Mılgram İtaat Deneyi
Otorite kavramı psikoloji bilimde uzun yıllardır incelenmektedir. 1920'li yıllarda Eric Fromm, 1950'li yıllarda Theodor Adorno, Daniel Levinson ve takiben Muzaffer Şerif, Solomon Asch, 1960-1970'li yılarda ise Stanley Milgram ve Philip Zimbardo gibi psikologlar ve psikiyatristler Faşizm Ölçeği, Otoriteryen Kişilik, Adorno'nun sarkacı, Grup Normunun Oluşması Deneyi, Uyma Deneyi, Hapishane Deneyi ve İtaat Deneyi gibi çalışmalar ile sosyal psikoloji literatürüne derin izler bırakırlar (Merak edenlerin ayrıntılı araştırmasını öneririm). Bu ayki yazımda sizlere Stanley Milgram'ın "İtaat Deneyi"nden kısaca bahsetmek istiyorum.
Sosyal psikoloji literatürünün en çarpıcı deneylerinden biri Milgram'ın İtaat Deneyi'dir. Yale Üniversitesi'nde psikolog Stanley Milgram, 1960'lı yıllarda ikinci dünya savaşı sonrası Yahudi Soykırımında yer alan yüz binlerce subayın "Sadece İtaat Eden Yardakçı" savaş suçuyla yargılanıp yargılanamayacağını (Ben sadece görevimi yapıyordum!), "İnsanlar neden itaat eder?" sorusunun yanıtını detaylı incelemek için bu deneyi başlatır (Milgram ve ailesinin İkinci Dünya Savaşı'nın izlerini derin acılarla yaşamış olması bu araştırmayı yapmasında belirleyici olmuş olabilir). İtaat ve Konformite (psikososyal uyum) konularını incelemek maksadıyla planlanan deney için üniversitenin bir bölümü özel olarak hazırlanır. Deney özetle şöyledir; gerçek denekler ve sahte denekler (gerçek denek onların sahte olduğunu bilmiyor) bir arada ya öğrenci ya da öğretmen rolünde olmaları üzerine sahte bir kura çekerler ve planlandığı gibi gerçek denek her zaman öğretmen rolünde, sahte denekte öğrenci rolündedir. Birbirlerinin seslerini duyabileceği ayrı odalara alınırlar. Deneyin amacı "Cezanın öğrenme üzerine etkisi" olarak bildirilir, ama amaç gerçekte böyle değildir (Cover Hikaye)! Öğrenci rolündeki sahte katılımcı sahte bir elektrik cihazına bağlanır ve bir dizi kelime çiftini ezberlemesi görevi verilir. Öğretmen rolündeki gerçek deneklerden istenen ise, bir dizi kelimeyi ezberleyemeyen öğrenciye elektrik şoku vermesidir (15 volttan 450 volta kadar)! Sahte öğrencinin yaptığı her sahte hatada araştırmacı olan bilim adamı öğretmenden elektriği arttırmasını ister. Bu sırada öğretmen rolündeki denek, öğrencinin elektrik şokuna maruz kaldığındaki acı seslerini de işitmektedir (Gerçekte şok uygulanmamaktadır). Deney başladığında öğrenci ufak ufak hatalar yapmaya başlar. Öğretmeninde her seferinde elektriğin voltunu 15 volt arttırması istenir. Burada deneye yön veren OTORİTER FİGÜRÜ araştırmacıdır. Araştırmacı öğretmenin yanında ve ona otoriter bir tarzda (SERT VE NET) yönergeler vermektedir (Lütfen devam edin! Deney için devam etmeniz gerekiyor! Devam etmeniz kesinlikle çok önemli ! gibi...). 75 volttan sonra öğrencilerden inleme, yalvarma, duvara vurma, haykırma gibi sesler gelir...
Derste bize hocamız (Mert TEKÖZEL) sormuştu, şimdi de ben size soruyum. 40 katılımcıdan kaçı bu sesleri duymasına rağmen sonuna kadar devam eder? 1, 2, 10...
Milgram'ın 1974'te yayımladığı kitabına göre (Otoriteye İtaat), 26 tanesi her ne kadar huzursuzluk hissetse de deneyin sonu olan 450 volta kadar devam eder (%65). Elinde hiçbir zorlama gücü olmayan araştırmacının söylediklerine katılımcıların büyük çoğunluğu uymuştur (İtaat etmiştir, boyun eğmiştir.). Fakat geri kalan 14 kişiden 5 kişi 300 voltta, 4 kişi de 315 voltta deneyi bırakmıştır.
Bu deney üzerine yapılan yüzlerce araştırma vardır. Bilim insanları başka değişkenler ekleyip çıkararak otorite ve boyun eğme konusunda araştırmalarını sürdürmektedirler.
İtaat etmek (boyun eğmek) evrimsel olarak içimizden gelen bir arzu olabilir ve boyun eğmemizi etkileyen "Tutucu Faktörler" vardır;
Kibarlık,
Önceden verilen yardım sözünü tutmak,
Vazgeçmenin tuhaflığı
Önyargılar (Yaptığın işi bitir! Büyüklerine saygı göster! vb.) bu faktörlerden sayılabilir. Günlük yaşamımızda farkında olmadan itaat ettiğimiz otorite figürleri davranışlarımıza yön verebilir. Otorite figürü aslında bazen güvenilir ve doğru da olabilir. Fakat kör bir şekilde otoriteye itaat etmek yani boyun eğmek çocuk yanımızın, ezbere davranışlarımızın, beynimizin refleksleriyle oluşan (Daha önceki yazımda bahsettiğim, Truine Modeli'nde bahsi geçen Sürüngen ve Memeli beyin) duygularımızın göstergesidir.
Prefrontal korteksimizi kullanarak, "Şimdi ve Burada" olanların farkına vararak kararlar verirsek işte bu zincirleri kırmış oluruz. An'da gelişen duygu ve düşüncelerimizi farkedip, anda yaşananları objektif bir şekilde değerlendirip farkındalıklı kararlar aldığımızda, yani Milgram'ında deneyinde kendimizi huzursuz hissettiğimiz anda, bi an durup bakıp, "Ben niye bir insana elektrik verip onun canını daha fazla acıtayım ki?", "Bu insanlık dışı, verdiğim söz bu şartlarda geçerli değil. Bu araştırmayı başka planla yapsalar daha iyi olabilir." diye değerlendirip, "Ben deneyi bırakmak istiyorum." diyebildiğimizde ve bunda ısrar ettiğimizde, sadece deneye değil, otoriteye ve maiyetindeki tüm kötülüklere de dur demiş oluruz..
"Benim için şimdi uygun değil.", "Lütfen ısrarcı olmayın.", "Bunun sizinle olmak istemememle alakası yok.", "Bunu tercih etmiyorum.", "Böyle bir yerde daha fazla zamanımı boşa harcamak istemiyorum, başka bir plan yapalım?", "Daha önceden aldığım kararları değiştirebilirim." ya da "Kibar olayım derken, samimiyetsiz oluyorum." gibi değerlendirmeler ezberleri bozmamıza yardımcı olabilir.
Saygılarımla...
Psikolog
Meltem Şahiner
Sosyal psikoloji literatürünün en çarpıcı deneylerinden biri Milgram'ın İtaat Deneyi'dir. Yale Üniversitesi'nde psikolog Stanley Milgram, 1960'lı yıllarda ikinci dünya savaşı sonrası Yahudi Soykırımında yer alan yüz binlerce subayın "Sadece İtaat Eden Yardakçı" savaş suçuyla yargılanıp yargılanamayacağını (Ben sadece görevimi yapıyordum!), "İnsanlar neden itaat eder?" sorusunun yanıtını detaylı incelemek için bu deneyi başlatır (Milgram ve ailesinin İkinci Dünya Savaşı'nın izlerini derin acılarla yaşamış olması bu araştırmayı yapmasında belirleyici olmuş olabilir). İtaat ve Konformite (psikososyal uyum) konularını incelemek maksadıyla planlanan deney için üniversitenin bir bölümü özel olarak hazırlanır. Deney özetle şöyledir; gerçek denekler ve sahte denekler (gerçek denek onların sahte olduğunu bilmiyor) bir arada ya öğrenci ya da öğretmen rolünde olmaları üzerine sahte bir kura çekerler ve planlandığı gibi gerçek denek her zaman öğretmen rolünde, sahte denekte öğrenci rolündedir. Birbirlerinin seslerini duyabileceği ayrı odalara alınırlar. Deneyin amacı "Cezanın öğrenme üzerine etkisi" olarak bildirilir, ama amaç gerçekte böyle değildir (Cover Hikaye)! Öğrenci rolündeki sahte katılımcı sahte bir elektrik cihazına bağlanır ve bir dizi kelime çiftini ezberlemesi görevi verilir. Öğretmen rolündeki gerçek deneklerden istenen ise, bir dizi kelimeyi ezberleyemeyen öğrenciye elektrik şoku vermesidir (15 volttan 450 volta kadar)! Sahte öğrencinin yaptığı her sahte hatada araştırmacı olan bilim adamı öğretmenden elektriği arttırmasını ister. Bu sırada öğretmen rolündeki denek, öğrencinin elektrik şokuna maruz kaldığındaki acı seslerini de işitmektedir (Gerçekte şok uygulanmamaktadır). Deney başladığında öğrenci ufak ufak hatalar yapmaya başlar. Öğretmeninde her seferinde elektriğin voltunu 15 volt arttırması istenir. Burada deneye yön veren OTORİTER FİGÜRÜ araştırmacıdır. Araştırmacı öğretmenin yanında ve ona otoriter bir tarzda (SERT VE NET) yönergeler vermektedir (Lütfen devam edin! Deney için devam etmeniz gerekiyor! Devam etmeniz kesinlikle çok önemli ! gibi...). 75 volttan sonra öğrencilerden inleme, yalvarma, duvara vurma, haykırma gibi sesler gelir...
Derste bize hocamız (Mert TEKÖZEL) sormuştu, şimdi de ben size soruyum. 40 katılımcıdan kaçı bu sesleri duymasına rağmen sonuna kadar devam eder? 1, 2, 10...
Milgram'ın 1974'te yayımladığı kitabına göre (Otoriteye İtaat), 26 tanesi her ne kadar huzursuzluk hissetse de deneyin sonu olan 450 volta kadar devam eder (%65). Elinde hiçbir zorlama gücü olmayan araştırmacının söylediklerine katılımcıların büyük çoğunluğu uymuştur (İtaat etmiştir, boyun eğmiştir.). Fakat geri kalan 14 kişiden 5 kişi 300 voltta, 4 kişi de 315 voltta deneyi bırakmıştır.
Bu deney üzerine yapılan yüzlerce araştırma vardır. Bilim insanları başka değişkenler ekleyip çıkararak otorite ve boyun eğme konusunda araştırmalarını sürdürmektedirler.
İtaat etmek (boyun eğmek) evrimsel olarak içimizden gelen bir arzu olabilir ve boyun eğmemizi etkileyen "Tutucu Faktörler" vardır;
Kibarlık,
Önceden verilen yardım sözünü tutmak,
Vazgeçmenin tuhaflığı
Önyargılar (Yaptığın işi bitir! Büyüklerine saygı göster! vb.) bu faktörlerden sayılabilir. Günlük yaşamımızda farkında olmadan itaat ettiğimiz otorite figürleri davranışlarımıza yön verebilir. Otorite figürü aslında bazen güvenilir ve doğru da olabilir. Fakat kör bir şekilde otoriteye itaat etmek yani boyun eğmek çocuk yanımızın, ezbere davranışlarımızın, beynimizin refleksleriyle oluşan (Daha önceki yazımda bahsettiğim, Truine Modeli'nde bahsi geçen Sürüngen ve Memeli beyin) duygularımızın göstergesidir.
Prefrontal korteksimizi kullanarak, "Şimdi ve Burada" olanların farkına vararak kararlar verirsek işte bu zincirleri kırmış oluruz. An'da gelişen duygu ve düşüncelerimizi farkedip, anda yaşananları objektif bir şekilde değerlendirip farkındalıklı kararlar aldığımızda, yani Milgram'ında deneyinde kendimizi huzursuz hissettiğimiz anda, bi an durup bakıp, "Ben niye bir insana elektrik verip onun canını daha fazla acıtayım ki?", "Bu insanlık dışı, verdiğim söz bu şartlarda geçerli değil. Bu araştırmayı başka planla yapsalar daha iyi olabilir." diye değerlendirip, "Ben deneyi bırakmak istiyorum." diyebildiğimizde ve bunda ısrar ettiğimizde, sadece deneye değil, otoriteye ve maiyetindeki tüm kötülüklere de dur demiş oluruz..
"Benim için şimdi uygun değil.", "Lütfen ısrarcı olmayın.", "Bunun sizinle olmak istemememle alakası yok.", "Bunu tercih etmiyorum.", "Böyle bir yerde daha fazla zamanımı boşa harcamak istemiyorum, başka bir plan yapalım?", "Daha önceden aldığım kararları değiştirebilirim." ya da "Kibar olayım derken, samimiyetsiz oluyorum." gibi değerlendirmeler ezberleri bozmamıza yardımcı olabilir.
Saygılarımla...
Psikolog
Meltem Şahiner
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.