2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Tedavide Bağımlılığa Yaklaşım
MAKALE #13341 © Yazan Psk.Sabahattin ZENGER | Yayın Ekim 2014 | 3,599 Okuyucu
TEDAVİDE BAĞIMLILIĞA YAKLAŞIM

Alkol ve madde kullanım bozuklukları psikiyatri dünyasında hekimin çaresiz kaldığı ve sınırlı imkanlara sahip olduğu hissini veren bozukluklardır. Bu kategoride yer alan kişiler genellikle tedavi edilemeyecek derecede kişiliği bozuk bireyler olarak algılanırlar. Hatta sağlıkçıların arasında bile bu kişiler için gizli bir damgalama yaklaşımı vardır. "Madde kullanım bozuklukları zaten tedavi edilemeyen bozukluklardır, madde alan kişiler genellikle problemli olduklarından uyumları da bozuktur. Dolayısıyla bir şeyler yapmaya çalışalım, ama pek sonuç alınabileceğini sanmıyorum" düşünceleri birçok defa zihinlerden geçmektedir. Hâlbuki iflah olmaz diye nitelendirilen kişilik bozuklukları madde kullananların sadece yüzde 30'unu oluşturmaktadır. Geri kalan yüzde 70'lik kesim tedavi potansiyeli olan kişilerdir. Bu bilginin ihmal edildiği bu yaklaşım tarzı, haliyle tedavi başarısını olumsuz yönde etkilemekte ve daha yolun başında ümitsizliği körüklemekte, madde kullanım bozukluklarının tedavisinde en önemli etken olan cesareti baltalamaktadır. Madde tedavisinin birinci kuralı hekimin hastasını iyileştireceğine inanması, hastasına inanması, hastanın da hekimine ve iyileşeceğine inanmasıdır.

Tedavide başköşeyi tutan bu duygusal birlik aşamasını başarıyla geçtikten sonra maddeyle somut mücadele başlamaktadır.

Bütün bu bilgilerin ışığında şunu söyleyebiliriz ki alkol, madde kullanımı ve bağımlılık sorunu insanı hem fiziki hem ruhsal hem de sosyal anlamda iflasa sürükleyen ve insan ırkını en çok tehdit eden düşmanların başında gelmektedir. Hangi nedenle olursa olsun bağımlı duruma gelmiş bir insan yaşam kalitesini kaybeder. Yaşamı üretmekten çok bağımlı olduğu maddeye ulaşma ekseninde kaybolur gider. Duyarsızlaşır ve paylaşma, dayanışma gibi hasletlerini kaybeder. Unutulmamalıdır ki hiçbir bağımlılık tedavisi bağımlıya rağmen başarılı olmaz. Bu yüzden böylesi hassas bir konuda hekimden aileye, okuldan terapiste hatta eğlence yeri sahibine kısacası bütün toplumun duyarlılığına ve bütünlüğüne ihtiyaç vardır. Bağımlılığın en kesin çözümü hiç bağlanmamak ve bağlanmayı engelleyici önlemleri almaktır. Son söz olarak özellikle sokak çocuklarının her geçen gün madde bağımlılığının pençesine düşmekte olduklarını unutmayıp geleceğimizi tehdit eden bu sorunla hep birlikte savaşmamız gerektiğini hatırlatalım. Çünkü bütün ergenler ve özellikle de sokak çocukları yaşam koşulları ve kontrol edilemezlikleri (otorite eksikliği/yoksunluğu) nedeniyle bağımlı olma konusunda çok büyük risk altındadır. Henüz çocukluk ya da ergenlik çağında oldukları için akranları gibi başkalarından etkilenmeye çok açıktırlar. Bu nedenle art niyetli kişilerin türlü stratejilerine kurban olabilecek potansiyel hedefler durumundadırlar. Sivil toplum örgütleri, valilikler, emniyet güçleri ve diğer ilgili kuruluşların bağımlılığın rehabilitasyonu ve bağımlıların topluma kazandırılması ile ilgili övgüye değer çalışmaları sürmektedir. Ancak kaynak yetersizliği ve çeşitli sosyo-ekonomik nedenler yüzünden sorun henüz tam bir çözüme ulaşmış görünmüyor. Bu konuda kaçınılmaz olarak topyekün bir çabaya ve bu çaba için yine topyekün bir eğitime ihtiyacımız vardır.

BAĞIMLILIK TEDAVİSİNDE GENEL PRENSİPLER

Tedavileri tekrar özet olarak değerlendirmek gerekirse neler söyleyebilirsiniz?
Alkol madde bağımlılığında tedavinin üç ayağı var. Birincisi geleneksel tedavi bünyesinde biyolojik yaklaşım, devamında psikolojik ve sosyal terapiler var. Madde bağımlılığına beynin bir hastalığı olarak baktığımız için biyolojik tedaviyi daha çok önemsiyoruz. Eskiden, ‘ilaçları verelim, terapiyi de yapalım ne olursa olur’ mantığı vardı. Terapi destekliyordu hastayı çünkü. Bunların da değeri var ama yaptığınız bir etkinliğin ne zaman, nasıl ve ne derece devreye gireceğini iyi ayarlamak gerekir. Çünkü madde tedavisinde ve diğer psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde psikoterapi zamanlamasında yanlışlar yapılmaktadır. Mesela bacağı kırılan bir insana kemiği kırıkken yürüme egzersizleri yaptırmak ne kadar saçmaysa ve zararlıysa bir insanın beynindeki biyokimyasal ve fonksiyonal sorunu çözmeden davranışçı mahiyette terapiler uygulamak o derece saçma ve zararlıdır. Bacağı kırılan bir insanı yürümeye zorlamanın yeni bir kırık riskini ve mevcut kırığın büyüme riskini artıracağını düşünürsek, beyin biyokimyası bozuk birine yapmakta zorlandığı davranışçı ve bilişsel yönlendirmelerin yapılması psikiyatrik durumu kötüleştirecek, kişinin özgüvenini ve iyileşme inancını sekteye uğratacaktır. O nedenle terapi mutlaka yapılmalı, ama zamanlaması iyi belirlenlenmelidir. Alkol ve madde alanında çalışmaya başladıktan sonra hekim olarak kendime ‘ilaçları verdiğimiz, terapi yaptığımız halde neden madde tedavisindeki başarımız düşük” sorusunu çok sordum. Geleneksel yaklaşımdaki eksikliklerimizi tespit etmeye çalıştım. Sonuçta iki önemli eksikliğin olduğunu gördüm. Birincisi biyolojik tedavi ayağının yetersiz olmasıydı. Biyolojik tedavi ilaç tedavisinden ibaret görülüyordu. İkincisi yapılandırılmış bir terapi programına başlama zamanının iyi belirlenememiş olmasıydı. Bu iki eksikliği nasıl gideririz sorusunu cevaplamaya çalıştık ve bir tedavi protokolü hazırladık. Protokolün ilk aşamasında kişinin beyin fonksiyonlarını ve yapısal durumunu değerlendiriyoruz. Bunun için kantitatif EEG ve nöropsikolojik test değerlendirmesi yapıyoruz. Bu tetkikler madde bağımlısının beyin kondisyonunu ortaya koyma açısından bize değerli bilgiler veriyorlar. Biz bu değerleri takipte kriter olarak kullanıyoruz. İleri derecede fonksiyon bozuklukları tespit edilenlerin beyin MR’ını da görüyoruz. Çünkü özellikle alkol bağımlısı olan bireylerde beynin ön bölgelerinde, hipokampus adı verilen bellek alanlarında volüm kayıplarına sıklıkla rastlanmaktadır. Bu, çalışacağımız programı belirlemek açısından da önem arz etmektedir. Alkol ve madde insanların muhakeme, anlama, kavrama, karar verme ve zekayı kullanma becerilerini geriletir. Ayrıca dürtü kontrolü de bozulmakta, kişi iradesini kullanamaz hale gelmektedir. Bu tespitlerin ışığında öncelikle kimyasal destekle biyolojik tedaviye geçiyoruz. Fonksiyon kayıplarını giderecek antidepresan, duygudurum düzenleyici, sıkıntıyı azaltıcı, dürtü kontrolüne yardımcı ve düşünce bozukluklarını düzeltici ilaçlar başlıyoruz. Fonksiyon kaybı ve özellikle beyninde volüm kaybı bulunan hastalara “beyin kondisyon çalışması” adını verdiğimiz bir uygulamayı ilaca ilaveten başlatıyoruz. Dünyada “frontal rehabilitasyon” diye de adlandırılan bu yöntemde, bilgisayarlı modüller yardımıyla belli seviyeleri içeren dikkat, konsantrasyon, anlama, algılama ve muhakeme çalışmaları yapılmaktadır. Sıfırdan 25’e kadar seviyelendirmenin yapıldığı bu çalışmada her bir üst seviyeye geçiş bize hastanın beyninin güçlendiği, kondisyonunun arttığı bilgisini vermektedir. Bazı hastalar günlerce aynı sevyede kalıp bir zaman sonra hızla yüksek seviyelre çıkmakta, bazıları da çok kısa sürede yüksek performans gösterebilmektedir. Bunu ben bir sporcunun ağırlık çalışmasına benzetiyorum. Sporcular bir ağırlıkla başlarlar ve kasları güçlendikçe bir üst ağırlığa geçerler. Sonuçta istenilen ağırlığa, kas gücüne ve kondisyona kavuşmuş olurlar. İşte “beyin kondisyon çalışması” beyni istenilen kapasiteye getirmek için planlanmakta, kondisyonu artan beynin muhakemesinin, algılamasının, dikkat ve konsantrasyonunun ve belleğinin güçleneceği prensibine göre çalışmaktadır. Ayrıca kaygıyı azaltmaya yönelik “neurobioofeedback” yani”sinirsel ve bedensel geribildirim” yöntemi de ihtiyaca göre devraya sokulabilmektedir. Bu yöntem de kişinin sıkıntı anındayken bedenindeki değişimleri görmesine ve bunları azaltacak manevraları görerek yapmasına imkan tanımaktadır.
Hasta belli bir kimyasal destek ve kondisyon aşamasına geldikten sonra yapılandırılmış terapi yöntemlerine geçiyoruz. Bilişsel ve davranışçı terapiler, sosyal düzenleme, aile eğitimi gibi programlarla tedaviye devam ediyoruz. Bu uygulamaları genellikle bir klinik ortamında başlatıyoruz ve sonra dışarıda yoğun bir şekilde devam ettiriyoruz.
Özetlersek 15-20 günlük bir temizlenme, tıbbi destek ve ilaç düzenlemesi periyodundan sonra çıktıktan sonra beyin kondisyon çalışmasına başlıyoruz. Bunun için çıkıştan sonraki ilk 15 gün hergün, 2. 15 gün haftada 3 gün, 3. 15 gün haftada 2 gün, sonra haftada bir, 2 haftada bir, ayda bir şeklinde programı devam ettiriyoruz. Gerekirse 3 veya 6 ayda bir beyin fonksiyon testlerini tekrar ederek hastanın tedavide ne aşamaya geldiğini gözleyebiliyoruz.

Nükslerin en sık yaşandığı zaman hastane sonrası ilk üç aydır. Bu aylarda aileyle yoğun bir iş birliği içine giriyoruz, gerekirse hastanın 24 saat gözetim altında tutulmasını sağlıyoruz. Bunun için imkanı olan hastalar güvenlik şirketlerinden eleman bularak bunu yapıyor, olmayanlar da çok yakın akrabalarında birinin yardımına başvuruyorlar. Bu kişi hastanın yoksunluk dönemlerinde kaçmasına, tedavi müdahalesinin derhal yapılmasına yardımcı oluyor. Maddeyle mücadele büyük bir iştir. Bunu başaranlar emin olun büyük bir savaşı kazanmış oluyorlar.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Tedavide Bağımlılığa Yaklaşım" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Sabahattin ZENGER'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Sabahattin ZENGER'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Sabahattin ZENGER'in Makaleleri
► Fenomenolojik Yaklaşım Cafer ÇAY
► Empatik Yaklaşım Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
► Birey Merkezli Yaklaşım Psk.Doğancan GÖKÇE
► Ekolojik Yaklaşım Kuramı Psk.Derya SOY
► Psikoterapide Eklektik Yaklaşım Psk.Mustafa GÖDEŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Tedavide Bağımlılığa Yaklaşım' başlığıyla benzeşen toplam 55 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Nedir Bu Depresyon? Haziran 2016
► Bağımlılığı Tanıma Eylül 2014
► Kekemelik Nedir? Neden Oluşur? ÇOK OKUNUYOR Nisan 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:39
Top