2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Cinsel İstismarda Psikolojik Etkenler
YAZI #7055 © Yazan Psk.Emrah SALIK | Yayın Ağustos 2021
Cinsel istismarda psikolojik etkenler
Dünyada son 4 yılda çocuklara yönelik şiddet ve istismar yüzde 90 artarken Türkiye oranı ise yüzde 700 olarak raporlanmıştır. Gün geçmiyor ki ‘bir çocuğa cinsel istismar vakası’ yaşanmasın. Ortaya çıkan tablonun mevcut siyasal iklimden ayrı olduğunu düşünemeyiz.
Adana'da 4,5 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz, Süleymancıların yurdunda dokuz çocuğa tecavüz, 13 yaşındaki çocuğa babası, amcası, abisi tarafından tecavüz, Aydın'da bir çocuğa 3 yıl boyunca 200 kişi tarafından tecavüz... Bunlar son bir yıl içerisinde yapılan yüzlerce çocuk istismarı haberinden sadece birkaçı. Psikolog Emrah Salık ile konuşarak yaşanan olayların psikolojik nedenlerini konuştuk.
Çocukların kaçırılmalarının, cinsel istismara uğramalarının ve katledilmelerinin psikolojik nedenlerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Son dönemde medyada sıklıkla gündeme gelen kayıp çocuklar, çocukların cinsel istismar, cinsel şiddet, taciz ve tecavüze maruz kalmaları ve hatta çocukların öldürülmesi olayları, birçok uzmanı, eylemde bulunan kişilerin(saldırganların) davranışlarının altında yatan nedenleri bulmak gerektiği ve bu davranışları önleyici programların acilen oluşturulması konusunda harekete geçirmiştir.
Toplumun ciddi bir halk sağlığı sorunu olan bu konuya kalıcı çözümlerin bulunabilmesi için öncelikle yapılması gerekenin eylemde bulunan kişilerin ruhsal durumlarının tespit edilmesi ve psikolojik süreçlerinin(yaşantılarının) kişileri nasıl bu noktaya getirdiğinin anlaşılması son derece önem arz etmektedir.
Çünkü eylemde bulunanın davranışlarını önlemeye dönük engelleyici programlar uygulanmadıkça bu tarz olaylarla karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. Aksi takdirde mağdura dönük veya mağdur olabilecek bireylere dönük tüm önleyici veya iyileştirici programlar, mağdurun veya mağdur olabilecek bireyin yaşam alanını kısıtlamadan öteye geçmeyecektir.
Bundan dolayı istismarcının eylemlerini anlamak, bu eylemlere karşı önleyici program belirlemek kalıcı çözümler bulmamızı sağlayacaktır.
İstismarcının davranışlarının altında birçok neden olabilir. Bu davranışların nedenlerine çevre faktörü, eğitim, çocukluk yaşantıları, sosyo-ekonomik düzey, kişilik bozuklukları, aile yapısı, sosyal ilişkiler, hatta evrimsel gelişimin etkileri vb. birçok faktörü sıralayıp örnek vermek mümkündür.
Fakat bu faktörlerin hangisinin eylemde bulunanın davranışında belirleyici olduğunu tespit etmek son derece güçtür. Psikolojik nedenlere ise kişilik bozuklukları, sosyal ilişkiler, aile yapısı, çocukluk yaşantıları… gibi faktörler örnek gösterilebilir.
Görüldüğü gibi çocuk istismarını, çocuk tacizini ve çocuk tecavüzlerini sadece bireysel özellikler, aile özellikleri veya toplumsal özellikler ile açıklamak mümkün değildir. Şunu da özellikle belirtmek gerekir ki yapılan çalışmaların sonuçları, cinsel istismarın her çeşit sosyoekonomik ve kültürel çevrede yaşanabildiğini göstermektedir. Bu olguyu bir gruba, bir etnisiteye veya buna benzer durumlara hapsetmek yanlış olacaktır.
İstismarcının davranışlarını genel bir başlık altında ifade etmek gerekirse nasıl ifade edebilirsiniz?
Saldırganlık eyleminin en uygun başlık olacağını düşünmekteyim. Mağdura yönlendirilen eylem -istismar, taciz, tecavüz…- en kaba ve en acımasız saldırganlık biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü istismarcı mağduru bir nesneden ibaret görmektedir.
Mağdur artık saldırganın gözünde elde edilmesi gereken, gücünü onun üzerinde göstermesi gereken bir nesneye dönüşmüştür. Saldırganın mağduru bir nesne olarak algılaması birçok trajik sonuçların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Birçoğumuz son dönemde yaşanan kayıp çocuklar ve başlarına gelenleri medyadan takip ediyoruzdur. Trajik sonuçlarına şahit olduğumuz bu olaylar ivedilikle bir şeylerin yapılması gerektiğini bizlere göstermektedir. Bu olguların önlenmesi için uygulanan yöntemlerin -cezanın caydırıcılığı gibi- yetersiz olduğu ve kalıcı bir çözümü sağlayamadığı görülmektedir.
Kalıcı bir çözümün bulunması için olgunun ortaya çıkmasına sebep olan etkenlerin belirlenip bu doğrultuda adımların atılması gerekmektedir. Öyle ki dünyada birçok sivil toplum örgütü ve kuruluş bu konu hakkında bazı kriterler belirlemişlerdir.
Örneğin Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlamıştır: “Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileme olasılığı olan yetişkin, toplum, kurum ve devlet tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlardır.”
Aslında tanımdan da anlaşılacağı üzere toplumun bütün dinamiklerinin bu konu hakkında hassas olması gerektiği anlaşılmaktadır. Çünkü bazen bilmeden de olsa aile yapısı, eğitim yapısı, toplum ve devlet yapısı da istismarın önünü açan dinamikleri kendi içinde barındırabilmektedir.
Bu dinamiklere daha sonra tekrar değinmek şartıyla istismarın ne olduğu, şekli ve yapısını inceleyelim. Tanımdan da anlaşılacağı üzere istismar olayını birçok başlık altında toplayıp irdelemek mümkündür.
Psikolojik istismar, fiziksel istismar, duygusal istismar, ekonomik istismar vb. gibi. Öyle ki cinsel istismar tüm alt başlıkları kendi içinde barındırmaktadır. Çünkü cinsel istismar, istismarın en şiddetlisi ve kişinin yaşamını ciddi anlamda olumsuz etkileyen bir istismar çeşididir.
Cinsel istismarda bulunan kişilerin davranışları incelendiğinde bazı davranım bozuklukları ve psikiyatrik rahatsızlıkları olduğu görülmektedir. Bu kişilerde; sağlıklı anne-baba modellerini görmeme, temel anne sevgi ve ilgisinden yoksun olma, yetişkinlerle sağlıklı ilişkiler kurma becerilerinin gelişmemesi, yetişkinler dünyasında kendilerini yetersiz ve eksik hissetme, toplumsal eril zihniyetin davranışlarını rol model alma, antisosyal kişilik özellikleri, cinsel dürtülerini kontrol etmede problem ve pedofoli rahatsızlığı gibi davranım ve psikiyatrik bozukluklar görülmektedir.
Ayrıca yapılan çalışmalarda cinsel istismarda bulunan kişilerin büyük kısmının yaşamlarının bazı dönemlerinde cinsel istismara maruz kaldığını ya da aile içi şiddetin tanık ya da mağduru olduğunu bilmekteyiz. Erken dönem yaşantıların istismarcının davranışlarının ortaya çıkmasında ciddi etkilerinin olduğu görülmektedir.
Geçmişinde cinsel istismara maruz kalan kişilerin, kalmayanlara göre daha fazla cinsel istismar davranışı sergiledikleri bilinmektedir. Yukarıda kısaca belirttiğimiz durumların istismarcının psikolojik zihin yapısının şekillenmesine neden olduğunu söyleyebiliriz. Önleyici programları bu olguları göz önünde bulundurarak belirlemek, erken gelişimsel süreçlere odaklanmak kalıcı çözümlerin bulunmasını sağlayacaktır."
Psikolojik travmaların insanları bu suçlara yöneltme etkisi var mıdır?
Elbette istismarcıların büyük çoğunun erken dönem yaşantılarının bazı dönemlerinde travmatik olaylar yaşadığı yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bu travmatik olaylar istismarcının gelişimsel sürecini olumsuz etkilemektedir. Daha ilginci ise istismarcının da erken dönemlerinde istismara maruz kaldığı birçok vakada görülmektedir.
Fakat bu demek değildir ki bütün çocuk istismarcılarının suça eğilimlerinin erken dönemde yaşadıkları travmatik olayın etkisi doğrultusunda meydana geldiğidir. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi bu tarz suçları işleme eğiliminin birçok nedeni olabilmektedir.
Bunlar cinsel işlev bozuklukları, erken dönem travmatik olaylar ve cinsel dürtü kontrol problemleri vb. olabilir. Bu tarz eğilimleri belli bazı alan ve kavramlara hapsetmek veya bazı kavramlar ile sınırlamak bu durumu anlamamızı zorlaştıracaktır.
Ayrıca birçoğumuz yaşamımızın bazı dönemlerinde travmatik olaylar yaşamışızdır. Kimimiz baş etme yollarını kendiliğinden bulmuştur, kimimiz psikolog veya psikiyatristlere başvurup uzman yardımıyla üstesinden gelmiştir.
Kimimiz de ise travmatik olayın etkileri devam etmektedir. Bu etkiler insanları suça eğilimli bireyler yapmaktan ziyade daha çok hissizleşme ya da yaşanan travmatik olayı tekrar tekrar yaşama olarak karşımıza çıkmaktadır.
Fakat genel olarak cinsel taciz, cinsel saldırı veya tecavüz ile ilgili travmatik olayları olanlarda bu tarz suçlara eğilimin yüksek olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Şunu da üzülerek belirtmek isterim ki son dönemde medyada sıklıkla karşılaştığımız bir konu olan çocukların hayvanlara eziyeti haberlerinin altında da çocuk istismarı olabileceğini düşünmekteyim.
Çünkü istismara uğrayan bir çocuğun yaşadıkları çoğu zaman ortaya çıkmamaktadır hele ki bu cinsel istismar ise. Fakat bu istismarın çocukta yarattığı travma çocuğun şiddet eğilimli olmasına neden olabilmektedir. İstismara uğrayan çocuklarda şiddet eğilimi sıklıkla görülen bir durumdur.
Ne yazık ki istismardan kaynaklı şiddet eğilimi içinde olan çocuklar da nesneleştirdiği hayvanlar üzerinde tıpkı istismarcının zihin dünyasına benzer yaklaşım içine girebilmektedirler. Maalesef bu iki konunun birbiri ile bağlantılı olabileceğini üzülerek düşünmekteyim.
Ailede ve toplumda bu konu hakkında nasıl bir çalışma yapılmalı?
Çocukların istismardan korunmasının en etkili yolu eğitimden geçmektedir. Çocuğun bedenini tanıması, özel bölgelerini bilmesi, yaşına uygun cinsel bilgiyi alması, bedenine dokundurtmama hakkının olduğunu bilmesi, iyi kötü davranışı ayırabilme noktasında aile, okul ve çocukla ilişkili diğer kişilerin bu konu hakkında bilgi sahibi olması ve çocuğun anlayabileceği bir dille veya oyun dili ile çocuğa bu eğitimlerin sağlanması gerekir.
Ailelerin çocuklarla bu konu hakkında etkileşim ve iletişim becerilerinin gelişmesi hem istismarı önleme de hem de istismarı erken fark etmede son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki istismarcı da bir zamanlar masum bir çocuktu. Kalıcı bir çözüm hedefleniyorsa bireylerin erken dönem eğitimlerine yoğunlaşmak gerekmektedir.
Daha önce de belirttiğim gibi bazen bilmeden de olsa aile yapısı, toplumsal yapı veya devlet yapısı istismarın dinamiklerini kendi içinde barındırabilmektedir. Bu dinamikler genel olarak kullanılan dil yapısında açığa çıkmaktadır.
Şöyle ki çocuklarda henüz gelişmeyen bilişsel yapı çevresindeki bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığı hakkında ayırt etme gücüne sahip değildir. Dil yapısında ortaya çıkan eril ve cinsiyetçi söylemler çocuğun bilgiyi olduğu gibi almasına sebep olmaktadır. Bununla birlikte ailede ve okulda bu konu hakkında erken dönemde eğitim almayan çocuk her türlü istismara açık hale gelebilmektedir.
Türkiye’de önleyici ve engelleyici programlar oluşturulmasına rağmen bu tarz olayların artarak devam etmesinin sebebi elbette toplumsal yapı ve eğitim sisteminde kullanılan eril ve cinsiyetçi söylemlerin etkisinden kaynaklanmaktadır.
Öncelikle yapılması gereken eğitimdeki eril ve cinsiyetçi söylemin terk edilip toplumsal cinsiyet eşitlikçi eril olmayan bir dil kullanmaktır. Toplumun farklı kesimlerinde ise eril dilin ve cinsiyetçi söylemin yarattığı tahribatın insanlara anlatılması gerekmekte ve bu dilin terk edilmesinin toplumsal dinamiklerin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için ne kadar elzem olduğu anlatılmadır.

https://ahvalnewstr.com/tr/cinsel-saldiri/cinsel-istismarda-psikolojik-etkenler?utm_source=dlvr.it&utm_medium=twitter
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Emrah SALIK Fotoğraf
Psk.Emrah SALIK
Diyarbakır
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Emrah SALIK'ın Makaleleri
► Çocuk Cinsel İstismarının Psikolojik Etkileri Psk.Dnş.Banu BEKÇİ AYTEKİN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Cinsel İstismarda Psikolojik Etkenler' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:07
Top