2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Yüksek Kolesterol Efsanesi
MAKALE #1428 © Yazan Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR | Yayın Ağustos 2008 | 42,555 Okuyucu
Yüksek Kolesterol Efsanesi :

Kolesterol, tüm vücutta yaygın olarak bulunan ve yaşam için gerekli olan bir çeşit yağdır. Kolesterol vücutta hormon (kortizon, seks hormonu), D vitamini ve yağların sindiriminde kullanılan safra asitlerinin sentezlenmesinde kullanılır. Sağlıksız beslenme, hareketsizlik, sigara, fazla kilolar, yaş ve kalıtsal faktörler yüksek kolesterol seviyelerine sebep olabilir. Yüksek kolesterol seviyeleri, kan damarlarının zamanla tıkanıp daralmasına yol açabilir. Bu birikim çok yavaş gerçekleşir. Kan damarları daraldıkça, kalbe giden kan azalır. Kalbe giden kanın sınırlandırılması, göğüs ağrısına (anjin) yol açabilir. Kalbe giden kanın büyük ölçüde azalması veya tamamen durması ise kalp krizi ile sonuçlanabilir.

Kolesterol :

İlk defa 1754'te safra taşlarında kolesterol bulunduğu için bu maddenin ismi
Yunanca chole- (safra) ve steros (katı) sözcükleri ile kimyadaki -ol ekinden türetilmiştir.
Kolesterol, özellikle hayvansal gıdalarda bulunur ama vücuttaki kolesterolun ancak ufak bir kısmı dışarıdan besinlerle alınır; çoğu vücut tarafından sentezlenir. Vücudun her hücresinde bulunmakla beraber, onun sentezlendiği veya hücre zarlarının daha çok olduğu organ ve dokularda, örneğin karaciğer, omurilik ve beyinde, ayrıca ateromlarda, kolesterolun yoğunluğu daha yüksektir.

Kolesterol, hayvanların vücut dokularındaki hücre zarlarında bulunan ve kan plazmasında taşınan bir sterol, yani bir steroid ve alkol birleşimidir. Daha düşük miktarlarda bitkilerde de bulunur.Kolesterol 27 karbonlu, hayvanlarda bol miktarda bulunan sterollerdir. Hücre membranın başlıca yapısal komponenti olan ve özellikle LDL (küçük dansiteli lipoprotein) olmak üzere plazma lipoproteinlerinin yapısını oluşturan kolesterol hayvan dokularında bulunan bir steroiddir. LDL kolesterolün vücutta fazlası koroner kalp hastalığı riskini artırmakta ve ölümlere neden olmaktadır Safra asiti,provitamin B ve steroid hormonunun ön maddesidir.

Kolesterol kanda normalden fazla bulunması halinde damarlarda birikerek damar sertleşmesine (ateroskleroz) yol açar. Bazen de safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.

Kolesterol pek çok biyokimyasal reaksiyonda yer almasına rağmen özellikle lipoproteinlerin kolesterolü taşıma biçimleri ve kandaki kolesterol düzeyleriyle kalp hastalıkları arasındaki bağlantıdan dolayı bilinir. Vücut, kolesterolü kullanarak hormonlar
kortizol, üreme hormonları), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir.

Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa kan damarlarında birikir ve sertleşmeye ve daralmaya (ateroskleroz veya arteriyoskleroz) yol açar. Aterosklerozda damar duvarında
biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum gibi maddeler de birikir. Ateroskleroza halk arasında damar sertliği, damar kireçlenmesi de denir. Yüksek kan kolesterolünün zararlarından bahsedilirken söz konusu olan "kötü kolesterol", yani
düşük yoğunluklu lipoprotein (İngilizce lowdensity lipoproteins LDL) tarafından taşınan kolesterol düzeyidir. Yüksek yoğunluklu lipoprotein (İngilizce high density lipoproteins HDL) tarafından taşınan kolesterola "iyi kolesterol" denir.

Kolesterol, D vitamini ve çeşitli steroid hormonlarının öncülüdür. Ayrıca safra asitleri de kolesterolden sentezlenir.

Kolesterol hücre zarlarının (membranlarının) inşası ve bakımı için gereklidir. Kolesterol içeren membranlar daha geniş sıcaklık aralığında akışkanlıklarını korurlar. Kolesterol, yağların sindirimine yarayan safranın sentezlenmesinde kullanılır. Ayrıca aralarında yağda çözünen vitaminlerin (A,D, E ve K vitaminleri gibi) metabolizmasında rolü önemlidir.

Aldosteron, testosteron, östrojen ve projesteron gibi steroid hormonlarının ve kortizolun sentezlerinde yer alır. Başka araştırmalar kolesterolün sinir hücreleri arasındaki sinapslarda ve bağışıklık sistemi hücrelerinin işlevlerinde rol oynadığını gösterir. Hücre membranının yapısına etkisi sonucunda hücre sinyal iletimine ve membranlardaki iyon ve proton geçirgenliğine de etki eder.

Kolesterol; yağ asitleriyle birlikte hidroksil grubunda serbest veya esterleşmiş şekilde, çeşitli zincir uzunluğu ve doygunluk derecesiyle bulunmaktadır. Kolesterol ayrıca çok az miktarlarda olmak üzere bitkilerde ve deniz yosununda bulunmaktadır .

Batı ülkelerinde ortalama günlük kolesterol alımı 400mg’dır ve başlıca yumurta sarısı, memeli hayvan karaciğeri ve kabuklu hayvanlardan gelmektedir .

Diyet kolesterolü ile total serum kolesterol arasındaki ilişki sürekli araştırılmakta, diyet kolesterolün koroner kalp hastalığı gelişme risk faktörü olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle yüksek kolesterol içeren besinlerin düşük miktarlarda alınması korunmak amacıyla önerilmektedir. . Aslında uzun yıllardır etkinliği kesin olarak bilinen statin ilaçları kolesterolü düşürmek amacıyla kullanılmaktadır. Statinler HMG-CoA redüktaz enzimini inhibe ederek, kolesterol sentez hızını sınırlandırmakta, kolesterolü böylece düşürmektedir. Ayrıca yükselmiş LDL kolesterolü baskılamakta ve HDL kolesterolün artmasına neden olmaktadır.Kolesterolü düşürmenin ilaçsız ve başka bir yolu da; diyetle birlikte fitosterol alımının artırılmasıdır.


Kolesterolün Genel Özellikleri :

Kolesterol suda çok az çözündüğünden kanın sulu kısmında taşınamaz. Kolesterolün kanda taşınması, suda çözünebilen ve kolesterol ve diğer yağ türevlerini taşıyabilen lipoproteinler aracılığıyla olur. Bu lipoproteinlerin yüzeyinde yer alan proteinler, kolesterolün hangi hücrelerden alınıp hangi hücrelere taşınacağını belirler.
Vücuttaki kolesterolün çoğu vücut tarafından yapılır. Günlük üretimim %20-25'i
karaciğerde gerçekleşir, ayrıca, ince bağırsak, adrenal bezleri ve üreme organlarındaki sentezlenme miktarı diğer dokulara kıyasla daha yüksektir. Yaklaşık 70 kg ağırlığındaki bir kişinin vücudunda toplam 35 g kolesterol vardır. Günlük dahili üretim miktarı 1 g, besin yoluyla alınan miktar ise 200-300 mg'dır. Bağırsaklara (safra ve besin yoluyla) giren 1.200-1.300 mg'ın yarısı kana geçer.

Vücuttan atımı :

Kolesterol karaciğerden safra aracılığıyla atılır ve bir kısmı ince bağırsak tarafından geri alınır. Safra kesesi içinde, konsantrasyonunun yüksek olması nedeniyle kristalleşebilir ve bu durumda safra taşı oluşumuna yol açabilir (ancak daha ender olarak lesitin veya bilirübinden oluşmuş safra taşları da görülebilir).

LDL ve HDL (iyi ve kötü kolesterol ) :
Kolesterol, kanda çözünmesi ve taşınması için karaciğerde bir protein ile birleştirilir. Bu kolesterol ile protein birleşimine lipoprotein adı verilir. Bu lipoproteinlerin çeşitleri vardır.

Düşük yoğunluklu lipoproteinler (Low-Density Lipoproteins = LDL): Kan kolesterolünün yaklaşık olarak %70'ini taşımaktadırlar. Kan damarları duvarlarına girebilmek için yeterince küçüktürler ve damarlara zarar verirler. Kötü kolesterol olarak da adlandırılırlar.
Yüksek yoğunluklu lipoproteinler (High-Density Lipoproteins = HDL): Vücudun kullanamadığı yağı karaciğerden safraya boşaltmak üzere taşır. Kolesterolün bir cins ters naklini yaptığı için iyi kolesterol olarak adlandırılır.
Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa, kolesterol akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum... gibi maddelerle beraber kan damarlarının duvarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (ateroskleroz) yol açar. Halk arasında bu olay, damar sertliği ya da damar kireçlenmesi olarak bilinmektedir.
Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması yüksek risk oluşturmaktadır. Ayrıca HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip kişilerde, kalp krizi, felç, damar tıkanıklığı, böbrek yetersizliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı artmaktadır.

20 yaşın üzerindeki kişilerde, kan kolesterol düzeylerinin 200 mg/dl'nin altında olması, kan LDL-kolesterol düzeylerinin 130 mg/dl'nin altında olması ve kan HDL-kolesterol düzeylerinin de 40 mg/dl'nin üzerinde olması istenilen değerlerdir. Kolesterol > 200 mg/dl ya da LDL-kolesterol > 130 mg/dl ya da HDL-kolesterol < 40 mg/dl ise kalp damar hastalıkları RİSKİ FAZLADIR. İyi kolesterol olan HDL-kolesterol'ün düzeylerindeki artış bu riski azaltmaktadır.

Kanda kolesterolün yüksek olması, yağ metabolizması bozukluğunun olduğunu gösterir. Yağ metabolizması bozukluğundan şüphe edilen bir hastada yapılması gereken işlem, kan alınarak öncelikle total kolesterol, LDL-kolesterol, HDL-kolesterol ve trigliserid düzeylerinin ölçülmesidir.

Kanda kolesterol düzeyini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerin bazıları değiştirilebilir niteliktedir;Kalıtımsal faktörler · Yediğimiz gıdalar · Şişmanlık · Yaşam tarzı · Yaş · Diyabet · Yüksek tansiyon · Bazı böbrek ve tiroid hastalıkları · Sigara · Stres gibi faktörler kolesterolü ve kötü kolesterolü (LDL-kolesterol) yükseltir.Genler: Ailede erken yaşlarda geçirilmiş kalp krizi veya kalp krizine bağlı ölüm öyküsü varsa koroner arter hastalığı veya yüksek kolesterol riski ailevi olarak artmaktadır.Yağlı yiyecekler: Kolesterol et, peynir gibi hayvansal gıdalarda ve hazır gıdalarda çokça bulunur. Bunları tükettiğinizde vücudunuz daha çok doymuş yağ ve kolesterol emer.Aşırı kilo: Ciddi derecede şişman kişilerin kanlarında kolesterol ve trigliserid miktarları oldukça yüksektir.Hareketsiz yaşam tarzı:Fiziksel aktivite ile kolesterol düzeyleri arasında direkt ilişki olduğunu göstermektedir. Fiziksel aktivitesi az olan kişilerde HDL-kolesterol düşük, LDL-kolesterol ise yüksektir. Düzenli olarak egzersiz yapmak iyi kolesterolü artırmaktadır.Yaşlanma: Yaşın artmasıyla beraber genellikle kolesterol düzeylerinde de artış görülür.Erkeklerde 45 yaş ve üzerinde yüksek LDL-kolesterol düzeyleri görülme sıklığı artar. Kadınlarda ise menapozu izleyen dönemlerde kolesterol seviyesinde belirgin artış görülür.Uzun Süreli Hastalıklar: Kronik hastalıklar yüksek kolesterole neden olabilirler.(Diabet, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalıkları ve hipotiroidi ).Sigara: Sigara içenler yüksek kolesterol seviyeleri açısından risk grubundadırlar. Sigara içenlerin damar duvarlarının yüzeylerinde düzensizlikler oluşur ve bu düzensiz yüzey daha çok yağ tutulumuna sebep olur. Sigara içenlerde HDL-kolesterol miktarları yaklaşık olarak %15 azalmaktadır. Stres: Stres ve yüksek kolesterol düzeyleri arasındaki ilişki henüz kanıtlanmış değildir.İşadamları gibi Stres altındaki insanların kendilerini, yiyecek, alkol ve tütün tüketimini arttırarak teselli ettikleri tahmin edilmektedir; bunun da kolesterol düzeylerini olumsuz etkilediği düşünülmektedir.

Kolesterolün Aterosklerozdaki rolü :

Oksitlenmiş kolesterol içeren küçük boyutlu LDL taneciklerinin yüksek düzeyde olduğu hallerde bu LDL damar çeperlerinde aterom denen birikmelere yol açar, bu duruma ateroskleroz denir. Ateromlar hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin, kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) aterom koroner arter hastalığı'na, böbrek damarlarında yüksek tansiyona ve böbrek yetmezliğine, beyin damarlarında ise inmeye yol açabilir.

HDL tanecikleri, özellikle büyük boyutlu HDL, ateromalardaki kolesterolü karaciğere geri taşıyabilir. Bu yüzden yüksek HDL ile aterosklerozun yavaşlaması hatta gerilemesi ile ilişkilidir. Aralarında LDL, IDL ve VLDL bulunan diğer lipoprotein türleri ateroskleroza yol açar. Bu lipoproteinlerde bulunan kolesterol miktarı ile aterosklerozun ilerlemesi ilişkili bulunmuştur. Bu yüzden toplam kolesterol seviyesine değil bu kolesterolün ne kadarının hangi tür lipoproteinlerde bulunduğuna bakılmalıdır.
Amerikan Kardiyoloji Derneği (American Heart Association) kolesterol düzeyleri hakkında aşağıdaki kılavuzu hazırlamıştır:

Normal Kolesterol Değerleri:


20
YAŞIN ÜZERİNDEKİLER İÇİN KAN KOLESTEROL DÜZEYLERİ
< 200 mg/dl (NORMAL)
200-239 mg/dl (SINIRDA YÜKSEK)
> 240 mg/dl (YÜKSEK)
KAN LDL- KOLESTEROL DÜZEYLERİ
< 130 mg/dl (NORMAL)
130-159 mg/dl (SINIRDA YÜKSEK)
> 160 mg/dl (YÜKSEK)
KAN HDL- KOLESTEROL DÜZEYİ
KADINDA ORTALAMA 55 mg/dl (NORMAL)
ERKEKTE ORTALAMA 45 mg/dl (NORMAL)
< 35 mg/dl (DÜŞÜK)
RİSKLİ DURUMLAR
Kolesterol > 200 mg/dl veya
LDL-kolesterol > 130 mg/dl veya
HDL-kolesterol < 35 mg/dl.

Toplam kolesterolün HDL kolesterola oranının 5:1 olması daha da sağlıklı sayılabilir.
LDL ölçüm teknikleri aslında LDL'yi doğrudan ölçmez; ekonomik nedenlerden dolayı LDL değeri şu formüle göre hesaplanır:

LDL Hesabı :
Hesaplanan LDL değeri = toplam kolesterol − toplam-HDL − trigliserit
değerinin %20'si

Koroner Kalp Hastalıklarından Korunma :


Koroner kalp hastalıkları dünyada en çok ölüme neden olan hastalık gurubudur. Elimizde olmayan risk faktörlerinin bizim neden olduğumuz risk faktörleri ile billeşmesi sonucu hastalık gelişir.
-- Yaş (erkeklerde >45, kadınlarda >55 veya menapoz)
- Erkek olmak
İki risk faktörü birarada olduğu zaman infarktüs riski normal insanlara göre 4 kat, üç risk faktörü birarada olduğunda ise 10 kat artmaktadır.

Homosistein Düzeyi :

Plasma Homosistein düzeylerinin normalden yüksek olduğu insanlarda erken ateroskleroz olduğu bilinmektedir. 1999 yılında AHA yüksek riskli olgularda, plasma Homosistein düzeyleri 10 mikrogram/ litrenin üzerinde ise tedavi başlanmasını tavsiye etmiştir.

Nedenleri:Plasma Homosistein düzeyinin yükselmesine yol açan başlıca nedenler;
* kalıtım, malnutrisyon
*folik asit eksikliği
*malabsorpsiyon sendromları,
*hipotiroidi
*ilaçlar (Nikotinik asit, Teofilin, Methotroxate, Ldopa, safra asidi bağlayıcı resinler gibi).

Tedavi ve profilakside yüksek riskli olgular için, B-6, B-12 ve Folik asit preparatları ve bu vitaminlerden zengin diet yararlı olabilir. Ayrıca, mide hastalıkları gibi Folik asit/Homosistein metabolizmasının bozulabileceği durumların erken tanı ve tedavisi önerilmektedir. Önerilen vitamin tedavisi: 0.4 mg/gün Folat, 2 mg/gün B-6, 6 mikrogram/gün B-12 kullanımıdır.

- Sigara kullanımının önlenmesi ve azaltılması
- Sebze ve meyvelerden zengin, orta derecede protein içeren, lipid profilini olumlu yönde etkileyecek, yeterli kalsiyum ve mineral içeriğine sahip bir beslenme alışkanlığının yerleştirilmesi
- Şişmanlığın önlenmesi ve azaltılması (Bireyler, body mass index (BMI)'leri 25 kg/m2'den büyükse uygun diyet ve düzenli fizik aktiviteyle zayıflatılmalıdır.)
- Her yaşta fizik aktivitenin arttırılması ve spor yapılmasının desteklenmesi, ideal kiloya ulaşma ve HDL düzeyinin artırılması yanında nörohumoral dengenin ve muskuloskletal sistemin sağlığının korunması ve iyileştirilmesi içinde gereklidir.
- Kan basıncı ve lipid değerleri bireylere öğretilmelidir. Belli aralıklarla yapılacak sağlık kontrollerinin önemi vurgulanmalı ve yapılmaları sağlanmalıdır. Bu yolla ileri yaşlardaki diyabet, dislipidemi ve hipertansiyon olguları, erken, asemptomatik ve amorbid dönemlerde yakalanarak tedavi edilebilecektir.
- Sosyopsikolojik etkenler olumlu yönde değiştirilmelidir.
- Yüksek risk altındaki kişiler belirlenerek yoğun tedavi altına alınmalı ve aterosklerozun ortaya çıkaracağı hastalıklar önlenmelidir (Koroner kalp hastalığı, periferik arter hastalığı, beyin damar hastalığı, aortik ateroskleroz ve aterosklerotik valvuler kalp hastalıkları gibi hastalıklar önlenmelidir).
Avrupa Ateroskleroz Derneği korunma ilkeleri olarak aşağıdaki önerilerin uygulanması tavsiye edilmektedir.
kolesterol ve satüre yağlardan fakir diyet (200 mg/gün'den az kolesterol içeren ve toplam kalorinin %7'sinden azını karşılayacak şekilde satüre yağ içeren diyet)
diyete rağmen LDL kolesterolü 125 mg/dl'ın üzerinde olan olgulara ilaç tedavisi başlanması (HEDEF: LDL DEĞERİ 100 mg/dl'NİN ALTINDA OLMALI)
HDL değeri 35 mg/dl'den düşük olan normal kolesterol düzeylerine sahip hastalarda nonfarmakolojik tedavinin (egzersiz gibi) başlatılması
diyetine rağmen LDL kolesterol değerleri 100-130 mg/dl arasında kalmış olan hastalara ilaç tedavisinin başlatılması .
Kolesterol düzeyi normal ama HDL düzeyi 35 mg/dl'den düşük olgularda nonfarmakolojik tedaviden yeterli sonuç alınamıyorsa Niacin gibi ilaçlarla ilaç tedavisini başlatmak
HDL ve LDL düzeyleri göz önüne alınmadan trigliserid düzeyi 200 mg/dl'den yüksekse Niacin veya Gemfibrozil gibi bir ilaçla tedavi başlanması
Trigliserid düzeyi > 400 mg/dl olanlar için IIb kategorisinde tavsiye edilmiştir. trigliserid düzeyi 400 mg/dl'nin üzerindeyse Gemfibrozil veya Niacin başlanabileceği bildirilmiştir.
Kan basıncı: bütün aterosklerotik hastalarda , kan basıncının 130 mmHg sistolik ve 85 mmHg diastolik değerlerinin altında olmasının sağlanması tavsiye edilmektedir.
Kan şekeri: Aterosklerotik hastalığı veya koroner arter hastalığı olan hastalarda özellikle aile öyküleri de varsa, mutlaka oral glukoz tolerans testi yapılarak glukoz tolerans bozukluğu (GTB) araştırılmalıdır, çünkü tip 2 diyabetin öncül evresi olan GTB aterosklerotik hastalık riskinde artışla yakın bir ilişki içindedir.

Diyabet :Diyabetik hastalarda kan şekerinin regülasyonunun yanı sıra diğer risk faktörlerinin de tedavisi son derece önemlidir.
Bazı hastalarda, özellikle yaşlılarda, ideal bir kan şekeri kontrolunun sağlanması zor veya olanaksız olabilir. Bu nedenle, bu hastalarda daha az katı hedeflerin saptanması yararlı olabilir.

Aspirin: 80-300 mg/gün, kontrendikasyon olmayan bütün hastalara önerilmelidir

Kolesterol Diyabet ve Hipertansiyon :

Yapılan araştırmalarda Tip 1 diyabetli hastaların %30'unda, tip 2 diyabetli hastaların ise % 50'sinde hipertansiyon olduğu bulunmuştur. Bu oran yüksek kolesterol varsa daha da artıyor. Diyabetli hastaların yaklaşık %97’sinde bir veya daha fazla lipid bozukluğu olduğu tahmin ediliyor.

Diyabet – hipertansiyon ilişkisi hakkında yapılan çalışmalarda; hipertansiyon tedavisinin diyabetin komplikasyonlarını önlemede etkindir.Diyabetli hastalarda etkin kan basıncı kontrolü ile; genel ölüm oranında %32, inmede %44, miyokard infarktüsünde %21, mikrovasküler komplikasyonlarda %37 ve kalp yetersizliğinde %56 oranında azalma görülmüştür.Diyabet ve kolesterol ilişkisi; kolesterolün diyabetli hastalarda
kalp damar hastalıklarının önde gelen sebebi olduğu, yapılan çalışmalarda LDL
kolesterol düzeyleri 100mg/dl altına çekilen hastalarda akut koroner olaylarda %36, inmede %48 oranında azalma olmuştur.

Diyabetli hastalarda kardiyovasküler hastalıkların gelişiminin önlenmesi ve risklerin azaltılması için çok yönlü, enerjik tedaviler uygulanması gerekmektedir. Hastaların yaşam tarzlarını değiştirmelerinin önceliklidir.Buna göre diyabetik hastaların tedavisi amacıyla yapılması gereken başlıca yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü, tuz kısıtlaması, fiziksel aktivite, sigara içilmemesi ve alkol alımının kısıtlanması şeklinde sıralanır. Yine bu hastalarda kan basıncının 130/80mm Hg altında olması, ayrıca LDL kolesterolün 100mg/dl altında, trigliseridlerin 150mg/dl altında ve HDL kolesterolün 45mg/dl’nin üzerinde olması tedavinin hedefidir.

Kolesterol ve Günlük Yaşam :

Obezite (aşırı şişmanlık) kalp krizine yol açan risk faktörleri arasında en kolay çözüm bulunabilen konudur. Kolesterol seviyenizi ölçtürün. Toplam kolesterolün yanı sıra HDL, yani iyi kolesterol ve LDL kötü kolesterol oranlarını da öğrenin. Kötü olanını yani LDL’yi 100′ün altında tutmaya çalışın. Bu özellikle 65 yaşından önce kalp krizi geçirmiş bir akrabanız varsa, daha da önem kazanıyor. Üçüncüsü ve en kolay olanı ise günde altı - sekiz bardak su için. Masanızın üzerinde sürekli olarak su bulundurun. Son yapılan bir araştırmaya göre, günde beş bardağın üzerinde su içenlerde kalp krizi geçirme oranı yarı yarıya azalıyor.Hayatınıza bir amaç kazandırın. Ruhsal sağlığınız kalp sağlınızı çok yakından ilgilendiriyor. Yalnız yaşamanın kalp ameliyatı sonrasında tablonun kötüye gitmesi açısından başlı başına bir risk faktörü oluşturduğunu biliyoruz. Yani, kalbinize atmaya devam etmesi için bir neden yaratın.

İyi kolesterolü düşük olan spor yapmalı

Bizde genetik olarak iyi kolesterol çok düşük. Batı diyetinin yaygınlaşması sonucu Türkiye’de obezite oranı 10 yıl içinde iki kat arttı. Bunun için atalarımızın yediği yemeklerden uzak kalırsak, bizdeki kalp krizi oranı yükselecek. İyi kolesterolümüz düşük olduğu için bizi koruyacak hiçbir şey yok,. Koruyucu kolesterol düşükse bunu yükseltmek için tek bir tedavi var, o da spor.

Kalp için ;Uçağın bazı yan tesirleri var. Birincisi; bacaklar saatlerce kıpırdamıyor, adaleler kanı kalbe doğru itiyor. İkincisi; seyahatte insanlar çok az su içer. Eğer iki saatten fazla uçakta kıpırdamadan durduysanız, bacak damarlarındaki kan pıhtılaşmaya başlıyor. Pıhtılaşan kan akciğerlere gidiyor. İşte bu çok tehlikeli bir durum. Kalp rahatsızlığı olsun olmasın, herkes uzun seyahatlerde kıpırdasın, iki saatte bir ayağa kalksın ya da olduğu yerde bacaklarını sık sık hareket ettirsin. Bol su içsin. Bir de yüksekten uçulduğu için güneşten gelen radyasyon var. Radyasyon insanı yaşlandırıyor.

Türkiyede Kolesterol :

T
ürkiyede yapılan araştırmalara göre ülkemizde 9 milyon kişinin kolesterol düzeyi sınır değerlerin üzerinde bulunuyor. Türklerin genetik açıdan kötü kolesterole yatkın. Genetik etkiyle birlikte yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları da Türkiye`de kolesterolü ciddi bir sorun haline getirmektedir.15 yıl öncesine oranla şişmanlık yüzde 50 arttı.
Kalıtımsal olarak ülkemizde iyi kolesterol düzeyinin de düşük olması kalp hastalıkları açısından önemli bir risk yaratıyor.

Sağlık açısından kan kolesterol düzeyinin 200 mg/dl.'nin altında olması gerekmektedir. Ancak kolesterol içeriği fazla olan gıdalarla beslenilmesi, şişmanlık, hareketsizlik, stres, tiroid bezinin az çalışması, şeker, böbrek yetmezliği gibi hastalıklar, hormon, idrar söktürücü ve bazı tansiyon ilaçları kolesterol düzeyini artırıyor.

Fazla miktarda et, yağlı yemek ve hamur işlerinin tüketilmesinin kolesterol düzeyini artırmaktadir.Kurban Bayramı gibi et tüketiminin arttığı günlerde, özellikle diyet yapması gereken kronik sağlık sorunları olan kişiler için ciddi sağlık sorunları oluşabilmektedir. Bu dönemde, etin hem taze hem de yağ oranının fazla olması sorunu büyütüyor. Günlük tüketilen et, hem yağsız olmalı hem de miktarı azaltılmalıdır. Etin yanından diğer hazmı zor ve tatlılardan kaçınılmalı. Tansiyon ve kalp problemi olanlar bir kereden bir şey olmaz dememeli, tuzsuz ve yağsız et tercih etmelidirler. Sebze ve meyve yemeye özen gösterilmeli. Bol su içilmeli. Bu sayede et ve hamur işi gıdaların tüketilmesi de azaltılmış olur. Ayrıca sağlık durumu iyi olanları da düzenli yürüyüş yapmayı ihmal etmemeliler.

Bir Masaldı Kolesterol :

Kolesterol değerleri aşağı çekilmeye çalışılıyor. Kolesterol düşük olduğu zaman uzun yaşayacağı inancı aşılandı.
* Korkutma kampanyalarıyla 'kolesterol fobisi' oluşturuluyor.
* Araştırmalar; düşük kolesterol düzeylerinde ölüm oranlarının arttığını göstermekte. Kolesterolü yüksek olanlar daha uzun yaşama potansiyeline sahip.
* 10 kişiden 4'ünün kolesterolü ilerleyen yaşlarda artacak ve ömür boyu ilaç kullanmaya mahkum edilecek.
* Zeka geriliği, iktidarsızlık, kas ağrısı, kolesterol düşürücülerin yan etkilerinin sadece bilinen ve görülen tarafıdır.
Amerikalı kimyager Shane Ellison'un "Bir Masalmış Kolesterol" kitabı da tartışmalara katılıyor. Kitap; yüksek kolesterol korkusunun ilaç sektörünce empoze edildiğini iddia ediyor. Kitaba göre; kalp hastalıkları ile kolesterol arasında bağ yok. Ve düşük kolesterollü kişilerin bağışıklık sistemi çöküyor, hafızası zayıflıyor, hormon düzeyi bozuluyor. Yazarın "Batı Tıbbı Sağlığınızın Altını Nasıl Oyar?" kitabı da hem kolesterol hem de diğer hastalıklarla ilgili bilinenleri bertaraf eder cinsten.

Ülkemizde bazı araştırmacılara göre ;Kolesterolün vücuda gerekli olduğunu ,sorunun kolesterolde değil kolesteroldeki partikülerde olduğunu söyleniyor. tereyağın kolesterolü yükseltmediği, "Tereyağ tüketilirken kalpten ölümler azdı" . Balık yağının, yüksek kolesterolü, ilaçlardan daha sağlıklı olduğunu : "Kolesterol düşürücü ilaçlar yan etkiye sahipken balık yağı hem yan etkisiz hem de daha ucuz." Deniyor.

Kolesterol Efsanesi :

Tereyağını ekmeğe sürüp de yerken... sütlerimiz bir karış kaymak tutarken... yumurta sofralarımızdan eksik olmazken... koyun eti soframızın baş tacı iken... ‘Yüksek kolesterol’ nedir bilmezdik. İlaç endüstrisi, el ele verdi ve kısa zamanda tüm dünyada müthiş bir ‘kolesterol fobisi’ oluşturuldu. İnsanlar sistemli bir şekilde ‘kolesterol manyağı’ yapıldı. Kolesterol, topluma ve maalesef aynı zamanda doktorlara da türlü pazarlama taktikleriyle kalp krizi ve inme gibi ölümcül hastalıkların tek nedeni imiş gibi tanıtıldı. Korkutma kampanyası aynı hızda sürmekte, çünkü kolesterol pazarında müthiş para var. Sadece kolesterol düşürücü ilaçların yıllık satışları 25 milyar doları geçiyor.Gerçekte, yüksek kolesterol kalp krizi ihtimalini artırabilen sigara, hareketsiz yaşam biçimi, dengesiz beslenme, şişmanlık, yüksek tansiyon, diyabet, stres... gibi risk faktörlerinden sadece biri. Kolesterol yüksekliği tek başına asla bir hastalık değil ve kalp hastalığı riski olmayan insanların tedavi edilmesi de kesinlikle gerekmiyor.Kolesterol, tüm memelilerin hücreleri için gerekli ve yararlı bir maddedir. Tehlikeli olan şey kolesterolün kendisi değil, kanda kolesterolün yükselmesine yol açabilen stres, hareketsizlik, obezite... gibi faktörlerdir.Kalp krizi ve inmelere yol açan ateroskleroz, yani damar sertliği ile kandaki kolesterol düzeyi arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Kan kolesterol düzeyi normal hatta düşük olan kişilerde de yüksek olanlar kadar ağır ateroskleroz gelişebilir. Koroner kalp hastalığı olanların yarısından fazlasında da kolesterol düzeyi normaldir. Aterosklerozun gerçek nedeni yüksek kolesterol değil, düşük yoğunluklu bir tür kronik iltihaptır.

Sanılanın aksine kolesterolü yüksek olanların daha uzun yaşadıkları da birçok araştırma ile kanıtlanmıştır. Yüksek kolesterolü olanlar tüberküloz, zatürree, AIDS...

gibi enfeksiyonlarına daha az yakalanırlar ve bu hastalıklardan ölüm daha az görülür. Kronik kalp yetersizliğine bağlı ölüm riski düşük kolesterollü hastalarda daha yüksektir. Genel olarak 70 yaşın üzerinde ölüm riski yüksek kolesterollü kişilerde daha düşüktür.
Son yıllarda tıp dünyasında bir virüs gibi yayılan çok tehlikeli bir yaklaşım var: Artık hasta değil, ‘laboratuar sonuçları tedavi ediliyor.’ Kolesterol yüksekliği de bunun en iyi örneği.

Kalp hastalıkları bakımından risk grubunda olmayan insanların kolesterol düşürücü ilaçlarla tedavi edilmelerinin yararlı olduğunu gösteren kesin bir bilimsel kanıt olmamasına rağmen kadın... erkek... yaşlı... genç... zayıf... şişman... güzel... çirkin... esmer.... sarışın... kolesterolü ‘azıcık’ yüksek olan herkese kolesterol düşürücü ilaçlar yazılıyor.

Statinler olarak bilinen kolesterol düşürücü ilaçlardan yarar görecek olanlar, kalp krizi geçirmiş ve kalp hastalığı riski yüksek olan kişilerdir, amam statinlerin bu riskli insanlardaki olumlu etkileri kan kolesterol düzeyinin düşmesi ile de ilgili değildir. Statinler bugün henüz tam olarak bilinmeyen bir mekanizma ile etkili olmaktadırlar. Bunun için de, kolesterol düzeylerinin ‘daha da düşürülmesi gayreti’ de ‘daha yüksek dozlar kullanılması’ önerisi de sadece ilaç firmalarının işine gelmektedir.

Üstelik bu ilaçların olduğundan düşük gösterilen kas erimesi, karaciğer hasarı, böbrek yetersizliği gibi çok ciddi yan etkileri vardır. Hayvan deneylerinde kanser yapıcı etkisi de gösterilmiştir.

Kolesterol hücreyi dış etkenlere karşı koruyan hücre duvarının temel yapıtaşıdır ve birçok kimyasal reaksiyonda rol alır. Mesela kortizol, testosteron, östrojen... gibi üreme hormonları, D vitamini ve safra asitleri kolesterolden üretilir. Bunun için kanda çok az kolesterol olması yeterlidir.

Kolesterol hayvansal besinlerde bulunur ama vücudumuzdaki kolesterolün çok azı gıda kaynaklıdır. Büyük kısmı karaciğerimizde imal edilir. Üstelik az kolesterol aldığımızda vücuttaki üretim artar, çok aldığımızdaysa azalır. İşte bundan dolayı da 'diyetteki kolesterolü ne kadar azaltırsak azaltalım, kandaki kolesterol bundan çok az etkilenir.'

Kolesterol suda erimediğinden, kanda 'lipoprotein' adı verilen maddelerle taşınır. Lipoproteinlerin dansitelerine göre HDL ve LDL olmak üzere başlıca iki türü vardır. Kanımızdaki kolesterolün yüzde 60-80'i LDL, yüzde 15-20'si HDL ve kalan küçük kısmı ise başka lipoproteinlerle taşınır.

Kolesterol karaciğerden damarlara LDL ile damarlardan karaciğere ise HDL ile taşınır. LDL için 'kötü kolesterol' ve HDL için de 'iyi kolesterol' isimleri kullanılır.

Kanlarında LDL-kolesterol yüksek olanlarda kalp krizi riskinin arttığı, HDL-kolesterol yüksek olanlarda ise bu riskin azaldığını gösteren bazı araştırmalar vardır. Başka bir deyişle; HDL/LDL oranın düşük olması koroner kalp hastalıkları için bir risk faktörü olarak kabul edilir.

Ancak, risk faktörü hastalıkla aynı şey değildir. Kalp krizine yol açan bir faktör aynı zamanda HDL/LDL oranını da azaltıyor olabilir. Gerçekten de bu oranı etkileyen pek çok faktör vardır.

Mesela sigara içilmesi, obezite, hareket azlığı, diyabet, stres ve hipertansiyon... LDL' yi artırır, HDL' yi azalır, dolayısıyla HDL/LDL oranı da azalır. Kalp krizi veya inme HDL/LDL oranı düşük olduğu için değil, sigara, obezite, diyabet, hipertansiyon, stres... yüzünden meydana gelir.

Tek başına kanda kolesterol yüksekliği veya HDL/LDL oranı düşüklüğü tehlikeli bir şey değildir. Bu nedenle de sadece kanda kolesterol, HDL ve LDL ölçtürülüp bunların sonuçlarına göre kolesterol düşürücü ilaç tedavisine başlanması yanlıştır.
Çoğu kimse, kanda kolesterol ne kadar yüksekse damar sertliği ihtimalinin de o kadar yüksek olduğunu sanır. Oysa, kalp krizi ve inmelere neden olan damar sertliğinin kan kolesterol düzeyiyle de bir ilişkisi yoktur. Nitekim, diyette çok fazla hayvansal yağ ve kolesterol bulunması damar sertliğini dolayısıyla da kalp krizini kolaylaştırmaz. Kalp krizi geçiren hastalar incelendiğinde bunların diğer insanlardan daha fazla hayvansal yağ yemedikleri görülür.

Bunun tam tersi de doğrudur: Kanda kolesterolün düşük olması veya HDL/LDL oranının yüksek olması, 'o kişide damar sertliği ve kalp krizi olmayacak' demek değildir.

Çocuklarda Kolesterol :

Kolesterolün yüksek olması yetişkinlerde kalp damarlarının tıkanmasına sebep olup kalp krizine zemin hazırladığı bilinir. Zaman zaman bazı çocuklarda da benzer hastalıklar görülebilir. Bu çocuklarda erken dönem kalp krizi riski vardır. Ailelerin çoğu bu durumu bilmezler ve doktorlar da çocukların kolesterol düzeyini tespit etmeyi ihmal ederler.
Damarlarda kolesterolün birikmeye; çocukluk yaşlarında başladığı anlaşılmıştır. Eğer çocukta yüksek risk var ise erken yaşlarda beslenmeyi ve yaşam şeklini düzene sokmaya başlamakta fayda vardır.Tüm çocukların kolesterol seviyesini belirlemek şart değildir. Çalışmalar, çocukluklarında yüksek kolesterol seviyesine sahip olanların yarısının, yetişkin olduklarında normal seviyeye indiklerini göstermiştir. Bunun yanında aşağıdaki şartlardan herhangi birine uyan çocuklarda kolesterol seviyesi tespit edilmelidir.•Anne baba yada büyükanne, büyükbabası 55 yaşından önce kalp damar hastası olanlar,•Ailesel kolesterol hikayesi olanlar,•Aşırı şişmanlık, şeker hastalığı, böbrek hastalığı, hipotiroidi, yüksek tansiyon hastalığı olanlar.

Yüksek kolesterolde Tedavi :

Yüksek kolesterolün kontrol altına alınması ile yaşam süresinin uzadığı, kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin azaldığı ve kalıcı sakatlıkların önlendiği gösterilmiştir. Kolesterol yüksekliğine ilaveten şişmanlık, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, sigara gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin tedavisi de planlanmalıdır.
Her hasta için farklı tedavi uygulanabilir. İlaçsız tedaviler kesinlikle ihmal edilmemeli ve özenle sürdürülmelidir. İlaç tedavisi, kesinlikle doktor denetiminde olmalıdır.

Kolesterolü azaltmak için kişilerin hayat tarzlarında değişiklik yapmaları gerekir.
İlaçsız tedaviler
İlaçsız tedaviler yaşam düzeninin değiştirilmesi olarak da isimlendirilir. Yüksek kolesterol tedavisinde en önemli konu ilaçsız tedavilerdir, kesinlikle ihmal edilmemelidir. İlaçsız tedavilerde yapılan ihmal kolesterol düşürmek amacı ile kullanılan ilaçların başarısını da azaltır.İlaçsız tedavilerin başında beslenme alışkanlığının değiştirilmesi gelir.

Sigara kesinlikle bırakılmalıdır. Sigara da kolesterol yüksekliği gibi bir kardiyovasküler risk faktörüdür. (Sigara ayrıca akciğer kanseri, akciğer hastalığı, beyin kanaması ve birçok kansere de zemin hazırlar.)
Hastada yüksek tansiyon varsa, yüksek tansiyon tedavisinde geçerli olan ilaç dışı tedaviler ihmal edilmemelidir. Yüksek tansiyon ve kolesterol yüksekliğinde uygulanan ilaç dışı tedaviler birbirine benzerlik gösterir. Yüksek tansiyonlu hastalarda beslenme ile alınan tuzun da azaltılması gerekir.
Şeker hastalığı kontrol altına alınmalıdır. İnsülin kullanmak gerekiyorsa kaçınılmamalıdır.Şişmanlık kesinlikle kontrol altına alınmalıdır.

Düzenli egzersiz HDL-kolesterolü (iyi kolesterol) yükseltir, LDL-kolesterolü (kötü kolesterol) düşürür. Hastalar düzenli egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirmelidirler. Haftada en az 3, tercihen 5 kez, 30-45 dakika süre ile yürüyüş, koşu, yüzme, bisiklete binme gibi sporlar yapılmalıdır.
Beslenme yüksek kolesterol tedavisinin olmazsa olmaz koşuludur. Vücut gereksinimi olan kolesterolü kendisi üretebilir bu nedenle diyetle fazla kolesterol almaya gerek yoktur. Beslenme konusunda tedavi planı beslenme uzmanı ile birlikte yapılmalıdır.Doymuş yağlardan ve kolesterolden fakir diyet seçilmelidir. Sıvı yağlarda doymamış yağ daha fazladır, tercih edilmelidir. Genel olarak sebze, meyve ve hububat tercih edilmelidir. Kızartmalardan kaçınılmalıdır. Kırmızı et yerine beyaz eti tercih edilmelidir. Yüksek tansiyonunuz varsa tuzu azaltınız. Karaciğer, böbrek ve beyin gibi kolesterolden zengin etlerden uzak durunuz. Gıdaların yağ ve kalori içeriklerine dikkat edilmelidir; Yağı azaltılmış peynir, sütü tercih ediniz. Diyet peynir, diyet süt kullansanız bile bunları sınırlı miktarda tüketiniz.

Kolesterol ve Diyet :

Kalp hastası olmayan bir kişide yüksek kolesterol bulunduğu zaman diyetine başlanır.
Bu programda hasta günlük kalori gereksiniminin % 8-10'unu doymuş yağlardan, %30'dan azını yağlardan almalı, besin yoluyla günde 300 mg'dan fazla kolesterol almamalı ve sağlıklı bir kiloda kalmasına yetecek kaloriden fazlasını almamalıdır. Eğer bu diyet programı kolesterol düzeylerinin inmesini sağlamazsa; doymuş yağ miktarı toplam kalorinin %7'sinin altına, kolesterol da 200 mg'ın altına indirilir. kalp hastalarına da uygulanır. Kolesterol düşürücü diyete başladıktan birkaç hafta sonra kolesterol seviyelerinin düşmesi gerekir. Diyet yoluyla zaman içinde toplam kolesterol rakamları 10-50 mg/dL kadar düşebilir.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, kolesterol düşürücü diyet ve sağlıklı yaşam biçiminin benimsenmesi, kalp ve damar hastalıklarının görülme oranını belirgin oranda azaltıyor. Bu yüzden kalp sağlığımız için, beslenmemizde yağ tüketimine ve kolesterol içeren besinlerin tüketimine özen göstermek gerekiyor “Kolesterol, hayvansal kaynaklı besinlerde ve tüm hücrelerde bulunan mum yapısında yağa benzer bir madde. Kolesterol hepimizin vücudunda bulunur. Hem vücudumuzda üretilir hem de dışardan hayvansal besinlerle alınır.”

Kolesterolü etkileyen en önemli faktör beslenmedir. Ağız yoluyla aldığımız katı yağlar (doymuş yağlardan zengin), yağlı sığır ve koyun eti, tam yağlı süt ve süt ürünleri kolesterolu yükseltir. Beslenmede sıvıyağ kullanmak (yemekleri kızartmamak koşuluyla) kolesterolu dengede tutar. Yağ dışında uyulması gereken bir diğer konu da tuz tüketimi. Olabildiğince az olmasıdır. Meyve-sebze rahatlıkla tüketilecek besinlerdir. Ekmek alırken tercih kepekli, buğday ya da çavdar ekmeğinden yana kullanılmalı, beyaz ete ağırlık verilmeli. Kırmızı et kullanımında ise hem miktarı sınırlı tutmak, hem de olabildiğince yağsız et kullanmak gerekiyor.

Kan değerlerinde normalin dışında bir sapma varsa, bunun kiloyla bağlantısı vardır. İdeal kilo, ideal sağlık demektir. Hareketsiz yaşam da kolesterolu tetikliyor. Çünkü hareket, kalori yakmak demektir...

Kolesterol düşürücü bir diyet uygulanıyorsa, bazı sınırlamalar içinde olmalı. Tahıl ürünlerinde kepekli buğday, çavdar ekmeği, yulaf ezmesi, mısır gevreği, makarna, pirinç ve bulgur iyi huylu kolesterolün dostları. Süt ürünlerinde yağsız süt ve beyaz peynir, eritme peyniri ve yağsız yoğurt kullanmakta yarar var. Yumurtanın sadece beyazı (haftada bir kiprit kutusu peynirin yerine tüketile bilir ) yenebilir. Çorbolarda ağırlık; sebze çorbası ve yağsız et suyu çorbasında olmalı.

Balıklarda ayırım yok, sadece pişme biçimleri önemli... Ya ızgara, ya da buğulama olarak pişecek balıklar, fırına da sürülebilir hiç bir katkıda bulunmadan...
Tatlılar da unutulmamış kolesterol diyetinde... Yağsız sütle yapılan muhallebi, sütlaç gibi tatlılar, meyve salatası (kaymak ya da krem şantisiz), aşure, pestiller, cezerye, kuruyemişli sucuklar, yani yaş ya da kuru meyveyle yapılan tatlıları mönülerine alabilirler. Kuruyemişlerde bir sınırlama var. İçeceklerde çay, düşük kalorili meyve suları öneriliyor. Tüm taze ya da dondurulmuş sebzeler, kuru baklagiller, haşlanmış patates listemizde...

Tümüyle yasaklanmayan, ancak ölçülü yenmesi önerilen besinler de var kolesterol diyetinde:
  • Yarım yağlı süt ve süt ürünleri, haftada iki kezi geçmemek kaydıyla yumurta (sarısıyla tabii), midye, istakoz, çok hafif sıvıyağda kızartılmış balık, az yağlı soslar gibi...
  • Yağsız sığır, dana jambon, dana ve tavuk sosisi zaman zaman sofranıza konuk olabilir. Ayda bir kez ciğer yiyebilirsiniz bu diyette...
  • Yağlar çoklu doymamış, tekli doymamış yağlar gibi bir sınıflamaya da tutulmuş. Ayçiçeği, mısırözü, soya vs çoklu; zeytinyağı, hidrojenize olmamış yumuşak margarin ise tekli doymamış yağlar kategorisinde... Her iki grup da, kolesterol diyetinde sınırlı olarak kullanılabiliyor. Tabii onlarla yapılan pasta, bisküvi, helva gibi ürünler de...
  • Kuruyemişler de ölçülü türler yerfıstığı, Antep fıstığı ve fındık...
Kesinlikle kaçınılması gereken gıdalar ise oldukça uzun bir liste:
  • Öncelikle hamur işleri (börek, açma, kruvasan, poğaça, kurabiye, kek vb.)
  • Çorbalardan paça ve işkembe yasak.
  • Belirsiz yağda kızarmış balıklar ve balık yumurtaları da uzak durulması gerekenler.
  • Deniz ürünlerinde karides ve kalamar cezalı.
  • Tüm yağlı etler (ördek, kaz da dahil), sosis, salam, pastırma, sucuk ve tüm kümes hayvanlarının derisine yeşil ışık yakılmıyor.
  • Hayvansal yağlar, tereyağı, iç yağı, kuyruk yağı, hidrojene yağlar ve sert margarinler kolesterol diyetinde mutfağa bile girmeyecek.
  • Ne yazık ki dondurmalar, kremalı pastalar, hazır her türlü pasta, bisküviler, hazır pudingler, çikolata ve tüm çikolatalı hazır tatlı ürünleri kesinlikle yok diyet listesinde...
  • Soslu kuruyemişler, hindistan cevizi, cipsler, sebze konserveleri de...
  • Tuz çok az kullanılmalı, hazır salata sosları ve mayonez yasak...
Hiç bir diyet kolay değildir. Ancak sağlıklı bir yaşam için her şeye değer.
Diyet örneği

Kahvaltı:
2 Adet ceviz
1-2 dilim az yağlı peynir
1 tatlı kaşığı reçel veya fındık ezmesi
5 adet yeşil zeytin
1 dilim kepekli veya tahıllı ekmek
1 adet Elma
domates dilimleri
Ara :1 Şeftali
Öğle:
2 köfte kadar tavuk eti (derisiz )
1 tabak sebze yemeği
4 yemek kaşığı bulgur pilavı
1 kase az yağlı yoğurt
2 dilim kepekli veya tahıllı ekmek
salata (1-2 tatlı kaşığı yağ)
İkindi:
3 adet Taze Kaysı
Akşam:
1 tabak sebze yemeği
1 kase yoğurt
2 dilim kepekli veya tahıllı ekmek
salata (1-2 tatlı kaşığı yağ)
Günde 2 adet taze ceviz yiyin
Haftada en az iki kere 1 levrek kadar balık tüketin
Yemeklere ve salatalara zeytinyağı veya soya yağı kullanın
Haftada 3-4 kere kuru baklagilleri beslenmenize ekleyin
Bulgur kolesterolün düşmesinde size yardımcı olabilecek en faydalı tahıldır
Meyve olarak tercihiniz turunçgiller (portakal, limon suyu, greyfurt vb...) olsun
Diğer meyveleri kabuklu
Değişik renkte mevsime uygun sebzeleri tercih edin
Makarna, pirinç ve ekmeği kepekli veya esmer
Her gün 60 dakika yürüyüş veya egzersiz
Süt, peynir ve yoğurt tüketirken az yağlı olanlarını satın alın
Çiğ sebzeleri serbest yiyerek kolesterolünüzü daha kolay düşürürsünüz.
Bu yiyecekleri asla tüketmeyin :

*Sakatatlar (karaciğer, beyin, böbrek, işkembe, dil v.b)
*Kabuklu deniz hayvanları ( karides, midye, kalamar v.b)
*Tam yağlı etler, sucuk, salam, sosis, pastırma, tavuk ve hindi derisi,
*Yağlı gıdalar (kaymak, krema, mayonez, çikolata ve yağlı soslar)
*Yağda kızartma ve kavurmalar
*İçeriği bilinmeyen hazır gıdalar,
*Alkollü içkiler, hazır meyve suları, meşrubatlar
*Tereyağı, kuyruk yağı, içyağı, margarin yağı
*Lezzet verici olarak kullanılan et suyu veya tavuk suyu.
YARARLI ÖNERİLER
  • Sağlıklı Beslenme Daha az hayvansal (doymuş) yağ tüketin. Alabildiğiniz en ince et dilimlerini satın alın.
  • Etten gözle görülebilen tüm yağları, ve tavuğun derisini ayırın.
  • Daha az hazır bisküvi, pastane ürünü ve kek tüketin.
  • Çoklu veya tekli doymamış yağlar açısından zengin yağ ve margarinleri tercih edin.
  • Yemek pişirirken katı yağlar yerine ayçiçek yağı, mısırözü veya zeytinyağı gibi bitkisel yağlar kullanın.
  • Bu yağları ayrıca salatalarınıza sos olarak da kullanabilirsiniz.
  • Bitki sterolleri açısından zengin yağları tercih edin.
  • Yağsız veya yarım yağlı süt, az yağlı yoğurt, ve az yağlı peynir gibi, düşük yağ içeren günlük ürünleri tercih edin.
  • Haftada en az bir kez yağlı balık (örneğin somon, sardalya, ton - konserve şeklinde de olabilir) tüketmeye özen gösterin.
  • Bol bol meyve, sebze ve baklagil tüketin (mercimek ve fasulye gibi).
Günde toplam en az 5 porsiyon tüketin. Bir porsiyon, 2-3 kaşık sebze, bir adet meyve (mesela bir muz) veya 2-3 adet
  • küçük boy meyve (örneğin erik), 1 küçük kase meyve salatası, veya bir bardak taze sıkılmış meyve suyuna denktir.
  • Makarna, pirinç, ekmek, buğday, patates ve mısır gevreğinden oluşan nişastalı yiyecekleri, öğünlerinizde düzenli olarak tüketin.
  • Tam buğday ekmek gibi işlenmemiş karbonhidratları tercih etmeye özen gösterin.
  • Alkolü çok kaçırmayın, ölçülü tüketin. Bu ölçü, kadınlarda günde bir birim (birime linkle), erkeklerde ise iki birimi (birime linkle) geçmemelidir.
  • Diğer Yaşam Biçimi Faktörleri Sigarayı bırakın.
  • Fazla kiloluysanız, kilo verin.
  • Hareketlenin. Her gün 30 dakikalık fiziksel aktiviteyi hedefleyin (bu süreç, üç adet 10'ar dakikalık seanslardan oluşabilir). Tempolu yürüyüş ideal olacaktır. Stresinizle başa çıkmayı ve rahatlamayı öğrenin.
Besinlerin 100 gr daki kolesterol Miktarları :

Dana Eti :90 mg, koyun eti :70 mg, sığır eti :99mg ,Tavuk eti ( beyaz derisiz ):58 mg,
Tavuk Eti (derili ) :75 mg, Sakatat ciğer :300 mg , Beyin : 2000 mg,Böbrek :375,
Yumurta (tüm ) :548 mg ,Yumurta ( sarı ) :1600mg,Tere Yağı :219 mg,Kaşar Peynir :89 mg
Kuyruk Yağı :102 mg, Yağlı Süt :14 mg , Yoğurt Süt :13 mg,Mayonez : 108 mg


Zeytinyağı :

Günlük alınan enerjinin yüzde 25-30’ u yağlardan gelmeli. Bu yağların da yaklaşık yüzde 7-10‘u doymuş, yüzde 10’u tekli doymamış, yüzde 10-15‘i çoklu doymamış yağ asitlerinden karşılanmalı. Zeytinyağı tekli doymamış yağ asiti olduğu için mutlaka diyette yer verilmeli fakat çoklu doymamış yağ asitlerini unutmamak kaydıyla! Zaten hayvansal kaynaklı besinlerden doymuş yağı alınıyor. Bunun dışında günlük yağ gereksinimi için zeytinyağı (yerine fındık yağı) ile birlikte mısırözü yağını (veya yerine soya veya ayçiçek yağı) eşit oranda karıştırıp yemeklerde ve salatalarda bu yağ karışımı kullanılmalı.

Fındık, ceviz ve badem :

Fındığın kalp sağlığı üzerine olumlu etkileri gösterilmiştir. 1998 yılında yayınlanan, 86.000 hastayı içeren, 14 yıllık takibi olan bir çalışmada haftada en az 140 gram fındık yiyenlerde kalp ve damar hastalıklarına daha az rastlanmıştır. Yapılan başka çalışmalarda da fındığın iyi kolesterolü yükselttiği ve kötü kolesterolü düşürdüğü gösterilmiştir.Fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar kalp sağlığı açısından değerli yağ asitlerine sahip olduğundan beslenmede yer verilmeli. Ancak yağlı tohumların yağ içeriğinin yüksek olması nedeniyle fazla miktarlarda tüketilmesi kan kolesterol oranını düşürmüyor. Günlük 6-8 adet fındık veya 2 adet ceviz yeterli. . Fındığın fazla tüketilmesinin kilo alınmasına yol açacağı unutulmamalıdır.

Süt, yoğurt ve peynir :

Süt ve süt ürünleri sağlık açısından diğer besin gruplarından farklı olarak tüm besin öğelerini içeriyor. Bu sebeple doymuş yağ oranı yüksek bu besinlere mutlaka günlük beslenmede sınırlı olarak yer verilmeli. Bu besinlerdeki görünmeyen doymuş yağları azaltmak için süt, peynir ve yoğurdu az yağlı veya yağsız olarak tercih edilmeli.

Kırmızı et ,Beyaz et :

Tavuk ve balık da kırmızı et gibi hayvansal gıdalar kapsamına giriyor. Bu grup besinler belirli miktarlarda kolesterol içeriyorlar. Bu nedenle hiç bir hayvansal besin sınırsız yenilemez. Önemli olan bu besinlerin yenilme sıklığı ve miktarı.

Yumurta :

Bir büyük yumurta 213-220 mg kolesterol içeriyor. Haftada 1-2 kez haşlanmış 1 yumurtanın 1 kibrit kutusu beyaz peynir yerine yenmesi yararlı kabul ediliyor. Yumurtayı haşlanmış, yağsız tavada omlet veya bol sebzeli menemen şeklinde tercih edilebilir. Dikkat etmeniz gereken o hafta başka besinlerin içerisinde yumurta almamak!

Alkol :.

Kırmızı şarap, içeriğinde bulunan flavonoidler sayesinde, iyi kolesterol olarak bilinen HDL’nin artmasında olumlu etkiye sahip. Fakat bu yararlı madde sadece kırmızı şarapta değil bir çok besinde bulunuyor. 750 ml kırmızı şarabın içeriğinde bulunan flavonoid, 50 gr soğan veya 375 ml siyah çayda da mevcut. Bu bilgiler ışığında şunu söylemek mümkün: Eğer hasta alkol kullanmıyorlarsa başlamamalı ancak sosyal olarak alkol alan kişiler haftada 1 kez 1-2 kadeh kırmızı şarap tercih edebilir.

Posa :

Koroner kalp hastalıklarının sebebi olan yüksek kolesterol ve LDL kolesterolü çözünür posa tarafından bağlanarak atılmasına neden olur. Emilemeyen kolesterol nedeniyle kan kolesterolünde düşmeye neden olur.
1960’lı yıllardan bu yana çözünür posanın kolesterol düşürücü etkisine sahip olduğu bilinmektedir. Yapılan pek çok çalışmalar sonucunda çözünür posanın yani yulafın, psilidyum, pektin ve guar gumların total kolesterol ve LDL kolesterol üzerinde düşürücü etkisi bulunmaktadır. Buna karşılık çözünür olmayan posanın kolesterol düşürücü etkisi yoktur. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar sonucunda yüksek posa alımıyla kalp hastalıklarının görülme oranı düşüktür. Çözünür posanın hangi mekanizmalarla kolesterolü düşürdüğü araştırılmış, çalışmalar sonucunda görülmüştür ki çözünür posa bağırsaklarımızda kolesterolü ve safra asitlerini bağlayarak kolesterolün ya da safra asitleriyle geri emilmesini engelleyerek atılmasını sağlamaktadır.

Posa sadece meyve, sebze, baklagiller, fındık, fıstık ve çekirdeklerden alınabilir. Süt yumurta ve ette posa yoktur.

Posalı Besinler :

Baklagiller:

Fasulye türlerinde fazla miktarda posa bulunur, özellikle çözünebilir olmaları nedeniyle kolesterol seviyelerini de düşürür. Bu grupta; bakla, barbunya, fasulye, nohut, börülce, bezelye sayılabilir.

Hububatlar:

Buğday ve yulaf kepeği ekmek ve gıdada değişik oranlarda bulunur. Önemli olan tükettiğiniz gıda üzerinde yazılı oranlardır. Bu oranlara dikkat edilmelidir. Sadece gıdanın rengine bakarak yeterli kepek içerip içermediği anlaşılamaz. Üreticilerin gıdalara kattığı boya maddelerinin yanıltabileceği unutulmamalıdır.

Taze Meyveler:

Bizler için değerli olan pektin posaları meyvelerin kabuğu ve özünde bulunur. İncir, kuru erik, kuru incir, kuru kayısı, ayva ve çilek en yüksek posa içeren meyvelerdir.

Haşlanmış/ Pişirilmiş Meyveler:

Kuru erik ve elma püresi iyi seçeneklerdir.

Yeşil Yapraklı Sebzeler:

Salata (marul türleri), ıspanak, kereviz ve karnabahar (küçük tipi, brokoli) en fazla posa içerenleridir.

Kök Sebzeleri:

Patates, havuç ve şalgam örneklerdir.

Kolesterol düşürücü diyet uygulanırken dikkat edilmesi gereken önemli nokta, posalı besinlerin artırılması. “Posa, bitkilerin sindirilmeden atılan bitki duvarı kısmına denir. Safra kesesi salgısı olan safra asitlerinin emilimini engelleyerek karaciğerde kolesterol sentezi için gerekli öncü öğelerin konsantrasyonunu azaltmakta. Yulaf, arpa, pirinç kabuğundaki bulunan posanın karaciğerde kolesterol sentezini engelleyerek kan kolesterolünün düşürülmesinde etkili olduğu kanıtlandı.

Kolesterol ve Sarımsak :

Araştırmalarda ; laboratuvar deneyleri sarımsağın ezilerek “allisin” denilen kokulu ve antibakteriyen bir madde haline getirildiğinde, kolesterolün oluşumunun engellediğini belirtirken, insanlar üzerinde yapılan klinik deneylerde böyle bir sonuca rastlanmadığını kaydedilmiştir.
Journal of the American Medical Association (JAMA) tıp dergisinde de yayımlanan araştırmada, Kasım 2002’de kötü kolesterol oranı orta düzeyde (desi litrede 130 ila 190 miligram) olan 30 ila 65 yaşlarındaki 192 denek üzerinde başladı.
Rastgele seçilen deneklerden 49’una düzenli olarak çiğ sarımsak verilirken, 47’sine toz halinde sarımsak, 48’ine kuru sarımsak ve 48’ine de plasebo verildi.
Araştırmada, üç şekildeki sarımsağın kötü kolesterolün yoğunluğunda hiçbir istatistiki etkisi olmadığı sonucuna varan araştırmacılar, iyi kolesterol, trigliserid ve toplam kolesterol değerlerinde de bir değişiklik olmadığını tespit ettiler.
Sonuç olarak, laboratuvar ortamında sarımsağın aktif özütü allisinin, hücrelerle doğrudan temasa geçerek, kolesterol üzerinde bir etki gösterdiğini, ancak bu maddenin insan vücudu tarafından alınması durumunda farklı tepki gösterdiğini bulunmuştur.

Kolesterol ve Omega 3, Omega 6 :

Düzenli kan dolaşımına yardımcı olur. Kanın akışkanlığına yardımcı olan Omega 3 ve kanın pıhtılaşmasını sağlayan Omega 6’nın 1/5-10 oranındaki dengeli alımı ideal kan dolaşımına katkıda bulunurken vücudun tüm fonksiyonlarını başarıyla gerçekleştirmesine zemin hazırlar. Bu dengede, damar kaslarının elastikiyetini fazlalaştırarak kanın rahat akmasını sağlar, oksijenin kan akışı içerisinde transferinin yapılmasına yardımcı olur.

Omega 3 ve Omega 6 yağlarının ideal dengede alımı kandaki kolesterol seviyesini düşürerek kalp sağlığını korur, kalp ve damar hastalıkları riskini azaltır. Sağladığı düzenli kan dolaşımı sayesinde kanda pıhtı oluşma ya da damarlarda kalp krizine yol açabilecek herhangi bir tıkanma riskini azaltır. Bu dengede yüksek kan basıncını, düzensiz ve aritmik kalp atışlarını önlemeye yardımcı olur.

Hücre gelişimine katkıda bulunur. Omega 3 ve Omega 6’nın ideal dengede alımı hücre zarının akışkanlığını sağlayan önemli etkenlerden biridir. Hücre zarında tepkilerin alımı ve transferinde etkin rol oynar. Elzem yağlar etkisini hücrelerin etkinliğini arttırarak gösterir. Bu da vücudun her santimetrekaresinde daha fazla sağlık anlamına gelir. Retina güçlenir ve gözler daha iyi görür, kalp daha iyi çalışır, cilt sağlıklı ve pürüzsüz bir görünüm kazanır, vücut enfeksiyonlara karşı daha dirençli olur.

Bitkisel Steroller :

Kolesterol emilimini azaltan. Bu steroller sebze, meyve, bitkisel yağlar ve yağlı tohumlar gibi besinlerde doğal olarak bulunan bileşikler. bitki sterolleri içeren margarin ve diğer yiyeceklerin de kötü huylu kolesterolün düşmesine yardımcı olur.Yapılan bilimsel araştırmalara göre, günlük 2-2.5 gram bitkisel sterol tükettiğinizde kolesterol yüzde 10 oranında azalıyor ki bu çok önemli bir rakam. Mısırözü yağı, zeytinyağı, soya yağı, elma ve incir, bitkisel sterollerden zengin. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra ideal kiloda olmak, düzenli hareket etmek, sigara içmemek ve alkolü sınırlı miktarda almak da kolesterolün düşürülmesinde etkili oluyor. Kısacası hayatınıza farklı bir pencereden bakıp, yaşam tarzınızı değiştirmeniz gerekiyor.

Fitosteroller ve kolesterol üzerine etkileri :

Fitosteroller; kolesterolle benzer yapıda olup, bitkisel kaynaklı sterollerdir. Genel olarak bitkisel sterol olarak adlandırılır ve üç grupta sınıflandırılırlar:
Doğal olarak; bitkisel yağlar, yağlı tohumlar, bitki tohumları, tahıllar ve tanelerde bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda bitkilerde 40 çeşitten fazla, bazılarında ise 200 çeşitten fazla sterol bulunduğu belirtilmektedir
Bitkisel sterol ve stanollerin kolesterolün emilimini engelleyerek düşürmesinin birçok mekanizması vardır:

—Bitkisel steroller miçelle birleşmek için kolesterol ile yarışır, bunun sonucu daha az kolesterol emilir.

—Barsaklardaki hücre membranına girmek için kolesterol ile yarışır, bu sayede kolesterolün düşük alımına neden olur.
—Kolesterolün çözünebilir halden çözünemeyen hale gelmesi, emilememesine neden olur; bu sayede kolesterol feçesle atılır .
Yani bir tek etkisi emilimi etkilemek değil, mide ve barsaklardaki kolesterol üzerine olan etkileri de engellemektedir. Bu sayede serum LDL konsantrasyonunu ortalama %14, kolesterol emilimini ise %33–66 düşürmektedir.
Kolesterolün emilebilmesi için çözünebilir formda olması gerekmektedir. Bunun olabilmesi için; safra asidi, lizolesitin, monogliseritler ve yağ asit formlarının miçelle karışması kolesterolü çözünebilir hale getirir ve kolesterol taşınmasına yardımcı olur. Bitkisel sterol ve stanoller, miçele bağlanma yarışında kolesterole rakip olduğundan, kolesterol emilimini azaltmaktadır. Düşük miktarda diyet ve safra kolesterolü emildiğinde, çok az miktarda kolesterol karaciğere döner. Bu durum LDL reseptör formasyonunu engelleyerek hepatik LDL artışını yükseltir ve böylece serum LDL kolesterol seviyesi düşmektedir.
Stanollerin kolesterol düşürücü etkisinin sterollerden daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Fakat son yıllarda yapılan çalışmalar sterol ve stanolün birlikte kullanımının daha etkili olduğunu göstermektedir. Doymuş sterol olan stanollerin tek etkisi kolesterol üzerine değildir. Kolesterolü düşürdüğü gibi az miktarda olan plazma bitkisel sterol miktarını da düşürmektedir (kampesterol seviyesini %46, sitosterol seviyesini %30) .
Birçok araştırmanın sonuçları derlendiğinde bitkisel sterol ve stanollerin, denenen bütün bireylerde LDL kolesterolü düşürdüğü, total kolesterolü birçok bireyde düşürdüğü, HDL ve trigliserit üzerinde de çok az değişiklik olduğu veya hiç olmadığını göstermektedir .
1970’lerde esterleşmemiş fitosteroller üzerine yapılmış doz yanıtlı çalışmalarda 3g/gün tall yağ alımı sonucunda toplam kolesterolde %9–12 oranında düşüş gözlenmiştir. Ayrıca; kolesterol emilimindeki maksimum azalma da 3g/gün esterleşmemiş sitosterol tüketimiyle sağlanmıştır. 1995 yılında yapılan bir çalışmada esterleşmemiş sitosterol olan kristalinin 3g/gün tüketilmesi LDL kolesterolde %4’lük bir düşüş sağlamıştır. Bu durum için yapılan bir açıklama; bitkisel sterol ve stanolün miçel içinde birleşmesine fiziksel durumun müsaade etmemesi olarak getirilmiştir [7].
K-em, kolesterol emilimi; LDL, düşük dansiteli lipoprotein; TK, total kolesterol; E, erkek; K, kadın; A, serbest bitkisel sterol; B, serbest bitkisel stanol; C, bitkisel sterol esteri; D, bitkisel stanol esteri; 1, tall yağ; 2, soya sterolü; 3, shea sterolü; 4, mısır sterolü; 5, pirinç sterolü
Sterol ve stanollerin esterleştirilmesi, diyet yağıyla karışmasına olanak sağlamaktadır (özellikle mayonez ve margarin). Normokolesterolemik ve hafif hiperkolesterolemik bireyler üzerinde yapılmış kısa dönemli çalışmalarda; 2g/gün tüketildiğinde LDL kolesterolde %10’luk bir düşüş gerçekleşmiştir. Bu miktarda bitkisel sterolü alabilmek için 25 g/gün zenginleştirilmiş margarin tüketmek gerekmektedir. Bir başka çalışmada; bitkisel sterolle zenginleştirilmiş margarin tüketerek sterol alımı 1.1g/gün oladuğunda LDL kolesterolde %7.6, 2.2g/gün olduğunda ise %8.1 oranında düşüş olmaktadır.

Antioksidan Etkisi:

Bitkisel sterollerin olumlu etkilerinden biri de anti-oksidan etkisidir. Soya yağının metanol içeriğinde, tokoferol ve (n-3) yağ asidine ek olarak bulunan fitosteroller, DNA yıkımına karşı koruyucu etkiye sahiptir. LDL kolesterolün oksidasyon ürünleri arttıkça damarlarda plaklar birikmeye başlar; kan akışı yavaşlar ve kan basıncı artar. Bunun sonucunda koroner kalp hastalığı (miyokard enfarktüs) riski artar ve hasta kalp krizine kadar gidebilir. Sitosterol ve sitostanol glikositleri lipit peroksidasyonunu önlemekte, sağlıklı bireylerde eklenen 2–3 g stanol esterleri LDL kolesterol oksidasyonunu engellemektedir .

Myocene Diyet:Myocene benzeri diyetlerin kolesterol düşürücü etkisi olduğundan uzun zamandır bahsedilmektedir . Yüksek miktarda posa, sebze proteini ve bitkisel sterol içeren bu diyetin LDL kolesterolü sağlıklı bireylerde %30’a kadar düşürdüğüne inanılmaktadır (kolesterol düşürücü ilaçlarla aynı etki) ]. Myocene diyeti 5–7 milyon yıl önce insanlar tarafından tüketilen bir diyet türüdür. Bol miktarda posalı sebzeler, yağlı tohumlar (badem ve yerfıstığı), bazıları tropik olmak üzere bolca meyve içermektedir. Teorik olarak bütün bu yiyecekler çiğ olarak yenebilir, fakat bu diyette sebzelerin hepsi pişirilerek yenilmektedir. Diyetin en büyük özelliği nişastadan yoksun olmasıdır . Yaklaşık 1g/gün (385mg/1000kkal) bitkisel sterol içerdiğinden uzun dönem tüketiminin kolesterol düşürücü etkisi olduğu düşünülmektedir .

Neolitik Diyet:
Bir diğer sterolden zengin diyet ise neolitik diyettir. Bu diyetin en büyük özelliği ise nişastadan zengin olmasıdır. Tahıl ve baklagillerden zengin olan bu diyet 10.000 yıl önce tüketilmeye başlanmıştır]. Tahıl ve baklagillerin bitkisel sterol içeriklerinin oldukça yüksek olduğu bilinmektedir]. Yaklaşık olarak 169mg/1000kkal fitosterol içerdiğinden, LDL kolesterolü %23 oranında düşürdüğü belirtilmektedir .

Doğal ürünler :
Balıklarda bulunan omega-3 yağ asitleri yağları da kolesterol kontrolünde kullanılır.

Bitkilerde kolesterol
Bazı kaynaklar (ve hatta ders kitapları) bitkilerde kolesterol bulunmadığını iddia etse de, bu doğru değildir. Bu yanılgının kaynağı bitkilerde kolesterolün çok daha az miktarda olmasıdır (kolesterolün toplam lipit miktarına oranı, hayvanlarda 5 g/kg
bitkilerde ise 0.05 g/kg'dır). Bitkilerde kolesterolden çok fitosterol adlı steroller bulunur ama bitkiler hem kolesterolü hem diğer sterolleri hücre membranlarının inşası için kullanırlar. Hayvan bağırsaklarında bitki sterolleri emildikten sonra kolesterol hariç diğerlerinin çoğu bağırsağa geri atılır.

Kilo kaybı :
Yüksek kilolu kişilerin kilolarını azaltmaları, özellikle düşük HDL, yüksek trigliserit veya büyük bel çevresi (erkeklerde 100 cm, bayanlarda 85 cm) gibi yüksek risk faktörleri bulunduruyorlarsa, önemlidir.

Egzersiz:
Düzenli fiziksel faaliyet (her gün, veya çoğu gün, 30 dakika) HDL'yi yükseltir, LDL'yi
azaltır. Egzersiz özellikle yukarıda belirtilen yüksek risk faktörlerini taşıyanlar için
önemlidir.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri:
Tedavi edici yaşam tarzı değişiklikleri de belirtildiği gibi diyette alınan toplam ve doymuş yağları azaltmak, kilo fazlası olan hastaların kilo vermesi, aerobik egzersiz ve bitkisel kaynaklı gıdaların tüketimine dayandırılmaktadır. İngiltere’de yapılan bir çalışmada sadece diyet ile hastaların %60’ının total kolesterol seviyeleri %5, LDL seviyeleri ise %7 oranında düşürebilmektedir .Bunların dışındaki diyetlerle de LDL kolesterol %30 kadar düşürülebilmektedir. Bir başka randomize 197 erkek ve 180 post menopozal kadınları içeren çalışmada düşük HDL kolesterolü ve orta derecede yüksek LDL kolesterolü olan deneklere aerobik egzersiz, diyet, diyet+aerobik egzersiz uygulanarak izlenmişlerdir. HDL kolesterol düzeyinde herhangi bir anlamlı değişiklik olmaksızın, hem erkek ve kadın grubu için LDL kolesterolde(14,5ve20mg/dl) ciddi düşüşler diyet+egzersiz yapan grupta daha belirgin olarak gerçekleşmiştir. Diyet ile ortaya çıkmakta olan LDL-kolesterol düşüşleri 6-12 ay içerisinde ortaya çıkabilir. Diyete olan bu bireysel yanıt değişimleri bazı genetik özellikler nedeniyle ve vücut-kitle indeksi artmış bireylerde daha belirgin olmaktadır .Özellikle, kolesterol düşürücü diyet için bir diyetisyeni tercih edenler, yalnız hekim tavsiyesi alanlara göre kısa dönemde daha etkili düşüşler elde edebilir. Sonuç, iki grubun uzun dönem diyete uyumları belirsizdir. Burdan yola çıkarak, tedavi kriterlerini sağlayan hastaların ilaçlı tedavileri için tereddüt etmek gereksizdir.

İlaç tedavisi :
Diyet, egzersiz ve kilo kaybının fayda etmediği durumlarda kolesterol düzeylerinin kontrolü için lipit düşürücü ilaç tedavisine baş vurulur. Statin grubundan ilaçlar, safra
asidi ayırıcıları, nikotinik asit, fibratlar ve kolesterolün bağırsaklardan emilmesini engelleyen ilaçlar kolesterol kontrolünde kullanılır. Statin grubu ilaçlar özellikle çok
etkilidir. Diğer ilaçlar da bazen statinlerle beraber, bazen tek başlarına etkili olur.

Statinler :
Statinler hiperkolesterolemide en sık kullanılan ilaçlarlardır.LDL-kolesterolü azaltmak amaçlı en güçlü ilaçlar olup bunu %20-60 oranında yapabilmektedirler. Fluvastatin aralarında en az potent olmakla birlikte , maximum doz ile bunu %20-25 oranında yaparlar.

Atorvastatin ve rosuvastatin şu an piyasada kullanılan en potent statinlerdir, LDL düzeyini atorvastatin 80 mg, rosuvastatin 40 mg dozlarında %60 kadar düşürebilmektedir. Bu iki ajanın ek olarak trigliserid parametrelerine etkileri diğerlerinden daha belirgindir, örneğin Atorvastatinin bu etkinliği %14-33 olarak değişmektedir. Rosuvastatin ise HDL-kolesterol düzeylerinin yükseltilmesinde atorvastatin, simvastatin ve pravastatinin önüne geçebilmektedir

Statin tedavisi iyi kontrollü hiperkolesterolemi diyeti ile birlikte daha etkin olabilmektedir. Randomize edilmiş 120 hiperkolesterolemili erkek hastanın katıldığı bir çalışmada, Normal bir diyete karşın omega-3 yağ asitlerinden zengin, meyve, sebze ve liflerden zengin modifiye Akdeniz diyeti alarak bu gruplar birlikte simvastatin(20mg) ve plaseboya karşı toplam 24 hafta izlenmişlerdi. 24 hafta sonra, LDL düşüşleri diyet ve ilaçlı tedavinin birlikte olduğu grupta daha belirgin(%41 karşısında %30 yalnız ilaç % 11 yalnız diyet) olmuş, aynı ek etkiler HDL, trigliserid , apolipoprotein B ve A1 düzeylerinde de izlenmişti.

Yan etkiler bakımından diğer lipid düşürücü ajanlara göre statinler daha iyi durumda görünmektedir. Kas hasarı burda önemli yer tutmakta ve birlikte fibrat, siklosporin alan hastalarda daha belirgin ortaya çıkabilmektedir. Pravastatin veya fluvastatin gibi CYP3A4 üzerinden metabolize olmayan ilaçlar kullanılarak bu risk azaltılabilmektedir. Klopidogrel ile etkileşimde olabilecek statin tedavisi bağımsız bir çalışmada irdelense de, randomize çalışmaların altgrup analizlerinde bu etkileşime dair klinik önem gösterilememektedir. Pratikte uygulanabilecek ilaç değişiklikleri bu yüzden önerilmemektedir.

Fibratlar :
Fibratların ana etkileri plazma trigliseridini düşürerek HDL-kolesterol düzeyini yükseltmeleridir. Hipertrigliseridemisi olan hastalarda , hiperlipideminin eşlik ettiği hipoalfaliporoteinemi varlığında veya yokluğunda kullanılabilirler. Statinlerle birlikte kullanıldıklarında artmış kas toksitesinden bahsedilebilir.

Nikotinik Asit :

Nikotinik asit hiperkolesterolemili hastalarda ve normal veya düşük HDL-kolesterolün (hipoalfalipoproteinemi) eşlik ettiği hiperlipidemilerde kullanılabilir. HDL artırıcı etkileri 1-1,5 gr/gün , VLDL ve LDL azaltıcı etkileri 1,5-2,0 gr/gün düzeyinde, en iyi etkinlik 3 gr/gün de olmaktadır. Bu ilacın kullanımı kötü tolerabilite nedeni ile sınırlıdır.

Ezetimibe:

Ezetimib orta derecede(%17) tek başına LDL kolesterol üzerine düşürücü etkinliği söz konusu ise de, en çok yüksek doz statinden kaçınıldığı durumlarda statinlerle kombinasyonda kullanılmaktadır.

Çocuklarda Kolesterol ve Statinler :

A.P.A (Amerikan Pediatri Akademisi)’ yayınladığı ve ‘Pediatrics’ isimli dergide ;’Ailesinde yüksek kolesterol, yüksek tansiyon ve kalp hastalığı bulunan çocuklar ile ailesinde bu tür sorunlar bulunmasa da obez olan çocuklarda iki yaşından itibaren kolesterol ölçümleri yapılmalıdır.Kötü kolesterol olarak bilinen LDL’ si 190’ ın üzerinde olan çocuklara; ailesinde kalp hastalığı veya ikiden fazla risk faktörüne sahip olan ve LDL’ si 160’ dan yüksek olan çocuklara ve şeker hastalığı olup da LDL’ si 130’ un üzerinde olan çocuklara kolesterol düşürücü ilaçlar (‘statin’) verilmelidir. İlk bakışta, kalp krizi ve inme gibi ani ve erken ölümlere yol açan veya ciddi sakatlıklar bırakan hastalıkların daha başlangıç döneminde ve henüz vücutta kalıcı tahribat oluşmadan önlenmek istenmesidir. Dünyanın birçok ülkesinde ölümlerin bir numaralı sebebi bu kalp-damar hastalıkları ve ikincisi de bu hastalıkların başlangıcının çocukluk hatta bebeklik dönemine kadar indiği biliniyor.Çocuklarda statin tedavisini savunan uzmanlar, bugüne kadar yapılan araştırmalarda herhangi ciddi bir yan etkiye rastlanmadığı için bu ilaçların 8 yaşından büyük çocuklara verilmesinde de bir sakınca olmayacağını ileri sürüyorlar.Kolesterol düşürücü ilaçların çocuklara da verilmesi fikri aslında yeni bir şey değil. Son on yılda yapılan birçok araştırmada statinlerin çocuklarda da kolesterol düzeylerini düşürdüğü gösterildi. Bazı statin grubu ilaçlar, bir süreden beri İngiltere ve Amerika gibi bazı ülkelerde, ortalama olarak her 500 çocuğun birinde rastlanan ve bunların da yüzde 50’ sinde erken yaşlarda kalp hastalığı riski yaratan ‘ailesel kolesterol yüksekliği’ geni taşıyan çocuklarda da zaten kullanılıyor. Ancak, kalp-damar hastalıklarının ve bunlara bağlı ölümlerin önlenebilmesi için, statin grubu ilaçların bu tür bir genetik bozuklukları bulunmayan ama çeşitli risk faktörlerine sahip çocuklara da çok küçük yaşlardan itibaren verilmesinin doğru bir yaklaşım olduğunu söylemek de mümkün değil. Bunun pek çok sebebi var.Her şeyden önce tek başına kolesterol yüksekliği bir hastalık değil; gelecekte kalp hastalığı veya inme ihtimallerini artırabilecek sigara, hareketsiz yaşam biçimi, dengesiz beslenme, şişmanlık, yüksek tansiyon, diyabet, stres…gibi birçok risk faktöründen sadece biri .

Kalp krizi ve inmelere yol açan ateroskleroz, yani damar sertliği ile kandaki kolesterol düzeyi arasında da her zaman doğrudan bir ilişki yok. Kan kolesterol düzeyi normal hatta düşük olan kişilerde de yüksek olanlar kadar ağır ateroskleroz gelişebiliyor. Koroner kalp hastalığı olanların yarısından fazlasında da kolesterol düzeyi normal sınırlarda. Aterosklerozun gerçek nedeni yüksek kolesterol değil ‘düşük yoğunluklu bir tür kronik iltihap’.

Bugüne kadar çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda statinlere ait önemli bir yan etkinin görülmemiş olması bu ilaçların kesinlikle ‘güvenli’ olduğunu göstermez. Bir kere statin araştırmaları küçük çocuklarda değil 13-19 yaş arası gençlerde yapılmıştır. Bir başka önemli nokta da statinlerin uzun süreli kullanımları hakkında yeterli bilginin olmaması. Yapılan araştırmaların en uzunun süresi 4 yıllıktır ve ilaç etki ve yan etkileri bakımından bu sürenin ötesinde neler olup olmadığı belli değildir.Kalp krizi ve inmelerin önlenmesinde esas yapılması gereken tüm risk faktörlerinin ortadan kaldırılması. Çocuklarda da bu hastalıkların temel sebeplerinden olan obezite ve hareketsizlikle mücadele etmeden hemen statinlere sarılmak ilaç endüstrisinin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değil. A.P.A nin kriterlerine göre ‘statin grubu ilaçlar 8 yaşın altındaki çocukların ancak yüzde 1 kadarına verilebilecek.

"Statin" grubu ilaçların gizlenen tehlikeleri:

Statinle, “tedavi”bu grub ilaçların tehlikesi hakkında pek konuşulmaz, çünkü ilaç firmaları tehlikeleri hekimlere bildirmezler.

The British Medical Journal (BMJ), gözden geçirilen 164 statin deneyinden sadece 48’inde ilacın bir veya birden fazla yan etkisini gösterdiği hasta sayısının raporlandığını yazmıştır. Amerika Birleşik Devletleri Genel Muhasebe Bürosu’nun 1990 tarihli raporuna göre, reçeteli ilaçların yüzde 51’inde, onay sürecinden önce saptanmamış olan yan etkiler mevcuttur. USA Today gazetesine göre ilaçların yan etkileri 2004’te, tarih boyunca görülen en yüksek rakama ulaşmıştır.

Kamuoyu ve çoğu hekim bilmez ama kolesterol düşüren ilaçlar yaşamı tehdit edebilir. Prof. Dr. Uffe Ravnskov ve arkadaşları, İç Hastalıkları Arşivi Dergisi’nde yayınlanması için bir makale gönderdiler. Makalede, sağlıklı kişilerle yapılan üç deneyden ikisinde kolesterol düşürücü ilaç kullanılmadığında hayatta kalma şansının daha yüksek olduğunu göstermişlerdir.

Statinlerin, konjestif* kalp yetmezliğine yol açacak şekilde CoQ10’yu düşürme yeteneklerinin de üzerinde durulması gerekir. Kalbimiz, nispeten güçlü kaslardan oluşmuştur ve görevini yerine getirebilmek için büyük miktarda enerjiye ihtiyaç duyar. CoQ10, kalpte bu enerjinin üretimini garantileyen yaşamsal bir maddedir. Ayrıntılı açıklarsak, kalbin kasılmak için harcadığı güç, yaklaşık olarak sizin tenis topunu sıkıştırmak için harcayacağınız güç kadardır. Sol ventrikül (karıncık) vücudun tümüne kan pompalamak zorunda olduğundan, duvarları kalındır, oysa atriumların (kulakçık) duvarları nispeten daha incedir. İnsan vücudunda yaklaşık 5 litre kan bulunur. Kalp bir saatte 280 litre kan pompalar. Bu da 24 saatte 7 bin 200 litre, yılda 2 milyon 688 bin litre demektir! Bu talebin bilinmesi, kalbin yeteri kadar enerjiye sahip olmasının önemini idrak etmemizi sağlayacaktır. Kalbin enerjisini statin kullanımıyla CoQ10 enzimlerini etkisizleştirerek düşürmek bir çeşit intihardır; ağır çekim bir intihar…
Düşük CoQ10 seviyesi, kardiyomiyopati olarak adlandırılan, kalp kasında güçsüzleşme nedeniyle konjestif* kalp yetmezliğine yol açar. Yani, statin kullanıcıları kalp krizi veya inme için mutlak risklerinde yüzde 3-4 azalma sağlarken belki de bu riski kardiyomiyopati riskiyle değiştirmekteler.

*Ç.N.: Konjestif kalp yetersizliği, kalbin yeterince kan pompalayamaz hale gelmesidir. Bunun sonucunda doku ve organlara giden kan miktarı azalır. Aynı zamanda kalbe toplardamarlardan kan dönüşü sağlanamadığından, kalbe dönen venlerde kan göllenir. Sol kalp yetersizliğinde ise kan akciğerlerde birikir.

Statin grubu ilaçlar odaklanma ve hafızaya da zarar verir. Kolesterol, miyelin kılıfın (beyinde odaklanma ve hafıza için elektriksel mesajların taşınmasından sorumlu) bütünlüğünü sağlamada önemli bir maddedir. Kolesterol düşürülmesinin, dikkat ve hafıza üzerine olumsuz etkisinin olacağı mantıklı bir hipotezdir. Kolesterolde ciddi düşüşler yapan statin grubu ilaçların etkisini gözlediğimizde, yukarıda bahsedilen hipotezin doğru olabileceğini görürüz.

NASA astronotu, uçuş cerrahı, aile hekimi, ve “Lipitor- Hafıza Hırsızı”nın yazarı olan Dr. Graveline, 6 hafta Lipitor kullandıktan sonra hafızasını kaybettiğini iddia ediyor. İfadesinden, bir statin olan Lipitor’u kullandıktan sonra evini veya eşini tanıyamadığını öğreniyoruz. Hafıza kaybı bir keresinde altı saat sürmüş. İlacı kestikten sonra hafızasındaki bozukluk ortadan kalkmıştır.

“Düşünme yeteneğini [statin kullanımı nedeniyle] çok hızlı kaybeden insanlar görüyoruz. Hafıza kaybı o kadar hızlı ki, şirketlerde önemli bölümlerin başındaki kişilerin birkaç ay içinde çek defterini bile idare edemediğini ve işlerinden kovulduklarını görüyoruz”.

Kolesterol düşürücü ilaçlar, kansere yakalanma olasılığını da arttırıyor gibi görünmektedir. Dr. Thomas B. Newman ve arkadaşlarının Amerikan Tıp Derneği Dergisi’nde yayınlanan çalışmalarına göre, tüm kolesterol düşürücü ilaçlar - hem ilk çıkan fibratlar (klofibrat, gemfibrozil) hem de daha yeni olan statinler (Lipitor, Pravachol, Zocor) - insanlarda kullanılan dozlara eşdeğer dozda, kemirgenlerde kansere yol açmaktadır.

Kolesterol düşürücü ilaçların ne şekilde kansere yol açabileceğine dair bir mekanizma aydınlatılmıştır. Boston’daki Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi’nden Dr. Michael Simons’un Nature Medicine dergisinde yayınlanan makalesi, statinlerin damar endotel büyüme faktörü (VEGF) adı verilen bir maddeyi taklit ettiğini göstermiştir. Biyokimyasal VEGF yeni damarların büyümesini (anjiyogenez adı verilen olay) teşvik eder. Yeni damar büyümesi arterlerin büyümesine yardım ederken, bu yarar kanserin ilerleme potansiyeli nedeniyle olumsuza dönüşür.

İngiliz Kanser Dergisi, VEGF’nin kolorektal kanser yayılımında önemli rol oynadığını bildirmiştir. Mevcut tümörü olanlarda, VEGF ve VEGF’yi taklit eden bileşikler hastanın hayatta kalma süresini ciddi olarak düşürür.

Kolesterol düşüren ilaçların insanlarda kullanılan olağan dozlarda kansere yol açma potansiyeli hiçbir zaman temel bilgi olarak kabul görmeyecektir. İlaç firmalarının yürüttüğü kolesterol düşürücü ilaç deneyleri genellikle kısa süreli –yani 5 yıl veya daha kısa- planlanır.

Kanserin ortaya çıkması uzun zaman alır. Aşırı derecede fazla sigara içmek dahi 5 yıl içinde akciğer kanserine yol açmaz 41, ama yine de sigaranın akciğer kanserine neden olduğunu kabul ederiz. Statin deneyleri sadece 5 yıl sürdüğünden, bu yan etki “radar”dan kaçacaktır.

Danimarka Üniversitesi’nden araştırmacılar, 50 yaşın üzerindeki kolesterol düşürücü ilaç kullanıcılarının yaklaşık yüzde 15’inde, statin kullanımının doğrudan sonucu olarak sinir hasarı şikayetleri olacağını bildiriyorlar.

USA Today gazetesi “Statinler devletin itiraf ettiğinden çok daha fazla insanı öldürdü ve zarar verdi” diye yazdı.

*Ç.N.: İngilizce atasözü, “an apple a day keeps the doctor away” şeklindedir. Türkçe’ye “günde bir elma doktoru uzak tutar” şeklinde çevrilebilir.

İlaç üreticileri ve istatistik canbazları göreceli risk azalmasını kullanarak hekimlerin ve hastaların gözlerini boyamaktadır. Kolesterol düşüren ilaçların yan etkilerine baktığımızda bunu çok daha belirgin olarak görürüz. Hiçbir koşulda yararlar risklerden ağır gelmiyor, o zaman bunu iddia edenler acaba hangi terazi ile tartıyorlar? Sakın ilaç firmasının terazisiyle olmasın?”


Uzm. Dyt .Yüksel Turan TAŞDEMİR

Beslenme ve Diyet Uzmanı







































Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Yüksek Kolesterol Efsanesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Yüksel Turan TAŞDEMİR Fotoğraf
Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR
Ankara (Online hizmet de veriyor)
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi60 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.Yüksel Turan TAŞDEMİR'in Makaleleri
► Yüksek Kolesterol Hakkında Bilmeniz Gerekenler ÇOK OKUNUYOR Dyt.Gökmen GÖK
► 10 Diyet Efsanesi Dyt.Gizem ŞEBER
► Kolesterol,ldl,hdl ve Trigliserid Dosyası Dyt.Zeynep Işıl KÜÇÜKGÖNCÜ
► Kolesterol Hakkında Bilmediklerimiz Dr.Dyt.Aylin HASBAY BÜYÜKKARAGÖZ
► Kolesterol : Yağdan Farklıdır ! Dyt.Sema BÖREKÇİ
► Kalp Sağlığı, Kolesterol ve Beslenme Prof.Dr.Dyt.Murat BAŞ
► Kolesterol Hangi Besinlerde Bulunur ? Dyt.Sema BÖREKÇİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Yüksek Kolesterol Efsanesi' başlığıyla benzeşen toplam 48 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ramazanda Beslenme Ağustos 2008
► Böbrek Hastalıklarında Beslenme ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2008
kolesterol, yüksek kolesterol efsanesi, kolesterol efsanesi, kollesterol, yüksek kolesterol, kolesterol diyeti, kötü kolesterol diyeti, kolesterol ve beslenme, trigiliserit, kolesterol düşüren besinler, kolesterol ceviz, ldl kolesterolü, küçük dansiteli lipoproteinler, low density lipoproteins, high density lipoproteins, kötü kolesterol, iyi kolesterol, yüksek yoğunluklu lipoprotein, kolesterolün vücuttan atımı, ldl ve hdl, iyi ve kötü kolesterol, kolesterolün ateroskleroz, normal kolesterol değerleri, ldl hesabı, koroner kalp hastalıklarından korunma, toplam kolesterol, toplam-hdl, trigliserit, homosistein, kolesterol diyabet, kolesterol hipertansiyon, kolesterol ve yaşam, türkiyede kolesterol, bir masaldı kolesterol, çocuklarda kolesterol, yüksek kolesterolde tedavi, kolesterol ve diyet, kolestrolde yararlı öneriler, kolestrol zeytinyağı, kolestrol fındık, ceviz ve badem, kolestrol süt, yoğurt ve peynir, kolestrol kırmızı et, beyaz et, kolestrol yumurta, kolestrol alkol, kolestrol posa, kolestrol baklagiller, kolestrol yeşil yapraklı sebzeler, kolestrol fitosteroller, kolestrol egzersiz, kolesterol ve sarımsak, kolesterol ve omega 3, omega 6, kolestrol bitkisel steroller, myocene diyet, neolitik diyet, kolestrol yaşam tarzı değişiklikleri, kolestrol ilaç tedavisi, kolestrol statinler, kolestrol fibratlar, kolesterol ve statinler, statin grubu ilaçları, kan yağları
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:00
Top