSÖZ | Yayın Ağustos 2021
"İnsanların büyük bölümü, birçok güzelliği göremezdi. Büyük bölümü, birçok güzelliğe dokunamazdı. Onlar, birer uyurgezer gibi, geçip giderlerdi güzelliklerin yanından" diyor Hasan Ali Toptaş, "Ben Bir Gürgen Dalıyım" isimli kitabında. Ne kadar da güzel özetlemiş halimizi. Zihnimizi meşgul eden o kadar çok şey var ki, kayıp gidiyor avucumuzdan bütün imkânlar. Ne yazık! İnsan yaşamak için uğramıştı bu diyara, fakat o, kendisini yaşlandıracaklara odaklanmayı tercih etti.

Bir*kıssa vardır bilirsiniz; hani bir Bilge yaşamdan beklentisi kalmayan bir kimseye yağı ağzında kaşık ile taşıttırmıştı. Adam yağı bir de eliyle taşıyıp getirince fark etmişti gözünden kaçırdığı güzellikleri. Çoğumuz böyle bir hataya kurban gitmekteyiz. Hiç yaşamamış gibi, yaşlanıp ölmekteyiz.

Yine Hasan Ali Toptaş konuya ilişkin bir başka yerde "Hayat"ı şu şekilde değerlendiriyor:
"Kendini kendi rüzgarıyla körükleyen bir hız, hızla ele geçiriveriyor hayatı; ayrıntılarını silip hızla flulaştırıyor. Onu yavanlaştırıyor hatta, alıp uzaklaştırıyor ve günden güne insanın ruhuna ağırlık verecek kadar hafifletiyor."

Bana zamanımızın düşmanı nedir diye soracak olsalar, hiç tereddüt etmeden "hız" derdim. Çok hızlı yaşıyoruz hayatı. Oysa hızlı yaşayınca fark edilmiyor güzellikler. Hayat sürprizler ile yaşanmaya değer. Olayların ve eşyanın ardındaki sırdır onu cazip kılan. Hız, cazip olan ne varsa düşman. Bizi heyecanlandıran sürprizlerden uzaklaştırıyor hızımız. Çünkü hız sabrın düşmanıdır. Sır perdelerinin aralanması için gereken en önemli güç sabırdır. Beklemeyi, yavaşlamayı öğrenmedikçe cazibelerin farkına varamayız. Biz koşuşturdukça yavanlaşıyor hayat. Hızın gözettiği tek gerçek sığ hedeflerdir. Bir maraton halini alıyor böylece yaşam. Sürekli hedefler tayin ediyor kendisine insan. Tatmin olmuyor çünkü. Onu tatmin edecek ne varsa düşman kabul ediyor ve hızla uzaklaşıyor.

“Afrikalılar ile beyazlar bir seyahate çıkmışlar. Beyazların dikkatini çekmiş siyahiler; yürürlerken ara ara durup dinleniyorlarmış. Beyazlar bunun nedeni sorduklarında, aldıkları cevap şu olmuş: O kadar hızlı gidiyoruz ki, ruhlarımız geride kalıyor.”

Bu hikâye kültürel çatışmanın bir örneğidir. Endüstri devrimiyle birlikte büyük bir ivme yakalayıp performans toplumu haline gelen Avrupalılar ile doğanın döngüsüne ayak uydurmayı erdem kabul eden Afrikalılar… Yaşam farklı anlamlar yükleniyor farklı kültürlerde. Fakat giderek küresel bir görünüm kazanıyor anlam dünyamız. Hepimiz bir çarkın dişlisi olmak arzusundayız.

Modern yaşam hızlıdır. Bu yüzden yaşam alanları metropollerdir. Kırsal ölüme terk edilmiş, doğal olan ne varsa mahzun bırakılmıştır. Metropollerin cazibesi ekonomik hareketliliktir. Göç dalgaları tarihi kalıntılara değil hızla dönen çarkın parçası olmaya yönelir. Fakat tarihi eserler geri plana atılmak yerine, fetişleştirilerek hızı ve hazzı arttırmak için kullanılır.

Modern medeniyet, ruhlarımızın bedenlerimize yetişemediği bir hız ve haz medeniyetidir. Metropollere giriş yaptığınız andan itibaren hızla akan yaşamın içinde bulursunuz kendinizi. Giderek hızlanmak, ayrıntıları flulaştırır. Kaybedilmemeye layık olan ne varsa yolda kaybedilir. Sevgi, saygı, hemhal olmak, paylaşmak vb. erdemler unutulur. İlişkilerde ve iletişimde temel hedef bedensel arzular haline gelir. İnsan olmanın bütün erdemleri, kazanma hırsının vahşiliğine kurban edilir.

Erdemlerin ortadan silinmesinin nedeni kalabalıklar değil, diğerlerinin aşınmasıdır. Her ne kadar kalabalıklarda yaşanılsa da, ön planda tutulan, giderek narsisistleşen bendir. Hız çağında bireyin beninin şişirilmesi gerekir. Bunun için “her konuda özgüvenli olmalısın” sloganının içselleştirilmesi yeter. Temelsiz bir özgüven, cüretkârlığa neden olur. Başkalarının özgünlüğünü yok sayarak, benin hizmetkârı haline getirir. Dolayısıyla modern çağ, kendi cehennemini yaratır; aynının cehennemi.

Özsaygının fetişleştirildiği ve ‘ben’in her şeyden önce geldiği bir çağda tatmin olmak için hızlı ve gözü pek olmak gerekir. Aynının cehenneminde odun olmamak için farklı olunmalıdır; her ân kazanan ve cazibeli… Teknoloji, sunduğu imkanlar ile bu hedefi gerçekleştirmeyi kolaylaştırır. Bireyler, fetişleştirdikleri benlerini sergilemek için birbirleriyle yarışır. Daha çok paylaşım ve daha farklı gösteri kişinin statüsünü belirler. Bir yaşam mücadelesi demektir bu. Yavaşlamanın ölüm zannedilen bir tehlikesi vardır. Gerçek varlığının farkında olamamanın vermiş olduğu içsel korku çağın fenomenlerine yansıtılarak sürekli panik halinde kalınır. Böyle bir döngüde ıskalanılan şey hayatın kendisidir.

Stresli yaşamın nedeni hızdır. İstatistikler tarihin hiçbir döneminde görülmeyen yaygınlıkta bir kaygı bozukluğuna işaret ediyor. Kendisini tatmin etmeyen hedefler peşinde koşan performans öznesi, ruhsal dinginliğin tadına varamıyor. Faydasız başarıların hedef kılındığı çağımızda, birey her şeyi becerebileceğine inanır. Herkese zirve gösterilir fakat zirve sadece birkaç kişiliktir. Hayal kırıklıkları pansumanlar ile geçiştirilir. Anelji toplumu deyimi buradan ileri gelir. Performans öznesi hızını düşürmenin ne demek olacağından emin değildir. Belirsizlik onu kahreder, çoğu zaman karanlığın derinliklerine inmeye cesaret edemez. Hırs, cevizi içten kemirip bitiren kurt gibi, içten içe kemirir performans öznesini. Bireyin dünya görüşünü ve zamanını daraltır. Aynı anda birçok işe koyulur performans öznesi. Acele etmek vücudumuz ve beynimiz tarafından hoş karşılanmaz. İki ayağını bir pabuçta hisseden bireyler, kaygılandıkça kaygılanır.

Yaşadığımız çağda meşguliyet bir tür kaçıştır. Çünkü kendisiyle başbaşa kalamayan bireyler, varoluşsal sorumluluklarının farkına varamazlar. Bunun sonucunda derin bir boşluk hissederler. Yalnız kaldıkları anda ise anlamsız bir korku hissedebilirler. Varoluşsal boşluk can sıkıntısı ve bunaltı ile kendini dışavurur. Performans öznesi yaşadığı sorunların nedenini boş kalmaya bağlar. Yanılsama bu noktada başlar. Çözüm arayışları nevrotik döngünün derinleşmesine neden olur. Kendisi ile başbaşa kalamayan birey, kendini tanıyamaz. Bu yüzden varoluşsal boşluk yaşayanların birçok maskesi olur. Kendine yabancılaşan birey giderek etrafına da yabancılaşır.

Çalışmanın gayesi iyi bir yaşam sürmektir. Fakat kendini hızın içinde bulan birey özdisiplinde zorlanır. İyi bir yaşam için gerekli olan zaman bağlamını yapamaz hale gelir. İnsanların çoğu gündelik yaşamın bataklığına saplanmaktan kendini alıkoyamaz. Hız dalgaları, çarkın parçası olmaya yanaşan herkesi bir gün kapıp götürür. Tıpkı Savaş ve Barış’ta işlenen savaş mekanizması gibi:

“Saatlerin mekanizmasında olduğu gibi, savaş mekanizmasında da ilk hız bir kere verildikten sonra son nefere varmasının önüne geçilemez, mekanizmanın henüz sırası gelmeyen parçaları da, tıpkı öyle, sıra kendilerine gelinceye kadar, işe katılmaz hareketsiz dururlar. Dişleri birbirine geçerek eksenlerinde çarklar ıslık çalar, dönen çark fenerleri hızdan inler, ama yanındaki çark hep öyle sakin, hareketsizdir, hareketsizliğini yüzlerce yıl böyle koruyacakmış gibi. Fakat zaman geldi mi bir manivela ona takılır, çark harekete boyun eğerek dönüp gıcırdar; sonucu, amacı kendisine malum olmayan hareketin içinde erir.”

Diğerlerini aşındıran hız, sosyal ilişkileri de kendine kuran seçer. Meşguliyetler kişinin kendisine yabancılaştığı ölçüde sosyal çevresine yabancılaşmasına neden olur. Kendini kendi rüzgarıyla körükleyen hız, hızla ele geçiriverir sosyal yaşamı. Modern bir bireyin gündelik yaşamı sabahın erken saatlerindeki meşguliyetler ile başlar. Aklında bir yığın iş bulunan birey, yakınlarına ayıracak zamanı bulamaz. Eşler birbirini hissetmez, çocuklara yeterince ilgi gösterilmez, komşuluk ilişkileri köhner ve ilişkiler meta haline gelir. Sağlıklı iletişim sürdürülmediğinde çatışmalar yaşanır. Kimi zaman şiddetli, kimi zaman sessiz… Şairin dediği gibi: “asılsız ihbar bu asırda yaşamak, telaşa mahal yok / eve dublörünü gönderiyor babalar akşamları / ne zil ne kapı, evde gürültüden başka kimse yok / bunca yok içinde hayata yer yok”

İnsan içine doğduğu doğanın bir parçasıdır. Ona ayak uydurduğu ölçüde huzurlu, ona isyan ettiği ölçüde kaygılı olur. Yaşadığımız çağ, doğa ile hemahenk olmak yerine, onu kendi hedefleri doğrultusunda pervasızca kullanmayı tercih etmiştir. Bu girişimin bedellerini vermekte insan. Kendine yabancılaşması, varoluşsal boşluk yaşaması ve anlam oluşturamaması, onu, en ufak esintide serpilen yapraklara dönüştürmüştür.

Psikolog Kadir Özsöz
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Kadir ÖZSÖZ Fotoğraf
Psk.Kadir ÖZSÖZ
Bingöl (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi5 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Kadir ÖZSÖZ'ün Makale ve Yazıları
► Stresli Çocuklar Psk.Serap DUYGULU
► Sporda Kaygı Faktörü Psk.Barış Kemal KİRİK
► Cinsellikle Kadın ve Erkek Faktörü Psk.Dnş.Özgür TÖNBÜL
► Kaygılı Olmak Psk.Berivan ŞENTÜRK
► Kaygılı Çocuklar Psk.Hasan KUL
► Kaygılı Kişilikler Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Stresli ve Kaygılı Hayatların Risk Faktörü Olarak "Hızlı Yaşam"' başlığıyla benzeşen toplam 40 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Severek Anlamak Aralık 2021
◊ İletişim Üzerine Eylül 2021
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:25
Top