2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Tip 2 Diyabette Beslenmenin Kan Şekeri Üzerindeki Etkisi
MAKALE #12620 © Yazan Dyt.Sibel YILDIRIM | Yayın Mayıs 2014 | 3,909 Okuyucu
Tip 1 ve tip 2 diyabetli hastalarda sıkı kan şekeri kontrolünün mikrovasküler komplikasyonları önlediği iyi bilinmektedir. İyi bir kan sekeri ayarlanması ile retinopati, nefropati gibi mikrovasküler komplikasyonlar azalmakta, ancak makrovasküler komplikasyonlar da, bu ilişki tam gösterilmemiştir. Bu olgularda, mutlaka ek risk faktörü olan, hipertansiyon ve dislipideminin tedavisi de gerekmektedir. Bu nedenle bu olgularda, tek basına kan sekeri ayarının sağlanması yeterli olmamaktadır. Tip 2 diyabetes mellituslu olguların önemli bir bölümü,obez oldugundan tedavinin basında,diyet ve egzersiz gibi,yasam stili degisikliklerinin yapılması gerekmektedir.Özellikle ,insülin direncinin,önemli oldugu oldugu bu olgularda, kiloda azalmanın saglanmasının çok önemli oldugu açıktır. Beslenme ayarlanması, düzenli yapılan, egzersiz yanında, kan sekeri ayarı saglanmayan olgulara, tek basına veya kombinasyon seklinde oral antihiperglisemik ajanlar baslanabilir. Tip 2 diyabetes mellituslu olgularda yapılan ,en önemli çalısma olan, İngiltere Prospektif Diyabet Çalısmasına (UKPDS ) göre,iyi bir kan sekeri ayarı ile hem mikro hemde makrovasküler komplikasyonlar azalmaktadır. Bu çalısmaya göre, HbA1C düzeyinde % 1’lik azalma ile, diyabete iliskili herhengibir sonuç veya mortalilite % 21, mikrovasküler hastalık % 37 göreceli olarak azalmaktadır. Ancak hastaların çok az bir bölümünde istenilen hedefe ulaşılmaktadır. Çoğu olguda kombine tedavi gerekmektedir. İlaç tedavisi olarak 1) insülin salgılatıcıları 2) Biguanidler 3) R-glukozidaz inhibitörleri 4) Tiyazolidinedionlar kullanılabilmektedir. Oral antihiperglisemik ajanlar,tek basına,ya da kombinasyon seklinde olabilecegi gibi, insülinlerle kombine olarak da kullanılabilir.
Diyabetiklerin çoklu risk faktörlerine aynı anda sahip olmaları nedeniyle sıkı kan şekeri kontrolü yanında bu hastalarda kilo alımının engellenmesi, kan basıncı kontrolünün sağlanması, sigaranın bıraktırılması, lipid düşürücü tedavinin başlanması, düzenli egzersiz yapmaları da sağlanmalıdır. Bozulmuş glukoz toleransı olan hastalarda sadece yaşam tarzı değişiklikleriyle bile diyabet gelişiminin önlenebileceği ya da geciktirilebileceği bildirilmiştir.

Fiziksel Aktivite ve Kan Şekeri Regülasyonu
Diyabet ile ilişkili risklerin azaltılmasında vücut ağırlığının yönetimi önemlidir. Vücut ağırlığı yönetimi kilo kaybının sağlanması ve tekrar kilo alımının önlenmesini kapsar. Obez bireylerde bireyin diyete uyumunun sağlanması ve hızlı ağırlık kaybından korunması için alınan enerjide orta düzeyde kalori kısıtlaması, beslenme öyküsü ile hesaplanandan 250-500 kkal eksiltme yapılması önerilir.
Kilo kaybının sağlanmasında, gerekli olan kalori miktarındaki eksiltme ile haftada 400-800 gram kilo kaybı sağlayabilmek, oluşacak komplikasyon riskini düşürmede etkilidir. Örneğin insülin direnci gelişmiş tip 2 diyabetlilerde orta derecede kilo kaybının insülin direncini iyileştirdiği gösterilmiştir. Bireysel ve grup eğitimi, sık aralıklarla izlem, yaşam tarzı değişikliklerini (enerji ve yağ tüketiminin azaltılması ve fiziksel aktivitenin artırılmasını) hedefleyen yapılandırılmış program bütünlüğünün; başlangıç vücut ağırlığına kıyasla %5-7 oranında kilo kaybı sağladığı bildirilmiştir. Bu nedenle tip 2 diyabetlilere verilen TBT ile öncelikli hedef, enerji alımının azaltılması ve fiziksel aktiviteyi artırarak enerji tüketiminin artırılmasını diğer bir ifade ile negatif enerji dengesini oluşturacak yaşam tarzı değişikliklerini sağlamak olmalıdır.
Fiziksel aktivitedeki artış tip 2 diyabetlilerde glisemiyi iyileştirebilir, insüline direnci azaltabilir ve KV risk faktörlerinde azalma sağlayabilir. Fiziksel aktivitenin tüm bu olumlu etkileri kilo kaybının sağlanmasından bağımsızdır. Haftada üç gün en az 150 dakika orta yoğunlukta fiziksel aktivite (tercihen yürüyüş) yapılması ve fiziksel aktivite yapmaksızın geçen günlerin üst üste 2 günden fazla olmaması önerilir.

Karbonhidrat ve Posa ve Kan Şekeri Regulasyonu
Diyet karbonhidratları postprandiyal glukozun en önemli etkenidir. Özellikle diyet bileşenindeki karbonhidratların türü ve miktarı kan glukozunu büyük ölçüde etkilemektedir. Besinlerin glisemik yanıtını etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlar; karbonhidrat miktarı, şekerin türü (glukoz, fruktoz, sükroz, laktoz), nisaştanın türü (amiloz, amilopektin, dirençli nişasta), besinlerin pişirilmesi ve işlenmesi, yağlar, pektinler, fitatlar, taninler gibi diğer bileşenler, nişasta-protein ve nişasta-yağ kombinasyonlarıdır. Açlık veya öğün öncesi glukoz konsantrasyonu, uzamış öğün etkisi, glukoz intoleransının şiddeti glisemik yanıtı etkileyen faktörler arasında yer alır. Çeşitli çalışmalarda, yüksek posalı diyetin insülin ve kan glikozu üzerine yararlı etkileri olduğu saptanmıştır. Pick ve arkadaşları, diyet posasının glisemik, insülinemik ve lipidemik yanıtı düzelttiğini, total kolesterol ve düşük dansiteli lipoproteinleri (LDL) azalttığını göstermişlerdir. Diyabetik hastalar için günlük 20-35 g diyet posası alımı önerilmektedir.
Diyetin total karbonhidrat içeriğinin bir kısmının sükroz olarak kullanılmasının, Tip 1 ve 2 diyabetik bireylerde kan glukoz kontrolünü bozmadığı gösterilmiştir. Metabolik kontrolü ve uygun vücut ağırlığı sürdürülebildiğinde 25 g/gün sükroz tüketimine izin verilmektedir.
Fruktoz, plazma glikozunda isokalorik miktardaki sükroz ve nişastadan daha düşük bir artış oluşturmaktadır. Bu nedenle, diyabetik diyetlerde tatlandırıcı olarak enerjinin % 10'u düzeyinde önerilebilir.

Düşük Glisemik İndeks ve Kan Şekeri Regülasyonu
Diabetes Care’de yayımlanan meta analize göre, düşük glisemik indeksli diyet HbA1C’de % 0.43’lük bir azalma sağlar. Yapılan çalışmalarda, 10 haftalık sürenin sonunda Tip 1 ve Tip 2 diyabetli deneklerde, düşük glisemik indeksli diyet alanların yüksek glisemik indeksli diyet alanlara göre HbA1C seviyeleri %0.4 daha düşüktür.
Diğer bir çalışmaya göre, yüksek karbonhidrat alımı söz konusu iken düşük glisemik indeksli diyet almak Tip 2 diyabet riskini azaltır. Bunu başarmanın bir yolu beyaz ekmek yerine düşük glisemik indeksli ekmek kullanmaktır.

Protein ve Kan Şekeri Regulasyonu
The American Journal Clinical Nutrition’da yayımlanan araştırmaya göre; yüksek protein diyeti tip 2 diyabetli kişilerde yemekten sonraki kan şekeri düzeyini düşürür ve kan şekeri kontrolünü geliştirir. Ancak, uzun vadeli çalışmalar, olası yan etkilerini ve diyette uzun vadede kullanılabilirliliğini belirlemek için gereklidir. Açlık glukozu konsantrasyon ile, yüksek proteinli diyet ortalama 24 saat entegre glikoz yanıtta % 40’lık bir azalma ile sonuçlanmıştır. Yüksek proteinli diyet ve kontrol diyetleriyle glikozillenmiş hemoglobinde sırasıyla %0.8 ve %0.3’lük azalma bulundu. Aralarındaki fark anlamlı bulundu. Zaman içerisinde değişim oranı da kontrol diyetine sonrasına göre yüksek protein diyetinde belirgin olarak daha fazla idi. (p <0.001). Açlık triaçilgliserolü kontrol diyetine oranla yüksek proteinli diyette anlamlı olarak daha düşüktü. İnsülin, C-peptid, ve serbest yağ asidi konsantrasyonları arasında 2 sonrasında anlamlı bir fark yoktu.

Ana ve Ara Öğünler ve Kan Şekeri Regulasyon
Gıda gereksinimi kadar, yemenin şekli de özellikle insülin kullananlarda olmak üzere tüm DM’liler için önemlidir. Bu nedenle öğünlerin düzenlenmesi gerekir. DM’li hastalarda hem hipoglisemi riskini en aza indirmek hem de bir defada alınan gıdanın yapacağı postprandiyal hiperglisemiden hastayı korumak için sık ve az yemek yeme prensibi ortaya atılmıştır. Halen klasikleşmiş olan program, 3 ana 3 ara öğün şeklinde yemeğin düzenlenmesidir. Hastanın 2-3 saat aralıklarla ara öğün alması daha iyi metabolik kontrol sağlayabilir. Öğünleri düzenlerken dikkat edilecek bir hususda akşam yemeğinden sonra alınan gece öğününün kompleks karbonhidratlar kapsamasına dikkat etmektir. Böylece kompleks karbonhidratların yavaş emilimi ile olabilecek nokturnal hipoglisemi önlenmiş olur.

Stres ve Kan Şekeri Regülasyonu:
Stres yaşamın doğal ve gerekli bir parçasıdır. Yaşamı stresden tamamen arındırmanın bir yolu yoktur. Burada önemli olan, stresin nasıl yorumlandığı ve strese nasıl yanıt verildiğidir. Örneğin, diyabetik bir kişiye göz doktoru retinopati geliştiğini söylerse, kişi ya bunu yaşamın sonu olarak düşünür ve alkolde çözüm arayarak diyabet öğün planını bozar, kan şekerini izlemez ve göz doktoruyla görüşmeye gitmez ya da bu olayı kendine iyi bakmanın bir sinyali olarak yorumlar ve diyabet yönetimini tekrar gözden geçirir.
Stres, kan şekerini doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki şekilde etkilemektedir.
1. Nöroendokrin ve hormonal yollarla kan şekeri seviyesi bozulabilir.
2. Stres dolaylı olarak diyabetin tedavi ve izlenmesini aksatarak uyumun bozulmasına neden olabilir ve diyabetlide yetersiz öz bakım, tedaviyi reddetme, sosyal izolasyon ve diyete uymama gibi uyumsuz davranışlar görülebilir.
Böylece stres hem stres hormonlarını aktive ederek iç ortamı bozmakta hem de hastanın uyumunu ve dış ortamı bozmaktadır. Stres durumlarında, epinefrin salgısının uyarıldığı ve bunun da insülin etkisini azalttığı bilinmektedir. En basit psikolojik zorlanma ve ruhsal çatışmada serbest yağ asitleri, kortizol ve kan şekeri artmakta ve stres altındaki organizmada artan glukagon, katekolaminler, kortizol, büyüme hormonu hiperglisemiye ve ketonemiye yol açmaktadır.
Tıbbi tedaviye karşın kan şekeri düzenlenemeyen olgularda stres düşünülmelidir. Böyle durumlarda insülin dozunu arttırmadan önce psişik değerlendirme yapılmalı ve hastanın baskı altında olduğu veya duygularını ifade edemediği durumlara karşı dikkatli olunmalıdır.

Kilo Kaybı ve Kan Şekeri Regülasyonu
Greenfield ve ark., 10 günde hızlı şekilde başlangıçtaki vücut ağırlığından % 5,1 kilo kaybı ile Tip 2 diyabetik hastaların açlık plazma glukoz değerlerinde 64.5% oranında azalma olduğu bildirilmiştir. Yapılan başka bir çalışmada, Tip 2 diyabeti olan 192 obez denek, 6 hafta boyunca izlenmiş ve 6 haftanın sonunda başlangıçtaki ağırlıklarının %9.6’sını kaybetmiştir. Açlık plazma glukoz değerleri, başlangıçtaki değerlere göre %50 oranında azalmıştır. Bu etkileyici yanıt, çoğu obez Tip 2 diyabetli kişilerin hiperglisemiye girmelerindeki önemli bir faktör olarak aşırı enerji alımının açıkça işaretidir. Kısa dönem çalışmalar tip 2 diyabetiklerde %5 lik kilo kaybının insülin rezistansını azalttığını, glisemi ve lipemi düzeylerini iyileştirdiği ve kan basıncını azalttığını göstermiş olup ; uzun dönem çalışmalarda ise ( 52 hafta) tip 2 diyabetik erişkinlerde A1C üzerinde mikst etkiler olduğu görülmüştür.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Tip 2 Diyabette Beslenmenin Kan Şekeri Üzerindeki Etkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Sibel YILDIRIM'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Sibel YILDIRIM'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Sibel YILDIRIM Fotoğraf
Dyt.Sibel YILDIRIM
İstanbul
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.Sibel YILDIRIM'ın Makaleleri
► Beslenmenin Kanser Oluşumuna Etkisi Dyt.Asuman AKÇAY KEPEZLİOĞLU
► Diyabette Beslenme Dyt.Nuray Damla NOYAN
► Diyabette Beslenme Dyt.Sevde VAROL
► Diyabette Beslenme Tedavisi Dyt.Nihal DURUKAN KELEŞ
► Diyabette Beslenme Tedavisi Dyt.Güneş AKYIL AYNACI
► Diyabette Güncel Bilgiler Dyt.Turgay KÖSE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Tip 2 Diyabette Beslenmenin Kan Şekeri Üzerindeki Etkisi' başlığıyla benzeşen toplam 61 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:50
Top