2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sevgi, Narsisizm ve Bencillik
MAKALE #11597 © Yazan Psk.Barış Emre GÜNEMRE | Yayın Ekim 2013 | 6,156 Okuyucu
Sevgi her şeyden önce özgün bir nesnenin “neden olduğu” bir duygu değil, insanda, yalnızca belli bir “nesne”nin yaşama geçirdiği kolay kolay ölmeyen bir duygudur. Nefret tutkulu bir yok etme arzusudur. Sevgi ise bir nesnenin tutkuyla olumlanmasıdır. Sevgi bir “etki” değil amacı mutluluk olan, nesnesinin gelişmesi ve özgürlüğü olan etkin bir özlem, bir içsel ilgililiktir. Sevgi, sevilenin doyuma ulaşmasının, sevenin doyuma ulaşması kadar önemli ve gerekli görüldüğü bir durumdur.

Önemli olan nokta şudur; belli bir nesneye karşı duyulan sevgi, bir kişinin içinde var olan başka bir kişiye yönelik bir sevginin yaşam bulması ve yoğunlaşmasıdır. Romantik sevgi görüşünde olduğu gibi insanın dünyada sevebileceği yalnızca bir tek kişi bulunabileceği, kişiyi bulmanın yaşamın en büyük fırsatı olduğu ve kişinin sevmesinin, tüm diğer insanlardan uzaklaşması sonucunu doğuracağı doğru değildir. Yalnız ve tek bir kişiyle yaşayabilecek türden sevgi, bu özelliği nedeniyle sevgi değil sado-mazoşist bir bağlılıktır. Sevginin içerdiği temel olumlama, temel insansal niteliklerin yaşama geçirilmesi olarak sevilen kişiye yöneltilir. Bir kişiyi sevmek bütün insanları sevmek anlamını içerir. Bu bağlamda insanı sevmek, çoğu kez sanıldığı üzere, belli bir insana karşı duyulan sevgiden “sonra” gelen bir soyutlama ya da belli bir “nesne” ile yaşanan deneyimin büyütülmüş şekli değildir. Somut bireylerle ilişki sonucu doğar ama insanları sevmek, belirli bir kişiyi sevmenin ön koşuludur. Bundan şu sonuç çıkıyor: İlkesel olarak, benim kendim, tıpkı bir başka kişi kadar benim sevgimin nesnesi olabilir. Kendi yaşantımın, mutluluğumun, gelişmemin ve özgürlüğümün olumlanması, böyle bir olumlama yeteneğimin varlığı ve temelde buna hazır oluşumdan kaynaklanır. Bireyde bu hazır olma durumu varsa, kendisine karşı da vardır: eğer yalnızca başkalarını “sevebiliyorsa”, sevme edimini hiç gerçekleştiremiyor demektir.

Bencillik, kendini sevmeyle değil, tam tersiyle aynı anlama gelir. Bencillik, oburluğun bir türüdür. Bütün oburluklar gibi bu da doymak-bilmezlik niteliği içerir. Bunun sonucu olarak da hiçbir zaman gerçek doyuma ulaşmak söz konusu olmaz. Oburluk, kişiyi hiçbir zaman doyuma ulaşmaksızın, bir gereksinimi doyurmak üzere sonu gelmez çabalar içinde tüketen dipsiz bir kuyudur. Yakın gözlemler bencil kişinin daima kaygı içinde kendisiyle ilgilendiğini, hiçbir zaman doyuma ulaşmadığını, daima huzursuz olduğunu, her zaman yeterince alamama korkusuyla, bir şeyleri kaçırma, bir şeylerden yoksun kalma korkusuyla hareket ettiğini göstermiştir. Daha fazlasına sahip olabilecek herhangi bir kişiyi kıskanma duygusuyla yanmaktadır. Daha da yakından gözlendiğinde, özellikle de bilinçdışı işleyiş incelendiğinde, bu tür kişinin kendisinden hoşnut olmadığı, tersine kendisini hiç sevmediği görülür.

Çelişik gibi görünen bu bilmeceyi çözmek kolaydır. Bencillik, işte bu kendini beğenmemekten, kendinden hoşnut olmamaktan kaynaklanmaktadır. Kendisinden hoşnut olmayan, kendisini onaylamayan kişi sürekli olarak kendi benliğiyle ilgili bir kaygı içindedir. Ancak ve ancak gerçek bir hoşnutluk ve onaylanma temelinde var olabilecek içsel güvenlik duygusundan yoksundur. Temelde güvenlik ve doyum duygularından yoksun olduğundan, sürekli kendisiye ilgilenmeli, her şeyin kendisinin olması açgözlülüğünü yaşamalıdır. Aynı şey, her şeyi kendine istemekten çok kendisine hayranlık duymayla uğraşan narsist diye nitelediğimiz kişiler için de geçerlidir. Yüzeyde bu kişiler kendilerine müthiş aşık görünürler gerçi ama aslında kendilerinden pek hoşlanmazlar ve –tıpkı bencillikleri gibi- narsisizmleri, temeldeki kendini sevme yoksunluğunu dengeleme görevi görür. Freud narsist kişinin, sevgisini başkalarından çekip kendi şahsına yönelttiğine işaret etmiştir. Bu tümcenin ilk kısmı doğrudur gerçi ama ikinci bölümü yanlıştır. Böyle bir kişi ne başkalarını ne de kendini sever.

Sevgi her şeyden önce özgün bir nesnenin “neden olduğu” bir duygu değil, insanda, yalnızca belli bir “nesne”nin yaşama geçirdiği kolay kolay ölmeyen bir duygudur. Nefret tutkulu bir yok etme arzusudur. Sevgi ise bir nesnenin tutkuyla olumlanmasıdır. Sevgi bir “etki” değil amacı mutluluk olan, nesnesinin gelişmesi ve özgürlüğü olan etkin bir özlem, bir içsel ilgililiktir. Sevgi, sevilenin doyuma ulaşmasının, sevenin doyuma ulaşması kadar önemli ve gerekli görüldüğü bir durumdur.


Önemli olan nokta şudur; belli bir nesneye karşı duyulan sevgi, bir kişinin içinde var olan başka bir kişiye yönelik bir sevginin yaşam bulması ve yoğunlaşmasıdır. Romantik sevgi görüşünde olduğu gibi insanın dünyada sevebileceği yalnızca bir tek kişi bulunabileceği, kişiyi bulmanın yaşamın en büyük fırsatı olduğu ve kişinin sevmesinin, tüm diğer insanlardan uzaklaşması sonucunu doğuracağı doğru değildir. Yalnız ve tek bir kişiyle yaşayabilecek türden sevgi, bu özelliği nedeniyle sevgi değil sado-mazoşist bir bağlılıktır. Sevginin içerdiği temel olumlama, temel insansal niteliklerin yaşama geçirilmesi olarak sevilen kişiye yöneltilir. Bir kişiyi sevmek bütün insanları sevmek anlamını içerir. Bu bağlamda insanı sevmek, çoğu kez sanıldığı üzere, belli bir insana karşı duyulan sevgiden “sonra” gelen bir soyutlama ya da belli bir “nesne” ile yaşanan deneyimin büyütülmüş şekli değildir. Somut bireylerle ilişki sonucu doğar ama insanları sevmek, belirli bir kişiyi sevmenin ön koşuludur. Bundan şu sonuç çıkıyor: İlkesel olarak, benim kendim, tıpkı bir başka kişi kadar benim sevgimin nesnesi olabilir. Kendi yaşantımın, mutluluğumun, gelişmemin ve özgürlüğümün olumlanması, böyle bir olumlama yeteneğimin varlığı ve temelde buna hazır oluşumdan kaynaklanır. Bireyde bu hazır olma durumu varsa, kendisine karşı da vardır: eğer yalnızca başkalarını “sevebiliyorsa”, sevme edimini hiç gerçekleştiremiyor demektir.

Bencillik, kendini sevmeyle değil, tam tersiyle aynı anlama gelir. Bencillik, oburluğun bir türüdür. Bütün oburluklar gibi bu da doymak-bilmezlik niteliği içerir. Bunun sonucu olarak da hiçbir zaman gerçek doyuma ulaşmak söz konusu olmaz. Oburluk, kişiyi hiçbir zaman doyuma ulaşmaksızın, bir gereksinimi doyurmak üzere sonu gelmez çabalar içinde tüketen dipsiz bir kuyudur. Yakın gözlemler bencil kişinin daima kaygı içinde kendisiyle ilgilendiğini, hiçbir zaman doyuma ulaşmadığını, daima huzursuz olduğunu, her zaman yeterince alamama korkusuyla, bir şeyleri kaçırma, bir şeylerden yoksun kalma korkusuyla hareket ettiğini göstermiştir. Daha fazlasına sahip olabilecek herhangi bir kişiyi kıskanma duygusuyla yanmaktadır. Daha da yakından gözlendiğinde, özellikle de bilinçdışı işleyiş incelendiğinde, bu tür kişinin kendisinden hoşnut olmadığı, tersine kendisini hiç sevmediği görülür.

Çelişik gibi görünen bu bilmeceyi çözmek kolaydır. Bencillik, işte bu kendini beğenmemekten, kendinden hoşnut olmamaktan kaynaklanmaktadır. Kendisinden hoşnut olmayan, kendisini onaylamayan kişi sürekli olarak kendi benliğiyle ilgili bir kaygı içindedir. Ancak ve ancak gerçek bir hoşnutluk ve onaylanma temelinde var olabilecek içsel güvenlik duygusundan yoksundur. Temelde güvenlik ve doyum duygularından yoksun olduğundan, sürekli kendisiye ilgilenmeli, her şeyin kendisinin olması açgözlülüğünü yaşamalıdır. Aynı şey, her şeyi kendine istemekten çok kendisine hayranlık duymayla uğraşan narsist diye nitelediğimiz kişiler için de geçerlidir. Yüzeyde bu kişiler kendilerine müthiş aşık görünürler gerçi ama aslında kendilerinden pek hoşlanmazlar ve –tıpkı bencillikleri gibi- narsisizmleri, temeldeki kendini sevme yoksunluğunu dengeleme görevi görür. Freud narsist kişinin, sevgisini başkalarından çekip kendi şahsına yönelttiğine işaret etmiştir. Bu tümcenin ilk kısmı doğrudur gerçi ama ikinci bölümü yanlıştır. Böyle bir kişi ne başkalarını ne de kendini sever.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sevgi, Narsisizm ve Bencillik" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Barış Emre GÜNEMRE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Barış Emre GÜNEMRE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Barış Emre GÜNEMRE'nin Makaleleri
► Narsisizm Psk.Serpil YILMAN KAYA
► Narsisizm Psk.Özlem AKKEL
► Liderlik ve Narsisizm Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ
► Çağın Vebası: Narsisizm Psk.Hülya MACİT
► Narsisizm ve Narsisistik Kişilik Bozukluğu Psk.Dnş.Efendi YAVAŞOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Sevgi, Narsisizm ve Bencillik' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Öfke Terapisi Eylül 2013
► Öfke Nedir? Haziran 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:58
Top