2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Beyin Böyle İşliyor- Bilinç
MAKALE #10727 © Yazan Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ | Yayın Nisan 2013 | 6,292 Okuyucu
Bilindiği üzere bilgiler, dış dünyadan beynimize, beş duyu vasıtasıyla ulaşır. Yani görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma yoluyla. Basitleştirilmiş şekilde diyebiliriz ki, duyulara ulaşan uyaran, sinirler yoluyla beyne iletilir (Duyum süreci). Beyin uyaranı değerlendirdikten (Algılama süreci) sonra gerekli tepkiyi verir. Bu değerlendirmeyi yaparken hafızadaki tüm bilgileri, anıları, deneyimleri, düşünceleri, istekleri, ilgileri, sevgileri… kısacası doğumdan itibaren (Aslında son yıllarda yapılan çalışmalar doğum öncesi dönemde de bebeğin birçok şeyi hissettiğini ve o döneme ait bir hafızasının olduğunu vurguluyor) edinilen her şeyi kullanır.

Beynimiz, dış dünyadan gelen bilgiler dışında, iç dünyadan gelen bilgilere de tepki vermeye çalışır. Açlık, susuzluk, dışkılama ihtiyacı, uyku, dinlenme ihtiyacı; her hangi bir organda hissedilen ağrı, karıncalanma, uyuşma, sızı… gibi iç dünyamızdan gelen uyaranlar da beyne ulaşır. İç dünyamızdan gelen bilgiler de, beyin tarafından değerlendirilir ve gerekli cevaplar belirlenir.

Şimdi beynimizin bir daire olduğunu hayal edebilir ve bu daireyi iki tane yatay çizgi çizerek üçe bölebilirsiniz. En üst kısma bilinç, bir altındaki kısma bilinçaltı, en alttaki kısma da bilinçdışı yazabilirsiniz.

Bilinç
Bilince, farkındalık da diyebiliriz. Bilincimizin bir kapasitesi var ve aynı anda gelen tüm uyaranları cevaplandıramaz. Bu kapasite, kişiden kişiye değişmekle beraber, ortalama olarak 7 sayısı kabul edilir. Buna sihirli sayı 7 de denir. Aslında 7, dikkatin ve kısa süreli hafızanın kapasitesini belirten sayıdır.

Aynı anda hem dış, hem de iç dünyadan gelen uyaranlara cevap vermeye çalışan beynimizin, tabiî ki bir kapasitesi vardır. (Sihirli sayı 7) Düşünceli bir gününüzdesiniz. Aklınızda kırk tilki, kırkının da kuyruğunu birbirine değdirmemeye çalışırken, yemeğin soğanının kavrulmak üzere olduğunu fark ettiğiniz de, tam buzdolabına salçayı almaya giderken çalan telefonu cevapladınız. Telefondaki ses, en yakın arkadaşınız ve ağlıyor. O sırada kapı zilinin yankılanmasıyla, su siparişi verdiğinizi hatırladınız. Ocakta yanmakta üzere olan soğanı söndürmek için arkadaşınızdan izin isteyip, o arada sucuya kapıyı açmaya koştunuz. Damacananızı almak üzere mutfağa koştururken, midenizden gelen zil sesi eşliğinde tansiyonunuzun değişmeye başladığını fark ettiniz… neyse, bu daha da uzayabilir :) Çoğu insanın başına gelebilecek, sıradan şeyler. Herkesin böyle yığınla anısı vardır. Çok daha fazlasının üst üste geldiğini bilirim. “Yok artık”, “Bir de bu mu”, “Sırası mı” dedikçe arap saçına dönen nice dakikalar. Yaşarken sakin kalmayı başarmanın kolay olmadığı, her şeyi düzene koyup bir oh dedikten sonra, “Bugün başıma neler geldi”… diye eşe dosta anlatıp, gülüşmenin keyif verdiği hoş anılar.
Peki beynimiz, bu kadar çok uyaranla aynı anda karşılaştığında ne yapar? Gelen tüm uyaranları aynı anda harmanlar, her nasılsa onları aciliyet sırasına koyar, kapasitesinin yettiği kadarını cevaplar, diğerlerini ya sonra yapılmak üzere erteler ya da hatırlamaz.

Kapasitenin çok üstüne çıkıldıkça da, yeni uyaranların varlığını algılayamaz. Beynin uyaranları cevaplama şekli, kabaca bu şekilde olsa da, her birey farklı bir beyne, doğal olarak farklı bilgilere, düşüncelere, deneyimlere, arzulara… sahip olduğundan uyaranlara verilen tepkilerde farklı, özel ve bireysel olur. Patlıcan yemeğine kimileri ağzı sulanarak, kimileri de hoşlanmadığını belli ederek bakar. İşkembecinin yanından bazıları haz alarak, bazıları da burnunu tıkayarak geçer.

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalmış. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi, kemancının önünden geçip gitmiş. Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam, kemancıyı fark edip, yavaşlamış ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam etmiş. Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra almış. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçip gitmiş. Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlamış; ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam etmiş. En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olmuş. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk kemancının önünde durmuş ve dikkatle kemancıya bakmış. En sonunda annesi, daha hızlı çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlamış. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gitmiş. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olmuş ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılmış.

Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durmuş. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para vermiş. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplamış. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olmuş ve kimse onun durduğunu fark etmemiş, alkışlayan olmamış.

Hiç kimse, onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanı ile, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamamış. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmış.

Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz?...

Uygulama

Beraberce ufak bir alıştırma yapalım. Sadece iki dakika için, tüm işinizi gücünüzü bırakarak, hem iç dünyanıza hem de çevrenize odaklanarak, az önce farkında olmadığınız, yeni fark edeceğiniz neler olduğunu araştırabilirsiniz.

Hımm… az önce arabaların kornalarının, masamın dağınıklığının, sağımdaki caddede üç sokak lambasının yandığının, canımın çay istediğinin, bilgisayarın kablosuna bastığımın, tavandaki bir lambanın patlamış olduğunun, gözlüğümün camlarının temizlenmeye ihtiyacı olduğunun, sessizliği özlediğimin farkında değildim. Masamı toplayıp, gözlüğümü silip, bir çay alıp geliyorum:)

Şimdi daha iyi görüyorum yaşasın:) kendimin ve çevremin farkına varmak gerçekten de iyi geldi. Nerede kalmıştık?

Evet, bilinç aynı anda her şeyi fark edemez. Birçok uyarana aynı anda tepki verebilecek kapasiteye sahip olsaydık daha güzel olurdu diye düşünebiliriz. Her zaman daha fazlasını istemekten vazgeçmiyor, aza kanaat edebileceğimizi hatırlamıyoruz öyle değil mi? Bir de şu açıdan düşünelim: Bilinç, bu yönüyle aslında bizi korur. Örneğin, az önce korna seslerinin farkında değilken çok daha rahattım:(

Bir iş yaparken, bilince ne kadar az ihtiyaç duyarsak o kadar başarılı oluruz. Yürümeye yeni başlayan bebekleri gözlemleyin. Tüm bilinçlerini kullanarak dengede durmaya ve adım atmaya çalışırlar. Kasları olgunlaştıkça, yürüme de ustalaşmaya başlarlar. Sonunda yetişkin gibi, dengesini düşünmeden rahatlıkla adım atabilir hale gelirler. İlk yazma çalışmaları da aynıdır. Bir konuda ne kadar acemiysek, attığımız her adımın o denli farkında olmak zorundayız. Ne kadar ustaysak, bilinç o kadar devreden çıkar ve tereyağından kıl çeker gibi rahatça hareket ederiz. Çünkü devreye bilinçdışı girmiş ve işleri kolaylaştırmıştır. Bilinç mantıkla işler, sol beyin tarafından yönetilir. Bu sebeple insanı sınırlandırabilir; çünkü o, kendisine mantıksız görünen şeylere engel koyar.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Beyin Böyle İşliyor- Bilinç" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Tuğba DEMİRÖZ Fotoğraf
Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi244 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün Yazıları
► Böyle Ruhsal Yardıma Böyle Cinnet Psk.İzzet GÜLLÜ
► Evlilikte Bilinç İhtiyacı Psk.Namık ACAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Beyin Böyle İşliyor- Bilinç' başlığıyla benzeşen toplam 51 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Manüplasyon Ocak 2017
► Empati Kasım 2016
◊ Kıyamet Senaryoları Temmuz 2013
◊ Ticari Zeka Haziran 2013
◊ Hey Tuğba Naber? Nisan 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:06
Top