Depresyon : Belirtiler, Yaygınlık ve Sebepleri
MAKALE #1209 © Yazan Dr.Psk.Meltem KAVCAR SIRMALI | Yayın Haziran 2008 | 25,610 Okuyucu
Depresyon sözcüğünün Latince kökü ‘depressus’tur. Aşağı doğru bastırmak, çekmek, bitkin, gamlı, kederli anlamına gelir.
Depresyon genel olarak hayata ve geleceğe kötümser bakış, ümitsizlik ve değersizlik duyguları,düşünce ve hareketlerde yavaşlama, boşluk duyguları ve bazı durumlarda zihnin ölüm ve ihtihar düşünceleri ile çok sık meşguliyeti ile semtomatize olur.
Depresif bozukluk tüm bedeni etkileyen bir durumdur. Bedeni, duygudurumu ve düşünceleri etkiler. Beslenme ve uyku düzenini, özalgılamayı ve düşünce işlevleri etkilenir.
Eğer bir kişide aşağıdaki belirtilerden dört ya da daha fazlası varsa, kişi kendi çabasıyla bu durumdan çıkamıyorsa ve belirtiler iki haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa, bir uzmana başvurması gereklidir.
Genel olarak depresyondaki semptomları 4 alanda toplayabiliriz:
1. Duygudurum alanı: Çökkün, kederli, üzgün ve acı verici duygular baskındır. Bu duygular hastanın kendisi tarafından söze dökülebilir. Yüz görünümünden, ses tonundan ve davranışlarından anlaşılabilir ya da yakınları üzgün ve mutsuz olduğunu anlatır. İlgi ve istek azlığı, hoşlandığı etkinliklerden ve yaşamdan zevk alamama (anhedoni) belirgindir.
2. Psikomotor etkinlik: daha sıklıkla psikomotor yavaşlama belirgindir. Devinimlerde yavaşlama, yorgunluk, bitkinlik, konuşmada yavaşlama, zamanın yavaş geçmesi görülür. Psikomotor ajitasyon da olabilir.
3. Bilişsel alan: Düşünce içeriğinde kayıp düşünceleri, umutsuzluk, karamsarlık, yetersizlik, değersizlik, suçluluk ve ölüm düşünceleri olur. Geçmiş hatalarla uğraşma, cezalandırılma düşünceleri ve depresif temalı sanrılar olabilir.
4. Vegetatif alan: Uyku ve iştah bozuklukları, menstürel düzensizlik, cinsel isteksizlik gözlenir.
Ayrıca depresyon belirtilerinin arka planda olduğu veya hiç görülmediği, kişiler arası ilişkilerde bozulmanın olmadığı bir depresyon çeşidi olan maskeli depresyonda hastalar sıklıkla psikolojik belirtileri ve yaşamsal sorunlarını inkar ederler ya da olduğundan daha az gösterirler. Bunlar yerine hekime; bedensel belirtiler (uyku bozuklukları -sıklıkla uykuya dalmakta güçlük, gece sık uyanma, sabah erken uyanma -, iştah bozuklukları -sıklıkla iştahta azalma ve kilo kaybı), cinsel isteksizlik, menstürel düzensizlik, enerji kaybı ve çabuk yorulma şikayetleri ile başvururlar. Ayrıca zun süreli ağrılar, kabızlık-ishal, bulantı kusma gibi bedensel belirtiler görülebilir, alkol-madde kullanımı oluşabilir.
Klinik depresyonu olan çoğu kişi kendini yalnız hisseder. Kendilerinin bu hastalıktan dolayı acı çeken tek kişi olduklarını sanırlar. Aslında klinik depresyon oldukça yaygın bir hastalıktır.
Klinik depresyon, duygularınızı, aile ve arkadaşlarınızla ilişkinizi, işinizi ve yaşama bakışınızı dramatik bir biçimde değiştirir. İhmal edilirse evliliği, arkadaşlıkları, mesleki kariyeri bozabilir. Tedavi edilmediği takdirde umutsuzluk ve hayatın yaşamaya değmediği duygusu uyandırabilir. Bazı hastalarda intihara dahi yol açabilir.
Yaşam boyu prevalansı genel olarak %15, kadınlar için %25 olan ciddi ve yaygın bir hastalıktır. Genel gözlem bu hastalığın ülke yada kültürel farklılıklardan bağımsız olarak kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görüldüğü şeklindedir. Bu durumun hormonal farklılıklara, doğum yapmaya, çeşitli psikososyal stresörlere maruz kalmaya bağlı olarak gelişebileceği düşünülmektedir. Kadınlarda depresyonun daha sık görülmesinde, hormonal faktörler örneğin menstrüel siklus değişiklikleri, hamilelik, düşük yapma, doğum sonrası dönem, menopoz öncesi ve menopoz rol oynayabilir. Pek çok kadın ayrıca hem evde hem de işteki sorumluluklar, tek ebeveyn olma, çocukların ve yaşlanan ebeveynlerinin bakımı gibi ek stres faktörleriyle karşı karşıyadır.
Başlangıç yaşı 20-50 arasında değişmekle birlikte ortalama başlangıç yaşı 40 tır. %50’si 40 yaşından önce, %10’u 60 yaşından sonra ortaya çıkar. Kadınlarda 35-45 yaşlar arasında, erkeklerde 55-70 yaşlar arasında pik yapar. Irksal farklılık yoktur. Sosyokültürel faktörler; ailede alkol öyküsü, depresyon ve 13 yaşından önce ebeveyn kaybı öyküsü olanlarda ve düşük sosyoekonomik düzeydeki kişilerde risk daha fazladır. Birinci derece akrabalarda risk yaklaşık %10-13tür. Tek yumurta ikizlerinde de risk artışı saptanmıştır.
Ülkemizde yapılan çalışmalara göre; depresyon 40 yaş üstünde daha yaygındır (40-50 yaş arası en sık). Somatizasyon (bedenselleştirme) yaygın olarak görülür (vakaların yaklaşık %20 sinde). Prevalans: %8-20 arasında değişmektedir. Endojen depresyonun reaktif depresyona göre daha sık tekrarladığı saptanmıştır. Sosyal destekleri iyi olan orta ve ileri yaş hastalarda prognoz daha iyidir. Fiziksel hastalığın eşlik ettiği depresyonda prognoz daha kötü bulunmuştur.
Depresyon genelde yaşanan travmatik bir olayın akabinde görülür. Travmatik olayları kısaca listelemek gerekirse:
Psikososyal boyutuna bakıldığında; sevilen kişinin simgesel veya gerçek kaybı reddedilme olarak algılanır. Depresyon,kaybedilen objeye yönelik öfke ve saldırganlığın kendi benliğine dönmesi ile açıklamaktadır. Kaybedilen objeye karşı ambivalans önem taşır. Geri dönen öfke ,depresyonun dinamik açıklamasında en iyi bilinen formülasyondur. Bu formülasyon kendini suçlama, benlik saygısında azalma ve cezalandırma gereksinimini de açıklar.
Depresyon büyük oranda başarı ile tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Çeşitli ilaç tedavileri ve beraberinde uygulanan psikoterapi bir çok hastada iyi sonuçlar vermektedir. Bu iki yöntem birlikte uygulandıklarında eni iyi cevap alınır.
Bütün hastalık belirtileri geçtikten sonra yapılması gereken şey en az 6 ay daha ilaç kullanımı ve belirli aralarla terapistinizle görüşmektir. Unutmayın bir kez depresyon geçirmek ikincisinin daha kolay gelmesine işarettir.
Dr.phil. R. Meltem Kavcar Sırmalı
Depresyon genel olarak hayata ve geleceğe kötümser bakış, ümitsizlik ve değersizlik duyguları,düşünce ve hareketlerde yavaşlama, boşluk duyguları ve bazı durumlarda zihnin ölüm ve ihtihar düşünceleri ile çok sık meşguliyeti ile semtomatize olur.
Depresif bozukluk tüm bedeni etkileyen bir durumdur. Bedeni, duygudurumu ve düşünceleri etkiler. Beslenme ve uyku düzenini, özalgılamayı ve düşünce işlevleri etkilenir.
Eğer bir kişide aşağıdaki belirtilerden dört ya da daha fazlası varsa, kişi kendi çabasıyla bu durumdan çıkamıyorsa ve belirtiler iki haftadan daha uzun bir süredir devam ediyorsa, bir uzmana başvurması gereklidir.
Genel olarak depresyondaki semptomları 4 alanda toplayabiliriz:
1. Duygudurum alanı: Çökkün, kederli, üzgün ve acı verici duygular baskındır. Bu duygular hastanın kendisi tarafından söze dökülebilir. Yüz görünümünden, ses tonundan ve davranışlarından anlaşılabilir ya da yakınları üzgün ve mutsuz olduğunu anlatır. İlgi ve istek azlığı, hoşlandığı etkinliklerden ve yaşamdan zevk alamama (anhedoni) belirgindir.
2. Psikomotor etkinlik: daha sıklıkla psikomotor yavaşlama belirgindir. Devinimlerde yavaşlama, yorgunluk, bitkinlik, konuşmada yavaşlama, zamanın yavaş geçmesi görülür. Psikomotor ajitasyon da olabilir.
3. Bilişsel alan: Düşünce içeriğinde kayıp düşünceleri, umutsuzluk, karamsarlık, yetersizlik, değersizlik, suçluluk ve ölüm düşünceleri olur. Geçmiş hatalarla uğraşma, cezalandırılma düşünceleri ve depresif temalı sanrılar olabilir.
4. Vegetatif alan: Uyku ve iştah bozuklukları, menstürel düzensizlik, cinsel isteksizlik gözlenir.
Ayrıca depresyon belirtilerinin arka planda olduğu veya hiç görülmediği, kişiler arası ilişkilerde bozulmanın olmadığı bir depresyon çeşidi olan maskeli depresyonda hastalar sıklıkla psikolojik belirtileri ve yaşamsal sorunlarını inkar ederler ya da olduğundan daha az gösterirler. Bunlar yerine hekime; bedensel belirtiler (uyku bozuklukları -sıklıkla uykuya dalmakta güçlük, gece sık uyanma, sabah erken uyanma -, iştah bozuklukları -sıklıkla iştahta azalma ve kilo kaybı), cinsel isteksizlik, menstürel düzensizlik, enerji kaybı ve çabuk yorulma şikayetleri ile başvururlar. Ayrıca zun süreli ağrılar, kabızlık-ishal, bulantı kusma gibi bedensel belirtiler görülebilir, alkol-madde kullanımı oluşabilir.
Klinik depresyonu olan çoğu kişi kendini yalnız hisseder. Kendilerinin bu hastalıktan dolayı acı çeken tek kişi olduklarını sanırlar. Aslında klinik depresyon oldukça yaygın bir hastalıktır.
Klinik depresyon, duygularınızı, aile ve arkadaşlarınızla ilişkinizi, işinizi ve yaşama bakışınızı dramatik bir biçimde değiştirir. İhmal edilirse evliliği, arkadaşlıkları, mesleki kariyeri bozabilir. Tedavi edilmediği takdirde umutsuzluk ve hayatın yaşamaya değmediği duygusu uyandırabilir. Bazı hastalarda intihara dahi yol açabilir.
Yaşam boyu prevalansı genel olarak %15, kadınlar için %25 olan ciddi ve yaygın bir hastalıktır. Genel gözlem bu hastalığın ülke yada kültürel farklılıklardan bağımsız olarak kadınlarda erkeklere göre iki kat daha fazla görüldüğü şeklindedir. Bu durumun hormonal farklılıklara, doğum yapmaya, çeşitli psikososyal stresörlere maruz kalmaya bağlı olarak gelişebileceği düşünülmektedir. Kadınlarda depresyonun daha sık görülmesinde, hormonal faktörler örneğin menstrüel siklus değişiklikleri, hamilelik, düşük yapma, doğum sonrası dönem, menopoz öncesi ve menopoz rol oynayabilir. Pek çok kadın ayrıca hem evde hem de işteki sorumluluklar, tek ebeveyn olma, çocukların ve yaşlanan ebeveynlerinin bakımı gibi ek stres faktörleriyle karşı karşıyadır.
Başlangıç yaşı 20-50 arasında değişmekle birlikte ortalama başlangıç yaşı 40 tır. %50’si 40 yaşından önce, %10’u 60 yaşından sonra ortaya çıkar. Kadınlarda 35-45 yaşlar arasında, erkeklerde 55-70 yaşlar arasında pik yapar. Irksal farklılık yoktur. Sosyokültürel faktörler; ailede alkol öyküsü, depresyon ve 13 yaşından önce ebeveyn kaybı öyküsü olanlarda ve düşük sosyoekonomik düzeydeki kişilerde risk daha fazladır. Birinci derece akrabalarda risk yaklaşık %10-13tür. Tek yumurta ikizlerinde de risk artışı saptanmıştır.
Ülkemizde yapılan çalışmalara göre; depresyon 40 yaş üstünde daha yaygındır (40-50 yaş arası en sık). Somatizasyon (bedenselleştirme) yaygın olarak görülür (vakaların yaklaşık %20 sinde). Prevalans: %8-20 arasında değişmektedir. Endojen depresyonun reaktif depresyona göre daha sık tekrarladığı saptanmıştır. Sosyal destekleri iyi olan orta ve ileri yaş hastalarda prognoz daha iyidir. Fiziksel hastalığın eşlik ettiği depresyonda prognoz daha kötü bulunmuştur.
Depresyon genelde yaşanan travmatik bir olayın akabinde görülür. Travmatik olayları kısaca listelemek gerekirse:
- Bir yakının kaybı
- Evde yada işte ciddi problemler
- Uzun süredir devam eden veya kronik hastalıklar
- Trakilizan, antihipertansif, steroid (prednizone), codeine ve indomenthacin türü ilaçların kullanımı
- Madde kullanımı
- Madde kulllanımından arınma safhası
Psikososyal boyutuna bakıldığında; sevilen kişinin simgesel veya gerçek kaybı reddedilme olarak algılanır. Depresyon,kaybedilen objeye yönelik öfke ve saldırganlığın kendi benliğine dönmesi ile açıklamaktadır. Kaybedilen objeye karşı ambivalans önem taşır. Geri dönen öfke ,depresyonun dinamik açıklamasında en iyi bilinen formülasyondur. Bu formülasyon kendini suçlama, benlik saygısında azalma ve cezalandırma gereksinimini de açıklar.
Depresyon büyük oranda başarı ile tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Çeşitli ilaç tedavileri ve beraberinde uygulanan psikoterapi bir çok hastada iyi sonuçlar vermektedir. Bu iki yöntem birlikte uygulandıklarında eni iyi cevap alınır.
Bütün hastalık belirtileri geçtikten sonra yapılması gereken şey en az 6 ay daha ilaç kullanımı ve belirli aralarla terapistinizle görüşmektir. Unutmayın bir kez depresyon geçirmek ikincisinin daha kolay gelmesine işarettir.
Dr.phil. R. Meltem Kavcar Sırmalı
Beğenin
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
depresyon, duygudurum, psikomotor etkinlik, psikomotor ajitasyon, anhedoni, depresyonun semptomları, vegetatif alan, klinik depresyon, depresyonun yaygınlığı, depresyonun sebepleri, antidepresanlar
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.