2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Anne Karnında Eğitim: Bebek Deyip Geçme
MAKALE #13014 © Yazan Berk OMAY | Yayın Ağustos 2014 | 3,502 Okuyucu
Türkiye, genç nüfusu giderek artan, potansiyel iş gücü yüksek, ancak verimliliği düşük bir ülke görünümünde. Bunda eğitimin ve psikolojik yapılanmanın etkisi büyük. Eğitim derken aslında okullardaki eğitimden çok ailedeki eğitimi kastediyorum. Ne yazık ki son dönemlerde aileler, çocuklarına pozitif davranış eğitimi değil, negatif davranış eğitimi veriyorlar. Saldırganlık, sorumsuzluk, umursamazlık… ‘O seni kızdıracak bir laf ettiyse sen ona daha kötüsünü yap, vur’ mantığı.Bir de buna aile içi şiddet ekleniyor. . Bunu gören çocuğun kalkıp da ‘ben problemlerimi konuşarak çözerim’ demesini beklememek gerekir. Tabii yükselen teknolojinin ve çok erken yaşta tanışılan bilgisayarların, İpadler’in etkisini de yadsımamak lazım. İpadler’in ve bilgisayarların çocuklarınızı tembelliğe alıştırdığını söylemek isterim. Önce araştırma tembelliği sonra yazma tembelliği. Bütün öğrenciliği; ödevleri ve araştırması gereken şeyleri Google’ a yazmakla geçen, kütüphaneyi görmemiş birinin çalışkan olmasını hayal etmek büyük bir hata olur. Erken yaşta aşırı televizyon izlemenin, saldırganlık, şiddet içeren video oyunlarını oynamanın, beyinin adeta kimyasını değiştirdiği , gelişimi ve problem çözme mekanizmasını olumsuz etkilediğini söylemek mümkün. Ancak bunun ayrıntılarına bir sonraki yazımda değineceğim. Eğitim Anne Karnında Başlar…

Biraz erken gibi duruyor değil mi? Aslında değil. Yapılabilecek şeylerin sayısı kısıtlı belki, ama var . Yapılan araştırmalar daha doğmamış olan bebeklerin bile annenin sesine ve karnına dokunuşuna tepki verdiğini ortaya koymaktadır. Bunların ölçümü bebeklerin hareketleri ve kalp atış hızlarındaki değişimlerle yapılmaktadır.

Karnımdaki bebeğim için ne yapabilirim?

Tabii ki doktorunuzun dediği gibi beslenmenize, sağlığınıza dikkat edeceksiniz. Bu bebeğin sağlıklı doğma olasılığını arttırır. Bunun haricinde bebeğinizle yumuşak bir sesle bol bol konuşun. Karnınıza dokunarak, onu ne kadar arzuladığınızı hissettirin. Unutmayın doğmamış bebekler bile sizin duygularınızı anlayıp çok heyecanlanabilirler. Başlarda zor gelebilir, ama mümkün olabildiğince eşinizle tartışmamaya veya tartışmalarınızı yazılı olarak yapmayı tercih edin. Böylece hem yazarken söylediklerinizi düşünme fırsatı bulursunuz, hem de bu sayede belki tartışmanın tansiyonunu düşürebilirsiniz. Unutmayın, yüksek ses bebeği kaygılandırır. Bunun haricinde bulunduğunuz ortamlarda klasik müzik dinlemeyi ihmal etmeyin. Ben Vivaldi öneririm. 4 mevsimin 4’ünü de hissettirebilen nadir dehalardan biri. Klasik müzik özeldir ve kaygıyı azaltır. Bu bebeğiniz ve sizin için de geçerli. Doğduktan sonra nispeten daha sakin bir bebek istiyorsanız, bunu yapmanız ona iyi gelecektir.

HATIRLAMAMAK SİZİ YAŞADIKLARINIZIN ETKİLERİNDEN KURTARMAZ

Yapılabilecek en büyük hatalardan biri, yeni doğmuş bebekleri hiçbir şeyden anlamaz, bu dönemde olanları hiç hatırlamayacak yanılgısına düşmektir. Belki ileride bebekken yaşanılanları hatırlamayabiliriz, ama bu sadece bilinç düzeyinde gerçekleşen bir yanılsamadır. Bizim bilinçdışı dediğimiz ama halk arasında daha çok bilinçaltı olarak kullanılan bir terimden bahsetmek isterim . Bilinç yine Freud’ un metaforuyla; buzdağınının görünen kısmıyken, bilinçdışı görünmeyen ve devasa olan kısmıdır. Sonsuza yakın bir saklama kapasitesi vardır. Yaşdan bağımsız olarak yaşanılan her şey beynimizde bir iz bırakır ve gelecek yaşantımızı, algılarımızı biçimlendirir. Biz buna öğrenme diyoruz.

0-2 Yaş Çocuğu

Bugün hangi uzmana sorarsanız sorun, 0-6 yaş aralığının çocuğunuzun gelişimi ve ruhsal yapılanması açısından çok önemli olduğunu söyleyecektir . Hatta bu yaş aralığını daha da daraltacaktır. Ben 0-2 yaş arasındaki bebeğe değineceğim.

OTİZM VE ZİHİNSEL ENGEL PSİKOLOJİK KÖKENLİ DE OLABİLİR!

Yukarıda başlığı gören ebeveynlerin çoğunun bunun nasıl gerçekleşebileceği ile ilgili kafasının karışabileceğini düşünüyorum. Ama gerçek bu. Annenin , 0-2 yaş arasındaki çocuğuyla kurduğu ilişki sonucunda da olabileceğini bilmek daha da şaşırtıcı . Elbette yukarıdaki başlıkta adı geçen rahatsızlıklar nörolojik kökenli de olabilir. Ancak yapılan tetkiklerde, nörolojik kökeni olmamasına rağmen, dış dünyadan kopuk olan sadece kendi iç dünyasında yaşayan, çevresiyle iletişime geçmeyen çocuklar da vardır. Bunun bir nedeni herhangi bir nedenden ötürü bebeği ile yeterince ilgilenmeyen annedir. Bu tip durumlarda annenin psikolojik bir problemi olabilir ya da bebek, istenmeden dünyaya getirilen bir çocuktur. Ancak nedeni her ne olursa olsun, ilgisizlik bunun gibi problemlere de yol açabilir. İlgisiz büyüyen her çocukta bu tip problemler olacak diye genelleme yapamam, ama olasılığı çok arttırmış olursunuz.

Peki ne oluyor da ilgisizlik bebekte bu kadar büyük etki yaratabiliyor?

Öncelikle, hepimizin doğuştan getirdiğimiz bir yaşam iç güdüsüne sahip olduğumuzu belirtmeliyim. Başka bir deyişle ölüm korkusu. Bir bebek annesinin veya bakıcısının bakımına muhtaçtır. Ama bu bakım, sadece çocuğunuzu beslemek, bezini değiştirmek, onun banyosunu yaptırmak değildir. Benim asıl sözünü ettiğim ruhsal bakımdır. Bir bebek annesinin kendisinden farklı bir parça olduğunu fark ettiği anda, O’na muhtaç olduğunu da anlamaya başlar. Bunu biraz açayım. Bebekler ilk doğduklarında anneleri de dahil etrafta gördükleri her şeyi kendilerine bağlı bir parça olarak görürler. Anneleri de babaları da eve gelen bir misafir de onlar için kendileri gibidir. Ancak dış dünyanın can yakıcı gerçekleriyle tanışmaya başladıkları zaman (her ağladığında yemeğin gelmemesi, onunla ilgilenilmemesi, altının değiştirilmemesi vb…) bebek ilk önce kendisini anneden ayırt etmeye başlar. Bu onun için ilk şoktur. Böylece’ annem var olmadan ben de var olamam’ düşüncesi gelişir. Eğer siz bebeğinizin yanında yeterince yer alamazsanız, onunla kaliteli zaman geçirmezseniz , onu arzuladığınızı yeterince hissettiremezseniz ,bebeğinizde temelde yer alan ölüm korkusunu harekete geçirirsiniz. En basitinden emzirirken ki yüz ifadeniz ve bebeğe dokunuşunuz bile bebeğinizde muazzam farklılıklara yol açar. Bunun etkileri, çocuğunuz ayaklanmaya başladığı zamanlarda yavaş yavaş belirgin olmaya başlar. Kimi çocuklar bebeklikte annelerine güvenememekten ötürü yaşadığı bu korkuları bastırmak adına kendilerini çok daha güvenli hissettikleri hayal dünyalarına kapatırlar. İnsanlarla iletişime geçmek istemezler ki OTİZMLE olan benzerliğini net şekilde görebilirsiniz. Aynı zamanda bu gerçeklikten kopma olarak da bilinen psikotik bir işleyiştir. Kimi çocuklar ölü olmadıklarını, hala yaşadıklarını kendilerine ispatlarcasına aşırı hareketli olabilirler. Bunun da HİPERAKTİVİTE bozukluğuyla benzerliğini görebilirsiniz. Bazı çocuklarda da ölümün ve kendi beden bütünlüklerine gelebilecek zarar, sembolleştirilmiş aşırı korkularla ortaya çıkar. Buna da FOBİ diyoruz. Ayrıca çocuk, annenin bakımını almak adına kendini tamamıyla bilinçdışı bir şekilde zihinsel engelliymiş gibi de hissettirebilir. Önemli olan nokta, çocuğunuzun bütün bu semptomlarını bilerek , isteyerek değil, sadece kendini koruma amaçlı ve istem dışı şekilde ortaya çıkarmasıdır. Bunun yanı sıra bazı ebeveynler, bebek her ağladığında yanına gidilmez, yoksa bebekler bunu kullanırlar gibi çok yanlış düşünceleri vardır. Bebeğiniz her ağladığında yanına gidemeseniz bile uzaktan sesinizi duyurmayı ve onunla ilgilenmeyi ihmal etmeyin.

Yukarıdaki paragrafta annenin ilgisizliğinin yol açabileceği problemlere değindim. Şimdi ise biraz daha az akla gelen bir nedenin de yine benzer durumlara yol açabileceğinden söz edeceğim. Bazı durumlarda anneler, çocuklarını boşluklarını doldurmak istedikleri kişilerin yerine koyabilirler. Bu kaybedilmiş çok sevilen bir eş, baba ya da diğer bir çocuk olabilir. Anneler tıpkı çocuklarına o kişiymiş gibi davranırlar . Bu da çocukların kendi kimliklerinden soyutlanmalarına yol açar. Kendi kimliğini sergileyemeyen bir çocuk da ölüm korkusu yaşar. Çünkü annesi,çocuğuna çocuğunun kimliğiyle değil de bir başkasıymış gibi davranmaktadır. Bu durumda da çocuk annesinin kendisini kabullenmediğini ve istemediğini hisseder.

MÜKEMMEL ANNE OLMAK MI ? YETERİNCE İYİ ANNE OLMAK MI?

Bazı anneler mükemmel olmaya çalıştıkları halde bir şeylerin yolunda gitmediğinden şikayet ederler. Haklılardır da. Tıpkı ilgisiz olmak gibi mükemmel olmak da çocukta ruhsal problemlere yol açabilir. Bazı anneler çocuklarıyla bir bütün olurlar, 24 saatlerini bir arada geçirirler, yanı başlarından ayrılmazlar. Bu da yanlıştır. Bu sefer de çocuk ileride sizden ayrılıp özerk bir kimlik oluşturamaz. Her şeyi sizden bekler. Yapmanız gereken şey yeterince ilgilenmektir. Bırakın çocuğunuz kendi başına oyun oynamayı da öğrensin, ama bunu yaparken de size güvensin. İkisinin arasındaki dengeyi kurmak son derece önemlidir.

Yazımı bitirirken sizi yeterince iyi anne olmaya davet ediyor ve karşılaştığınız problemlerle ilgili profesyonel yardım almaktan çekinmemenizi rica ediyorum. Unutmayın ki bebekler ve çocuklar bizim geleceğimiz.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Anne Karnında Eğitim: Bebek Deyip Geçme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Berk OMAY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Berk OMAY'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Berk OMAY
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog / Psk.Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Berk OMAY'ın Makaleleri
► Anne ve Bebek Danışmanlığı Psk.Günay BAYDAROĞULLARI
► Anne-Bebek İlişkisi Psk.Dnş.Gülçin BALKI
► "Unutkanlık" Deyip de Geçmeyin! Psk.Gözde EMİK AKSOY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Anne Karnında Eğitim: Bebek Deyip Geçme' başlığıyla benzeşen toplam 70 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Televizyon ve Propaganda Ağustos 2014
► Çocuk ve Narsizm Ağustos 2014
► Psikoloji ve Hayat Ağustos 2014
► Eğitim Psikolojisi Ağustos 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


00:14
Top