2007'den Bugüne 92,764 Tavsiye, 28,307 Uzman ve 20,056 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bağlanma Bozuklukları ve Karmaşık Travma
MAKALE #14388 © Yazan Uzm.Psk.Dnş.Zeynep ANAFOROĞLU BIKMAZ | Yayın Mart 2015 | 8,150 Okuyucu
Doğumdan itibaren bebeğin ilk işi ilişki ve bağ kurmaktır. Bebek bu ilk ilişkisel görevde, ihtiyaçlarının karşılanması için bağın ardındaki kişiye bağımlıdır. Bu ilk bağlanma, bebeğin bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimi; gelecekteki ruh sağlığı ve ilişkileri üzerinde çok büyük bir etkiye sahiptir. Bağlanma süreci, bebeğin ihtiyaçları ve ilk bakım veren(ler)in bu ihtiyaçları ne şekilde karşıladığı ile ilgilidir. İhtiyaçlara verilen tepkiler, bu tepkilerin tutarlılığı ve niteliği, ilk ilişkideki güven veya güvensizlik duygularının oluşmasına neden olur. Eğer bebek fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının gerekli anlarda, tutarlı ve uyumlu bir şekilde karşılanacağını; kendisine sıcak, yakın, samimi ve sevgi dolu bir tavır sergileneceğini; duygularının anlaşılacağını ve hoş karşılanacağını biliyorsa, o zaman kendisini o ilişkide güvende hisseder. Böylelikle dünyanın da güvenilir ve korunaklı bir yer olduğuna dair bilişler gelişir. Bu güvenli bağlanma örüntüsü, öncelikle bebeğin özsaygısını etkiler. Kurulan ilişkide kendini değerli ve sevilebilir olarak hisseden bebek, kendisini de güçlü, değerli, sevilebilir ve özel olarak algılar (Schore, 1994).
Ebeveyn-çocuk arasındaki ilk interaksiyonların en önemli sonucu, çocuğun hem kendisi hem de dünya hakkındaki ilk algılarının oluşmasıdır. Çocuk kendinden ve diğerlerinden olan beklentilerini bu ilk interaksiyonlar ile şekillendirir. Belirli bir şekilde tekrar eden interaksiyon içerikleri, bir örüntünün ve zihinsel modellerin oluşmasına neden olur. Bowlby (1973) bu örüntülere “içsel çalışma modeli” adını vermiştir. Ebeveynler ile çocukları arasında süregelen etkileşimin önemli bir sonucu olarak çocuklar kendilerini ve dünyayı tanırlar; başkalarından ne bekleyebilecekleri hakkında çok şey öğrenmiş olurlar. Ebeveyn ile olan ilk deneyimlerdeki ayrılma, stres ve birleşme örüntüleri, ile ilk interaksiyonlar, kişinin yakın ilişkileri ile ilgili içsel çalışma modelini oluşturmaktadır. Bu model, bir kişinin yakın ilişkilerindeki bilişsel şemalar ile ilişkilidir. Bu şemalardan ilki kişinin kendi değeri, yetkinliği ve sevilebilirliği hakkındaki algılarıdır. İkincisi ise sosyal çevredeki diğer önemli yakın kişilere olan iyilik, güven duyma ve bağlı olma ile ilgili beklentileridir (Bowlby, 1988).
Çocukların kendileri, diğerleri ve genel olarak yaşam ile ilgili geliştirdikleri inançlar ve beklentiler, ilk etkileşimlerin olumlu veya olumsuz olmasına göre şekillenir: “Ben iyiyim/kötüyüm, sevilebilirim/sevilmeyenim, yetkinim/yetkin değilim.”, “Bakım verenlerim duyarlılar/duyarsızlar, güvenilirler/güvenilmezler, şefkatliler/inciticiler.”, “Dünya güvenli/güvensiz, yaşamaya değer/değmeyen bir yer.” Bu ilk erken dönem bağlanma deneyimleri çocukluktan itibaren “kök inançlar” şeklinde daha sonraki algıları, duyguları ve diğer kişilere olan tepkileri, yaklaşımları etkilemektedir (Levy veOrlans, 1998).
Erken çocukluk döneminde oluşan içsel çalışma modeli, birey için hazır bir şablon gibidir ve sonraki dönemlerdeki ilişkilerini etkilemektedir. Bağlanma ile ilgili şemalar, özellikle birey stres altındayken, yorgun veya hastayken tetiklenerek aktive olur. Yakınlık arama veya yakınlıktan kaçınma davranışları da bu içsel modelin bir sonucudur. Bu model çocuğun ilerleyen dönemlerdeki öz düzenleme ve sosyal becerilerini şekillendirirken, sosyal dünyadaki tüm aksiyonlarına rehberlik eder ve ilişkilerinin şekillenmesinde önemli bir yer alır (Meins ve ark., 2008). Bireyin hem kendisi hem de diğerleri için içselleştirdiği modeller ve bağlanma örüntüleri, yaşamlarında sorunlar ortaya çıktığında bunu başkalarına bildirme, sorun ile ilgili diğerlerinden yardım isteme veya onlardan kaçınma davranışlarını belirleyecektir (Lopez, Melendez, Sauer veWyssmann, 1998).
Bartholomew ve Horowitz’in (1991) yetişkin bağlanma stilleri ile ilgili çalışmaları, güvenli bağlanma ve kaçınan bağlanma stiline sahip olanların olumlu içsel modellere sahip olduğunu, güvenli bağlanmış olanların kendilerini sevilmeye değer ve yetkin olarak görmeye eğilimli olduklarını, kaçınan bağlanmaya sahip olanların ise başkalarıyla ilgili olumsuz modelleri içselleştirdikleri ve bunun da onları yakın ilişkilerin önemini inkar etmeye götürdüğünü göstermiştir. Bu inkar hali bu bireyleri kendi kendine yetebilme ve bağımlılık duymama konusunda katı bir duruş sergilemeye götürmüştür. Endişeli ve korkulu bağlanma stiline sahip bireyler ise kendi yetkinlikleri hakkında şüphe duydukları bir modeli içselleştirmişlerdir. Diğerleri hakkında olumlu bir içsel modele sahip olan endişeli bireyler, stres halindeyken diğer kişilerle yakınlaşma çabasına sahipken; diğerleri hakkında olumsuz bir içsel modele sahip olan korkulu bireyler diğerlerine yakınlaşmaya eğilimli değillerdir.
Bağlanma sürecinde oluşan olumsuz örüntüler, çocuğun benlik algısı, öz düzenleme becerileri, ve yaşamda otonom fonksiyon gösterebilme gibi alanlardaki sıkıntılarının belirleyicisi konumundadır. Güvenli bağlanma örüntüsüne sahip olan çocuklar ise otonom ve bağımsız hareket edebilmekte, gelişmiş düzeyde öz düzenleme, benlik algısı ve güven duygusuna sahip olabilmektedirler (Levy veOrlans, 1998).
Levy ve Orlans’a (1998) göre, güvenli bağlanma ilişkisinin oluşabilmesi için bakım veren-çocuk ilişkisinde olması gereken temel özellikler temas, dokunma, göz teması, gülümseme ve olumlu etkileşim, ve ihtiyaçların giderilmesi olarak sıralanmıştır. Güvenli bir bağlanma ilişkisi geliştirebilen çocuklar hayatlarında şu alanlarda olumlu başarılar elde etmektedirler: Benlik saygısı, bağımsızlık ve otonomi, özerklik, sıkıntı karşısında esneklik, duygularını ve dürtülerini idare edebilme becerisi, uzun vadeli arkadaşlıklar, ebeveynler, bakım veren ve diğer otorite figürleri ile ilişkilerde olumlu sosyal beceriler, güven, yakınlık, samimiyet ve sevgi, kendi, aile ve toplum hakkında olumlu ve umutlu bir inanç sistemi, empati, merhamet ve vicdan, akademik başarı ve yüksek performans, yetişkin olduklarında kendi çocuklarıyla güvenli bağ kurma.

Bağlanma İlişkisi Çeşitleri
Bağlanma kuramında irdelenen çocuk-ebeveyn ikilisi arasındaki bağlanma ilişkisi, en çok “Yabancı Ortam Deneyi”adı verilen çalışma yöntemiyle ölçülmüştür (Ainsworth ve ark., 1978). Bu yöntemde, 12–20 aylık çocuklar, yaklaşık 20 dakika boyunca bir oyun odasında gözlemlenir. Bu süre içinde, çocuğun annesi ile bir yabancı (araştırmacı) belirli aralıklarla odaya girip çıkarlar. Çocuğun bu durumlara verdiği tepkiler (örn., annenin yokluğu ve odaya dönüşü, yabancının varlığı ve oyuncaklarla oynaması durumlarında gösterdiği davranışlar) videoya kaydedilir. Araştırmacılar, gözlemlere dayanan incelemeleri sonucunda, anne ile çocuk arasında üç farklı tipte bağlanma ilişkisi tanımlamıştır: Güvenli, kaçınan ve kaygılı-kararsız. Güvenlibağlanma ilişkisindeki çocuk, annesini çevreyle olan ilişkisinde güven verici bir dayanak, güvenli bir temel olarak kullanır. Yapılan gözlemlere göre, annelerinin yokluğunda huzursuzluk ve sıkıntı belirtileri gösteren bu çocuklar, anneleriyle yeniden bir araya geldiklerinde sakinleşerek çevrelerini keşfetmeye devam ederler. Bu tip ilişkideki anneler genellikle çocuğun ihtiyaçlarıyla ilgili uyarıları (örn., çocuğun ağlaması) fark etme konusunda duyarlı ve tutarlıdırlar.
Güvensiz bağlanma tiplerinden olan, kaçınan türdeki bağlanma ilişkisinde ise, çocukta anneden kaçınma ve kendi kendine yetebilme davranışları (örn., oyuncaklarla oynama) görülürken, annede de yine çocuğa karşı mesafe koyma ve çocuğun kendisine olan yaklaşma çabalarını reddetme davranışları gözlemlenir. Üçüncü tip olan kaygılı / kararsız türdeki güvensiz bağlanma ilişkisinde ise, çocuğun isteklerine cevap vermekte geç kalan ya da tutarsız davranışlar sergileyen anne ile gergin ve yakınlık konusunda kararsızlık gösteren bir çocuk ilişkisi vardır. Gözlem sırasında, bu çocukların annelerinin varlığında bile korkulu ve endişeli oldukları, yatıştırılamadıkları görülür. Aşırı pasif olma bu gruptaki bazı çocuklarda gözlemlenen bir başka özelliktir. Dağınıkbağlanma olarak isimlendirilen ve literatüre sonraki yıllarda eklenen dördüncü tip bağlanma ise, yine güvensiz türde bir bağlanma çeşididir. Bu tarz bağlanmada, çocukta birbiriyle çelişen davranışlar (örn., yaklaşma ve kaçınma) eşzamanlı olarak görülür. Çocuğun bu davranışları, annenin çocukla olan ilişkisinde hem korku hem de güven yaratan çelişkili davranışları bir arada göstermesi ile açıklanmıştır (Ainsworth ve ark., 1978).


Erken dönemde bakım verenleriyle güvenli bağlanma ilişkisine sahip olamayan çocuklarda birçok farkı sebebe bağlı olarak bağlanma ile ilgili bozukluklar gelişebilir. İlk ilişkideki bu güven eksikliği, çocukta yalnızlık, farklı olma, öfke, ve kontrol arzusunun gelişmesine ve yerleşmesine neden olur (Levy ve Orlans, 1998).
Bağlanma Bozuklukları ile İlgili Semptomlar
Levy ve Orlans (1998) bağlanma bozuklukları ile ilgili semptomlarını şu şekilde sıralamışlardır: Dürtü kontrolü eksikliği, kendine zarar veren davranışlar, eşyalara zarar verme, başkalarına karşı agresyon, saldırganlık, sürekli olarak sorumsuzluk, uygunsuz şekilde isteklerde bulunma ve yapışma, çalma, hilekar/aldatıcı tavırlar, sınırlara ve dışarıdan gelen kontrole karşı tahammülün olmaması, yenilik ve değişkenlik konusunda zorlanma, sık sık üzgün, depresyonda veya çaresiz hissetme, başkası tarafından istismara uğrama/ taciz edilme, başkalarına karşı güvensizlik, yüksek acı eşiği/ufak bir yaralanmaya abartılı tepki, hayatın karanlık yüzlerini ve kötülüklerini benimseme, istifçilik, başkalarını taciz etme, hayvanlara zarar verme, dil bozuklukları, uyku sorunları, uygunsuz cinsel davranış ve tavırlar, hiperaktivite, sürekli olarak kuralları çiğneme, karşı çıkma, sebep-sonuç ilişkisi düşünememe, uygunsuz duygusal yanıtlar, devamlı olarak anlamsız sorular ve konuşmalar, olağandışı yeme huyları, kazalara meyilli olma, genetik eğilimler, yapay bir şekilde ilgilenme ve cezbetme, öğrenme bozuklukları, kronik beden gerginliği, kendini kurban olarak görme, ateş, kötülük ya da kan ile meşguliyet, kendini fazlasıyla önemseme, ebeveynlere göre şefkatli ve samimi olmama, yabancılarla uygunsuz şekilde samimi olma, zayıf özbakım, yoğun seviyede öfke, kızgınlık, hiddet, ruh durumu değişiklikleri, yakınlık için göz teması eksikliği, sağlam olmayan ya da eksik arkadaş ilişkileri, pişmanlık ve vicdan azabı eksikliği.

Bağlanma Bozukluklarının Nedenleri
Erickson ve Egeland (1996; akt. Levy ve Orlans, 1998), bağlanma bozukluğunun gelişimindeki etkileri üç ana başlık atında toplamıştır:
a. Ebeveyne/Bakım Verene Bağlı Etkiler: İstismar ya da ihmal, etkisiz, hassasiyetsiz bakım; depresyon (unipolar, bipolar, doğum sonrası); aşırı derecede ve/ya da kronik psikolojik rahatsızlıklar(biyolojik ve/ya da duygusal), ergenlik döneminde ebeveynlik, alkol ve madde bağımlılığı, nesiller arası bağlanma zorlukları, aile soyunda çözülmemiş sorunlar; geçmişte ayrılık, kayıp, kötü muamele görmüş olma.
b. Çocuğa Bağlı Etkiler: Zor mizaç; ebeveyn ya da bakım verenlerle uyumsuzluk, erken doğum, tıbbi durumlar; hafiflemeyen acı, kolik türünden, hastaneye kaldırılmalar: ayrılma ve kayıp, kuvvet bularak büyüyememe, başaramama sendromu, doğuştan olan ve/ya da biyolojik sorunlar: nörolojik zarar, fetüse ilişkin alkol sendromu, rahimdeyken uyuşturucuya maruz kalma, fiziksel engeller, genetik faktörler: ailede zihinsel hastalık geçmişi, depresyon, agresyon, suç, alkol ve madde bağımlılığı, antisosyal kişilik.
c. Çevresel Etkiler: Yoksulluk, şiddet: kurban/mağdur kimse ve/ya da tanık, destek eksikliği: baba ve akraba yokluğu, izolasyon, servis eksikliği, birçok kez ev-dışı yerleştirmeler: bakımevi sisteminde yerinin değiştirilmesi, birçok bakım veren, yüksek seviyede stres: evlilik çelişkileri, aile ve toplum düzensizliği ve karmaşa, stimülasyon eksikliği.
Karmaşık (Kompleks) Travma
Karmaşık (kompleks) travma özellikle yaşamın erken yıllarında (çocukluk döneminde) yineleyici bir biçimde ve kişilerarası ilişkilerden kaynaklanan travmatik yaşantılar sebebiyle, uzun süreli aşırı stres koşulları altında kalmanın olumsuz sonuçlarını anlatan bir terim olarak kullanılmaktadır (Herman, 1992, Van der Kolk, 2005).Literatürde karmaşık travma kavramı (Ulusal Çocuk Travmatik Stres Ağı), gelişimsel travma (van der Kolk) ve ilişkisel travma (Schore) kavramlarıyla örtüşen niteliktedir.
Karmaşık travma hangi yaştave ne şekilde gerçekleşmiş olursa bireye olsun zarar vericidir. Araştırmalar travmanın bağlanma figürü ile ilişkisi olduğunda etkilerinin de arttığını göstermektedir (Lee Cori, 2010). Ebeveynler/bakım verenler tarafından gerçekleşen yetersiz bakım ve ihmal (sağlık, beslenme, barınma, güvenlik, eğitim, sosyal ve duygusal gelişim), istismar (fiziksel, duygusal, psikolojik, cinsel) ve ensest karmaşık travmanın oluşumunda en sık görülen durumlardır. Bağlanma figürünün etkisiyle yaşanan bu durumlarda çocuk güven üssünü kaybetmiştir ve kendini düzenleyememe ile baş başa kalmıştır. Öfke, ihanet, utanç ve aşağılanma gibi olumsuz duyguların deneyimlenmesi ve bunlar ile baş etmeye çalışılması söz konusudur.
Herman (1992; s. 121) Karmaşık Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun özelliklerini şu şekilde özetlemiştir:
1. Uzun süreli (aylar, yıllar süren) totaliter kontrol altında bulunma öyküsü: Tutsaklık, savaş mahkumu,toplama kampından sağ kalanlar, bazı dini kültlerin üyeleri, aile içi şiddet, çocukluk döneminde fiziksel ya da cinsel istismara uğramak, organize cinsel sömürüye maruz kalmak gibi.
2. Duygulanım düzenlemesinde değişiklikler: Kalıcı disfori, sürekli intihar düşünceleri, kendini yaralama, patlayıcı ya da aşırı engellenmiş öfke, kompulsif ya da aşırı engellenmiş cinsellik gibi.
3. Bilinç değişiklikleri:Travmatize edici olaylar için amnezi ya da hipermnezi, geçici disosiyatifepizodlar, depersonalizasyon/derealizasyon, yeniden yaşama (rahatsız edici TSSB semptomları ya da ruminatif kaygılar şeklinde)
4. Kendilik algısında değişme: Çaresizlik ya da insiyatifsizlik hissi;utanma, suçluluk ve kendini suçlama;kirlenmiş ya da yaftalanmış olduğu hissi; başkalarından bütünüyle farklı olduğu hissi (özel olduğu, tamamen yalnız olduğu, kendisini başka bir kişinin anlayamayacağı, insan olmadığı gibi)
5. Saldırganı algılamada değişme: Saldırganla olan ilişkiyle aşırı uğraş (intikam ile ilgili endişeler); saldırgana gerçekdışı aşırı güç atfetme; idealleştirme ya da paradoksal yüceltme;
özel ya da doğaüstü ilişki hissi; saldırganın inanç sistemini ya da rasyonalizasyonlarını kabul ve onaylama
6. Başkalarıyla olan ilişkilerde değişiklikler: Yalıtılmışlık ve geri çekilme; yakın ilişkileri sonlandırma; tekrar tekrar koruyucu/kurtarıcı arama; kalıcı güvensizlik; kendini korumada yineleyen yetersizlikler
7. Anlamlandırmada değişiklikler: Güveni korumada yetersizlik; çaresizlik ve umutsuzluk hissi
Çocukluk çağı travmaları, ergenlik ve yetişkinlik döneminde başta somatizasyon bozukluğu, sınır kişilik bozukluğu, çoğul kişilik bozukluğu gibi birçok tanının yordayıcısı olmuştur (Herman, 1992).
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bağlanma Bozuklukları ve Karmaşık Travma" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Dnş.Zeynep ANAFOROĞLU BIKMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Dnş.Zeynep ANAFOROĞLU BIKMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Uzm.Psk.Dnş.Zeynep ANAFOROĞLU BIKMAZ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi26 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Dnş.Zeynep ANAFOROĞLU BIKMAZ'ın Yazıları
► Bağlanma - Çocuklarda ve Yetişkinlerde Bağlanma ÇOK OKUNUYOR Psk.Mehmet Enver BAYATLI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,056 uzman makalesi arasında 'Bağlanma Bozuklukları ve Karmaşık Travma' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ayrışma-Bireyleşme Aralık 2015
◊ Takıntı Nedir? Ekim 2017
◊ Otistik Zeka Aralık 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:22
Top