2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



İnanç Gelişimi
MAKALE #10687 © Yazan Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ | Yayın Mart 2013 | 5,649 Okuyucu
İnançlar farklı yollarla edinebilir. Kişi duyarak, okuyarak, görerek, tanık olarak ve bizzat yaşayarak kendisine inançlar edinebilir. Örneğin, yüzme bilmeyenlerin; hatta bazen de bilenlerin boğulduğunu duymuşsunuzdur. (Duyarak öğrenme) Herkes bu konuda hem fikirdir, su boğar. Belki de deniz kıyısında yürürken birisinin boğulma tehlikesi atlattığına tanık olmuşsunuzdur, olayın dehşetini bizzat kendi gözlerinizle görmüşsünüzdür. (Görerek öğrenme) Belki de bu tehlikeyi yaşamışsınızdır, su yutmuş, çırpınmış, panik içinde batıp çıkmış, nefesinizin kesildiğini, yaşamın tam da o an biteceğini hissetmişsinizdir. (Yaşayarak öğrenme)

Bir şeye olan inancınızın kuvvetini, o şeye hangi yolla inanmaya başladığınız belirler. Suda boğulma tehlikesi yaşayanla, bu bilgiyi duymuş olanın inanç kuvveti bir olur mu? Bu olayı sadece görenle, yaşayanın inanç şiddeti aynı mıdır?

Bir öykü var çok severim şöyle der o öykü: Dört kelebek bir gün, bir ateş görmüşler. Ateşin asıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. İlk kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını fark etmiş. Arkadaşlarının yanına gelmiş “Ateş aydınlatıcı bir şey” demiş. İkinci kelebek bu bilgiyle yetinmemiş, daha fazlasını öğrenmek istemiş. Ateşe daha fazla yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş. Arkadaşlarına “Ateş aynı zamanda ısıtıcı bir şey” demiş. Üçüncü kelebek bu bilgilerle yetinmemiş. Daha da fazla yaklaşmış, ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanık kanatlarıyla geri dönmüş. Arkadaşlarına “Ateş yakıcı bir şey” demiş. Son kelebek daha da fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz daha yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaştığında ateş kanatlarını yakmış, son adımında tamamen yanmış ve ortadan kaybolmuş. Ateşin tam anlamıyla ne olduğunu aslında sadece o öğrenmiş.

Ortaokuldayken Fransızca dil sınıfına yazılmıştım. Aslında İngilizce istiyordum; fakat kontenjanlar dolu olduğundan öyle olması gerekmişti. İngilizce istememin nedeni, benden birkaç yaş büyük kişilerin “Fransızca çok zor bir dil, İngilizce ise kolay bir dil.” demeleriydi. Bu söylentiyi duyduğum için Fransızca’nın gerçekten zor bir dil olduğuna inanmıştım. (Duyarak öğrenme) Sınıf arkadaşlarımın hepsi de benimle aynı inancı taşıyordu. İlk yazılı olduğumuzda 10 üzerinden 3 almıştım. Sınıfta sadece bir kişi 9 almıştı, o arkadaşımızdan kopya çektiğini söyleyen bazı arkadaşlar 5 ve 6 almıştı. Diğer arkadaşların notları iyi değildi. Fransızca’ nın zor olduğunu kendi gözlerimle görmüştüm ve şahsen yaşamıştım. (Görerek ve yaşayarak öğrenme) Bu yüzden inancım, okula başladığım zamana kıyasla daha da kuvvetlenmişti. Kendime, 9 alan arkadaşımı model seçtiğimden, “O başarabiliyorsa ben de yapabilirim.” demiştim. Derken ikinci ve üçüncü yazılılarda notumu yükselttim ve üst sınıflara çıktıkça daima iyi notlar almaya başladım. Fransızcanın zor bir dil olduğuna dair İnancım giderek zayıflamaya ve sonunda tamamen etkisini yitirmeye başladı. Sonunda, benim için Fransızca’nın da diğer dersler kadar kolay olduğuna, inanmaya başladım. Sınıfın yarısından çoğu, başlangıçtaki inançlarını diğer yazılılarda pekiştirmeye devam ettiklerinden, olumsuz inançları kemikleşmeye başladı, bu yüzden her zaman Eylül sınavlarına kalıyorlardı. Hatta ilk Eylül deneyimlerinden sonra Eylül sınavlarının kolay olduğuna ve öğretmenlerin yardım ettiğine inanmaya başlamışlardı :)

Bir de “Gece tırnak kesilmez, merdiven altından geçilmez, göz dalınca misafir gelir, ayna kırılırsa 7 yıl uğursuz geçer, avuç kaşınırsa para gelir ya da gider, üzerinde dikiş dikilirse kısmet bağlanmış olur… gibi” yöreden yöreye ülkeden ülkeye değişiklik gösteren sayısız batıl inanç vardır.

İlkokul 1. sınıfın yaz tatilinde rahmetli dedem beni köye götürmüştü. Dedemlerin evinden beş dakika yürününce denize varabiliyorduk. Yolun üzerinde bir mezarlık vardı. Kuzenimle beraber denize giderken mezarlığın önünde durdum ve mezar taşlarını okumaya başladım. Bir tanesini elimle işaret ederek, annemin soyadı demiştim. Kuzenim mezarı parmakla gösterdiğim an da çok büyük bir tepkiyle, “Çabuk parmağını kulağına sok sonra ayağının altında ez.” demişti. Panikle dediğini yaptım. Neden öyle yapılır diye sorduğumda, “Öyle yapılması gerekiyor, mezarlık parmakla gösterilmez.” demişti. Aynı gafı defalarca yaptım ve aynı ritüeli tekrarlamak zorunda kaldım. Bu yüzden, inançlarınızı nasıl edindiğinizi, onları kimlerden öğrendiğinizi ve nasıl güçlendirdiğinizi bilmemiz gerçekten çok önemli.

Eğer birine “Olumsuz bir inancın var mı?” diye sorarsanız, çoğunlukla hatırlayabildiği ya da farkına vardığı birkaç olumsuz inancını sayacaktır. Ya saymadıkları? Aklına gelmeyenler? Aslında farkında bile olmadığı kim bilir ne kadar çok olumsuz inanca sahiptir. Olumsuz inançlarını fark etmedi diye, onların olmadığını söyleyebilir miyiz? Var ve oradalar; hatta kişiliğinin içine öyle yapışmışlar ki, kişiliğin bir parçası gibi algılanmaya başladıklarından, fark edilmez hale gelmişler. Tıpkı, kişinin kendisinin ya da yakınlarının büyüdüğünü, uzadığını, yaşlandığını, değiştiğini, anlayamaması gibi.

Olumsuz inançlar, kişilikle öylesine bütünleşir ki, bu yüzden insan, olumsuz inanç ve düşüncelerin kendine zarar verdiğinin bilincine dahi varamaz. Ta ki avcı gibi davranmaya başlayana dek. Dikkatini bilinçli bir şekilde kendine, düşündüklerine, inançlarına, tutumlarına, hayallerine, içsel konuşmalarına, sohbetlerine yöneltmeye başlayana dek. İşte o vakit fark eder birey, kişiliğine yerleşmiş olumsuz inançları. Tek tek yakalamaya başlar onları. Daha öncede belirttiğim gibi, olumlu düşünme alışkanlığı kazanmanın yolu, önce olumsuz, zararlı inançları keşfetmekten, sonra onlar üzerinde çalışmaktan geçer.

Danışanlarıma her fırsatta olumlu düşünmelerini öneririm. Olumlu düşünmenin ne olduğu, nasıl yapılabileceği ile ilgili örnekler veririm. Dikkatlerini, önce konuşma içeriklerine çekmeye çalışırım. Düşüncelerine, inançlarına, tutum ve fikirlerine karşı, birer avcı gibi uyanık olmaları gerektiğini vurgularım. Olumsuz düşünce kalıplarını yakaladıklarında, onları nasıl değiştirecekleri ile ilgili birçok çalışma (ev ödevleri, düşüncelerini not alma, günlük tutma…) yaparız. Konu hakkında daha derin bilgilere sahip olabilmeleri için, çeşitli kitaplar öneririm. Bu çalışmalar sonrasında bazı danışanlarım olumlu düşünmeye daha kolay adapte olurken, bazı danışanlarım da, konuşma içerikleriyle uğraştıkları halde, değiştiremediklerini savunurlar.

Olumlu düşünme alışkanlığı geliştirmenin; yani doğru düşünmenin önemine yürekten inanan biri olarak, danışanlarıma bunu kazandırabilmeliydim. Oysa, seanslar sırasında sadece olumlu düşünme konusunda yoğunlaşacak kadar lüksümüz olamadığı için, nasıl ve hangi yolla bunu gerçekleştirebilirim diye düşünmeye başladım. Olumlu düşünmek birçok insanın zannettiği gibi Pollyannacılık oynamak değildi. Olumlu düşünmek sadece iyimserlik de değildi. Çok daha geniş kapsamlı, derinliğine incelenmesi gereken büyük bir konu olmasının yanında, birçok konuyla da bağlantıları olan daha büyük bir şeydi.

Belki de kalın bir gövdeye, yüzlerce dala ve binlerce yaprağa sahip; büyümesi için suya, havaya ve verimli bir toprağa ihtiyaç duyan, büyük bir ağaçtı. Bu ağacın tepesine ulaşmak isteyenler muhakkak tırmanmak için bir merdivene ihtiyaç duyacaktı. Tabi kendisini ağacın tepesine doğrudan koyabilecek bir helikopter ya da vinç sahibi tanıdıkları varsa başka:)

Doğrudan tepeye konan kaç kişi orada dengesini korumayı başarabilir acaba? Kaç kişi, emeksiz bir yere gelmeye çalışan kişilerin davranışından hoşnut kalır? Kaç kişi, deneyimin gücüne inanır? Acemi ve profesyonel aynı mıdır? Çırakla kalfa, kalfa ile usta bir midir? Şahsi fikrim, çaba göstererek, yaşayarak ve özümsenerek öğrenilen bilgilerin ya da kazanılan başarıların daha kalıcı olduğudur.

Okul hayatım boyunca, tam bir sayısal öğrencisiydim. Sayılarla uğraşmak, problem çözmek, akıl yürütmek, bilmeceler, bulmacalar tüm hayatımdı. Nasıl keyif alırdım anlatamam. Zor olsun, ben üstesinden geleyim. Ortaokul döneminde ise tökezlemeye başladım. Modern matematik devreye girince, uyum sağlamam kolay olmadı. Annem ve babam modern matematik görmediği için bana yardımcı olamıyorlardı. Evin en büyük çocuğu olduğum için de sayısal derslerde bana yardımcı olacak bir abla ya da ağabeyim, özel ders alma lüksümüz de yoktu. Bana her zaman yardımcı olacak bir büyük de bulamıyordum. Yardımcı kitaplarım vardı; fakat bir öğretmenin yerini tutmaları imkansızdı. Problemin çözümüne nasıl ulaştıklarını anlamam, kimi zaman onlarca dakika, kimi zaman saatler sürerdi. Bir Pazar sabah 9’da 20 soruluk bir matematik testinin başına oturup, gece 2’de sadece dokuz sorusunu yapabilir hale geldiğim günü, dün gibi anımsıyorum. Çok sancılı bir süreçti. Bir yandan ağlar bir yan çalışırdım. Azmettim ve sonunda, kitaplardan öğrenmeyi öğrendim. Matematiği, uğraşlarımla iyi bir noktaya getirdim. Aradan geçen bunca yıla rağmen, matematik sorularını çözebiliyor olmamı, o günlerde verdiğim emeklere borçlu olduğumu biliyorum.

Zorluklarla kazanılan başarıların meyvesi, her zaman daha tatlı olur. Bu yüzden ağacın zirvesine ulaşmayı hedeflerseniz, kendi merdiveninizi hangi malzemeleri kullanarak, nasıl ve ne şekilde yapacağınızı düşünmeye başlayabilir ve hayal ettiğiniz merdiveni, ilk basamağından itibaren sağlamca inşa edebilirsiniz. Ta ki, merdiven sizi zirveye ulaştırıp ağacın tepesinden aşağı baktığınızda kendinizi rahat ve mutlu hissedinceye dek.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"İnanç Gelişimi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Tuğba DEMİRÖZ Fotoğraf
Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi244 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün Yazıları
► İnanç Terapisi Psk.Dnş.Tuncay GÜLEN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'İnanç Gelişimi' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Manüplasyon Ocak 2017
► Empati Kasım 2016
◊ Kıyamet Senaryoları Temmuz 2013
◊ Ticari Zeka Haziran 2013
◊ Hey Tuğba Naber? Nisan 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:09
Top