2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aile İşlevselliği
MAKALE #14304 © Yazan Uzm.Psk.Arzu GÜNEŞ | Yayın Mart 2015 | 7,631 Okuyucu
AİLE İŞLEVSELLİĞİ

Aile; toplumsal isterler doğrultusunda şekillenmiş, iç ve dış uyaranlar konusunda kimi zaman seçici, kimi zaman da kabullenici tutumlar sergileyen kurumsal bir yapı olarak, aynı zamanda sistem olarak da tanımlanabilir. Sistem olarak tanımlanması; nesne ilişkileri bağlamında olsun, yapısallık bağlamında olsun, mevcut özelliklerinin hiçbirini tartışma dışı bırakmayan bir duyarlılık gerektirmektedir.
Aileyi işlevsel bir yapı olarak anlaşılır kılan unsurlar; katılımcı bireylerin rol ve ödevleri, egemenlik paylaşımı, iç ve dış bağlantıların kuruluş biçimi ve benzeri pek çok değişkene bağlı olarak tarif edilebilir. Sonuç, o ailenin özerk bir sistem olarak işlevselliğidir.

Lewis, Beavers, Gosselt ve Philips işlevlerini beklenen düzeyde yerine getiren aileleri fonksiyonel aileler; aile içi etkileşimin bozuk olması nedeniyle işlevlerini yerine getiremeyen aileleri de fonksiyonel olmayan aileler olarak tanımlamışlardır (Akt. Kay. Bulut, 1990).

Aslında bu bakış açısı, ailenin fonksiyonelliğini belirlemek için yeterli gibi görünmemektedir. Çünkü ailenin işlevselliğini belirleyen, “aile içi etkileşim” dışında daha birçok boyut vardır.
Bazı yazarlar fonksiyonel ailenin sekiz önemli özelliğini şöyle sıralamıştır:
  • Aile üyeleri birlikte olmaktan zevk alırlar, birbirlerini desteklerler ve cesaret verirler.
  • Kendilerinin ve diğerlerinin subjektif görüşlerine saygı duyarlar.
  • Birbirleriyle açık bir iletişim içindedirler.
  • Genellikle aile üyeleri iş bitiricidir, iş yapmaktan kaçınmaz.
  • Ana-baba için evlilik birinci derecede, ebeveynlik ise ikinci derecede doyum kaynağıdır. Evlilik ilişkilerinde meydana gelen bozukluk, sorumlu ebeveynliği de etkiler.
  • Aile üyeleri birbirlerine yakın olmakla beraber, kişisel farlılıklara saygı duyarlar.
  • Kişiler arasında kendiliğinden oluşan bir etkileşim vardır. Katı kurallar koymaktan ziyade, yeni deneyimlere açıktırlar.
  • Davranış ve arzuların kontrolünden çok, her konuda fikir alışverişi vardır. Otorite, aşırı kontrol ve üstünlük yoktur (Akt. Kay. Bulut, 1990).

Üyelerin kişisel gelişmesini sağlayamayan ve psikolojik doyum veremeyen aileler, işlevlerini yerine getiremiyor demektir. Ümitsiz görünen ve sevgiden kaçan üyeler, işlevlerini yerine getiremeyen ailelerin iyi birer göstergesidir. Bir ailede bireylerin ve ailenin işlevlerini yerine getirip getirmediğini, onların toplum içinde birer birey olup olamadıklarına bakarak da gözlemlemek mümkündür.

Beawers’a göre fonksiyonel olmayan ailelerde şu özellikler gözlenir:
  • Üyeler karşılıklı iletişime kapalıdırlar. Dolaylı ilişkiler içindedirler. Kesin ve açık değillerdir.
  • Genellikle üyelerde egoizm hakimdir. Bu da önce yalnızlık, sonra da buna bağlı olarak ümitsizlik yaratır.
  • Kişiler karşısındakilere onların beklediği şekilde davranır. Böylece birbirlerinin gerçek özelliklerini bilemezler.
  • Üyeler duygusal sorunlarını birbirlerinden saklamak için büyük güç sarf ederler ve duygularını ve duygusal sorunlarını gizlerler.
  • Sahte davranışlar oluşur. Kişi gerçek ihtiyaçlarını zayıf veya güçlü görünerek saklama yoluna gider(Akt. Kay. Bulut 1990).

Bu tür ailelerde duygusal gelişim risk altındadır. Psikopatolojik reaksiyonların görülme olasılığı fazladır. İletişim olmadığından sorunların konuşulma ve halledilme olasılıkları neredeyse yok gibidir. Yalnızlaşma ve ümitsizlik, bireyleri psikolojik olarak risk içine sokmaktadır. Ayrıca bireylerin bugünkü psikolojik ihtiyaçlarının çoğu karşılanmamaktadır.

Olson, aile fonksiyonelliğini tanımlamada Beavers’dan farklı bir yaklaşım içindedir. Ona göre aile içi uyum arttıkça, fonksiyonel olma özelliği de artar (Akt. Kay. Bulut, 1990).

Aile içi uyum, bireysel özgürlüğe ve kişiler arası iletişimin güçlü olmasına bağlıdır. Bireysel özgürlük, “bağımlılık” kavramının yer aldığı bir ortamda pek de söz konusu olamamaktadır. O halde aile bireylerinin işlevselliği, bireyselliği ve ailenin işlevselliği gibi kavramlar bağımlılık kavramından etkilenmektedir.

İşlevlerini yerine getiren, yani fonksiyonel olan ve olmayan ailelerin özellikleri genel olarak değerlendirdiğinde fonksiyonel olan aile “sağlıklı”, fonksiyonel olmayan, yani işlevlerini beklenen düzeyde yerine getiremeyen aile de “sağlıksız” aile olarak tanımlanabilir.

Ackerman’a göre sağlıklı ailede çiftler evlilik rolünde uyuşum içindedir. Ortak amaçlara ve değerlere sahiptirler. Çatışma meydana geldiğinde her ne kadar sorun çıkarsa da kişiler uygun çözümler aramada işbirliği yaparlar. Ailede suçluluk duyguları yoktur. Bir üyenin üzerine yüklenme, onu şamaroğlanı haline getirme gibi davranışlara rastlanmaz. Eşler birbirini olduğu gibi kabul eder, saygı duyar ve değişiklikleri anlayışla karşılar; en önemlisi, tüm bu davranışları ilişkiyi geliştirmek için araç olarak kullanır (Akt. Kay. Bulut, 1990).

Konuyla ilgili çalışmış araştırmacıların hepsinin, genel olarak, aile işlevlerinde aile içi iletişime ve karşılıklı saygı ile işbirliğine büyük önem verdikleri gözlenmektedir. Çatışmalar iyi bir iletişim ve birbirine saygılı davranma ile halledilebilmektedir ve aile üyeleri aile içinde bir “kişi” olarak bağımsız hareket edebilmektedir.
Aile bir grup olarak ele alındığında yukarıda belirtilen işlevlerin önemi daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bugün artık aileyi bireylerden oluşmuş bir topluluk olarak görmenin yanlış olduğu kabul edilmekte, aile “bireylerin bir bütün içinde kaynaşmasından oluşan ve temel amacı olan bir primer grup” olarak kabul edilmektedir (Taneli, 1988).

Özetle; yukarıda tanımı yapılan bu grubun, yani ailenin, sağlıklı bir beraberlik içinde yaşamını sürdürmesi, tek tek üyelerin ve bir bütün olarak grubun işlevlerini iyi bir biçimde yerine getirmesi ile mümkündür.

AİLE İŞLEVSELLİĞİ VE BAĞIMLILIK

Doğan’a göre; sosyal öğrenme sürecinde en önemli iki unsur, primer grup ve akran grubudur. İlki, sosyal öğrenmenin en temel vasatı olarak aileyi, ikincisi ise bireyin “aile grubu”ndan mega grup olan topluma geçiş yaptığı “akran grubu”nu anlatır (Doğan, 2001).

O halde, sosyal öğrenme ile madde kullanma davranışı arasında yakın bir ilişkiden söz etmek mümkündür.

Bazı ailelerde bir kuşaktan diğerine alkol bağımlılığının toplumsal bir izlek olarak varlığı genetik ilginin doğmasına yol açmıştır. Genetik disiplin; “sonradan mı, doğuştan mı” gibi yapay ayrımları dışlayarak, genetik etkinin çevre etkisinden bağımsız olamayacağı gerçeğini savunduğundan, bu ikisi bir arada ele alınmalıdır. Çevre etkisi, özgül olarak, aile etkisi olarak vurgulanabilir.

Bağımlılık konusunda; çevrenin yani ailenin hem “neden” hem de “sonuç” olarak ortaya çıktığı düşünüldüğünde, akla birçok soru gelmektedir. Burada sözü edilen “aile”, bağımlılık söz konusu olsun ya da olmasın kendine has işlevleri olan bir ailedir. İşte bu noktada akla gelen sorulardan öncelikli olan şudur: Alkol bağımlısı ailesi, işlevlerini ne ölçüde yerine getirebilmektedir?

Doğan’a göre; aileyi bir sistem kabul edersek; sistem içindeki belli rol ve davranışların, tutumların ve bağlantılı yüklemlerin, sistemin sürekliliğini sağlayan bir işlevselliğe işaret ettiğini de tanımış oluruz (Doğan, 1996).

O halde sergilenen davranışlar ve tutumlar sistemin işleyişini sağlayan unsurlardır. Sistem, yani aile içinde yer alan bir bireyin işlevini sürdürüş biçimi, bu biçimde oluşan değişiklikler veya işlevini sürdürmeme davranışı doğrudan sistemin işleyişine yansıyacaktır.

Pek çok araştırmacının çalışmalarından çıkan ortak bir görüşe göre; aile sistemini oluşturan bireylerden biri veya birden fazlası için söz konusu bir alkol problemi var ise, sistemi oluşturan sub-sistemlerde de bu problemden kaynaklanan bazı sorunlar ortaya çıkacaktır. Bu nedenden dolayı alkol bağımlılığını çok boyutlu bir sorun, hatta bir aile hastalığı olarak görmek uygun olacaktır (Akt. Kay. Öz, 1996).

Bu yansıma, bu etki, nasıl bir etkidir? Üyelerden herhangi birinin işlevselliğini sürdürememesi halinde, sistemin “çok boyutlu” etkiye uğradığı ve sarsıldığı bilinmektedir. Sistemin en şiddetli etkilendiği ve en çetrefil sorunların çıktığı özgül örneklerden biri, alkol bağımlılığı gelişmiş bir üyeye sahip olan ailedir.

Aile bireylerinden birinde bağımlılık gelişirken; kişinin davranışları ve tutumları değişmekte, bu değişlikler sistemi etkilemekte ve bu etki de sistemdeki diğer aile bireylerinin davranış ve tutumlarını etkilemektedir. Sonuçta, dairesel bir etkilenme söz konusudur denebilir.

Bağımlılığın gelişim süreci boyunca sistemin uğradığı etkiler, rol ve davranışları/tutumları değiştirmekte ve adeta zorunlu bir yeniden yapılanma/uyumlanma yaşantısını dayatarak sistemi ilk halinden oldukça farklı bir nitelik konumuna doğru değiştirmektedir (Doğan, 1996).


Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aile İşlevselliği" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Arzu GÜNEŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Arzu GÜNEŞ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Arzu GÜNEŞ Fotoğraf
Uzm.Psk.Arzu GÜNEŞ
Ankara (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi44 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Arzu GÜNEŞ'in Makaleleri
► Öfke Duygusu ve İşlevselliği ÇOK OKUNUYOR Psk.Musa BALLI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Aile İşlevselliği' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Alkol Bağımlılığı Nisan 2015
► Aile ve Kriz Nisan 2015
► Bağımlılık Şubat 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


04:00
Top