Sınav Anksiyetesi
Bazı aileler doğumdan başlayarak diğer insanlara sunulan, reklamı yapılan, takibi istenen bir proje gibi görmekteler çocuklarını. Doğar doğmaz hangi okula gidecekleri, ilerde hangi mesleği seçecekleri, hangi sanat dalında çalışacakları bellidir.
Henüz bebek sayıldığı zamanlardan beri çevresi ile karşılaştırılan çocuk, akranlarını birlikte eğlenecekleri, oynayacakları, birlikte vakit geçirecekleri arkadaşları olarak değil; geçmeleri gereken rakipleri olarak görmeye başlayabiliyor.
Eğitim sistemi ne yazık ki bu rekabetçi ortama hizmet edercesine sınavlar silsilesi ile çocukları iyi okullara, iyi mesleğe yönlendirmeye çalışmakta. Okul sürecinin hiçbir noktasında çocuğun yeteneklerine ilgi alanlarına, becerilerine göre seçme yapılmamakta. Bu anlamda okulu da ailelerin yönlendirdiği gözlenebilir.
Anaokulları çocuğun yeni oyunlar, şarkılar öğreneceği, arkadaş edineceği, yerler olmaktan çıktı, iyi bir ilkokul öğrenimi için basamak kurumlar oldular.
Aileler biliyor ki iyi bir anaokulu çocuğunu ilköğretiminde başarılı kılacak. Başarılı bir ilköğretim süreci çocuğu iyi bir liseye taşıyacak, iyi bir lise öğretimi çocuğun İyi üniversitelerden birinde iyi bir bölümü kazanmasını sağlayacak. İyi meslek iyi şartlarda iş ve daha çok kazanç… Aileler bu bilgi nedeniyle kendilerini, çocuklarını bu rekabetçi ortama sokmak zorunda hissedebiliyor.
Kendisini bu yarış ortamından soyutlamak isteyen aileler bile bir süre sonra okul ilerledikçe kendilerini bu sistemin içinde bulabiliyor.
Bu durumun en büyük sakıncası; çocuklar üzerindeki etkileri. “Başarısızlık korkusu” “Sınav kaygısı” “Stres” en çok yaşadıkları sorunlar.
Tüm hayatını şekillendirecek sınavların öncesinde çocuğun kaygı duyması normal, ancak ebeveynler, öğretmenler, okul hatta diğer veliler istemeden de olsa gerek beklentileriyle gerekse grup içindeki karşılaştırmalarıyla çocukların üzerindeki baskıyı arttırarak çok daha fazla kaygılanmalarına yol açıyor.
Yapılan araştırmalar belirli seviyedeki kaygı durumunun performansı en yüksek düzeyde tutacağını gösteriyor. Ancak fazla kaygı performansı düşürüyor.
Çocuk sistemden ve/veya sosyal çevreden kaynaklı görünür veya gizli artan baskılara cevap verebilmek için daha fazla kendini zorluyor ve bir o kadar da strese giriyor. Bu da çocukta kişilik durumundaki işlevselliğin olumsuz yönde etkilemesine sebebiyet vererek sonrasında engellenemeyen korku ve gerilim haline (anksiyete) dönüşerek onun yaşamını ve odaklanmasını engellemeye başlıyor. İleri ki safhalarda ise aşırı endişe, kaygı, tasa, konsantrasyonda azalma, aşırı sinirlilik ve huzursuzluk, motivasyonunu çabuk kaybetme, vazgeçme, başarısız olacağı beklentisi, tahammülsüzlük, çabuk irkilme, kolay yorulma, kontrolünü yitirme hissi, çıldırma hissi gibi ruhsal ve/veya kalp çarpıntısı, terleme, ellerde titreme, ağız kuruluğu, nefes almada güçlük, tıkanma veya boğulma hissi, göğüste ağrı veya rahatsızlık hissi, baş ağrısı, baş dönmesi, kaslarda gerginlik ve buna bağlı olarak kas ağrıları gibi bedensel semptomlarla kendini gösteriyor. Bu durumlarda farklı etkenler sonucunda dahi (neden olmasa dahi) tetiklenerek belirli periyotlarda tekrarlanmaya başlayarak yaygın hale dönüşebiliyor.
Yapılması gereken kaygıyı performansı yükselten noktada tutmayı başarmak. Bunun için aileler psikolojik yardım almaktan çekinmemeli.
Sınav kaygısı üzerine çalışan pek çok metot var."Çözüm Odaklı Terapi" hem kısa sürede hem de çözüme yönelik olması nedeniyle tercih edilen bir teknik. Kişi istisnai durumlardan faydalanarak kaygı verici ortamlarla nasıl başa çıkabileceğini keşfeder. Yine yapılan araştırmalar; İnsanların uzman desteği de alarak sorunlarına kendileri çözüm bulduğunda değişimi ve çözümü daha çok sahiplendiklerini göstermektedir. Beraberinde kişi gevşemeyi öğrenmiş ve egzersizlerini yerine getiriyorsa kaygısını en iyi noktada tutabilir.
Çocuklarımızın iyi bir geleceğe sahip olmasını istiyor ve bunun yolunun da istemesek de çeşitli sınavlardan geçtiğini biliyorsak profesyonel yardım almaktan çekinmemeliyiz.
Henüz bebek sayıldığı zamanlardan beri çevresi ile karşılaştırılan çocuk, akranlarını birlikte eğlenecekleri, oynayacakları, birlikte vakit geçirecekleri arkadaşları olarak değil; geçmeleri gereken rakipleri olarak görmeye başlayabiliyor.
Eğitim sistemi ne yazık ki bu rekabetçi ortama hizmet edercesine sınavlar silsilesi ile çocukları iyi okullara, iyi mesleğe yönlendirmeye çalışmakta. Okul sürecinin hiçbir noktasında çocuğun yeteneklerine ilgi alanlarına, becerilerine göre seçme yapılmamakta. Bu anlamda okulu da ailelerin yönlendirdiği gözlenebilir.
Anaokulları çocuğun yeni oyunlar, şarkılar öğreneceği, arkadaş edineceği, yerler olmaktan çıktı, iyi bir ilkokul öğrenimi için basamak kurumlar oldular.
Aileler biliyor ki iyi bir anaokulu çocuğunu ilköğretiminde başarılı kılacak. Başarılı bir ilköğretim süreci çocuğu iyi bir liseye taşıyacak, iyi bir lise öğretimi çocuğun İyi üniversitelerden birinde iyi bir bölümü kazanmasını sağlayacak. İyi meslek iyi şartlarda iş ve daha çok kazanç… Aileler bu bilgi nedeniyle kendilerini, çocuklarını bu rekabetçi ortama sokmak zorunda hissedebiliyor.
Kendisini bu yarış ortamından soyutlamak isteyen aileler bile bir süre sonra okul ilerledikçe kendilerini bu sistemin içinde bulabiliyor.
Bu durumun en büyük sakıncası; çocuklar üzerindeki etkileri. “Başarısızlık korkusu” “Sınav kaygısı” “Stres” en çok yaşadıkları sorunlar.
Tüm hayatını şekillendirecek sınavların öncesinde çocuğun kaygı duyması normal, ancak ebeveynler, öğretmenler, okul hatta diğer veliler istemeden de olsa gerek beklentileriyle gerekse grup içindeki karşılaştırmalarıyla çocukların üzerindeki baskıyı arttırarak çok daha fazla kaygılanmalarına yol açıyor.
Yapılan araştırmalar belirli seviyedeki kaygı durumunun performansı en yüksek düzeyde tutacağını gösteriyor. Ancak fazla kaygı performansı düşürüyor.
Çocuk sistemden ve/veya sosyal çevreden kaynaklı görünür veya gizli artan baskılara cevap verebilmek için daha fazla kendini zorluyor ve bir o kadar da strese giriyor. Bu da çocukta kişilik durumundaki işlevselliğin olumsuz yönde etkilemesine sebebiyet vererek sonrasında engellenemeyen korku ve gerilim haline (anksiyete) dönüşerek onun yaşamını ve odaklanmasını engellemeye başlıyor. İleri ki safhalarda ise aşırı endişe, kaygı, tasa, konsantrasyonda azalma, aşırı sinirlilik ve huzursuzluk, motivasyonunu çabuk kaybetme, vazgeçme, başarısız olacağı beklentisi, tahammülsüzlük, çabuk irkilme, kolay yorulma, kontrolünü yitirme hissi, çıldırma hissi gibi ruhsal ve/veya kalp çarpıntısı, terleme, ellerde titreme, ağız kuruluğu, nefes almada güçlük, tıkanma veya boğulma hissi, göğüste ağrı veya rahatsızlık hissi, baş ağrısı, baş dönmesi, kaslarda gerginlik ve buna bağlı olarak kas ağrıları gibi bedensel semptomlarla kendini gösteriyor. Bu durumlarda farklı etkenler sonucunda dahi (neden olmasa dahi) tetiklenerek belirli periyotlarda tekrarlanmaya başlayarak yaygın hale dönüşebiliyor.
Yapılması gereken kaygıyı performansı yükselten noktada tutmayı başarmak. Bunun için aileler psikolojik yardım almaktan çekinmemeli.
Sınav kaygısı üzerine çalışan pek çok metot var."Çözüm Odaklı Terapi" hem kısa sürede hem de çözüme yönelik olması nedeniyle tercih edilen bir teknik. Kişi istisnai durumlardan faydalanarak kaygı verici ortamlarla nasıl başa çıkabileceğini keşfeder. Yine yapılan araştırmalar; İnsanların uzman desteği de alarak sorunlarına kendileri çözüm bulduğunda değişimi ve çözümü daha çok sahiplendiklerini göstermektedir. Beraberinde kişi gevşemeyi öğrenmiş ve egzersizlerini yerine getiriyorsa kaygısını en iyi noktada tutabilir.
Çocuklarımızın iyi bir geleceğe sahip olmasını istiyor ve bunun yolunun da istemesek de çeşitli sınavlardan geçtiğini biliyorsak profesyonel yardım almaktan çekinmemeliyiz.
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Sınav Anksiyetesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Eylem OKDEMİR OYLUM'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Eylem OKDEMİR OYLUM'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni 
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
