2007'den Bugüne 92,311 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,978 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikoloji Yazıları
Psikoloji Yazıları Kavramı ile İlgili Makaleler, Uzmanlar, Kaynaklar
Psikoloji Yazıları Kavramı ile İlgili 16 Makale
İnsan davranışlarının büyük oranda iki etken tarafından, “Genetik aktarımla” ve “Çevre” faktörünün etkisiyle belirlendiği bilinir. Yine davranışlar üzerindeki iki güçlü yaptırım faktörü deyince de akla "Yazılı kanunlar” ve toplumun sessiz müeyyidesi sayılan “Gelenekler” akla gelir. Her toplumda önemli davranış hataları -ki buna genel manada “Suç” denir- daha çok kanunlarda öngörülen cezai müeyyidelerle önlenmeye çalışılır. Ceza gerektirecek nitelikte önemli bir davranış sayılmayan, lakin çok da hoş karşılanmayan ve adına “Kabahat” diyebileceğimiz davranış ihlalleri ise toplum geleneklerinin “Kınama, ayıplama, dışlama” gibi görünümlerle ifade edilen sessiz yaptırımları yoluyla engellen... »»»
KAŞINMAK UYUZLUĞU ARTIRIR Ünlü mütefekkir Gazali, “Kaşınmak uyuzluğu artırır.” der. Bu söz yaşamın genelinde, pek tabi ki psikoloji alanında da geçerli olan bir kanundan bahsetmektedir aslında. Anılan yasaya göre kaşınma duygusu temeldeki uyuzluk hastalığı bahçesinde filizlenir. Ardından da bu hastalık ürettiği kaşınma hissi ile kişiyi kaşınma davranışına yöneltir. Karşı karşıya olunan durumun önemiyle orantılı bir direnç gösterilmediğinde, sözkonusu güçlü eğilim yönünde harekete geçildiği takdirde bu sefer de altındaki uyuzluk hastalığı beslenir. Böylece kişinin dünyasında “daha çok kaşınma isteği duyma, daha fazla kaşınma” şeklinde sürüp gidecek olan fasit bir daire, kısır bir döngü... »»»
Psikoloji Yazıları: FAYDALI BİLGİ ŞİFADIR Psikolojinin sadece sıfatı psikolog olanlardan ve son yüzyılda kaleme alınmış Çağdaş Batı kaynaklarından öğrenilemeyecek kadar köklü ve kıymetli bir bilim olduğunu idrak edebilmiş, o yüzden her psikoloğun mutlaka okuması gerektiğini düşünen, lakin daha adını duyar duymaz bir kısım meslektaşımın (onun için başındaki imam sıfatını eklemedim, sadece Gazali adını yazdım ama bunun bile çare olabileceğini pek sanmıyorum) "ama o bir dinci" diyerek bozulacağını ve belki de bu yazıyı okumaktan bile vazgeçeceklerini (böyle bir tavır ancak önyargı olur ve mesleğimizle asla bağdaşmaz) iyi bildiğim ünlü islam mütefekkiri Gazali ta asırlar öncesinden bize ... »»»
Duygusal melodilere alerjisi olan, arabeski ise asla müzik kabül etmeyen bir kısım "efendilerimizin" bu tutumlarının altındaki gizil ego beni hep düşündürmüştür. Dünyanın adeta etraflarında döndüğünü sanan, ayrıca alemin en akıllısı olarak da kendilerini gören bu şişkin egolu kişiler kendi dinledikleri müzik türü hakkında kendileri karar verirler. Bu son derece normal sayılabilir. Lakin bununla yetinmezler, daha da ileriye giderler, başkalarının ilgi ve beğenileri hakkında da ileri - geri konuşurlar. Söz gelimi onların dinledikleri müzik türü hakkında da söz söyleme, hüküm bildirme, yargıda bulunma hakkını kendilerinde görürler. Bu kişiler adeta çocukluk yıllarındaki “egosantrik” evreye ... »»»
DİL SADECE BİR İLETİŞİM ARACI DEĞİLDİR Yaşadığımız bazı sıkıntıların temelinde konuşma yetimizle ilgili nedenler yatar. Konuşmanın gözden kaçırılan önemli bir özelliği şudur: Konuşmak sadece iletişim ve sosyal ilişkiler kurmak için gerekli olan bir araç değildir. Konuşmanın bu temel işlevi yanında aynı zamanda psikolojik bir gereksinim olduğunu vurgulamak gerekir. AĞIZ, İNSAN ARABASININ EKSOZUDUR Evet, konuşma yeteneğini belli nedenlerle kaybetmiş olanlarımız müstesna zaten hepimiz bir şekilde konuşuyoruz. Hayır! Biz genellikle konuşmayı salt bir diyalog yolu olarak tanıyoruz ve sadece bu amaca dönük olarak, sosyal bir amaca yönelik olarak kullanıyoruz. Almak, satmak, verme... »»»
Hep okumayan bir millet olduğumuz söylenir. Yo, aslında okuyoruz. Sadece kitap okumuyoruz, o ayrı mesele. Hayır, karıştırmayalım. Çünkü bu ikisi birbirinden çok farklı şeyler. Peki ne mi okuyoruz? Bakışlarımızın gizli manalarını, yan anlamlarını okuyoruz. Olmadı, karşımızdakinin niyetini okuyoruz. Efkarlanırsak eğer uzun hava yahut türkü, neşelendiğimizde ise şarkı okuyoruz. Trafikte, şurda - burda, fırsat buldukça birbirimizin canına bile okuyoruz. Yanımızda değilse şayet, arkasından dedikodu yoluyla lanet; ölmüş ise kalkıp taa şehrin dışındaki kabristana kadar gidip ruhuna fatiha da okuyoruz. Eee, daha ne okuyalım! Dedim ya, sadece kitap okumuyoruz. Önemli olan okumak mıdır yok... »»»
PSİKOLOJİ YAZILARI: İNSAN YAĞMUR YAĞDIĞI İÇİN ISLANMAZ! “Kişi için gerçek, algıladığıdır.” “Yağmur yağdığı için değil, şemsiye kullanmadığımız için ıslanırız.” Bu iki veciz tespit; dış dünyadaki gerçekten ziyade bu gerçekle ilgili “zihnimizde” oluşan kendi / öznel algılarımızın önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu kadar önemli olan “doğru algı” için evvela “doğru bilgi” sahibi olmak gerekir. Çünkü doğru bilgi doğru algıya, doğru algı da büyük ölçüde doğru davranışlara götürür. İnsan tabiatına uygun olan bu doğru davranışlar ise psikolojik savunma ve savaşım sistemimizin desteklenmesine gerek direkt gerekse dolaylı olarak hizmet eder. Bu yazımda, doğru algının önündeki en büyü... »»»
İnsan düşünürken bilgiyi kullanır. Aynen bir halı fabrikasının çalışırken iplik kullanması gibi. İpliğin özelliği halıyı belirler. Yanlış ipliğin kullanıldığı bir fabrikada doğru bir halı ürününün ortaya çıkması takdir edilmelidir ki mümkün değildir. Düşünce sürecinde kullanılan bilgilerin doğruluğu - yanlışlığı, tam - eksik veya taraflı - tarafsız oluşu gibi hususlar da aynı şekilde düşünce eyleminin işleyişini belirler. Bu nedenle halk arasında sık sık “bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz” denir. “Cahil adam ne olacak, ancak bu kadar düşünür. Ne kadar doğru düşünüyor, besbelli ki çok okumuş biri, baksana düşüncelerine…” gibi ifadelerle bilgi ile düşünce arasındaki ilişkiyi ortaya k... »»»
Hiç bir kimse, "Ben yukarıdan bırakılan bir taşın yere düşeceğine inanmıyorum" demez. Yine aklı başında hiç kimse, "Ben dünyanın yuvarlak olduğuna inanmıyorum’" diye de düşünmez.. Aynı şekilde insanlar, ABD diye bir devletin yeryüzündeki varlığını -üstelik de bizzat görmedikleri halde- hiç bir zaman tartışma konusu yapmaz. Neden peki? Çünkü söz konusu gerçeklikler hiç bir tereddüte imkan tanımayacak, belli vasıtalarla varlığı ya da yokluğu hepimizi tatmin edebilecek, dolayısı ile de yoruma ve öznelliğe fırsat vermeyecek şekilde kanıtlanabilen bir alanla, somut bir alanla ilgilidir de ondan. Ancak gözle görülmeyen psişik / psikolojik dünyamız söz konusu olduğunda hemen hemen hep... »»»
Mantıktaki üçüncü halin imkansızlığı prensibini çoğumuz biliriz. Hani bu ilkeye göre bir şey "Ya vardır ya da yoktur". Mevcut durumla ilgili 3. bir hal mümkün olamaz. Ancak söz konusu insan olduğunda 3. bir hal daha vardır ki o da "Var zannetmektir." Evet: Var zannetmek!.. Var zannetmek, var diyemeyeceğimiz (çünkü yok) yok da kabul edemeyeceğimiz (en azından beyinlerimizde var) durumlar için geçerlidir. Bu meyanda sormak istiyorum: Karşılıksız sevgi var mıdır sahiden? _"Ben onu beş parasız olduğunu bile bile sevdim. Ne karşılığından bahsediyorsunuz siz?" _Bir soru sorabilir miyim hanımefendi, _Tabiki, buyrun sorun. _Neden "O" peki? _Duygularınıza cevap ver... »»»
Geçen yıldan kalan miktarı da eklediğimde yaklaşık kırk günü bulan yıllık iznimi geçirdiğim memleketimden 4 ay önce döndüm. Bu dönüş öncekilerden biraz farklı oldu. Çünkü bu sefer gerçekten dinlenmiş bir halde geri geldiğimi farkettim. Bunu çevremdekiler de aynıyla teyit ettiler. Demekki iyi bir tatil ve akabinde beklenen dinlenme hali için sadece izne ayrılmak ve bir süre bir yerlerde kalmak, konaklamak yetmiyor. Bu kalışın "süresi" de çok önemli. Aksi durum, birkaç lokma yer yemez sofrayı toplamaya, böylece çalışmaya başlayan mideyi boş / tamtakır bir vaziyette çalışır bırakmaya benziyor. Beyin, farklı ve yorucu olmayan bir ortamda içine girdiği dinlenme sürecini ancak yeterli / mak... »»»
KENT KÜLTÜRÜ VE KENTLİLİK BİLİNCİ: ÖNCE OLUŞTURMAK SONRA KORUMAK Sadece biyolojik ve psikolojik değil, aynı zamanda sosyal bir varlık olan insanlar bu gerçeğin doğal bir neticesi olarak bir araya geldiklerinde, böylece toplu yaşama geçtiklerinde kent dediğimiz yaşam merkezleri doğmakta, ardından da karmaşık ilişkiler ağı ortaya çıkmaya başlamaktadır. Meseleye bu temel gerçeklik çerçevesinde yaklaştığımızda kentlilik kültürü ve bilincinin kentte bir arada huzur içinde yaşanabilmesi için gerekli olan sosyal ilkeler olduğu görülecektir. Dikkat edilirse sosyal ilkeler dedim. Bilindiği üzere doğadaki hiçbir olay, olgu ve işleyiş onu düzenleyen kanun ve/veya kanunlardan bağımsız değildir. A... »»»
Eşyanın tabiatı gereğidir: İlk kez yediğiniz bir yemek başlangıçta hoşunuza gitmeyebilir. Ancak ısrarla yemeye devam ederseniz şayet, kısa sürede alıştığınızı, alıştıkça damağınızda bıraktığı tadın değişmeye başladığını, böylece hoşunuza gitmemek şöyle dursun bu yemeği artık sevdiğinizi, çoktan benimsediğinizi görebilirsiniz. Yalan da işte böyle bir şeydir. Olumsuz yapısı gereği doğamıza aykırı bir davranış biçimi olduğundan ilk başta bünyeye dokunur, kişiyi içten içe huzursuz eder, rahatsızlık meydana getirir. Lakin bir müddet sonra kişi yalanı fütursuzca söylemeye, hatta bu işle elde ettiği sonuçları fark ettikçe, birçok sonucun çok ucuza, basit bir yalan karşılığında kolayca elde edilebil... »»»
Düşünüyorum da, toplumsal yapımız içdünyamızın doğasına, psikolojik gerçeklerimize kasten zıt örgütlenmiş sanki. _"Ne haddime, aman efendim, estağfirullah, yok canım , ne demek, olur mu, ne münasebet..." Öyle ki hak etmediği halde yedi kat ele layık gördüğümüz bir övgüyü, iltifatı yeri geldiğinde kendimize, üstelik de en hak ettiğimiz zamanlarda bile çok görüyoruz. Hatta bunu çok ayıp sayıyoruz. Sanırım kendimize yaptığımız kötülüğü, kendimize yaptığımız haksızlığı kimse, hatta düşmanımız dahi yapmıyor. Ondan sonra da kendisini seven, kendisiyle barışık, uyumlu, mutlu bireyler bekliyoruz; habire kıstırdığımız, bastırdığımız, baskıladığımız benliğimizin özgürce filizlenip gelişm... »»»
Aynı sorunu yaşayan milyonlarca insanın her birisi farklı farklı ilaçlar alırsa hepsi de birden iyileşmez. Bu nedenle aynı sorunda herkes içinden gelen ilacı almayı bırakmalı, alması gereken ilacı, diğer bir deyişle fayda sağlayacak ilacı almalıdır. Tabiî ki alınması gereken zamanda. Öyle ya, panzehir yılan soktuktan sekiz - on saat sonra alınırsa ne işe yarar ki! İnişli - çıkışlı yaşam yolculuğunuzda zaman zaman karşılaşabileceğiniz sorunlarınız esnasında siz de, aynen yukarıdaki örnekte olduğu şekilde içinizden geldiği gibi değil; şimdi bahsedeceğim tarzda düşünmeyi alışkanlık haline getirmeye çalışın. Derme çatma bir yapıdan oluşan zihin evinizi yıkın, daha doğru malzemeyle yeniden in... »»»
Psikoloji Yazıları Kavramı ile İlgili Uzmanlar
psikoloji yazıları KAVRAMI ile ilgili uzman ve kaynak isimleri sistemimiz tarafından üyemiz uzmanların paylaştığı içeriklerin (makale, yazı, video vs.) başlıkları, içlerinde geçen anahtar kelimeler vs. kriterlere göre OTOMATİK olarak derlenmektedir. Sistemin otomatik eşleştirmesi bazı durumlarda hatalı olabileceğinden burada listelenen uzmanların psikoloji yazıları KAVRAMI ile ilgili olup olmadıklarının kendileri ile iletişime geçilerek teyid edilmesini rica ederiz.
İlgili Kavramlar
psikolojide bilgi, arabesk müzik, arabesk, arabesk müzikmidir, arabesk psikolojisi, duygusal müzik, iletişim, okumak, okuma alışkanlığı, okuma, okumama, kitap okuma, kitap okumama, kitap, bilgi sahibi olmak, yargı, yargılarımız, subjektif yargı, subjektif yargımız, subjektif yargılarımız, kişisel subjektif yargılarımız, hoşlanma, hoşlanmak, birinden hoşlanma, birinden hoşlanmak, hoşlanma nedir, hoşlanmak nedir, mantıksal sevgi, sevgi, sevgi nedir, sevmek, sevgi çeşitleri, sevgi var mı, sevgi duygusu, aşık olma, aşk nedir, elektrik alma, tatil, tatilin yararları, tatilin faydaları, tatil psikolojisi, tatil ihtiyacı, tatil tedavisi, tatille tedavi, kent kültürü, kentlilik, kentlilik bilinci, şehir kültürü, yalan, ilişkide yalan, ilişkilerde yalan, mütevazi, mütevazilik, alçakgönüllü, alçakgönüllülük, düşünce, olumlu düşünce, olumlu düşünceler, düşünceler, pozitif düşünce, şartlanma


09:25
Top