2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Selfıe Çekme Zorlantısı Hastalık Olma Yolunda mı???
MAKALE #12453 © Yazan Dr.Ali Algın KÖŞKDERE | Yayın Nisan 2014 | 4,218 Okuyucu
Amerika Psikiyatri Birliği bir günde defalarca kendi fotoğrafını çekmeyi ve bunu sosyal ağlarda paylaşmayı bir hastalık olarak sınıflandırıyor diye bir dedikodu var.
Bu duruma bulunan isim ilginç olmuş. İltihaplı hastalıklarda kullanılan -itis ekini kullanarak kendiliğin iltihaplanması anlamına gelen selfitis demişler. Ne yazık ki bu, psikiyatrik hastalıkları tanımlamada pek kullanılan bir yol değil.
Ancak konu asparagaslarla gündeme gelmiş olsa da üzerinde durulması gereken yönler taşıyor.

Selfie nedir?
Selfie, kişinin kendi cep telefonunu ya da fotoğraf makinesini kullanarak kendi fotoğrafını çekmesidir. Gelişen teknoloji sayesinde cep telefonlarındaki çift taraflı kameralar, cep telefonlarının ayna gibi kullanılmasını da sağlamaktadır. Kişi kendisini ya da birlikte olduğu kişileri çektikten sonra fotoğraflarını internet üzerinden sosyal ağlarla paylaşarak bu fotoğrafları teşhir edilebilmekte ve bunlara yapılan yorumları takip edebilmektedir.
Selfie, iki yönlü bir tanımdır. Bir açıdan kişinin kendi kendisine yapabilirliğini ifade eder. Bir yalnızlığa gönderme yapar. Diğer yandan "self"in psikolojik tanımı, yani kişinin kendisi ile ilgili bilgisi iki kişilik bir etkileşimden gelir. İnsan kendisini yanındaki kişilere ve bu kişilerle girdiği ilişkilere göre tanımlar. Örneğin bir kişi annesinin yanında çocuk, kocasının yanında eş, iş arkadaşlarının yanında iş arkadaşı olacaktır. İnsan yaşamı boyunca bu bilgileri birleştirerek kendisi ile ilgili genel bir duruş oluşturur, bir kimlik kazanır.
Selfie'lerde etkileşim sosyal ağda yayınlandıktan sonra gelen yeni paylaşımlar ile ortaya çıkar. Yani kişi kendi kendine çektiği görüntüyü yine bir etkileşim için kullanmaktadır. Ama bu etkileşim normal yaşamdaki etkileşimlerden bazı farklılıklar içerir.

İlk selfie annenin yüzündedir:
Bebek gelişirken annenin yüzü önemli bir görev üstlenir. Eğer anne ruhsal açıdan sağlıklı ise bebeğinin varlığı, bakımı onu mutlu eder ve yaşadığı doyum annenin yüzüne yansır. Bu yansımada; tanınmanın, sevilmenin ve güvenin mutluluğu vardır. Bebeğin gördüğü, annesinin yüzünde nasıl göründüğüdür. Bebek bu görüntüyü farklı aile bireylerinden edinmeye devam eder ve kendisiyle ilgili genel bir imaj oluşturur. Bu görüntünün oluşmasında kalıcı ya da uzun süreli ilişkiler asıl rolü oynarlar. Bu nedenle aile bireyleri ile kurulan ilişki önemli bir temel oluşturur. Daha sonra bunlara okul ve sokak arkadaşları, diğer akrabalar vb. eklenir.
Bu ilişkilerin uzun süreli olmasının yanında etkileşimli olabilmesi de gerekmektedir. Eğer çocuk annesine/ailesine bakar ve orada kendisini göremez ise etkileşime giremez ve oynayamaz. Çünkü bir etki yaratmadığını ve yanıt alamadığını hissedecektir. Böyle olduğunda olağan bir alış veriş ve bu alış verişin içinden farklı durumların oluşması ile ortaya çıkabilecek yaratıcılık ketlenebilir.
İnternet ve sosyal ağlar, gerçek yaşamda etkileşime girilemeyecek kişilere ulaşma ve onlarda bir etki yaratma şansı vermektedir. Bu oyuna kendini kaptıranların geçmişte oyun arkadaşı sıkıntısı çektikleri söylenebilir. Diğer bir açıdan bakarsak, oyun arkadaşlarıyla tatmin edici bir alış veriş yaşayamadıklarını ama onların beğenilerine gereksinim duyduklarını düşünebiliriz.

Çocuk, annesinin yüzünde ne görür?
Eğer çocuk annesinin yüzünde yansıttıklarını değil de yalnızca annesini görüyor ise ruhsal gelişim olumsuz etkilenir. Annenin yüzünde sadece anneyi görmek demek bazı sorunlar yüzünden annenin çocuk tarafının ortaya çıkamaması anlamına da gelir. Annenin bebeğine bir yansıtma yapabilmesi için onun düzeyine gerileyebilmesi gerekmektedir. Annelerin en olağanüstü yönü, bebekleriyle birlikte bebekliğe inebilmeleridir. Bu sayede bebeklerini anlayabilir, onlara bakabilir ve onlarla oynayabilirler. Annesine yansıtamayan onunla oynayamayan bebeğin yaratıcılığı, kavrama ve yüceltme yetileri körelecektir. Anne ile ilişkide karşılıklı alış verişi yaşayamamak, gelecekteki ilişkilerde etkileşimli bir alan yaratmakta zorluklar yaşanmasına neden olur.

Bir tepki alma ihtiyacı olarak "görülme":
Çocuklar bir tepki alma konusunda ısrarcıdırlar. Eğer tepki gelir ve oyuna dönüşebilir ise gelişime gidebilecek bir yol açılır, tepki alınmadığında ise kaygan ve patinaj yapılan bir yola düşülür. Yansıttıklarını geri almanın çabası değişik biçimlerde sürebilir. Yansıtılanlar geri alınamazsa huzursuzluk artar. Artan kaygı aynı yolların tekrarlanmasına ama bu tekrarların yarattığı saplantının kişiye iyice yapışmasına yol açar. Bir süre sonra çocuk yansıtmaktan vazgeçebilir, umutsuzluğa düşebilir.

Mesajların yorumlanış biçimi:
Burada önemli bir öge yansıtılanların nasıl yorumlandığıdır. Çocuk yansıttıklarını; ihtiyacı olan görülme, sevilme, şefkat görme, sınırlanma, yardım alma, anlaşılma gibi dönüşmüş biçimlerde geri alamazsa bu ihtiyaçlarını karşılama çabası sürer. Çocuk büyüdükçe yansıtılanlar ve yansıtılanların alınma biçimi karmaşıklaşsa da derinlemesine bakıldığında asıl amaç fark edilebilir.
Bazen çocukların (bazen erişkinlerin) mesajları yanlış yorumlanır ve travmalara neden olabilir. Büyürken yaşanan en ağır travmalardan birisi çocuğun şefkat arayışlarını erişkinlerin cinsel yakınlık arama olarak görmeleriyle ortaya çıkar. Bu karışıklıklara ergenlik döneminde sıkça rastlanır. Bu durumların en yoğun yaşandığı ortamlardan birisi de internettir.

İnternetteki etkileşimlerin duygudan yoksunluğu:
Ayna, internet, telefon ya da kamera soğuk ve sabittir. İnsani ilişkilerdeki duygusal derinlik ve çeşitlilik yoktur. Eklenen gülen ve ağlayan yüzler bir yere kadar fayda verir :)) Duygusal etkileşim ise yalnızca beğenilmekten daha derine gider, daha derine etki eder. Duyguların ve canlılığın getirdiği derinliğin yerine beğenmenin ve beğenilmenin yüzeyselliği egemen olursa zorluklarla karşılaşılır. Derinleşmeyen bir beğeni ve beğenilme yaratıcılığı ve oyunu kısırlaştırır. Merak azalır. Merakın azalması yaşamı ve üretimi monotonlaştırır, heyecan gider.

Beğenilenin kişiliği:
Sağlıklı biri, güzellere/yakışıklılara aşık olduğunda onlarda yalnızca bir güzellik/yakışıklılık görmeyecek onları kişi olarak da görebilecektir. Ama beğeniler, beğenilenin yerine geçerse ortaya bir selfie yayınlama ve beğenecek ayna arama zorlantısı çıkabilir. Ayna olarak arkadaşlar, onaylayıcı aile üyelerinin yerini alabilirler. Pamuk Prensesle rekabet eden üvey annesinin aynaya sorduğu soru gibi sürekli tekrarlanabilir: "Ayna ayna güzel ayna, söyle bana benden daha güzeli var mı bu dünyada?" Ne yazık ki hep vardır.
Sevgi alabilmiş ve rekabetin içinden geçmiş bir ergen ise aynaya baktığında, güzelliği kadar kendisini de görebilir. Ergenlikte ayna önünde vakit geçirme genelde normaldir, ergen değişen bedenini tanımaya çalışır. Bir süreliğine bunu kendi başına değerlendirmeye ihtiyacı vardır.

Var oluş:
Eğer anne bebeğini sağlıklı bir biçimde büyütebilmişse onun ilk bakışları bebeğinin var olmasını kolaylaştırır. Bu var oluş, daha sonra bebeğin kendisini gerçek olarak algılayabileceği yansıtmalara olanak verir. Gerçek olmak var olmaktan sonra gelir ama yaşamın ve ilişkilerin enerjisi gerçek olabilmekten kaynak alır. Bazıları var olur ama gerçek olamadıkları, gerçek yönleri ile bağlantı kuramadıkları için yaşamda bir yer edinemezler.

Gerçek olabilmek:
Gerçek olma isteği, gerçek kendini tanıma çabası ve gerçek kişiyi ortaya çıkarma gereksinimi genlerimize işlemiştir. Bunlar isteklerin doyurulması ve doyurulmaması ile yakından ilişkilidir. Gerçek hissetmemek ya da sahteliğin çok öne çıkması, dürtülerden doyum ve haz alınamamasına neden olduğundan acı verir, tüketir. Fazla doyurulması ise kişinin gerçekliğinden kopmasına neden olur.
İnsanın, gerçekte ne olduğunu bilemeyince yaşadığı anlamsızlık ağırdır. Anlam arayışı bir biçimde karşımıza çıkar. Anlam arayışının kendisi; görülmek, beğenilmek ve ilgi çekmek olduğunda facebook bir narsisizm tuzağına dönüşebilir. Bir süreliğine böyle bir döneme gereksinim vardır ama bu uzun sürerse bu tip bir anlam arayışı doyurucu sonuçlar getiremeyeceğinden boşluk hissine kolaylıkla dönüşebilir.

Selfie'lerin güzel hatıralar olarak kalması dileğiyle.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Selfıe Çekme Zorlantısı Hastalık Olma Yolunda mı???" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Ali Algın KÖŞKDERE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Ali Algın KÖŞKDERE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Dr.Ali Algın KÖŞKDERE
Bursa
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi7 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Ali Algın KÖŞKDERE'nin Makaleleri
► Kendinize Karşı Olumlu Olma Dr.Sevilay ZORLU
► Hamilelikte Alerjik Hastalık Tedavisi Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
► Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık ve Enfeksiyonlar Op.Dr.Furkan KAYABAŞOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Selfıe Çekme Zorlantısı Hastalık Olma Yolunda mı???' başlığıyla benzeşen toplam 95 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kıskançlık ve Haset Mayıs 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:39
Top