2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntı Zorlantı Bozukluğu) ve Tedavisi
MAKALE #13237 © Yazan Psk.Taylan ÖZKUZUCU | Yayın Eylül 2014 | 7,658 Okuyucu
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)

OKB, tanısal anlamda istenmeyen ve zorlayıcı obsesif düşüncelerin, rahatsız edici imgelerin ortaya çıkması ve bunların yarattığı sıkıntıyı önlemeye yönelik kompulsif davranışların eşlik ettiği bir tablo olarak tanımlanır. Hastalarda obsesyonlar veya kompulsiyonlar veya her ikisi birden yer almaktadır. OKB’li kişiler genellikle obsesyon ve kompulsiyonlarının aşırı ve mantıksız olduğunu bilirler, kişilerin küçük bir kısmı mantıksız olduğunu düşünmez. Rahatsızlık, delireceğiniz veya deli olduğunuz anlamına gelmez ancak tedavi edilmediğinde kendiliğinden iyileşme şansı çok azdır.

Çoğumuz kapıyı kitleyip kitlemediğimiz veya ocağı söndürüp söndürmediğimiz gibi konularda küçük obsesif düşüncelere kapılmışızdır. Yine birçoğumuz zaman zaman kapıyı kontrol etme, çizgilere basmama gibi yinelenen davranışlar sergileriz. OKB’li kişilerde ise düşünceler aşırı, sürekli ve rahatsız edici; kompulsiyonlar ise gündelik yaşamlarını önemli ölçüde aksatıcıdır.

Obsesyonlar

Davetsiz şekilde akla giren, tekrarlayıcı ve zorlayıcı düşünceler, istekler ve imgelerdir. Bunları yaşayan kişilerce akla aykırı ve kontrol edilemez olarak algılanırlar. Birçok insan bu deneyimleri geçici olarak yaşarken OKB’li kişiler bu deneyimi günlük yaşam işlevlerini bozacak şekilde güçlü ve yoğun şekilde tecrübe ederler. Obesesif düşünceler genellikle hastanın değerler sistemiyle zıtlaşma halindedir. Örneğin dindar bir kadın Allaha küfretmekten, çocuğuna sevgi dolu bir baba ise çocuğunu öldürmekten korkuyor olabilir. Obsesif düşünceler çoğunlukla kirlenme korkusu, kendine veya başkasına zarar verme korkuları, simetri endişesi, cinsel, dini veya saldırganlık içeriklidir. Patolojik kuşku, erteleme, kararsızlık şeklinde de gözlenebilirler. Örneğin: ‘Kir bulaştı mı?, Kapıyı kitledim mi?, Tam anladım mı?, Farkında olmadan … yapmış olabilir miyim?, … istiyor muyum?, Tam oldu mu?’

Kompulsiyonlar

Sıkıntıyı azaltmaya veya bir felaketin olmasını önlemeye yönelik kişinin kendisine anlamsız gelen ve uygulamak istemediği ancak yapmakta zorunlu hissettiği tekrarlayıcı davranışlardır. Yapılan davranışın görünen amacıyla gerçekçi bir bağlantısı yoktur ya da davranış aşırıdır. Kompulsiyonlar, ‘ritüeller’ olarak da bilinir ve tipik olarak temizlenme, kontrol etme, tekrarlama, düzenleme/dizme ve sayma olarak görünür. Birçok kişide birden çok ritüel gözlenirken daha az sayıdaki kişide günlük eylemlerin aşırı derecede yavaş şekilde uygulanması (giyinme, yemek yeme) veya eşyaların tam simetrik olması şeklinde gözlenebilir. Yıkanma veya temizlenme ritüelleri 15-20 dakika el yıkamadan elleri kanatacak derecede her gün saatlerce dezenfektanlarla yıkama şeklindeki davranışlara kadar uzanabilir. Kontrol etme ritüelleri de aynı şekilde evden çıkmadan ocağı, kapıyı kontrol etmeden birine zarar verip vermediğini kontrol etmek için aynı yere dönüp saatlerce incelemeye kadar uzanabilir. Genellikle temizlenme ve kontrol etme ritüelleri belirli sayıda tekrarlanır. OKB’li kişi davranışı yerine getirmezse olacak felaket sonuçtan korkmaktadır. Kompulsiyonlar gerilimin azalması ve doyum duygusu yanında kontrol duygusu da oluşturur. Ancak kaygı bir süre sonra tekrar gelir, bu yüzden aynı ritüeller her seferinde tekrarlanır.

OKB’nin Yaygınlığı, Başlangıç Yaşı, Cinsiyet Farkı

Günlük yaşamı oldukça kısıtlayan bu kaygı bozukluğu toplumun yüzde 2 ile 3’ünü etkilemektedir. Türkiye’de yaklaşık 2,5 – 3 milyon kişide OKB vardır. Olguların %15’i ilerleyici olarak kötü gidiş gösterir. Hastalığın gidişi genellikle kroniktir, belirtiler artan ve azalan bir gidiş gösterir. Stresli, zorlu dönemler hastalığı alevlendirebilir. Çalışmalarda yetişkinlerde cinsiyete bağlı farklılıklar ya hiç görülmemiş ya da çok azdır. OKB genellikle geç ergenlik veya erken yetişkinlik dönemlerinde başlasa ve en yaygın şekilde bu dönemde görülse de çocuklarda da ender değildir ve belirtiler yetişkinlere çok benzer şekilde gözlenmektedir. Çocukluk veya erken ergenlikteki başlangıcı erkekler arasında kızlara oranla daha yaygın ve genellikle daha şiddetlidir.

OKB’ye Eşlik Eden Durumlar

Diğer kaygı bozukluklarında olduğu gibi OKB de sıklıkla başka duygu durum ve kaygı bozukluklarıyla birlikte görülür. Özellikle depresyon yaygındır ve OKB tablosu gözlenen insanların yaklaşık %28- %38’inin yaşamlarının bir döneminde majör depresyon yaşanmaktadır. Kişilerin %80’inde ise önemli depresif belirtiler gözlenmektedir. OKB kronik ve günlük yaşamda oldukça yorucu bir rahatsızlık olduğu için depresyonun görülmesi şaşırtıcı değildir. Yaygın olarak görülen diğer kaygı bozuklukları arasında sosyal fobi, panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu sayılabilir. OKB hastalarının %5 ile %7’si Tourette bozukluğu ölçülerini karşılamaktadır. Alkol kötüye kullanımı ve madde bağımlılığı eşlik edebilir.

En sık eşlik eden kişilik bozukluğu çekingen, bağımlı ve histriyonik kişiliktir. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu OKB’li hastaların %25’inden azında gözlenir. Kişilik bozukluğu ek tanısı olan kişiler daha kötü gidiş gösterir ve daha uzun tedavi gerektirir.

OKB’ye Sebep Olan Nedir?

Birçok insan rahatsızlıklarının nasıl başlayıp geliştiğini merak eder. Bununla ilgili birçok bilimsel görüş ortaya atılmıştır ve yaygın olarak kabul edilen görüş rahatsızlığı tek bir faktörle açıklayamayacağımızdır. Bu etkenler arasında kalıtım, beyin özellikleri, içinde bulunulan ortam ve koşullar, yaşanılan olaylar, kişilik özellikleri, düşünceler, davranış biçimleri ve duygusal özellikler vardır. Bu faktörlerden bazıları kimi kişilerde daha ön planda olabilir. Bugün için OKB’nin gelişiminde bu etkenlerin nasıl etkileri olduğu konusunda farklı görüşler vardır, ancak bu etkenlerin bir arada rahatsızlığa yol açtığı düşünülmektedir.

OKB’de Biyolojik Etkenler (Genetik, Beyin, Nörotransmitter Anormallikler)

OKB’li hastaların birinci dereceden akrabalarında kaygı bozukluklarının görülme sıklığının yüksek olduğu bildirilmiştir. Rahatsızlığı bulunanların %30’unun akrabalarında da OKB görüldüğü rapor edilmiştir.
Yapılan PET (Positron Emisyon Tomografisi) taraması çalışmaları OKB’li hastaların frontal loblarında ve kaudat nükleuslarında artan bir hareketlilik bulunduğunu göstermiştir. Kaudat nükleus düşüncelerin filtrelenmesi, değiştirilmesinde rol oynar. Saldırganlık, temizlik ve tehlike gibi ilkel dürtülerin orbital frontal korteksten geldiği belirtilmektedir. Normalde bu dürtüler kaudat nükleus tarafından filtrelenmektedir ve bu sayede en güçlü olanlar talamusa geçmektedir. Kaudat nükleus, orbital frontal korteksi talamusa bağlayan önemli bir sinir kesitidir.

Yapılan bir araştırmada OKB’li hastalar çöp bulaşmış eldiven veya kilitli olmayan kapı gibi uyarıcılara maruz bırakılmış ve semptomları tetiklenmiştir. Bu kişilerin frontal lobları ve kaudat nükleusun içinde bulunduğu yapı olan basal ganglialarının bazı kesimlerinde aktivite artışı gözlenmiştir. Beynin bu bölgelerinde saptanan biyolojik değişiklikler hem bir sonuç hem de sebep olabilirler.

OKB’de SSRI kategorisindeki antidepresan ilaçların etkili olduğu görülmüştür. Serotonerjik sistemlerde görülen işlev bozukluğunun kesin doğası bilinmemektedir, bugünkü verilere göre serotonin etkinliğinin artması ve beynin bazı bölgelerinin serotonine duyarlı olması OKB belirtilerinde rol oynamaktadır. İlaçların etkisi kısa sürede serotonin düzeyindeki azalma olsa da uzun dönemdeki etkisi farklıdır. Bu da ilaçların 6 ila 12 hafta kullanılmasını gerektiren bulgularla tutarlıdır.

OKB’de Etiyoloji

Psikanalitik Kuram

Psikanalitik kuramda obsesyon ve kompulsiyonlar benzerdir ve katı tuvalet eğitimi sebebiyle kontrol edilemeyen cinsel veya saldırgan dürtülerin sonucudur. Kişi anal dönemde saptanmıştır ve gözlenen belirtiler id ve savunma mekanizmalarının çatışmasının temsilidir. Örneğin kişi karşıt tepki geliştirerek kirletme dürtüsünü aşırı temiz ve düzenli olarak engeller.
Alfred Adler, aşağılık duyguları olan kişilerin bilinç dışında kendilerini yeterli hissedecekleri ve kontrol edebilecekleri bir alana sahip olmak için kompulsif ritüellere başvurduklarını belirtmiştir.

Bilişsel Davranışçı Kuramlar

Mowrer’in iki süreçli kaçınmayı öğrenme kuramına göre nötr uyarıcılar klasik koşullanma ile korkutucu düşünce veya deneyimlerle bağdaştırılır ve kaygı yaratmaya başlar. Örneğin kapı koluna dokunma (sıkıntı doğurma gücü olmayan nötr uyaran), ‘korkutucu’ kirlenme düşüncesiyle bağdaştırılabilir. Bu ilişki kurulunca kişi kapı kollarından kaçınmaya, dokunmamaya başlar, bu da korkuyu sürdürür. Kapıya dokununca ise elini uzunca süre yıkar ve kaygı azalır, bu sayede yıkama davranışı pekişir ve gelecekte de sürer. Davranışçı model, bir annenin halıya yemek dökünce çocuğuna kızması, ancak çocuğun temizlik ve silme davranışlarını desteklemesinin çocukluktan başlayarak OKB gelişiminde etkili olduğunu öne sürer.

OKB’li kişiler genellikle obsesif düşüncelerini bastırma eğilimindedir, bu da obsesyonları ve onlara eşlik eden olumsuz duyguları arttıran etkenlerdendir. Salkovskis, Rachman ve diğer bilişsel kuramcılara göre OKB’lilerde genellikle sorumluluk algısı fazladır. Bu abartılmış sorumluluk duygusu da bir şeyi yapmayı sadece düşünmenin bile (örneğin: birine saldırmak) ahlaki açıdan bunu gerçekten yapmakla eşit olduğu (örneğin: birine saldırmış olmak) inancıyla ilişkilendirilebilir. Kişi bir günah işlemek hakkında düşünmenin gerçekten bu şekilde davranma olasılığını arttırdığını düşünebilir. Bu kişiler zararlı bir sonucun gerçekleşmesi olasılığına karşılık yıkanma veya kontrol etme gibi kompulsif davranışlarda bulunabilir. OKB’li bireylerde abartılmış bir tehdit algısı (kötü sonucu olduğundan tehlikeli sanma), belirsizliğe tahammülsüzlük (bir şeyi halledene kadar düşünmeliyim) ve sıkıntıya dayanıksızlık (bu düşünceler çıldıracağımı gösterir, çevreme zarar vereceğimi gösterir) da sıklıkla gözlenen hatalı düşünce ve inançlardır.

OKB’de Tedavi

APA Önerileri:

OKB’de Bilişsel Davranıçlı Terapi (BDT) ve SSRI ilaçlar ilk sıra tedavidir.

Temel olarak maruz bırakma ve tepki önlemeye dayalı BDT’nin etkili olduğuna dair güçlü kanıtlar vardır.

Tek başına BDT, depresyonu, anksiyete bozukluğu veya bu tedaviye uyumu etkileyecek bir rahatsızlığı olmayan veya ilaç kullanımını reddeden hastalarda devreye girer.

Kombine tedavi (ilaç + BDT) tek başına tedaviden etkili olabilir, ancak bu her hastada şart değildir. Belirtilerin şiddetinin fazla olduğu hastalarda tercih edilebilir.

İlaçlar

Klomipramin (anafranil) ve fluoksetin (prozac) benzeri serotonin sisteminin işleyişini değiştiren ilaçlar rahatsızlığın belirtilerini düşürüyor gibi görünmektedir. Danışanların yaklaşık %40 ila %60’ında belirtilerde en azından %25 ila %35’lik düşüş görünür.

Vakaların %30 ila 50’sinde klinik açıdan kayda değer bir iyileşme görünmediği rapor edilmiştir. Yanıt vermeyen kişilerde antipsikotik ilaçlar daha fazla iyileşme yaratabilir.

SSRI’lar kesildikten sonra %60 ila 90 arasında yineleme görülür, bu sepele psikoterapi seçeneğini reddeden veya terapiye başvurmayan kişilerin belirsiz bir süre boyunca ilaç kullanması gerekebilir.

OKB’de cerrahi bir müdahalenin gündeme gelmesi için kişinin bilinen diğer tüm tedavilere (ilaç veya BDT) yanıt vermiyor olması gereklidir.

Bilişsel Davranışçı Terapiler

BDT’nin OKB tedavisinde etkili olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. İlaç tedavisi, BDT ve kombine tedaviyi (ilaç + terapi) karşılaştıran güncel bir çalışmada 12 hafta sonunda tedaviyi tamamlayan hastalarda BDT alan hastaların %86’sı, kombine tedavi alanların %79’u, ilaç tedavisi alanların %48’i ve placebo (farmakolojik olarak etkisiz, telkine dayalı ilaç) grubunun %10’unun düzeldiği gözlenmiştir.

BDT sürecinde maruz bırakma ve tepki önleme tedavileri yer almaktadır. Diğer tüm BDT uygulamalarında olduğu gibi süreç yapılandırılmış ve planlı şekilde ilerler. Danışanın motivasyonunun olması ve terapistiyle işbirliği halinde olması beklenir. Süreçte terapist ve danışan işbirliği içinde seans sonrasındaki hafta içerisinde yapılması beklenen uygulamaları konuşurlar, hafta arasında bu uygulamaların danışan tarafından uygulanması veya uygulanmaya çalışılması beklenir.

Tedavi süreci kolay değildir, kişiler tedaviyi yarım bırakabilir veya reddedebilirler. İlk seanslarda süreci bırakmayıp motive şekilde devam eden kişilerin çoğunda BDT işe yarar ve belirtilerde %50 ila 70 oranında azalma gözlenir. Kişilerin belirtileri azaldıkça yaşam kaliteleri de önemli ölçüde artar. Bu da OKB sebebiyle gözlenebilen depresyon gibi diğer rahatsızlıkların da azalmasına neden olur.

Terapinin koruyucu ve kalıcı etkisi ilacın tersine kendini tedavi sürecinden sonra da göstermektedir, BDT süreciyle tedavi olan kişilerin %75’inin birkaç yıl süren izleme sürecinde kazanımlarını korudukları belirtilmektedir.

OKB belirtilerini kendinde gözleyen kişi, aile bireyleri ve çevredekiler ne yapabilir?

OKB’li hastalar obsesyonları ve kompulsiyonlarının çevredekiler tarafından öğrenilmemesi için yorucu bir çaba içine girerler. Kimi hastalar çevreleri tarafından ayıplanacakları, alay edileceklerini düşündükleri için sıkıntılarını saklar. Kimileri ise düşünce ve davranışları sebebiyle yeterince anlaşılmaz ve hakarete uğrarlar. OKB’li bireylerin düşünce ve davranışlarının yaşadıkları rahatsızlık sebebiyle istemsiz ve engellenemeyen şekilde tekrarladığını bilmek ve bu kişilerle empati kurmak gerekir.

Bazı kişiler ‘insanlar ne der’ gibi düşüncelerle uzun yıllar terapiye başvurmazlar. Rahatsızlığı bulunan kişileri tedaviye başvurması için desteklemek ve motive etmek oldukça faydalı olacaktır. Tedaviye başlandığında ise kişiyi motive etmeyi sürdürmek ve terapistle işbirliği içinde olmak sürecin daha verimli ilerlemesini sağlar.

OKB'nin rahatsız edici belirtilerinin kendinde bulunduğunu gözleyen kişilerin bilişsel davranışçı terapi sürecine başlamaları hem rahatsızlığın belirtilerinin iyileşmesini hem de tedaviden sonra kalıcı kazanımların edinilmesini sağlayarak yaşam kalitesini önemli ölçüde yükseltebilir.

Kaynaklar
1) Prof. Dr. Hakan Türkçapar Bilişsel Davranışçı Terapi Ders Notları
2) Butcher J.N., Mineka S., Hooley J.M. : Anormal Psikoloji, Kaknüs Yayınları, 2011.
3) Davison C.D., Neale J.M. : Anormal Psikoloji, Türk Psikologlar Derneği Yayınları, 2004.
4) Leahy R.L., Holland S.J.: Depresyon ve Anksiyete Bozukluklarında Tedavi Planları ve Girişimleri, HYB Basım Yayın, 2009.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntı Zorlantı Bozukluğu) ve Tedavisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Taylan ÖZKUZUCU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Taylan ÖZKUZUCU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Taylan ÖZKUZUCU Fotoğraf
Psk.Taylan ÖZKUZUCU
Adana (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi41 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Taylan ÖZKUZUCU'nun Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntı Zorlantı Bozukluğu) ve Tedavisi' başlığıyla benzeşen toplam 22 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Özgül Fobi ve Tedavisi Eylül 2014
► Depresyon Rehberi Aralık 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


21:55
Top