2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ergenlik Çağı ve Özgüven
MAKALE #12779 © Yazan Psk.Dnş.Fatih KALKANDELENLİ | Yayın Haziran 2014 | 3,297 Okuyucu
Ergenlik

Fiziksel doğum, bebek anne rahminden ayrıldığı ve göbek bağı kesildiğinde yaşanır ancak ruhsal doğum ergenlik çağı ile başlar. Ergenlik çağı bu nedenle insan yaşamında önemli bir eşiktir.

Ergenlik, insanın kendi bireyliğinin ayırdına varması demek. Çocukluk çağı boyunca kendisini az ya da çok anne ve babası ile iç içe hisseden, kendi varlığını anne-babasından ayrı olarak düşünemeyen genç, gelişen zekası ve olgunluk seviyesi sonucu varoluşsal yalnızlığını idrak eder: Kendi bedeni ve ruhsallığı içinde, tıpkı başka herkesin yaptığı gibi yaşamsal bir mücadelenin içine girmesi gerekmektedir…

Kendi yaşamının sorumluluğunu taşımak düşüncesi bir çocuk için aklının alamayacağı bir şeydir ve anne-babasının sağladığı koruma, bakım ve sevgi sayesinde çocuk bu gerçekten korunur. Ergen ise işin başa düştüğünü bilecek kadar büyümüştür ve bu özellikle başlangıçta oldukça kaygı uyandırıcı bir durumdur. Ergenlik çağındaki genç, içinde, bir yandan geride bıraktığı çocuksu cennet hayatının yasını tutarken bir yandan da kendi kişiliğini, gücünü keşfetmenin arayışına girer fakat henüz kendisini deneyimsiz ve bilgisiz hissetmektedir. Bu nedenlerle, hüzün duygusunun da oldukça kuvvetle hissedildiği bir dönemdir ergenlik.

Özgüvenin kaynakları

Özgüven kavramının iki basamağı vardır. Birincisi, insanın yaşamda kendisine de yer bulunduğuna olan inancıdır; işgal ettiği yeri ve statüyü kendine hak görebilmesidir. İkincisi ise yaşamda aktif olmaya, karar vermeye, istemeye, plan yapmaya, hareket etmeye cesaret edebilmektir.

Ergenlik çağındaki gencin iki büyük keşfi bireyselliği ve cinsiyetidir. Ergenin özgüven duygusunu arttıran temel öğe de bu iki alanda kendisini ifade etme imkanı bulabilmesidir.

Ergenlik çağı, kendi kişiliğini bulma dönemidir ve kişilik deneyim olmadan gelişmez. Ergen, önce “Ben” dediği şeyi deneyimlemek ister. Bunun yolu öncelikle “Hayır.” demektir. Bu çağdaki gençler kendilerine özgü konuşma biçimleri icat ederler örneğin. Kendi aralarında bilinen yeni kelimelerle konuşur, yetişkinlerde görülmeyen jest ve mimiklerle farklarını ortaya koyarlar. Bu, “Sizin gibi değil kendimiz gibiyiz.” demenin bir sembolü… Eski müzikler sıkıcıdır, anne-babaların kuşağının yaşam tarzları, giysileri, zevkleri ise artık geride kalmış ve ters-yüz edilseler çok daha iyi olacak şeylerdir. Önceki dönemlerde büyük oranda anne ve babayı taklit veya kendini anne ve babaya beğendirmek amacıyla geliştirdiği davranışlardan sonra çocuk artık ailenin dışındaki özdeşim kaynaklarına da yönelir. Film yıldızları, müzisyenler, sporcular ya da arkadaş çevresinde saygınlık kazanmış diğer kişiler cazibe merkezi haline gelir. Bu kişiler, toplumda kabul edilir olmak, tıpkı onlar gibi değer verilen biri olmak maksadıyla örnek alınır. Özdeşim merkezinin aileden topluma kayması insan gelişiminin doğal ve gerekli bir adımı olmakla birlikte bu tip ergensi hayranlıkların ne düzeyde derinlemesine, kuvvetli yaşanacağı ergenin içsel olarak kendine olan inancı ve değerli hissedişine bağlıdır. İçsel olarak kendini zayıf hissetme hali, güçsüzlüğün üstesinden gelmek için, görkemli görünen bazı toplumsal kahramanlara aşırı bir öykünme ile sonuçlanabiliyor. Hatırlanması gereken şey, böyle bir durumda sorunun öykünme hali değil içsel olarak zayıf hissetmek olduğudur.

Bu çağdaki gençlerin farklı olmaya uğraşmalarının altında yatan kilit sebep gençlerin kendilerini tanımamaları ancak “büyükleri” görüp biliyor olmaları. Bunun sonucunda, kendilerini ifade edebilmelerinin tek yolu “Büyükler gibi olmamak.” üzerinden kurulabiliyor. Günümüzde film ve müzik yıldızlarının çoğunluğu ergenlere hitap etmek amacıyla ürün ortaya çıkarmaktadırlar ve giyimleri, sözleri ve davranışları ile tam da bu ergensi aykırılık ve farklılık beklentisini karşılayacak tipteler. Benlik denilen kavramın ilk hareket noktası bu farklılaşmadır ve ebeveynlerin aile içinde gencin farklılığına yer açabilmesi, arayış içinde olmasından dolayı genci suçlamaması özgüven gelişimi için destektir. Ebeveynin, gencin yaptıklarını kabul etmesi demek değil bu. Gencin hala kendisine sınır koyulmasına ihtiyacı vardır ancak içinde kıpırdanan benlik arayışları ve bazen aşırıya kaçması nedeniyle suçlanması ve kuvvetle bastırılması aynı zamanda kişilik gelişiminin bastırılması demektir.

On yaş civarı bir dönemden itibaren kız çocukların anneleri ve erkek çocukların da babaları ile bir özdeşim ilişkisine girme ihtiyaçları doğar. Çocuklar artık kendilerini büyüyüp bir kadın ya da erkek olacak bireyler olarak gördüklerinden, kendi cinsiyetlerinden olan ebeveyne bir bağlılık geliştirirler. Baba, oğluna erkek olmayı öğretir ve anne de kızına bir kadın olmayı. Bu ilişkinin sağlıklı kurulabilmesi için ise diğer ebeveynin onayına ihtiyaç vardır. Oğulun baba ile kurduğu ilişkinin anne tarafından ve kızın anne ile kurduğu ilişkinin baba tarafından saygı görmesi gerekir. Bu yolla genç kendi cinsiyetini kavrama imkanı bulur. Anne ve babasından beslenerek akran gruplarına açılan gençler, kendilerini ispat çabasını daha az duyarlar ve şaşkınlık veya güvensizlikleri daha hafiftir.

Erken dönem ilişkileri

Ergenlik çağının özellikle 14-15 yaşlara kadar süren ilk dönemi aynı zamanda çok daha eski bir hikayenin kısa bir tekrarını içerir. Yaşamın erken dönemlerinde geçen birtakım deneyimlerin ergenlik çağındaki özgüven gelişimi ile yakından ilgisi vardır.

Özgüven duygusunun oluşumunda ilk basamak olan kendi varlığını değerli bir şey olarak hissetme hali, öncelikle, annenin bebeğe hamile kaldığı dönemden bebeğin aşağı yukarı 18-20 aylık olduğu zamana kadar geçen süreçle yakından bağlantılıdır. Hamilelik sürecinde annenin kendini güvende ve uyumlu hissetmiş olması aynı temel duyguyu bebeğe de aşılayacak bir etkendir. İlk bebeklik döneminde ise bebeğin, ihtiyacı olan güvenli ortama, annesi ile arasında uyumlu bir ritmle oluşan ilişkiye, tensel temas ve yeterli beslenmeye ihtiyacı vardır. Bu anlamda olumlu işlenen bir ilk bebeklik çağı, ebeveyn tarafından, elbette ki yüzde yüz sağlanamaz. Bebeğin bazı beklentileri karşılanamayacaktır. Sağlıklı bir bebek yetiştirmek için anne ve babanın kendilerini normal üstü bir çabayla bebeğin ihtiyaçlarına vakfetmesi de bir aşırılıktır ve olumsuz sonuç verir ancak önemli olan, tam anlamıyla karşılanamayan doyumlarının, bebeğin ruhsal olarak başa çıkamayacağı seviyede yaşanmamasıdır. Yeterince iyi bir anne ile geçen ilk bebeklik çağı, “Ben değerliyim ve yaşamayı hak ediyorum.” biçimindeki temel güvenin ilk zeminidir.

Bebek ikinci yaşına yaklaşırken yaşamındaki en önemli farklılıklar artık belirgin bir beceri ile yürüyebilmesi, eşyaları kullanabilmesi ve sözcüklerle iletişim kurabilmesidir. Kendi başına çevresini keşfetme tutkusuyla dolan bebeğin bu araştırmacı, dediğim dedik ve kuralları esnetmek peşindeki davranışları aynı zamanda bireylik gelişiminin ilk basamaklarıdır. Çocuk artık karar verip uygulayabilmekte ancak hareketlerinin sonuçlarını pek az düşünebilmektedir. Bu durum zaman zaman yetişkinler ile bebek arasında bir otorite mücadelesine neden olur. Genellikle 36. aya kadar süren bu mücadelede gereğinden fazla engellenen bebekler çekingen bir kişiliğe, gereğinden fazla serbest bırakılanlar ise uyumsuz bir dürtüselliğe ve kendini planlayamama haline sürüklenir. Özgüven kavramı açısından ise bu dönemde yanıtını bulan soru “Benim iradem değerli, işe yarar bir şey midir?” sorusudur.

Özetle…

Ergenlik çağının yaşam mecrası temel olarak ailenin dışındadır. Bebeklikte annesiyle, çocuklukta başta babası olmak üzere ailesiyle bağlanan çocuk ergenlikte de yaşadığı toplum ile bağ kurma ödeviyle karşı karşıyadır. Ergen, nasıl başa çıkacağını bilmediği yeni hayatına baktığında, kendini kabul ettirmesi gereken zorlu bir akran grubu rekabeti (arkadaşları tarafından saygı gören, gruplaşmalarda yer bulan, çekici biri olmak vs.) ve çeşitli toplumsal roller (sorumlu bir öğrenci olmak, toplum içinde ya da yakın çevrede bir çocuk gibi değil aklı başında bir vatandaş olarak hareket etmek, lise veya üniversite sınavlarına hazırlanmak vs.) ile karşı karşıya kalır. Diğer yandan tecrübesiz ve bilgisiz hali ise ayağına bağ olmaktadır. Ergenler için, kendi boylarını aşabileceğinden endişe ettikleri bu yaşamsal durumlarla karşılaştıklarında, yukarıda bahsettiğim iki soruya ne kadar tatmin edici cevaplar bulabilmiş oldukları önem kazanır: “Ben değerli miyim?” ve “Benim yaptıklarım değerli mi?” Bu iki soruya cesaret verici, tatmin edici cevaplar bulabilen çocuklar ergenliğe geçişteki stresi daha düşük seviyede yaşar ve harekete geçerler. Kendi varlığı ya da iradesi ile ilgili olumsuz hisleri olanlar ise harekete geçmekten kaçınmak ya da pervasızca hareket ederek gerçek bir tehlike veya sorunun varlığını inkar etmek yoluna gidebilirler. İşin aslı, ergenlerin duyguları çok iniş çıkışlı olur ve bir dönem uyumlu, çekici ve cesur olmayı başarabilirken başka bir dönem güvenilmez, uyumsuz veya fazla ürkek hallere girebilirler.

10-11 yaşlarından 21 yaş civarına kadar süren uzun bir dönem olan ergenlik çağında zaman zaman yalnız kalamama, dersler ya da diğer sorumluluklar konusunda organize olamama, akran grupları ile zorlayıcı ilişkiler, uzun süren hüzün dönemleri, kararsızlık, fazla agresyon, ebeveynler ile çatışmalar, korkulara kapılma veya belli konulara takılıp kalma, başka bir şey düşünememe gibi belirtiler görülebilir ve gençlerin yaşam kaliteleri veya geleceklerine yönelik çalışmaları zarar görebilir. Psikolojik destek almak, görünen durumun altında yatan karmaşayı anlamak ve dönüştürebilmek için etkili bir yardımdır.

Fatih Kalkandelenli
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Çocukluk Çağı Yası Psk.Pınar TURANLI DURMUŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Ergenlik Çağı ve Özgüven' başlığıyla benzeşen toplam 43 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:31
Top