2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuk, Nefretin Nesnesi : Pedofili
MAKALE #13017 © Yazan Psk.Ebrar YENİCE KANIK | Yayın Ağustos 2014 | 5,979 Okuyucu
Giriş (1)
Artan vakalarla sık sık tartışılan çocuğun cinsel yönden istismarı insanlık tarihi kadar eskidir. Hammurabi yazıtlarında bahsi geçen babasından hamile kalmış kız çocuğu, Yunan mitolojisindeki Oidipus Efsanesi ve Moses kanunlarında ensestin bir günah olarak tanımlanması cinsel istismarın varlığını gösterilebilecek en eski örnekler arasındadır (Aktepe, 2009). Ancak bu durumun toplumsal ve psikolojik bir problem olarak ele alınışı, 1970’lerde Amerika’da istismar vakalarının artmasıyla başlamıştır (Z-Page, 2004; Aktepe, 2009). Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre günümüzde, dünya genelinde 1-14 yas grubundaki 40 milyon çocuk istismar veya ihmale uğramakta, desteğe ihtiyaç duymaktadır (Bahar, Savaş ve Bahar, 2009). Ülkemizde durum tespitine yönelik geniş çaplı araştırmaların yeterli oranda yapılmamasına bağlı olarak sağlıklı istatistiksel verilere rastlanmamaktadır. Z-Page’nin aktardığı (2004) bir çalışmaya göre, Türkiye'de aile içi cinsel istismarın kızlarda 6 yaşın altında başladığı, istismarın 4 ile 6 yıl sürdüğü ve mağdurların birçoğunun şiddete maruz kaldığı belirtilmiştir.

Dünya’da ve Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel istismar yaygınlığının her geçen gün artması, bununla birlikte pek çok istismar vakasının gizli kalması doğru sayının tespitini imkânsız kılmakla (Hall ve Hall, 2007; Çeçen, 2007; Aktepe, 2009; Erdoğan, 2010) birlikte ve istismarı önleme ve istismara maruz kalan çocukların tedavisine yönelik çalışmaları güçleştirmektedir (Çeçen, 2007; Zara-Page, 2007). Pedofili vakalarının artması pek çok uzmanı bu konunun nedenleri üzerinde durmaya sevk etmiştir.

Pedofilinin biyolojik, psikolojik ve toplumsal nedenleri üzerine yapılan pek çok çalışma, erken tanı sayesine gerçekleştirilecek müdahale ve önleme amacını da taşımaktadır. Bu çalışmada, çocuk istismarı kategorisi olan pedofilinin etiyolojisinde yer alan psikolojik dinamiklerin, ailesel etkenlerin ve travmaya maruz kalmanın ortaya çıkardığı kişilik yapılanmasının üzerinde duracağım. Nefretin psikopatolojisiyle ilgili pek çok çalışması bulunan Otto Kernberg’in kuramının ve kavramlarının pedofilinin biyolojik, psikolojik ve toplumsal nedenleriyle ilişkisine değinip, pedofiliyi anlamada sunduğu katkıları paylaşacağım.

Klinik ortamda cinsel sapkınlıklardan biri olarak adlandırılan pedofili, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (DSM-IV-TR) tanı ölçütlerine göre, en az altı aylık bir süre boyunca kişide, ergenlik dönemine girmemiş (genellikle 13 yaş ya da altında olan) bir çocukla ya da çocuklarla cinsel etkinlikte bulunmaya yönelik yoğun, yineleyici ve cinsel yönden uyandırıcı fantezilerin, cinsel dürtülerin ya da davranışların ortaya çıkması şeklinde tanımlanmıştır. Buna ek olarak kişinin bu fantezi, dürtü ya da davranışların klinik açıdan bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki vb. işlevsellik gerektiren diğer alanlarda bozulmaya yol açması, pedofili tanı kriterleri arasındadır. Aycıca pedofili tanısı konacak kişinin en az 16 yaşında olması ve cinsel olarak etkinlikte bulunduğu çocuktan en az beş yaş büyük olması gerekmektedir (DSM-IV-TR).

Yapılan araştırmalar pedofilinin biyolojik nedenleri arasında biyolojik yatkınlıkların, beyindeki yapısal anormalliklerin, erken beyin gelişimindeki bozuklukların olabileceğini bildirmektedir (Hall ve Hall, 2007). Sosyal ve psikolojik nedenleri ise, travmaya maruz kalma, dağılmış aile (Tardif ve Gijseghem, 2001; Hall ve Hall, 2007) çevresel stres, yetersiz sosyal destek düşük sosyo-ekonomik düzey, vb. şeklindedir (Aktepe, 2009; Erdoğan, 2010).
Pedofilinin gelişiminde genetik faktörün etkisinin araştırıldığı bir çalışmada pedofilik bireylerin annelerinde kontrol grubundakilere oranla daha fazla psikiyatrik tedavi alma öyküsü bulunduğu tespit edilmiştir. Bu bulgu genetik geçiş ya da eğilimin varlığına işaret etmekle birlikte; psikiyatri tedavisi gören bir annenin çevresel bir faktör olarak da etkisinin olabileceği şeklinde yorumlanmıştır (Erdoğan, 2010). Pedofilik bireyin kişilik özellikleri arasında yer alan doyumu erteleme kapasitesinin azalmış olması, davranışsal baskılanmanın kalkması, pasif-agresyon ve öfke, pedofilinin gelişiminde nöropsikiyatrik faktörlerin etkisine dikkat çekmiştir; frontal anormallikler, bilişsel yürütücü işlevler ve erken beyin gelişimi ile pedofili arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmalarda (2) çeşitli bulgular elde edilmiş olmakla birlikte henüz pedofilinin nörobiyolojisi hakkında kesin sonuçlar tespit edilememiştir (Hall ve Hall, 2007; Aktepe, 2009; Erdoğan, 2010)

Beyin görüntüleme çalışmalarında travma sonrası stres bozukluğu ve pedofili vakalarında tespit edilen prefrontal korteks, orbifrontal korteks insula bölgelerindeki benzer değişiklikler çocukluk dönemi cinsel istismarının pedofilinin gelişimindeki etkisi üzerinde düşünülmesine sebep olmuştur. Bu durumun, beyin gelişimi ya da olgunlaşması sırasında ortaya çıkan problemlerden mi yoksa çocukluk döneminde gerçekleşen fiziksel ya da cinsel istismar gibi olaylardan mı kaynaklandığı sorusu hala gündemdedir (Hall ve Hall, 2007). Bu sebeple pedofilinin gelişiminde biyolojik faktörlerin sorumlu olması ihtimalinde dahi biyolojik zeminin oluşumunda etkin rol oynayabilecek aile faktörünün ve çevresel faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. İlerleyen bölümlerde aile ve çevresel faktörlerin biyolojik faktörlerle ilişkisine Kernberg’ün kuramları çerçevesinde değineceğim.

Kernberg, Saldırganlık ve Nefretin Doğası
Kernberg, nefretin psikopatolojisini tanımlarken, insan davranışının ve özellikle patolojik durumların temelinde bir duygulanım olarak nefretin bulunduğunu belirtir. Bebek için yaşamın ilk deneyimleri haz ve hazsızlık etrafında kümelenir ve buna göre, haz yaratan duygulanımlar libido olarak evrilirken hazsızlık yaratan durumlar saldırganlık olarak evrilir (Anlı, 2010). Saldırganlık dürtüsünün çevresinde kümelenen öfkeden türeyen nefret, diğer insanlara olduğu kadar kişinin kendisine de yönelebilecek kadar baskındır. Nefret ve öfke arasındaki farkı, öfke tepkilerinin aniliği ve bilişsel yönünün değişebilirliği ile açıklayan Kernberg nefrette bilişsel yönün kronik ve kararlı olduğunu vurgular. (Kernberg, 1975).

Bebekliğin erken dönemlerinde öfkenin temel işlevi, acı ya da huzursuzluk kaynağını yok etmek iken; sonraki aşamalarda doyumu engelleyen durumu ortadan kaldırmaya yönelik olacaktır. Başlarda, bakım veren kişiyi uyararak doyum elde etmeyi hedefleyen öfke beraberinde bir takım engellenmeler ve bilinçdışı fantezilerle hep-kötü nesne ilişkisi oluşturur ardından gelen doyum ile de hep-iyi nesne ilişkileri kurgulanır. Gelişimin sonraki aşamalarında engellenme durumlarında bilinçdışı olarak hep-kötü, zulmedici nesne devreye girer; engellenmenin yol açtığı tehdit altındaki bebek öfke tepkileriyle özerkliğini yeniden kazanmaya çalışır; iradenin şiddetle ortaya konması bu hedefe yöneliktir.

Öfke, engellenmeye karşı özerkliği korumaya yönelik bir duygu iken nefrette ağır basan nesnenin yok edilmesidir. Nefret bu hedefe yönelik güçlü akıllaştırmacalar (3) , süperegonun işleyişindeki çarpıtmaları beraberinde getirir. Kernberg nefretin psikanalitik sorgulamasını yaparken, her zaman patolojik olmadığına vurgu yapar. Nesnel, gerçek bir fiziksel ya da psikolojik yok olma tehlikesi, kişinin sevdiklerinin yaşamına yönelik tehditlere karşılık olarak nefret, tehlikeyi ortadan kaldırmaya hedefleyen öfkenin normal bir sonucudur. Ancak intikam hırsı gibi durumlara işaret eden Kernberg, bu durumda bilinçdışı yukarıda bahsettiğim güdülenmelerin (akılcılaştırma vb.) nefreti yoğunlaştırdığını ifade eder. (Kernberg, 1975)

Nefret, Sadizm, Cinsel Sapkınlık ve Pedofiliyle İlişkisi

Çoğunlukla nefret sadistik eğilimlerle ifade edilir. Kişi bilinçli ya da bilinçdışı olarak yok etmeye çalıştığı nesneye acı çektirmeyi arzular ve bu acıdan aynı şekilde bilinçli ya da bilinçsiz zevk alır. Bu durum, sadizmin cinsel sapkınlık şeklinde nesneye gerçekten zarar vermesiyle sonuçlanabilir. Sadizmde, nefretin daha önce bahsettiğim erken dönemlerinde olduğu gibi amacı, nesne ile ilişkiyi ortadan kaldırmak değil, “arzulanan sadistik bir faille, etkisiz hale getirilmiş bir kurban arasındaki nesne ilişkisinin canlandırılmasıyla kurulan ilişkinin korunmasıdır”. (Kernberg, 1975).

Yeniden canlandırma bizi temelinde sadizmin yer aldığı cinsel sapkınlığın, ilk nesne ilişkileri, yani ailesel etmenlerle olan ilişkisine götürür. Bu dönemde hep-iyi nesne hep-kötü nesne ilişkilerini doruk-duygularla (4) yaşayan çocuk için süper ego özdeşleşmesi sağlıklı yollarla gerçekleşmez ve nesne ile nefret üzerinden bir ilişki kurulur.

Kernberg bu durumu, bebeğe veya çocuğa derin bir acı yaşatmanın önce öfkeye, daha sonra da sözü edilen bilinçdışı yollarla sağlanan dönüşüm ve özdeşleşmeyle nefretin gelişmesine yol açtığı şeklinde özetler (Kernberg, 1975). Buradan yola çıkarak pedofilik eylemin temelinde yer alan nefretin ilk çocukluk dönemiyle ilişkili olabileceğini ve kastrasyona varan tedavi yöntemlerine karşın eylemin yineleyiciliğinin kökeni bilinçdışı olan bir nefrete saplanma ile ilişkili olabileceği yorumunu yapmak mümkündür. Aktepe (2009), yetişkinlik döneminde de kompulsif bir şekilde cinsel ilişkiye yönelmenin gerçekçi bir seks yaşantısı yerine öfkenin kaynaklık ettiği bir çeşit kendine yöneltilmiş kin olduğunu vurgular. Israrlı cinsel arzunun işlevi içinde barındırdığı duygusal çatışmayı, gücü ve kontrolü ele geçirerek gizlemeye yöneliktir. Aktepe’nin yorumu Kernberg’ün bilinçdışı nefrete saplanma tezini doğrular niteliktedir.

Çocuğun erken dönem ebeveyn ilişkilerinin sorunlu olması; hazzın engellenmesi, yeterli doyum alamama ve hayal kırıklığı gibi durumlar ego gelişimini olumsuz yönde etkiler. Kernberg’e göre, bu durum, çocuğun ilk nesne (kendisinden başka, diğeri) içselleştirmelerinin bölme mekanizması (5) etkisinde gerçekleşmesine sebep olur. Bu şekilde hep iyi anne (doyuran) ve hep kötü annenin (engelleyen) bir arada bulunması, tutarlı nesne ilişkisini engellediği gibi ego bütünlüğünün bozulmasına ve ebeveynlerle kurulan özdeşim aracılığıyla gelişecek süperego’nun varlığının problemli bir hal alması durumunu ortaya çıkarır (Kernberg, 1975; Anlı, 2010). Ego bütünlüğü dışsal gerçekliğin değerlendirilmesi, işlenmesi, uygun toplumsal davranışın tespitinde önemli bir rol oynar. Pedofili söz konusu olduğunda egonun gelişim fonksiyonlarında eksiklik olduğunu vurgulayan Tardif ve Gijseghem (2001), bu durumun, eyleme geçme eğilimi olan saldırganlarda egonun kontrol etkisinin yetersiz kalmasına, düşük benlik saygısı ve ahlak gelişimine sebep olduğunu belirtir.

Protinsky’nin (1988) araştırma sonuçları bu tespiti doğrular niteliktedir. Çalışmada REIS (Rasmussen’s Ego Identity Scale)’e göre yapılan ölçümlerde genel ergen popülasyonunun suçlu ergenlere oranla daha yüksek ego kimliği değerlerine sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına benzer bir şekilde Seghorn ve Boucher (1980) de cinsel saldırı suçu işlemiş 50 kişinin önemli bir çoğunluğunda ilişkisel sorunlar dürtüsellik ve düşük engellenme eşiği ile ilişki olarak, adaptasyon problemi, kendi hayatlarına yönelik hâkimiyet eksikliği, agresyon ve cinsel dürtüler üzerinde denetim eksikliği tespit edilmiştir. (akt., Tardif ve Gijseghem,2001) Zayıf ego gelişimine sahip bireyler ilişkisel çatışmalara daha eğilimlidirler bu sebeple adaptasyon problemi sürekli gündemdedir (Tardif ve Gijseghem, 2001; Keskin ve Çam, 2005; Hall ve Hall, 2007).

Bu bulgular ışığında pedofillerin kendilik ve diğerleri algılarında pek çok çarpıtmanın bulunduğu bu durumunda ego zayıflığıyla ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Cinsel sapkınlıkları bilinçdışı nefret üzerinden ele alan Kernberg’e göre ego zayıflığı yaşamın ilk yıllarındaki aşırı doyumsuzluk yaratan engellenme durumlarıyla ilgilidir. Bu durum iyi ebeveyn temsillerinin içselleştirilmesine engel olur ve daha önce değinildiği gibi sorunlu bir süper ego gelişimi söz konusu olur. Yukarıda bahsi geçen egonun dışsal gerçekliğin değerlendirilmesi, uygun toplumsal davranışın tespiti gibi önemli işlevlerinde çeşitli eksiklikler olduğu tespit edilen pedofili vakalarında, klinik tablonun oluşumunda pek çok biyolojik faktör etkili olabileceği gibi Kernberg’ün ifade ettiği gibi ilk nesne ilişkilerindeki engellenmeye bağlı oluşan kronik öfkenin de benzer bir sonuca sebep olabileceği ya da biyolojik faktörlerin oluşumuna kaynaklık edebileceği düşünülmektedir.

“Travmaya Saplanma”
Pedofiliyi, “mağdur-saldırgan” döngüsü, “mağdur edilmiş-mağdur eden” fenomeni ile açıklayan pek çok çalışma bulunmaktadır (Hall ve Hall, 2007; Erdoğan, 2010). Pedofili tanısı konmuş kişiler üzerinde yapılan araştırmalar da çocukluk döneminde cinsel istismara maruz kalmanın pedofilik eylemle ilişkili olabileceğini göstermektedir (Tardif ve Gijseghem, 2001; Hall ve Hall, 2007; Zara-Page, 2007; Aktepe, 2009; Erdoğan, 2010).
Kernberg, bu durumu travmaya saplanma olarak adlanmıştır. Öfkenin nefrete dönüşümünde ilk ilişkilerin önemine vurgu yapan Kernberg, bu durumun kökeninde engelleyici anneye yoğun şekilde bağlanmanın yattığını ifade eder. Bu dönüşüm şöyle gerçekleşir: ideal, hep-iyi anneyi yok eden hep-kötü anneden intikam alarak onu yok etme arzusu öfkenin kaynağıdır. Ancak zamanla kurban eden anneye yönelik nefret ve bunun beraberinde getirdiği acılı, güçsüz, engellenmişlik duyguları, zalim, tümgüçlü ve yıkıcı anneyle özdeşleşme şeklini alır. Aynı zamanda hem acı çeken kendilikle hem de zulmeden kendilikle özdeşleşen kişinin, kötü davranılan kendiliğin yansıtılabileceği nesne arayışı başlar. Burada bölme mekanizmasının etkin olarak var olduğu görülmektedir.

Mağdur-saldırgan döngüsünün nasıl geliştiğini açıklayan farklı araştırmalar, erken dönem cinsel istismara maruz kalmış çocuğun saldırgan ile özdeşleşerek yeni bir kimlik kazanmaya çalıştığını (Hall ve Hall, 2007); bu özdeşim ilişkisi sonucunda mağdur edilmiş çocuğun kendisi ve dünya üzerindeki kontrol duygusunu ancak mağdur eden olabildiği ölçüde geliştirdiği vurgulanmıştır (Aktepe, 2009). Saldırgan ile kurulan özdeşim onun arzulanan bir fail olarak kendilikte temsil edilmesine ve daha önce kurulmuş ilişkinin korunabilmesi için etkisiz hale getirilmiş bir kurbana ihtiyaç duyulmasına sebep olur.

Ornstein bu durumu, çocukluk döneminde yaşanan istismarın, narsisistik zedelenmeye yol açtığı şeklinde tanımlamıştır. Sonuç ise akut ya da kronik öfkedir. İntikam yoluyla eylemin tekrarı narsisistik öfkenin karakteristiğidir ve zedelenmiş kendilik bu şekilde onarılmaya ihtiyaç duyar (akt., Keskin ve Çam, 2005). Bu şekilde daha önce şiddet ya da cinsel istismar ile zedelenen kendilik, bir başka kişiyi üzerinde üstünlük kurarak, cinsel bir eyleme maruz bırakarak grandiose kendilik hizmetinde kullanır (Kernberg, 1975). Bu durum hem travmayla karakterize olmuş nesne temsilinin yenilenmesini, hem de kronik nefretin doyurulmasını sağlayacaktır.

SONUÇ
Buraya kadar Kernberg’ün kavramlarıyla bir özet yaparsak, pedofilinin oluşum tablosunu şu şekilde tanımlamak yerinde olacaktır. Yaşamın ilk yıllarında, ebeveynin engelleyici, soğuk ve tutarsız bir tutuma sahip olması bebeğin ilk nesne temsillerinin bu deneyimler doğrultusunda şekillenmesine sebep olur. Bu duruma adapte olunabilmesi için bölme mekanizması “kalıcı” olarak devreye girer. Böylece, nesnelerin iyi ve kötü yönlerini birbirinden tamamıyla ayırarak deneyimleyen bebek ebeveyniyle sağlıklı bir özdeşim kuramayacaktır. Ebeveyn ile temsiller aracılığıyla kurulacak olan özdeşim egonun işlevleri ve süper egonun gelişimi için son derece önemlidir. Sonuç olarak bebek için, ilerleyen yılları etkisi altına alabileceği düşünülen ego zayıflığı söz konusu olacaktır. Buna ilaveten Kernberg, bebeğin ebeveynin yarattığı hazsızlık, engellenme durumlarına karşı verdiği öfke tepkilerinin engellenmenin oranı ve etkisi ölçüsünde kronik nefrete dönüşebileceğine dikkat çekmiştir. Nefretin temel işlevinin nesneyi yok etmek olduğunu ifade eden Kernberg, cinsel sapkınlıkların ve özellikle sadizmin temelinde bilinçdışı kronik bir öfkenin bulunduğunu belirtir. (Kernberg, 1975).
Çocukluk döneminde cinsel istismara uğramış kişilerin istismarcıya dönüşümünü ifade eden “mağdur edilen-mağdur eden” döngüsünü Kernberg, travmaya saplanma olarak tanımlamıştır (Kernberg, 1975). Kişinin kendisini mağdur eden kişiyle özdeşleşmesi mağdur edeceği bir nesne arayışının başlamasına sebep olur.
Yukarıda bahsi geçen pek çok araştırmada pedofili vakalarında kontrol gruplarına oranla ego zayıflığının daha yoğun görülmesi, çocukluk dönemi cinsel istismarı ve psikolojik ve fizyolojik şiddet pedofili olgusunda aile faktörünün etkisine dikkat çekmiştir. Kernberg aile aracılığıyla oluşan ilk nesne temsillerinin etkisine vurgu yaptığı kuramında cinsel sapkınlığı, saldırganlığı ve nefreti bu eksende ele almıştır. Sonuç olarak bu çalışmada pedofiliyi anlamada aile faktörünün önemi Kerberg’ün kuramları üzerinden değerlendirilmiş ve literatürde sıklıkla rastlanan pedofilinin etiyolojisiyle ilgili bulguların Kernberg’in kavram ve kuramlarıyla paralel bir zeminde yer aldığı tespit edilmiştir.

NOTLAR

(1) Pedofili: Nefretin Nesnesi Çocuk. Hayat Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi 2011(6) yayınlanmıştır.

(2) Detaylı bilgi için bkz. Hall ve Hall, 2007 ; Erdoğan, 2010

(3) Bir savunma mekanizmasıdır. Mantıksız bir durum ya da olay için rasyonel nedenler üretme olarak tanımlanır. (Anlı, 2010)

(4) Kernberg, bebeğin uyanıklığını ve dikkatini en yüksek düzeye çıkaran ileri derecede haz ya da hazsızlık yaratan duygusal durum olarak tanımlamıştır. Ayıca Kernberg, doruk duyguların yaşanırken bellek yapılarının bir araya geldiğini v en erken simgesel etkinlerin bu şekilde başladığını iddia eder. Örnek olarak, bir odada ışığın açılması kendisi henüz algılanmadan besleyen annenin varlığını temsil eder ve bu süreç çağrışımlar la çalışır (Kernberg, 1975)

(5) Nesne İlişkileri Kuramı’na göre gelişimi beş aşamada tamamlanan bir savunma mekanizmasıdır. İlk aşamada bebek için haz ve hazsızlık duyguları vardır ve bölme mekanizması sayesinde bu duygular birbirlerinden ayrı konumlanırlar. İkinci aşamada bebek, haz ve hazsızlığı kendiliği ve diğer nesneler üzerinden deneyimler. Üçüncü aşamada kendilik ve nesne arasındaki fark ayırt edilir ancak bu yapılar hala bölme mekanizmasının etkisi altındadır. Yani “iyi” taraftaki kendilik ve nesneler “kötü” taraftaki kendilik ve nesneler ile henüz birleşmemişlerdir. Dördüncü aşamada ise, kendilikle “iyi” ve “kötü” tasarımların birleşip kendilik tasarımın oluşturması aynı şekilde “iyi” ve “kötü” nesne tasarımlarının da birleşip nesne tasarımını oluşturması beklenir. Son aşamada bütünleşen kendilik ve nesne tasarımlarının bir kısmı süper egoya dâhil olur ve böylece süper egonun gelişi tamamlanır. Kernberg’e bu aşamalarda yaşanan takılmalar bölme mekanizmasının kalıcı bir yapı olmasına sebep olur ve patoloji oluşumu da bu duruma bağlıdır (Anlı, 2010).


KAYNAKÇA
Aktepe, E. (2009). Çocukluk Çağı Cinsel İstismarı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 1, 95 – 119.
Amerikan Psikiyatri Birliği, (2001). Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması ve Sınıflandırılması Elkitabı, Yeniden Gözden Geçirilmiş 4. Baskı (DSM-IV-TR) (E.Köroğlu, Çev.). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.
Anlı, İ. (2010). Psikanalitik Kuramlar, İstanbul: Nobel Tıp.
Bahar, G., Savaş, H. A. ve Bahar, A. (2009). Çocuk İstismarı ve İhmali: Bir Gözden Geçirme. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi. 12(4), 51- 65.
Çeçen, A. R. (2007). Çocuk cinsel istismarı: Sıklığı Etkileri ve Okul Temelli Önleme Yolları. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 1(4), 1-17.
Erdoğan, A. (2010). Pedofili Klinik Özellikleri Nedenleri ve Tedavisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2(2), 132-160.
Hall, R. C.W. ve Hall, R.C.W. (2007). A Profile of Pedophilia: Definition, Characteristics of Offenders, Recidivism, Treatment Outcomes, and Forensic Issues. Mayo Clinic Proceedings, 82(4), 457-471.
Kernberg, O. (1975). Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluklarında Saldırganlık, (Çev. Banu Büyükkal) (2010). İstanbul: Metis.
Keskin, G. ve Çam, O. (2005). Çocuk Cinsel İstismarına Psikodinamik Hemşirelik Yaklaşımı. Yeni Symposium. 43 (3), 118-125.
Tardif, M. ve Gijseghem, H. V. (2001) Do pedophiles have a weaker identity structure compared with nonsexual offenders?. Child Abuse & Neglect, 25, 1381-1394.
Z-Page, A. (2004) Çocuk Cinsel istismarı: Cinsel istismara Neden Olan Etkenler ve Cinsel İstismarın Çocuklar Üzerindeki Etkisi. Türk Psikoloji Yazıları. 7(13), 103-113.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocuk, Nefretin Nesnesi : Pedofili" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Ebrar YENİCE KANIK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Ebrar YENİCE KANIK'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Ebrar YENİCE KANIK'ın Makaleleri
► Pedofili Nedir? Psk.Çağla Ebru AY GÜNEYSU
► Mutlu Çocuk mu Proje Çocuk mu? Psk.Yasemin TÜZEMEN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Çocuk, Nefretin Nesnesi : Pedofili' başlığıyla benzeşen toplam 13 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Şema Terapi Yaklaşımı Aralık 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


22:46
Top