Sevgili Ebeveynler; Mühim Olan Aynı Evde Yaşamak Değil!
“Çocuk bu canım nerden bilecek ..” diye başlayan yorumlamalar sana da tanıdık geldi mi? Bu cümleyi şöyle revize edelim isterim: “Çocuk bu tabi ki hissediyor, biliyor..”
Hatırlar mısın “Çocuklar Duymasın” diye bir dizi vardı anne baba ne zaman kavga edecek olsa mutfak deyip orada tartışırlardı. Maalesef böyle bir durum gerçek hayatta pek işe yarayan bir yöntem değil. Çünkü çocukla ebeveyni arasındaki tek bağ fiziksel değil. Araştırmalar gösteriyor ki, anneler stres altındayken vücutlarında salgılanan bazı kimyasallar (stres hormonlarıyla ilişkili koku molekülleri) ter yoluyla dışarı çıkabiliyor. Bebekler ve çocuklar da bu kokusal ipuçlarını fark edebiliyorlar. Yani koku, çocuklarda güvenlik hissiyle çok yakından ilişkili. Çocukların sadece sözle değil, beden dili ve koku gibi sözel olmayan sinyallerle de ebeveynlerini takip ettiğini gösteriyor. Bu bilgiden sonra çocuğunun annesi ve babası arasındaki olumsuz durumları fark etmeyeceğini halen düşünüyor musun?
Evliliğin çocuk için yürütülmesi çocuğun omuzlarına yüklenen bir yüktür. Evlilik önce eşler için yürütülmelidir. Bu çocuğun sorumluluğunda değildir ki neden onun omuzlarına yüklensin? Diyorsan ki onun iyiliği için; üzgünüm ebeveynlerin aynı evde yaşaması tek başına çocuğun iyiliği için yeterli ya da en doğrusu değildir. Asıl mühim olan, çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılandığı, sevgi dolu, huzurlu ve güvenli bir ortamda büyümesidir.
Yaptığın şey fedakarlık gibi görünebilir ama üzgünüm değil. Bunun altında çok farklı dinamikler açığa çıkabilir. Bu tablo resmen evli olan ama duygusal olarak boşanmış çiftler; artık karı koca ilişkisi yaşamıyorlar. Boşanma sadece resmiyette olmuyor. Bu tablo çocukta şunu normalleştirir: “Birlikte yaşıyorlar ama mutlu değiller” mesajını içselleştirir ve bu, ilişkiler hakkındaki algısını da şekillendirebilir; yani sağlıksız bir evlilik modelini "normal" sanabilir. Böyle bir ortam, çocuğun kendini güvende hissetmesini, duygusal olarak sağlıklı bağlar kurmasını ve özsaygısını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca bazen çocuk, "anne ve baba benim için birlikte kalıyor, bu yüzden mutsuzlar" gibi suçluluk duyguları geliştirebilir.
Evet, çocuğun her iki ebeveynle de yakın ilişki içinde olması önemlidir ama bu, mecburen aynı evde yaşamak anlamına gelmez. Asıl önemli olan, çocuğun sevildiğini hissetmesi, güvende hissetmesi ve ebeveynleri arasında saygılı, istikrarlı bir ilişki deneyimlemesidir. Bu arada tartışma olmadan yaşanıyor olabilir, ama bu "huzur" değil, daha çok duygusal mesafe ve kopukluk anlamına gelir. Tartışma olması bir ilişkide kaçınılmazdır ancak bunun devamlı olması ve ilişkinin bu tartışmayı tamir edebilecek duygusal bir taraftan yoksun olması esas sorundur.
Duygusal olarak boşanmış ama resmiyette evli bir aile tablosu nasıl oluyor gel birlikte bakalım: romantik, duygusal ve çoğu zaman fiziksel bağlarının koptuğu bir ilişki biçimini ifade eder. Fiziksel yakınlık (sarılmak, öpmek, cinsellik) ya hiç yoktur ya da çok sınırlıdır. Aralarındaki iletişim genellikle gündelik işlere (çocuk, ev işleri, maddi konular) indirgenmiştir. Çocuğun o evde sadece anne sadece babaya ihtiyaç yok çocuğun üçüncü ebeveyni olan anne baba arasındaki duygusal ilişkiye de ihtiyacı var. Bu durumu kuramlar açısından değerlendirecek olursak:
Bowen Aile Sistemleri Kuramı diyor ki;(Murray Bowen) esas kavram duygusal ayrışmadır. Yani bireyler, aile sisteminde hem birey olmayı hem de ilişkisel bağlarını sürdürebilmeyi öğrenir. Duygusal olarak boşanmış çiftler genellikle: Yüksek birbirine bağımlılık içindedir ama duygusal yakınlık yoktur. Duygular bastırılmış, bireyler içsel kopukluk yaşar, fakat dışsal düzen korunur.
Bu kurama göre bu çiftlerde çocuklar çoğu zaman ebeveynin duygusal uzantısı haline gelir. Bu, (ebeveynleştirme) dediğimiz duruma neden olabilir. Çocuk, ebeveynin duygusal ihtiyacını karşılamaya çalışan bir role bürünebilir.
Bağlanma Kuramı diyor ki;(John Bowlby & Mary Ainsworth) esas kavram güvenli bağlanmadır. Çocuğun sağlıklı gelişimi için en önemli şey, en az bir güvenli bağ kurabildiği kişidir. Duygusal olarak boşanmış ebeveynler ev içinde: Soğuk, mesafeli veya sahte sıcaklık içeren ilişkiler sergileyebilir. Bu durum, çocuğun bağlanma stillerini olumsuz etkileyebilir: kaygılı, kaçıngan ya da karmaşık bağlanma biçimleri oluşabilir. Bu bağlanma problemleri, çocuğun hem şimdiki hem de gelecekteki romantik ilişkilerinde, arkadaşlıklarında ve özsaygısında sorunlara yol açabilir.
Sosyal Rol Kuramı diyor ki;(Eagly & Wood) esas kavram roller arası tutarsızlıktır. Çiftler hem eş, hem ebeveyn, hem de birey rollerini aynı anda taşır. Duygusal olarak boşanmış bir evlilikte: Eş rolü işlevini yitirir (duygu yok, paylaşım yok). Ancak ebeveyn rolü devam ettirilir, bazen mekanik bir biçimde. Bu durumda rol çatışması ve tutarsızlık ortaya çıkar.
Bu tutarsızlık, çocuğa da geçer. Çocuk bir yandan "ailem dağılmadı" mesajı alırken, diğer yandan "bu insanlar birbirinden nefret ediyor gibi" çelişkisini yaşar.
Yapısal Aile Terapisi Kuramı diyor ki; (Salvador Minuchin) esas kavram aile yapısı ve sınırlardır. Yani sağlıklı bir ailenin yapısında net sınırlar olması gerektiğini savunur. Duygusal boşanma yaşayan ailelerde: Eşler arası sınırlar zayıflar. Çocuk, ebeveynin duygusal partneri yerine konabilir (çapraz koalisyon oluşabilir). Bu da ailenin hiyerarşisinde bozulmaya yol açar. Yani çocuk “anne-babanın arabulucusu” haline gelebilir, bu da gelişimsel olarak ağır bir yük getirir.
Sosyal Değişim Kuramı diyor ki; (Thibaut & Kelley; Homans) esas kavram kar-zarar dengesidir. Bu kurama göre ilişkiler, bireylerin elde ettikleri fayda ile katlandıkları maliyet arasında bir denge üzerine kurulur. Duygusal boşanmış çiftlerde: Evlilik artık duygusal doyum sunmaz. Ancak maddi, sosyal veya çocuklarla ilgili nedenlerle sürdürülebilir bir “minimum kâr” sağlanıyorsa ilişki devam ettirilir. Yani çift, duygusal olarak tatmin olmasa bile, “ayrılmanın maliyeti daha büyük” diye evliliği sürdürür. Bu bir nevi ilişki statükosu halidir.
Sonuç olarak, görünürde evliliğin olduğu ama işlevselliğinin olmadığı bu tabloda ebeveynlerin bu durumu fark edip ya çözüm için adım atmaları ya da sağlıklı bir ayrılık süreci planlamaları önemlidir.
sevgiyle..
Hatırlar mısın “Çocuklar Duymasın” diye bir dizi vardı anne baba ne zaman kavga edecek olsa mutfak deyip orada tartışırlardı. Maalesef böyle bir durum gerçek hayatta pek işe yarayan bir yöntem değil. Çünkü çocukla ebeveyni arasındaki tek bağ fiziksel değil. Araştırmalar gösteriyor ki, anneler stres altındayken vücutlarında salgılanan bazı kimyasallar (stres hormonlarıyla ilişkili koku molekülleri) ter yoluyla dışarı çıkabiliyor. Bebekler ve çocuklar da bu kokusal ipuçlarını fark edebiliyorlar. Yani koku, çocuklarda güvenlik hissiyle çok yakından ilişkili. Çocukların sadece sözle değil, beden dili ve koku gibi sözel olmayan sinyallerle de ebeveynlerini takip ettiğini gösteriyor. Bu bilgiden sonra çocuğunun annesi ve babası arasındaki olumsuz durumları fark etmeyeceğini halen düşünüyor musun?
Evliliğin çocuk için yürütülmesi çocuğun omuzlarına yüklenen bir yüktür. Evlilik önce eşler için yürütülmelidir. Bu çocuğun sorumluluğunda değildir ki neden onun omuzlarına yüklensin? Diyorsan ki onun iyiliği için; üzgünüm ebeveynlerin aynı evde yaşaması tek başına çocuğun iyiliği için yeterli ya da en doğrusu değildir. Asıl mühim olan, çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılandığı, sevgi dolu, huzurlu ve güvenli bir ortamda büyümesidir.
Yaptığın şey fedakarlık gibi görünebilir ama üzgünüm değil. Bunun altında çok farklı dinamikler açığa çıkabilir. Bu tablo resmen evli olan ama duygusal olarak boşanmış çiftler; artık karı koca ilişkisi yaşamıyorlar. Boşanma sadece resmiyette olmuyor. Bu tablo çocukta şunu normalleştirir: “Birlikte yaşıyorlar ama mutlu değiller” mesajını içselleştirir ve bu, ilişkiler hakkındaki algısını da şekillendirebilir; yani sağlıksız bir evlilik modelini "normal" sanabilir. Böyle bir ortam, çocuğun kendini güvende hissetmesini, duygusal olarak sağlıklı bağlar kurmasını ve özsaygısını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca bazen çocuk, "anne ve baba benim için birlikte kalıyor, bu yüzden mutsuzlar" gibi suçluluk duyguları geliştirebilir.
Evet, çocuğun her iki ebeveynle de yakın ilişki içinde olması önemlidir ama bu, mecburen aynı evde yaşamak anlamına gelmez. Asıl önemli olan, çocuğun sevildiğini hissetmesi, güvende hissetmesi ve ebeveynleri arasında saygılı, istikrarlı bir ilişki deneyimlemesidir. Bu arada tartışma olmadan yaşanıyor olabilir, ama bu "huzur" değil, daha çok duygusal mesafe ve kopukluk anlamına gelir. Tartışma olması bir ilişkide kaçınılmazdır ancak bunun devamlı olması ve ilişkinin bu tartışmayı tamir edebilecek duygusal bir taraftan yoksun olması esas sorundur.
Duygusal olarak boşanmış ama resmiyette evli bir aile tablosu nasıl oluyor gel birlikte bakalım: romantik, duygusal ve çoğu zaman fiziksel bağlarının koptuğu bir ilişki biçimini ifade eder. Fiziksel yakınlık (sarılmak, öpmek, cinsellik) ya hiç yoktur ya da çok sınırlıdır. Aralarındaki iletişim genellikle gündelik işlere (çocuk, ev işleri, maddi konular) indirgenmiştir. Çocuğun o evde sadece anne sadece babaya ihtiyaç yok çocuğun üçüncü ebeveyni olan anne baba arasındaki duygusal ilişkiye de ihtiyacı var. Bu durumu kuramlar açısından değerlendirecek olursak:
Bowen Aile Sistemleri Kuramı diyor ki;(Murray Bowen) esas kavram duygusal ayrışmadır. Yani bireyler, aile sisteminde hem birey olmayı hem de ilişkisel bağlarını sürdürebilmeyi öğrenir. Duygusal olarak boşanmış çiftler genellikle: Yüksek birbirine bağımlılık içindedir ama duygusal yakınlık yoktur. Duygular bastırılmış, bireyler içsel kopukluk yaşar, fakat dışsal düzen korunur.
Bu kurama göre bu çiftlerde çocuklar çoğu zaman ebeveynin duygusal uzantısı haline gelir. Bu, (ebeveynleştirme) dediğimiz duruma neden olabilir. Çocuk, ebeveynin duygusal ihtiyacını karşılamaya çalışan bir role bürünebilir.
Bağlanma Kuramı diyor ki;(John Bowlby & Mary Ainsworth) esas kavram güvenli bağlanmadır. Çocuğun sağlıklı gelişimi için en önemli şey, en az bir güvenli bağ kurabildiği kişidir. Duygusal olarak boşanmış ebeveynler ev içinde: Soğuk, mesafeli veya sahte sıcaklık içeren ilişkiler sergileyebilir. Bu durum, çocuğun bağlanma stillerini olumsuz etkileyebilir: kaygılı, kaçıngan ya da karmaşık bağlanma biçimleri oluşabilir. Bu bağlanma problemleri, çocuğun hem şimdiki hem de gelecekteki romantik ilişkilerinde, arkadaşlıklarında ve özsaygısında sorunlara yol açabilir.
Sosyal Rol Kuramı diyor ki;(Eagly & Wood) esas kavram roller arası tutarsızlıktır. Çiftler hem eş, hem ebeveyn, hem de birey rollerini aynı anda taşır. Duygusal olarak boşanmış bir evlilikte: Eş rolü işlevini yitirir (duygu yok, paylaşım yok). Ancak ebeveyn rolü devam ettirilir, bazen mekanik bir biçimde. Bu durumda rol çatışması ve tutarsızlık ortaya çıkar.
Bu tutarsızlık, çocuğa da geçer. Çocuk bir yandan "ailem dağılmadı" mesajı alırken, diğer yandan "bu insanlar birbirinden nefret ediyor gibi" çelişkisini yaşar.
Yapısal Aile Terapisi Kuramı diyor ki; (Salvador Minuchin) esas kavram aile yapısı ve sınırlardır. Yani sağlıklı bir ailenin yapısında net sınırlar olması gerektiğini savunur. Duygusal boşanma yaşayan ailelerde: Eşler arası sınırlar zayıflar. Çocuk, ebeveynin duygusal partneri yerine konabilir (çapraz koalisyon oluşabilir). Bu da ailenin hiyerarşisinde bozulmaya yol açar. Yani çocuk “anne-babanın arabulucusu” haline gelebilir, bu da gelişimsel olarak ağır bir yük getirir.
Sosyal Değişim Kuramı diyor ki; (Thibaut & Kelley; Homans) esas kavram kar-zarar dengesidir. Bu kurama göre ilişkiler, bireylerin elde ettikleri fayda ile katlandıkları maliyet arasında bir denge üzerine kurulur. Duygusal boşanmış çiftlerde: Evlilik artık duygusal doyum sunmaz. Ancak maddi, sosyal veya çocuklarla ilgili nedenlerle sürdürülebilir bir “minimum kâr” sağlanıyorsa ilişki devam ettirilir. Yani çift, duygusal olarak tatmin olmasa bile, “ayrılmanın maliyeti daha büyük” diye evliliği sürdürür. Bu bir nevi ilişki statükosu halidir.
Sonuç olarak, görünürde evliliğin olduğu ama işlevselliğinin olmadığı bu tabloda ebeveynlerin bu durumu fark edip ya çözüm için adım atmaları ya da sağlıklı bir ayrılık süreci planlamaları önemlidir.
sevgiyle..






Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.