2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



“kendini Gerçekleştiren Kehanet” Diğer Adıyla “rosenthal Etkisi”
MAKALE #10582 © Yazan Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ | Yayın Mart 2013 | 11,973 Okuyucu
“Kendini Gerçekleştiren Kehanet” diğer adıyla “Rosenthal Etkisi” ilginç bir gözlemin ürünüdür. Robert Rosenthal adlı kişi gözlediği olgunun doğru olup olmadığını sınamak amacıyla, bir ilkokulda deneysel bir çalışma düzenler. Sene 1969, ders yılı başıdır ve öğrencilere zeka testi uygulanır ve öğretmenlere her sınıfta belirli çocukların üstün zekalı olduğunu söylenerek, bu bilgiyi öğrenciler ve onların ailelerinden gizlemeleri gerektiği tembihlenir. Aslında öğrenciler üstün zekalı falan değildir, normal zeka düzeyindedir ve rasgele seçilmişlerdir.

Öğretmenler de tüm sene boyunca bazı öğrencilerin üstün zekalı olduğunu düşünüyor yani. Araştırılan öğretmenin, öğrenci hakkında sahip olduğu bilginin bir başka deyişle etiketin, öğrenci başarısını etkileyip etkilemeyeceğidir. Ders yılı sonunda yeniden yapılan zeka testlerinde ve öğrenci başarı grafiğinde önceki yıllara göre yükselmeler görülmüştür ve ders yılı başında uygulanan zeka testine oranla daha yüksek puan almışlar. Sonraki yıllarda yapılan yüzlerce araştırmanın benzer sonuçlar vermesi, psikoloji literatürüne “Rosenthal Etkisi”nin girmesine sebep olmuştur.

Öğretmenin öğrenci ile ilgili düşüncesi ne yönde ise, öğrenci de o beklentiye uygun davranıyor.Öğrencilerinin üstün zekalı olduğuna inanan öğretmenler de, öğrencilerinin sıradan veya zihinsel engelli olduğuna inanan öğretmenler de haklı çıkar. Öğretmenin öğrenci ile ilgili beklentisi ne yönde ise, öğrenci o beklentiye uygun davranır.

Hasta bakıcılar üzerinde yapılan bir araştırmada da, hastanın iyileşmesine ilişkin olumlu beklentilerinin, hastalarda depresyonu azalttığı; Hakimlerin, sanığın suçluluğuna dair inançlarının, kanıt ya da tanık ne derse desin, daha fazla ceza vermelerine neden olduğu; Yöneticileri tarafından üstün nitelikli ve süper ekip olarak tanımlanan satış elemanlarının, üstün nitelikli ve süper satış elemanları algısını doğrulayacak şekilde davranmaya başladıkları görülmüştür.

Yani “Kendini Gerçekleştiren Kehanet” bir tür önyargı. O halde özellikle önyargı ve yanlış bilgiler eğitime de olumsuz yansıyor diyebiliriz.

Bir şeyin farkına varmak gerekir. Yakın çevremizdeki kişilerin bizden beklentileri, bizim hakkımızdaki düşünceleri, bize sarf ettiği sözler; bizim kendimizden beklediklerimizle, kendilik imajımızla doğru orantılı olmaya başlar. Bu sebeple, çevremizdeki kişilerin bize, bizim çevremizdeki kişilere karşı kullandığımız kelimeler, gösterdiğimiz davranışlar çok önemlidir. Çocuğunu sorumsuz, tembel, şımarık, inatçı, iştahsız, terbiyesiz, küstah, yalancı, bencil, uyumsuz, huysuz, mızmız… olarak tanımlayan kişilerin çocuklarının, bir süre sonra denildiği gibi olması sürpriz değildir.

Hiç unutmam bir gün ofise 17 yaşındaki oğluyla beraber bir bey geldi. Çocuğu ilk gördüğümde ağzı yüzü dağılmış, perişan bir hali vardı. Oturduk, gence hitaben
-“Geçmiş olsun, yer yanın yara içinde hayırdır paylaşmak ister misin, ne yaşadın?” diye bir soru yönelttiğimde, baba elini masaya vurarak

-“Doktor hanım doktor hanım, ah keşke zamanında beni de babam dövseydi de ben de okumaya devam etseydim, bugün kendi işim olur milletin ağız kokusunu çekmek zorunda kalmazdım” diye söylediğinde, genci o hale getirenin baba olduğunu öğrendim. Baba öfkeliydi, tembel, haylaz, başarısız, elinden hiçbir iş gelmeyen… nitelediği oğlundan iyi şeyler bekliyordu. Aileler, çocuğuna tembel derken aslında çalışkan olmasını istediğini, yaramaz derken aslında uslu durması gerektiğini ifade etmek isterler. Bu babada aynını yapıyordu. Bu tür davranışlar sergileyen anne babalara şu soruyu sorarım.
-“Siz çocuğunuzun tarafında mısınız, yoksa onun karşısında mısınız?”
Bunca yıllık meslek hayatımda karşısındayım diyene rastlamadım.
-“Buradan bakıldığında yanında değil karşısındaymışsınız gibi algılanıyor.” Geribildirimi çoğu aileyi derinden etkiler. Evet o baba çaresizdi, kendi okuyamamıştı, birileri keşke onu da dürtseydi, uyandırsaydı diye düşünmüştü, bu yüzden ona yapılmayanı oğluna yaptı, yani kendince oğlunu uyandırmak istiyordu, iyi niyete bakar mısınız? Kim diyebilir bu baba dayakçı, kim diyebilir çocuğuna işkence yapıyor? Babaya soruyordum, “Oğlunuzun ders başarısını artırsak; ama bunu dayak dışında, hakaret dışında başka güzel yollarla yapsak…”cümlemi tamamlamadan baba atladı söze “ben dövmek ister miyim yavruma yeter ki okusun, ne isterse yaparım, ne gerekiyorsa çekinmem, paraysa daha fazla çalışırım, yeter ki okusun, benim düştüğüm hallere o düşmesin.
Ve görüyoruz ki iyi niyet tek başına çözüm için yetmiyor. Olumsuz nitelemeler eğitime yansır, gördüğünüz gibi fazlasıyla yansır. Tüm aileler tüm öğretmenler iyi niyetlidir. Sarf ettikleri sözlerle çocuklara durumun ciddiyetini anlatmaya, onun olumlu özellikler kazanmasının kendisi için iyi olacağını göstermeye çabalarlar. Tembel dediklerinde, onun çalışkan olmasını arzuladıklarının bilinmesini isterler.

Hangi anne baba hangi öğretmen çocuğun çalışkan olmasını, okuyup güzel bir meslek edinmesini istemez ki? Şöyle biraz çocukluğunuza dönün size söylenilenlere uygun davranmaya çalışmadınız mı, bugünkü kişiliğinizi yakın çevrenizin geri bildirimleriyle inşa etmediniz mi? Kırk kere deli dersen deli olur diye bir deyiş vardır dilimizde, o halde ne dediğimize dikkat edelim. Söylenilenler düşüncelerimiz, düşüncelerimiz de hayatımız olmaya başlar.

Peki, ailelerin ne yapması gerekir dersek, anne babalar gerçekten iletmek istediği mesajı tespit edip, onu doğrudan iletmeyi deneyebilirler. Dolaylı anlatım, imalar, alaylar, hakaretler sadece muhatabımızı incitir, bunu daima göz önünde bulundurmakta yarar olduğunu düşünüyorum.

İki kardeş varmış taban tabana zıt. Kişilikleri, yaşantı ve davranışları... Biri berduş, kavgacı, içkici, küfürbaz... diğeri bir şirkette üst düzey yönetici, saygılı, hoşgörülü, düzenli bir aile yaşantısına sahip. Merak etmiş bir adam bu nasıl olur diye ve berduş olana gidip sormuş “Sen nasıl böyle biri oldun?” Berduşun cevabı “Benim babam içerdi, anamı döverdi, söverdi, çalışmazdı, başından bela eksik olmazdı, öyle bir babanın nasıl çocuğu olmasını bekliyorsunuz.” olmuş. Cevabını alan adam diğerini ziyaret etmiş ona sormuş “Kardeşin berduşun teki sen nasıl böyle biri oldun?” Şu cevabı almış adam. “Benim babam içerdi, annemi döverdi, söverdi, çalışmazdı, başından bela eksik olmazdı, öyle bir babanın nasıl çocuğu olmasını bekliyorsunuz?”

Evet çocuklarımızı etkiliyoruz, hem de en fazla etkileyen anne babadır, ama onların nasıl etkileneceğini belirleyen şey mizaçtır, ancak çocuğu bomboş kabul edersek sorduğunuz sorunun cevabı değişir; fakat çocuklar bomboş değildir, onlar kendinden önce gelen nesillerin toplamının genetik koduyla dünyaya gelirler, belli bir zeka seviyesine, beden tipine sahiptirler.

Bizler ancak bunun üzerine olumlu ya da olumsuz kişilik özellikleri geliştirmesine katkıda bulunuruz. Bebek doğduğunda dişleri yoktur, ağzına konulan her şeyi çiğnemeden yutar, ona söylenen sözleri de, tutumları da, inançları da, kendisine yapılan davranışları da yutar; yani içselleştirir. Gerçekten ağzının içinde dişleri olmadığı gibi psikolojik dişleri de yoktur. Biri ona “Sakar” dediğinde, “Git başımdan seni istemiyorum, seni doğuracağıma taş doğursaydım” dediğinde çiğnemez, çiğnemeyi bilmez. “A bak senin söylediğin beni üzdü, ben bunun doğru olduğuna inanmıyorum, sakarlık yaptığım doğru; ama bir kez sakarlık yaptım diye bana sakar demen beni incitti, bu sözünü kabul etmiyorum.” diyemez, olduğu gibi içselleştirir. Eğer şanslıysa başkalarından duyduğu olumlu sözlerle telafi eder ya da kendiliği hakkında geliştirdiği olumlu imajla; ama çok fazla eleştirilir, hakkında hep olumsuz şeyler söylenir, yaptığı iyi şeyler, başarıları görmezden gelinirse kendilik imajı zedelenir.

Çocukları için danışmanlık alan bazı anne babalara rastlarım zaman zaman. Örneğin anne özgüvensiz olduğunu, toplum içinde kendini ifade edemediğini, çekingen olduğunu… söyler ve görüyorum ki çocuğumda benim gibi olmaya başladı, bana benzemesinden çok korkuyorum diyerek, danışmaya baş vururlar. Kaçınılmaz olan çocuklarımıza model olduğumuzdur, evet onlar bizi modeller, onlara nasıl davrandığımız modeller, kendisi hakkındaki yargılarımızı önemser. Hiç görmedim çocuğum yemek seçer diyen bir ailenin çocuğunun yemek seçmediğini, ne dersek ona uygun davranırlar.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"“kendini Gerçekleştiren Kehanet” Diğer Adıyla “rosenthal Etkisi”" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Tuğba DEMİRÖZ Fotoğraf
Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi244 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün Yazıları
► Kendini Gerçekleştiren Birey Kimdir? Psk.Betül OKUR ÇELİK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında '“kendini Gerçekleştiren Kehanet” Diğer Adıyla “rosenthal Etkisi”' başlığıyla benzeşen toplam 37 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Manüplasyon Ocak 2017
► Empati Kasım 2016
◊ Kıyamet Senaryoları Temmuz 2013
◊ Ticari Zeka Haziran 2013
◊ Hey Tuğba Naber? Nisan 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:38
Top