2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuklarda Takıntılar
MAKALE #11768 © Yazan Uzm.Psk.İrem BRAY | Yayın Kasım 2013 | 6,682 Okuyucu
Bu yazıda obsesif kompülsif bozuklukla ilgili bilgiler aktaracağım. Aynı zamanda ebeveynler olarak çocuklarımızda bu tür bozuklukların ortaya çıkmaması için; onların sağlıklı, kendilerini gerçekleştirirken korumayı da bilen, potansiyellerinin farkında bireyler olarak yetişmeleri için uygulayabileceğimiz pratik tutum ve bakış açıları sunacağım.

Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB)
Takıntı, saplantı veya obsesyon kelimeleri psikiyatri alanında eş anlamlı kelimelerdir. Saplantı mantığımızla doğru olmadını bildiğimiz halde aklımıza tekrar tekrar gelen bir düşüncenin bizi rahatsız etmesi ve tüm çabalarımıza rağmen istemimiz dışında bu düşüncenin zihnimizden çıkmamasıdır.
Annem babam ölürse, ya mikrop kaparsam, ya sınıfın ortasında pantalonumu indirirsem gibi düşünceler veya Allah’a içten küfretme, kardeşe zarar verme arzusunun hissedilmesi gibi ceza beklentisi doğuran yasak veya ayıp sayılan düşünceler kişide başedemediği, rahatsız edici bir kaygı uyandırır. Kişi ne kadar istese de bu düşünceleri zihninden uzaklaştıramaz.
Kişi bu takıntıların yarattığı kaygıyla başedebilmek için bir takım davranışlar yapmaya başlar. Bu davranışlara kompülsiyon ya da zorlantı denir. Mantıksız olduğunu bilse de bu sayede suçluluk ve kaygıya neden olan düşüncelerin etkisini yok ettiğine inanır. Mikrop kapma takıntısını gidermek için aşırı temizlik, küfürlü dinsel düşüncelere karşı dualar etme, birtakım kelimeleri sessizce tekrar edip durma veya içinden sayı sayma, belli yerlere belli sayılarda dokunma, odanın ışığını belli sayılarda açıp kapama, merdivenleri belli sayılarda belli şekillerde inip çıkma gibi davranışlar kompülsiyonlara örnek olarak gösterilebilir.
Zorlantılar sayesinde bir süreliğine kaygı azalsa da daha sonra düşüncelerin tekrar gelmesiyle kompülsif davranışa olan ihtiyaç gene hissedilir. Böylece kişinin hayatını kısıtlayan olumsuz bir kısır döngü oluşmuş olur.
Aslında takıntı ve zorlantıların hafif formları hepimizde varolabilir. Başımıza kötü birşey gelmesinden korkup mavi boncuk takmak, siyah kedi görünce onun olumsuz etkisini dengelemek için birşeyler yapmak gibi batıl inançları bu duruma örnek olarak verebiliriz.
Ancak obsesyon ve kompülsiyonlar çok zaman almaya başlamışsa, kişinin arkadaşları ile ilişkilerini, işini, derslerini, aile ilişkilerini etkileyecek hale gelmişse tek başına çözülemeyecek bir hastalık haline gelmiş demektir. Mutlaka bir uzmandan, mümkünse ailece yardım almak gerekir.

Çocuklarda OKB
OKB yetişkinlere has bir hastalıkmış gibi düşünülsede araştırmalar yetişkin yaşta tanısı konmuş kişilerin önemli bir kısmında hastalığın yaklaşık 5-15 yaşları arasında başladığını gösteriyor. Her 200 çocuktan birinde 7-12 yaşları arasında OKB başlangıcı görülüyor. Erken dönemde erkek çocukarda daha fazla ise de ergenlikte oran eşitleniyor.
Ancak çocuklar sıklıkla kendilerini ifade edebilecek bir ortam bulamadıkları için, kimi zaman ayıplanacakları ve yanlış anlaşılacakları korkusu ile sıkıntılarını gizleme eğiliminde oluyorlar. Bazı durumlarda ise bilgisizlik veya ilgisizlikten dolayı gözden kaçıyor.
Aileler böyle bir rahatsızlığı çocuklarına konduramıyor ve çocukça inatçılık ya da tutturma şeklinde tanımlayabiliyor. İlerleyen yaşlarda ise takıntının birdenbire başladığını düşünebiliyorlar. Yetişkinlerin çocukların kendilerini rahatça ifade edebilmelerini kolaylaştırıcı bir ilişki biçimi benimsemeleri OKB’nin erken teşhisini dolayısı ile tedavisini kolaylaştıracaktır.
Çocukların hayatında belli aktivitelerin belli bir düzen içinde olması onlara güven verdiği için önerdiğimiz bir durumdur. Örneğin yatmadan önce dişlerin fırçalanması, pijamaların giyilmesi, kitap okunması gibi aktiviteler çocuğu uykuya geçişe hazırladıkları için değerlidirler. Çocuk gelişiminde 2-5 yaş arası bunlar gibi takıntıya benzer, tekrara dayalı birçok davranış ve alışkanlıkları gözlemleyebiliyoruz. Hep aynı bardaktan su içmek, aynı oyuncakla yatmak, yatarken aynı masalı dinlemek gibi davranışlar bu dönem için normal kabul edilir. Bu tür davranışların 5 yaşından itibaren yavaş yavaş azalması beklenir. Bu davranışlar azalmıyorsa, hatta çocuğunuzun kaygı ve huzursuzluğunun arttığını gözlemliyorsanız OKB’den şüphelenmelisiniz.
Çocuklar takıntılarını dile getirirken sıkıntılı olurlar. Bu şekilde düşünmek veya davranmak istemedikleri halde içlerinden bir sesin ya da başka birisinin sesinin belli davranış ve düşüncelere yol açtığını söylerler. Aklına rahatsız edici cinsel içerikli görüntülerin gelmesi, içinden küfür etmek gelmesi, bir şeyi defalarca yapmazsa kötü bir şey olacağı veya kapıyı kapattığını bilmesine rağmen sanki kapatmadığını düşünüp tekrar tekrar kontrol etmek zorunda kalması gibi.

Bu çocuklar kendilerini garip ve kontrolden çıkmış hissedebilirler; arkadaşları arasında alay konusu olabilirler. Bu yüzden, takıntılarını gizlemek için arkadaşlarından uzaklaşabilirler. Ailenin çocuğun takıntılı isteğini yerine getirmemesi veya getirememesi de öfke nöbetlerine yol açabilir.

OKB yaşayan çocuklar soruumluluklarının bilincindedirler, bu yüzden sabahları hem takıntılarını yerine getirme hem de okula yetişme endişesi içinde zorlanırlar. Akşamları ise, yatağa yatmadan tüm zorlayıcı isteklerini yerine getirmeye çalışırlar, bu yüzden uykularını tam alamayabilirler.
Yapılan araştırmalar, obsesif çocukların sıklıkla normal veya normal üstü zekaya sahip olduklarını gösterir. Çocuklarda en çok görülen ortak takıntılar; kendine veya başka birine özellikle yakınlarındaki insanlara zarar gelecek korkusu, birinin öleceği veya hastalanacağı korkusu, kötü bir şey olacak, kirlilikten dolayı hastalık bulaşacak düşüncesi, yasak, şiddet içeren veya cinsel içerikli düşüncelerdir.
Sık rastlanılan kompulsiyonlar ise; yıkama, kontrol etme, simetrik yapma, kusursuz olmasına çalışma, anlatma, sorma ve onaylatma, düzenleme, sıralama, sayma, dokunma, tekrarlama, biriktirme davranışlarıdır. Bu çocuklar ellerinde olmadan sürekli bu davranışların bir veya birkaçını tekrar ederler. Etraflarındaki insanlar bu duruma tepki gösterip, kızsalarda davranış devam eder.

OKB’nin Nedenleri

Beynin bazal ganglionlar ve frontal bölgelerindeki işlev bozukluklarının OKB’ye yol açtığı, serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin düzeylerinin de hastalığın ortaya çıkışıyla ilgili olduğu düşünülüyor. Hastalığın genetik olarak geçişiyle ilgili de güçlü kanıtlar var. Tik bozukluğu ve Tourette sendromu ile birliktelik göstermesi bu vakaların benzer genetik orjinden kaynaklanabileceklerini düşündürmekte.

Etrafımızdaki her davranışın beyin kimyamız üzerinde bir etkisi olmasını bekleriz. Ben beyin foksiyonlarımızın ilişki içinde şekillenip değişime uğradığını düşünüyorum. Yani genetik faktörle ebeveyn ve çevre tutumları birbirini tamamlar. Ebeveyn takıntılı davranışlar içindeyse, sürekli bir ‘ya hastalanırsa, ya düşerse, ya bir yeri acırsa’ gibi kaygılı duruşunu ‘dokunma yanarsın, koşma düşersin, giyin hastalanırsın’ gibi yönergelerle ifade etme eğilimindeyse bunun etkisi olarak çocuk kendi hayatı deneyimleme arzusu ile ebevyenini memnun etme, ya da onun kaygılarını rahatlatma arasında kalabilir. Çocuğun ebeveyninden başakalarına yönelik cinsellikle, dinle ilgili yargılayıcı bakış açılarını duyması da çocukta kaygı ve gerilim yaratır. Bu durumla başedemeyince kontrol dışı düşüncelerin etkisinde kaygı döngüsüne girebilir. Sürekli temizlikle ilgilenen bir anneyle büyüyen bir çocuk çorapla yere basarsa hastalanabileceği kaygısına kapılabilir. Beyin de bu gelişime denk gelen hormonları salgılar.

Çocuk anne babasının güvenilirliği sarsıldığında veya onların varlıklarının devamı ile ilgili kaygı yaşadığında tehlike algılar. Kontrol dışı düşünceler bu tehlike karşısında kontrolü ele geçirme çabası olarak düşünülebilir. Bazı çalışmalar OKB’nu utanç, yetersizlik, zayıflık veya onur kaybı gibi duyguların ortaya çıkmasını önleme çabası olarak görürler.

Tuvalet eğitiminde yapılan, çocuğu zorlama, utandırma, cezalandırma gibi bazı hataların bu hastalığı tetikleyebildiği düşünülmektedir. Çocuk ilk kez çevreyi dikkate alarak dürtülerini kontrol etmeyi tuvalet eğitimi ile öğrenir. Çok güçlü, baskın karakterli, despot sayılabilecek derecede kontrolcü annelerin çocukları risk altında kabul edilir. Aile içi ilişkiler ve ortam da OKB gelişiminde önemlidir. Araştırmalar takıntılı çocukların annelerinin aşırı koruyucu, endişeli, normal aktiviteleri tehlikeli bularak sınırlayıcı tutum gösterdiklerine, babaların ise genellikle mesafeli, yoğun ye da uzak duran babalar olduklarına işaret ediyor.

OKB bazı durumlarda kişinin çok yoğun olan öfkesini bastırır, böylece kişi ilişkilerinde nazik ve kibar bir insan olabilir; öfke duyduğu kişiye aşırı bir sevgi hissedebilir.

OKB’nin Tedavisi

Bu hastalığın tedavisinin çok hızlı ve kolay olmadığı, ilaç ve terapinin birlikte yürümesi gerektiği düşünülür. Aile terapisi çerçevesinde sistemik yaklaşımla birlikte biilşsel terapilerin başarılı olduğu görülmüştür. Yaşadığı durumun bir hastalık olduğunu, tedavisinin hangi aşamalardan geçeceğini bilmek OKB yaşayan kişiyi rahatlatır ve odaklanmasına yardımcı olur. Aile de bu davranışların kişinin kontrolünde olmadığını anlar; kontrolü ele geçirmesine nasıl yardımcı olabilecekleri konuşulur. Hastalığın farkına ne kadar erken varılırsa, ne kadar erken yardım alınırsa iyileşme hızı ve derecesi de o kadar artar. Tedavi edilmediği ya da uzun bir süre farkedilmediği durumlarda depresypn görülür, çocuğun işlevselliğini giderek daha fazla bozulur, okul ve ev hayatı giderek zorlaşır, kompülsiyonlar beraber yaşadığı insanları da kapsamaya başlar.


Ebeveynlerin Yaklaşımı

Çocuklarında takıntı belirtileri gören anne-babalar önce şaşırır sonra kaygı duyarlar. Çocuklarının anlamsız, mantıksız söz ve hareketleri ne anlam vermekte zorlanırlar Bazı anne-babalar çocuklarının bunları isteyerek yaptıklarını düşünürler. Hatta bazen çocuğa sinirlenip suçlayarak veya ceza vererek tekrarlayan davranışlarını engellemeye çalışırlar. Oysa bu gibi tutumlar çocuğun stresini arttırdığı için OKB sorununun hızlanmasına neden olur.
Çocuğun davranışlarının takıntı olduğunu fark ettiğimizde bu durumun çocuğun iradesi dışında olduğunu anlamış oluyoruz. Bu yüzden bu davranışları inatlaşma veya şımarıklık gibi yanlış isimlerle adlandırmadan anlayışla yaklaşmalı, çocuğumuzun kendini anlatması için alan açmalı, sıkıntılarını paylaşmalı; geciktirmeden profesyonel bir destekk almalıyız.
Uzun sürebilecek tedavi süresinde ailenin en önemli katkısı çocuğun tedaviye devamını sağlamak, destek olmak ve anlayışlı bir tutum sergilemektir.

Koruyucu Ebeveyn Tutumları

Beni en çok heyecanlandıran bölüm burası. Çünlü çocuğumuz sağlıklı iken onun sağlıklı gelişimini devam ettirebilmesi için neler yapabileceğimize bakıyoruz.
• Etrafımızdaki insanları herhangi bir nedenle yargılamayalım. Çocuğumuzun yanında hiç yapmayalım.
• Çocuğumuzun gelişim aşamalarını bilelim, her dönemin ihtiyaçlarına uygun davranışlar içinde olalım.
• Değerlerimizi ve kültürümüzü aktarmaya çalışırken onu kendisine uygun olmayan bir kalıba sokmaya çalışmayalım.
• Çocuğumuzun kendien has özelliklerine saygı ile, güçlü ve zayıf yönlerine duyarlılıkla yaklaşalım.
• Hiçbir şekilde olumlu veya olumsuz kimseyle karşılaştırmayalım.
• Doğmadan önce açılan algıları ile bizim ses tonumuzdan, ruh halimizden, aile içindeki ortamdan etkilendiğini bilerek davranalım.
Sağlıklı bir çocuğun gelişiminde etkili disiplin yöntemlerinin başlıca üç bileşeni var:
1. Çocuk ile annebaba arasında pozitif, destekleyici bir ilişki. Bu ilişkiyi zedelemeden beslemek birincil amacımız olmalı.
2. İstenen davranışların arttırılması için pozitif destekleyici yöntemlerin kullanılması. İlişki olumlu olduğunda takdir en büyük ödüldür zaten.
3. İstenmeyen davranışların azaltılması veya ortadan kaldırılması için desteğin kaldırılması. Doğru davranışları takdir edilen bir çocuğun, yanlış davranışının farkına varıp değiştirmesi için takdir edilmemek bile yeterli olacaktır.
Birçok ebeveyn defalarca söylenmesine veya uyarılmasına karşın çocuğun kendi bildiğini yapmaya devam etmesi sonucunda ne tepki vereceklerini tam olarak bilmiyorlar. Bu durumlar için bazı somut önerilerde bulunmak isterim:
1. Beklentilerimiz gerçekçi olsun, çocuğumuzun oyun ve dinlenme ihtiyaçlarını ders çalışma gerekliliği ile dengeleyelim
2. Kuralları yaşına ve gelişimine uygun bir şekilde çocuğa açıklayalım
3. Ebeveynler olarak aramızda konuşup tepkilerimizi netleştirelim, birimizin hayır dediğine diğeri evet demesin
4. Örnek olalım, yapmalarını istediğimiz davranışları sergileyelim; küfürsüz konuşmak, insanlarla iyi geçinmek, çatışmaları şiddete başvurmadan çözmek, sokaklara tükürmeden çöp atmadan temiz tutmak, hayvanları bitkileri korumak, vs.
5. Kuralları hemen benimsemesini bekleyip, akranları ile karşılaştırmalar yapıp eleştiri döngüsünü başlatmak yerine deneme yanılma yöntemi ile kurallara uymanın daha iyi olduğu sonucuna varmasını sağlamak için sabır ve anlayış gösterelim
6. Çocuğumuz istediğimiz davranışı göstermeye çabaladığında onu takdir edip yüreklendirelim. Bazen işlerin istenilenden farklı gittiğini ama çabalamasının bile önemli bir şey olduğunu hissettirelim.
7. Olumlu ve istenilen davranışlarının sonucunda iyi tepki vererek bir dahaki sefere yapmak istemesini sağlayalım
8. Takdirimizin yapılan davranıştan hemen sonra olmasına özen gösterelim, ara açılırsa çocuğumuz ödüllendirme ile davranış arasındaki bağı kuramayabilir.
9. İstenmeyen bir davranış gösterdiğinde bunun sonuçları hakkında düşünmesini sağlayalım ve açıklama getirelim. Tek başına ‘çok şeker yeme’ demek yerine şeker yediği zaman kemiklerinin güçsüzleşeceğini, büyümesinin yavaşlayıp dişlerinin daha kolay çürüyeceğini anlatalım.
10. ‘Hayır’ kelimesini çok gerekli olduğunda, örneğin geri dönüşü olmayacak bir davranışı yaparken, (bir canlıya fiziksel zarar vermek, eşyaları kırmak, mobilyaları çizmek, duvarlara resim yapmaya kalkışmak gibi) kullanalım ki etkisi kaybolmasın.
11. Çocuğumuzla önceden belirleyerek ve açıklayarak istenmeyen davranışını engellemek için sevdiği bir şeyden kısa bir süre için mahrum bırakabiliriz.
12. Davranışını düşünmesi, kendini toparlaması için odasına gönderebiliriz ama bunun süresi 10 dakika gibi kısa bir süre olmalı.

Bu yazıyı Çetin Korkut’un “Sen Hiç Deniz Gördün mü?” kitabından bir şiiri ile bitirmek istiyorum;

YOL UZUN

Düşersem
elimi sıkı tut
yüreğim fırtınada buz tutmasın
gece karanlık
göremezsem
başında ateşböcekleri uçuşsun
fırtına var
yağmurda kanatlarım ıslanır
uçamazsam
kolunun altında hep bir yerim olsun
yol uzun

Çetin Korkut

Bu uzun yolda kolumuzun altında çocuklarımız için hep bir yer olması dileğiyle.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocuklarda Takıntılar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.İrem BRAY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.İrem BRAY'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İrem BRAY Fotoğraf
Uzm.Psk.İrem BRAY
Muğla (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi40 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.İrem BRAY'ın Yazıları
► Dini Takıntılar Psk.Necdet DÖNMEZ
► Takıntılar - Obsesyonlar Psk.Serap DUYGULU
► Cinsel Takıntılar ve Tedavisi Psk.Ceren TATAR
► Dini ve Cinsel Takıntılar Psk.Ceren TATAR
► Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntılar) Psk.Romina KUYUMCUOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Çocuklarda Takıntılar' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bağıran İhtiyaçlar Kasım 2019
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:21
Top