2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikolojik Travmalar
MAKALE #11499 © Yazan Ercüment DOĞAN | Yayın Ekim 2013 | 4,851 Okuyucu
Psikolojik travma, kişinin beklemediği bir olaya sınırlarını zorlayan bir şekilde maruz kalmasıdır. Travma, Amerikan Psikiyatri Birliği (1980) tarafından normal insan deneyiminin ötesinde seyreden olaylar olarak tanımlanmıştır. Söz konusu tanıma göre, bir olayın travmatik olması için olayı yaşayan kimse tarafından duygusal/fiziksel bütünlüğünü tehdit eder şekilde algılanması ve kişide dehşet, çaresizlik, suçluluk, öfke, korku gibi yoğun duygulara yol açması gerekmektedir. Yaşanan travmatik olay da olayların ne olduğu ve şiddeti ileride hangi psikolojik soruna neden olacağını genellikle belirlemez. Ancak psikolojik sorunun şiddetini belirler. Basit bir örnek verecek olursak asansör fobisi olan bir kişinin bu fobiye sahip olmasının nedeni geçmişte bozulan bir asansörde kalması ve bundan çok korkması olmak zorunda değildir. Ve istisnalar hariç genellikle de böyle olmaz.
Klinik deneyimlerin yol göstericiliğiyle, travmayı daha geniş çerçevede ele alırsak; insan hayatının çocukluktan erişkinliğe uzanan yaşantısında, kişinin baş edebileceğinin ötesinde etki yaratan olayların pek çoğunun travmatik sonuçlar doğurduğunu görebiliriz. Mesela, “negatif” olarak nitelendirilen hallerle karşılaşmak kadar, gelişimimizde yer tutan ihtiyaçların karşılanmaması da(çocuğun ihmal edilmesi, anne baba arasında uygun iletişimin olmaması ) da aynı travmatik etkiyi uyandırabilir.
Ancak burada temel alacağımız tanım, daha ziyade kişinin duygusal ve psikolojik olarak baş edebileceğinden çok daha fazla olumsuzluğa maruz kalmasıyla oluşan, düşünsel, duygusal ve fiziksel ezilmişlik durumlarının doğurduğu çaresizlik halidir. Bu noktada mağdurun hayatına, varlık sebebine, elzem olan yaşamsal ihtiyaçlarına, beden bütünlüğüne, sevdiklerine, inanç sistemine yönelik tehdit içeren her olay ve durum travmatiktir.
Psikolojik travma bir defada olan saldırı, şiddet olayları, ameliyat, ölüm, ayrılık, ihanet, doğal afetler, haksız suçlanma, kaza ve benzeri olaylara verilen tepkileri kapsadığı gibi; ihmal, duygusal istismar, çatışmalı ilişkiler, savaş, çaresiz kalma, aşağılanma, hayatı tehdit eden hastalıklar, uzun süren yoksunluklar gibi kronik ve tekrarlayan deneyimlere verilen tepkileri de içerir.

Psikolojik Sorunlara Yol Açan Potansiyel Olaylar ve Durumlar

Psikolojik ya da duygusal travmanın çok çeşitli sebepleri olabilir. İlişkilerin bitmesi, hayatı tehdit eden ya da sakatlığa yol açan bir hastalığın ortaya çıkması, bir yakının kaybı, çeşitli şekillerde aşağılanmaya maruz kalma, trafik kazaları, şiddet görme ve bunun gibi birçok neden, psikolojik yaralanmalarına yol açar. Bu yaralanma, fiziksel bir zarar söz konusu olmasa da gündeme gelebilmektedir. Nereden kaynaklanırsa kaynaklansın, bir olay ya da durumun beklenmedik biçimde gerçekleşmesi, kişinin buna hazırlıksız yakalanması ve başına geleni engellemek için kontrolünün olmaması gibi etkenler travmatik etkilenme olasılığını artırmaktadır.
İnsan için travmatik etki yaratma olasılığı yüksek olan bazı olay ve durumlar vardır. Bunlardan birine ya da bir kaçına maruz kalan kimse(çocuk, ergen, erişkin), psikolojik yaralanma bakımından risk grubuna girer. Bu risk çocuklar ve ergenler için erişkinlerle kıyaslandığında kat kat fazla olur. Kendimizde ya da çevremizdeki insanlarda bu yaşantılarla karşılaşma ihtimali söz konusu olduğunda, duygusal etkilenme ve travmatik birikme olması kaçınılmazdır. Bütün psikolojik sorun ya da ilişki sorunlarının nedenleri, tamamen geçmişte yaşanan, özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan travmatik olaylardır. Aşağıdakiler travmatik etkisi olan olayların bazılarına (klinik uygulamalarda daha sık karşılaştığımız) örnektir. Ancak ileride psikolojik ve ilişki sorunları yaratacak travmatik olayların listesi çok daha geniştir.

Cinsel Taciz (Çocuk /Ergen /Yetişkin)
Duygusal Taciz (Çocuk /Ergen /Yetişkin)
Fiziksel Taciz (Çocuk /Ergen /Yetişkin)
Ebeveynlerin çocuk ya da ergeni ihmali
Ebeveynlerin aşırı ilgili ve veya koruyucu olması
Ebeveynlerin çocuklarına eşit oranda ilgi ve alaka göstermemesi
Ebeveynlerin/Diğer anlamı kişilerin Kaybı (Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde)
Ebeveynler arasındaki tartışma, çatışma ve veya fiziksel şiddete şahit olma
Ebeveynlerin arasındaki iletişim bozukluğu (Tartışmalar ya da diyalog eksikliği veya yokluğu)
Çocukluk ve Ergenlikte Yaşanan Cinsel İçerikli Oyunlar
Yaşa uygun olmayan her türlü cinsel içerikli uyarana maruz kalma
Çocukların okulda öğretmen ve veya diğer öğrenciler tarafından fiziksel ve duygusal(alay edilme gibi) tacize maruz kalması
İlişkilerde yaşanan ve sürekliliği olan sorunlar
Aldatılma
İlişkilerin sorunlu bir şekilde bitmesi
Fiziksel yaralanma
İşkence ve darpa maruz kalma
Genel olarak aile içi şiddetin her türlüsü
Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde geçirilen ameliyat ve hastalıklar
Ölüm ve Yaralanmaya Neden Olma
Trajik Bir Olaya Tanık Olma
Tehlikeli Bir Durumla Karşılaşma İhtimali
Potansiyel Bir Kaybın Olma Olasılığı
Ebeveynlerin ve diğer yakınların hastalık sürecine maruz kalmak
Mevcut Hayat Şartlarındaki ve Statüdeki Değişimler
Doğal Afetler
Fiziksel Saldırı

Travmatik Olay ve Travmatik Anlam

Bir olayın travmatik oluşunu belirleyen unsur, hadisenin kendisi değil, onu yaşayan kişinin olayla baş etme kapasitesini etkileme durumudur. Başkaları tarafından travma sayılan bir durum, her insanda aynı seviyede tesir oluşturmayabilir. Meseleyi sarsıcı boyutlara taşıyan şey, onu yaşayan kişinin olaya verdiği tepkidir. Mesela deprem, yangın, sel gibi doğal bir afet yaşamak, bir yakınımızı kaybetmek, saldırıya uğramak, işsiz kalmak ya da duygusal istismarla karşılaşmak gibi yaşantılar sonucunda sarsılabiliriz. Ancak bunların travmaya dönüşmesi, travmanın hangi yaşta, ne şiddette ve ne sıklıkla yaşandığı ile ilgilidir. Diğer bir deyişle travmanın yaşandığı yaş, sürekliliği ve şiddeti bu travmayı yorumlama ve anlamlandırma şeklimizi büyük ölçüde etkiler.
Mağdurun travmaya vereceği anlam, önceki hayat deneyimlerine ve öğrenilmiş değer yargılarına göre değişir. Mesela, hayatında neredeyse hiçbir zorlukla karşılaşmamış ve bütün istekleri ebeveyni tarafından karşılanmış birisi, evlendiğinde eşinin de kendisine onlar gibi davranmasını bekleyebilir. Bu beklenti, eşine karşı bağımlılık geliştirmesine sebep olurken; günün birinde evliliğin bitmesi söz konusu olduğunda, ayrılığın acısı çok daha derin olacaktır. Benzer bir düşünceyle, “erkek adam, ekmeğini taştan çıkarır” fikrine inanan bir erkek, işini kaybettiğinde ve bütün çabalarına rağmen iş bulamadığında; her şeyi kendi kabahati olarak değerlendirdiğinden, olaydan etkilenme düzeyi, normal bir kişiden fazla olacaktır.
Travmaya maruz kalmış bir kimsenin yaşadığı trajediye verdiği anlam bir mantık çerçevesinde yürüyor ve başına gelenlere makul bir açıklama getirebiliyorsa, sürece daha kolay adapte olduğu söyleyebiliriz. Mesela, yaşadıklarının bir imtihan olduğunu ve olanlara sabretmesi gerektiğini düşünen kişiler, zorluklarla mücadelede kullanacakları enerjilerini çok daha yüksek seviyede tutabilirler. Ancak bu durum, başka sıkıntıları da beraberinde getirebilir. Travmaya dayanıklılığı yüksek olan mağdur ya da mağdurların profesyonel yardım almakta isteksiz olmaları ve şifaya ulaşmayı zamana bırakmaları, konuyla ilgili uzun vadeli sorunlara sebep olabilir. Bazen de, olaya yönelik açıklama ve yorumlar konuyu mantık karmaşasına dönüştürebilir. Mesela mağdurun, başına gelenleri geçmişteki hatalarının cezası olarak görmesi, daha önce yaşadığı şeyler için suçluluk duymasına sebep olabilir.

Psikolojik destek almaktan korkmayın!

Travmatik bir olay sonucunda psikolojik sıkıntı yaşayan insanların çoğunun, destek almak konusunda isteksiz olduklarını söyleyebiliriz. Felaket sebebiyle fiziksel olarak zarar görmüş kişilerin bile yardıma başvurmakta gönülsüz olmaları dikkat çekicidir. Özellikle bedensel bir kayıp ya da işlevini yitirmiş organlarla başa çıkmak zorunda olan kimseler, zihinsel sağlıklarının sorgulanmasını istemeyebilirler. Zihinsel fonksiyonlarının sorgulanmasıyla toplum içinde etiketleneceklerinden korkan bu insanların, tedavi arayışında çekingen davranmaları muhtemeldir. Bu korkunun tek sebebi, başkalarının kendileriyle ilgili düşünecekleri değildir. Asıl endişe, kişinin zihinsel fonksiyonlarıyla ilgili olumsuz bir şey duymak istememesi ve üstesinden gelemeyeceği psikolojik sıkıntıların varlığını kabul etmekte zorlanmasıdır. Böylesi bir kaçışın tek nedeni olmasa da, önemli sayılabilecek bir nedeni olarak mağdurun kendisi dışındaki birçok insanın da psikolojik sıkıntı yaşadığı gerçeğini bilmemesidir. Yaşadıklarımızın yalnız kendi başımıza gelen durumlar olduğunu düşünmek, insanın yardım alma isteğine sekte vurur. Fakat bilmediğimiz şey psikolojik sıkıntıların yaygınlık oranının sanıldığından çok daha fazla olmasıdır!
İnsanların yaşadıkları zorluklara rağmen tedavi arayışına girmemelerinin bir diğer sebebi de, hayatlarının bazı alanlarındaki işlevselliklerini koruyor olmalarıdır. Aksamanın her alana yayılmadığı ve yaşamı bütünüyle felç etmediği durumlarda mağdur, yaşadığı duygusal travmayı görmezden gelir. Mesela, işine devam eden, arkadaşları ile ilişkilerini sürdüren ya da çocukları ile iyi vakit geçirebilen birinin travmatik bir etki altında olamayacağı yönünde yaygın bir inanış vardır. Bu tip kimseler için, “yaşadığı zorluklara rağmen hayatında her şey yolunda”, “onca olay oldu ama o dimdik ayakta” gibi sözleri sıkça duyarız. Bu anlayışı dillendiren kişilere göre, bir insan gerçekten duygusal bir travma geçiriyorsa hiçbir alanda işlevsel olamaz. Olanların etkisiyle yataklara düşmesi beklenir. İç dünyasında yaşadığı zorlukların sebebinin travmatik yaşantısı olduğunun farkına varsa da, utandığı için ya da her şeyin normal olduğuna kendini inandırmaya çalıştığından psikolojik yardım arayışına girmeyebilir. Bunların sonucunda ya yaşadığı sıkıntıyı tamamen görmezden gelir ya da problemlerinin gerekçesini travmanın uzağında bir sebebe bağlar.
Travmatik deneyime maruz kalan insanın çevresindeki kişiler, ondan bazı davranış kalıpları beklemektedirler. Buna göre mağdur olayları yok saymalı, başına gelenleri unutmalı ve hatta sözünü bile etmemelidir. Bu da felaketle baş etmek zorunda olan insanın yardım arayışına girmesini engelleyen bir sebeptir.
Çevresindeki insanların kendisinden beklediklerine paralel olarak, yaşadığı travmatik hali gizleme ihtiyacı da destek arayışına engel olmaktadır. Yaşananlardan utanmak, dile getirmenin eski acıları gereksiz yere canlandıracağından korkmak, olanlardan söz etmenin yakınlarına zarar vereceğine inanmak, olup bitenden kimseye bahsedilmediği takdirde sıkıntıların kendiliğinden geçeceğini düşünmek ve geçmişte yaşanan, üzerinden uzun zaman geçen bir olayın bugünü etkileyemeyeceğini varsaymak gibi düşünce kalıpları, sorunun çözümünü geciktirmektedir.
Sorunlara çözüm bulmadaki isteksizliği azaltmanın yolu
Travma sonrası tedavi arayışını güçleştiren durumlardan birisi de, içinde bulunduğumuz ortamı ya da hali benimsemektir. Mesela, savaş sırasında her an bombalanabilecek bir bölgede olmak ya da çocukluğumuzu fiziksel şiddet uygulanan bir ailede geçirmek gibi ne zaman, hangi bahane ile hırpalanacağımızı bilmediğimiz zamanlarda içinde bulunduğumuz durumu öylesine kabulleniriz ki; yaşadıklarımızın normal dışı hadiseler olduğunu fark edemeyiz. Bazen bu travmatik etkiyi hissetsek bile onu içinde bulunduğumuz durumla ilişkilendirmekte güçlük çekeriz.
Her şeyden evvel, karşılaşılması muhtemel hadiseler ve bunlara verilecek tepkilerle ilgili olarak insanları bilgilendirmek gerekmektedir. Böylece felaketle yüzyüze geldiğimizde, kendimizde ve çevremizdeki insanlarda ne tür semptomlar yani psikolojik sıkıntı belirtileri aramamız gerektiğini daha net belirleyebiliriz. Bu da bize, aradığımız yardıma en hızlı şekilde ulaşmanın avantajını yaşatacaktır.
Şunu unutmamalıyız ki; bir hadisenin çözümüne ilişkin erken dönemde yardım alan kişiler, yıllar hatta on yıllar sürebilecek acılara maruz kalmaktan kendilerini koruyabilirler!
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikolojik Travmalar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ercüment DOĞAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Ercüment DOĞAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ercüment DOĞAN
İstanbul
Psikolog / Psk.Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Ercüment DOĞAN'ın Makaleleri
► Toplumsal Travmalar Psk.Ayça KÖROĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Psikolojik Travmalar' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:36
Top