Yargılayıcı Baba, Savunucu Oğul ve Tatlı Torun ("Yargıç" Filmi)
"YARGIÇ" FİLMİ ARACILIĞIYLA BİR PSİKO-DEĞERLENDİRME
Anne-babaların yargılayıcı tutumları anne-baba-çocuk ilişkilerini derinden etkiler. Çocuklar böyle ilişkilerin içinde ya çok silikleşirler ya kendilerini yargılayıcı bir kişilik geliştirirler ya savunucu biri haline gelirler ya da aileden koparlar. Ama tüm bunlar çocuklar büyüdüklerinde huzurlu bir yaşam sürmelerini olumsuz etkileyebilirler. "Yargıç" filmi bu ilişkileri sahneye koyan güzel bir yapıt. Aşağıda, bu film aracılığıyla yargılayıcı ebeveyn ve savunmacı çocuk ilişkilerini değerlendireceğim. Bunlarla beraber kadın-erkek ilişkilerinden ve torunlarla kurulan ilişkilerden de söz edeceğim.
Çatışmalı bir baba-oğul ilişkisini ele alan bir film Yargıç. Zor bir çocukluk ve gençlik geçirmiş Hank’ın karısı, kızı ve eski kız arkadaşı ile ilişkisi de işlenmiş filmde. Hank, umursamaz ve kendini beğenmiş duruşu ile Amerikan filmlerinde sık karşılaştığımız bir karakteri canlandırıyor. Başarılı bir avukat olan Hank annesinin ölüm haberini alınca babasının yargıç olarak çalıştığı kasabaya geri döner. Ama cenazeye katıldıktan sonra yaşadıkları, kasabadan ayrılmasını güçleştirir, ilişkilerine ve kasabaya bakışını değiştirir.
Hank ailesinden kopmuş gibidir ve babası Hank’a sürekli soğuk davranır. Hank ve babası arasındaki çatışma filmin sonuna kadar sürer. Yargıç babanın evde de yargılayıcı ve sert olduğunu görürüz. Yalnızca Hank’a değil, diğer oğullarına, hatta zihinsel engelli oğluna bile yargılayıcı ve iğneleyici bir biçimde yaklaşır. Babanın kuralları serttir.
Yargılayıcı Baba
Babanın yargılayıcılığı, sevgisini göstermesini ve çocukları ile paylaşımlar yaşamasını engellemektedir. Benzer bir yargılayıcılığı Hank’ın babasına yaklaşımlarında da görmekteyiz. Sanki adaletin üstünlüğü gözetilirken ilişkilerden ödünler verilmiştir. Yalnızca ilişkilerden de değil, Yargıç Palmer adaletin yerini bulması için kendi haklarını savunmaktan da kolayca vazgeçebilmektedir.
İlişkilerde normalleşmenin ancak büyük sorunlar yaşandığında ortaya çıkması filmi dramatikleştirmiştir. Yargılayıcılığın bariyerleri, genellikle gerçek yaşamda da olduğu gibi, ancak yoğun sıkıntılar yaşandığında aşılabilmiştir.
Birbirlerine sert ve eleştirel davransalar da baba ve oğlu arasında bir gerçekçilik de hissedilmektedir. Bu sertlik içinde açıklık da barındırmaktadır. Belki de bu sayede, kopuk ve ayrı bir çocuk olarak büyüse de Hank, babasıyla bir özdeşleşme gerçekleştirmiş ve onun alanından bir meslekte başarılı olmuştur. Tabi bu iki meslek, yargıçlık ve avukatlık, iki ayrı taraftadır. Bir tarafta yargılayan ve cezayı belirleyen yargıç, diğer tarafta savunana ve kişisel hakları korumaya çalışan avukat. Filmin seyrinde bu rollerin farklılaşması, yargıç babanın yargılanan konumuna geçmesi ile Hank ve babası arasındaki ilişki de değişmektedir. Hank da babası gibi haksızlığa dayanamaz, babası zor durumda kalınca onu şiddetle savunur. Hank, babasına karşı duran bir konumdan babasını savunan konumuna geçtikçe babası ile ilişkisi yakınlaşmakta ve ailesini daha çok sahiplenmektedir. Bu durum, yargıç babanın yargılanma sahnesinde zirveye ulaşır, savunmanın sorgulaması birden babanın itiraflarına ve baba-oğul arasındaki duygusal yakınlaşmaya kayar.
Baba hep Hank’ın dürtüselliğinden korkmuş ve Hank’ın gerekli dersleri alarak dürtüselliğinden vazgeçmesi için ona karşı sert ve acımasız davranmıştır. Bu tutumunun nedenlerini açıklaması bile aralarındaki ilişkinin değişmesine yetmiştir.
Çocuğun ve Ergenin Dürtüselliği
Bu biçimdeki ilişkilerle gerçek yaşamda karşılaşmaktayız. Çocuğun dürtüselliği ve hareketliliği karşısında anne-baba tutumlarının sertleşmesi ve bu sertliğin çocuğun ihtiyaçlarının anlaşılmasını engellemesi, çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Böyle durumlarda çocukların gereksinimleri gözardı edilebilmekte ve gelişimleri ketlenebilmektedir. Normal gelişim ketlenirken sert ve acımasız bir ahlaki tutum ortaya çıkabilmektedir. Bunun daha da kötüsü anne-babanın sert ve cezalandırıcı tutumlarının anne-babada suçluluk yaratmasıyla ve bunun sonucunda çocuğun şımartılması ile ortaya çıkabilir. Böyle ilişkilerde anne-baba, kendi suçluluklarından kurtulurken farkında olmadan çocuklarının kuralları benimsemesini bozabilmekteler.
Kadın-Erkek İlişkilerinde Adalet
Yargıç Palmer oğullarına sert davranırken bu sertliği kız torununa karşı göstermez ve onun ailedeki tek kız çocuk olmasından mutluluk duyar. Yargıç’ın karısına kötü davranan bir adamı cezalandırma biçimi dikkat çekicidir. Yine Yargıç Palmer’ın yargılanma nedeni olan öldürme olayındaki adam, Yargıç’ın önce samimi görerek acıdığı ama serbest kaldıktan sonra kız arkadaşını öldürdüğü için de yeterince caydırıcı bir ceza verememiş olmaktan suçluluk duyduğu bir erkektir.
Yargıç insanların birbirlerine, özellikle de erkeklerin kadınlara zarar vermesini engellemek ve bu konuda adaleti sağlamak görevini iyice üstlenmiştir. Hatta öldürdüğü kişinin, öldürdüğü kadın ve Yargıç’ın karısı ile ilgili son sözleri Yargıç’ı iyice sinirlendirmiştir.
Yargıç Palmer’ın ilişkilerindeki zorluklarını görmekle beraber kadın-erkek ilişkilerinde ve tüm yaşamda adaletin üstünlüğüne inanan ve bunun gerçekleşmesine kendisini adayan yargıç ve avukatlara ülkemizde duyduğumuz ihtiyaç ve özlem de bu filmle beraber depreşmektedir.
Tüm bunları değerlendirdiğimizde Yargıç’ın dürtüler, özellikle de agresif ve saldırgan dürtüler konusundaki hassasiyetini geçmişinde tanık olduğu ya da içinde bulunmuş olduğu sorunlu kadın-erkek, anne-baba, kardeş ilişkilerine bağlamak zor olmaz. Yargıç, sanki bazı saldırganlıkları önlemeye ve kontrol etmeye çalışırken yakın ilişkilerindeki samimiyet, içtenlik ve sevgiden ödün vermiştir.
Çocuklardan Beklenenler
Anne-baba ve çocuk ilişkileri açısından, çocukları kontrol etme isteklerinin ve çocuklara yönelik beklentilerin narsisistik bir yönü vardır. Çocukların kontrollü, düzgün ve başarılı olma beklentileri bazen çok yükselebilmekte, çocuksu hatalar, başarısızlıklar yaşandığında anne-babanın düş kırıklığı ve çöküşü ağır olabilmektedir. Bu durum özellikle kaygılı anne-babaların ilk çocuklarında sık görülür. Anne-babanın kaygıları nedeniyle ilk çocuktan beklentiler daha yüksek olabilmekte, anne-baba ilk çocuğa daha sert ve acımasız davranabilmektedir. Bazen ilk çocukla aşılan kaygılar ikinci ve üçüncü çocuğun daha kolay büyütülmesini sağlayabilir. Çocuklar iyi anne ya da iyi baba olunduğunun kanıtı olma işlevini ne kadar çok taşırsa anne-babalık o kadar çok sertleşmekte ve bu sertlik içinde çocuk ile kurulması gereken olağan ilişki zemini o kadar çok bozulmaktadır. Yargıç Palmer, sanki oğlunun şımarmasından korkarcasına onun iyi bir avukat olduğuna duyduğu inancı çok zor söyler, bunu yaşamının sonuna kadar saklar.
Tatlı Torunlar
Filmde sahnelendiği gibi torunlar ve özellikle de kız torunlar ebeveyn-çocuk ilişkilerine bir onarma şansı getirmektedir. Büyükbaba ve büyükanneler torunlarıyla kurdukları ilişkiler üzerinden, geçmişte yapamadıklarını ya da yanlış yaptıklarını düşündükleri şeyleri onarabilmektedir. Bu sırada geçmiştekinden farklı bir anne-babalık ortaya koyabilmektedirler. Hank’ın şaşırdığı gibi, böyle durumlarda çocuklar, anne-babalarının torunlarına gösterdiği ilgi, müsamaha ve şefkatten şaşırırlar. Çünkü anne-babaları, kendilerine torunlarına davrandıkları gibi davranmamışlardır.
Torunlar için büyükanne ve büyükbabalar ne kadar farklı ise büyükanne ve büyükbabalar için de torunlar o kadar farklıdırlar. İdeallerin yumuşaması, gelecekten beklentilerin azalması, gelecek kaygılarının hafiflemesi sayesinde ilişkilerdeki samimiyet ve sevgi artmakta, yargılayıcılıklar ve sertlikler azalmaktadır. Büyükanne ve büyükbabalarla yaşanan bu durum, çocukların anne-babaları ile ilişkilerinde yaşadıkları gerginliği azaltıcı bir işlev de görür.
Tatlı Çocukluk ve Sorunlu Ergenlik
Filmde ergenlik öncesi çocukluğa dair mutlu sahnelerin tekrar tekrar seyredilmesi, mutlu geçmişe duyulan özlem kadar sanki hatalar ve sorunlardan önceki döneme duyulan bir özlem gibidir de. Henüz Hank’ın ergenlik sorunları yaşanmamış, yaptığı kaza ile dağılan ailenin ve kaybolan umutların üzüntüsü ile aile henüz sarsılmamıştır.
Bu durumla sık karşılaşırız. Birçok insan farkında olmadan ergenlik ve yetişkinlik öncesi döneme öykünerek çocukluklarını canlı tutar. Bu canlılık bazen kişileri çocuksulaştırır da. Ergenlik kolay geçen bir dönem değildir. Hem cinsellik açısından kişide fiziksel ve ruhsal açıdan değişiklikler olur hem de agresyonlar ve saldırganlık açısından. Çocukluktaki fiziksel zayıflık ve olanaksızlık yerini yeni fiziksel olanaklara bırakır. Ergen gittikçe güçlenir, üreyebilme özellikleri kazanır. Bu süreçte çocukluktaki hayal dünyasının gücü zayıflar, ergen dış dünyanın gerçekleri ile daha çok karşılaşmaya başlar. Bu süreçte ruhsal ve fiziksel değişim, ilişkilerde ve ruh dünyasında zorluklara gebedir. Bazen bu dönem, Hank’ın ergenliğindeki gibi, çok sorunlu geçebilir ve erişkinliğe geçişi güçleştirebilir.
Ergenin bu süreci anne-babayı etkiler. Anne-babanın: cinsellik, saldırganlık, öfke, dürtüsellik, ilişkiler, aile dışındaki dünya gibi alanlardaki tutumları ergen ile ilişkilerini belirler. Ergen, ailenin yüzleştiricisi gibidir ve anne-babayı en sorunlu alanlarından yakalayarak sarsar. Bu sarsmanın içinde hem onlardan kopma ve ayrışma arzusu hem de onlar tarafından bırakılmama ve onaylanma arzusu yatar ki tüm bunlar ilişkileri çok karıştırır.
Ergenlik kadar ölümler, kayıplar ve hastalıklar da ilişkilerin ve yaşamın sorgulandığı, yeni dengelerin kurulduğu, yeni bakış açılarının oluşturulduğu dönemlerdir. Kaybettiklerimizin ardından yaşadıklarımız ve tuttuğumuz yaslar birçok açıdan derinleştiğimiz, değiştiğimiz ve olgunlaştığımız zamanlardır.
Anne-babaların yargılayıcı tutumları anne-baba-çocuk ilişkilerini derinden etkiler. Çocuklar böyle ilişkilerin içinde ya çok silikleşirler ya kendilerini yargılayıcı bir kişilik geliştirirler ya savunucu biri haline gelirler ya da aileden koparlar. Ama tüm bunlar çocuklar büyüdüklerinde huzurlu bir yaşam sürmelerini olumsuz etkileyebilirler. "Yargıç" filmi bu ilişkileri sahneye koyan güzel bir yapıt. Aşağıda, bu film aracılığıyla yargılayıcı ebeveyn ve savunmacı çocuk ilişkilerini değerlendireceğim. Bunlarla beraber kadın-erkek ilişkilerinden ve torunlarla kurulan ilişkilerden de söz edeceğim.
Çatışmalı bir baba-oğul ilişkisini ele alan bir film Yargıç. Zor bir çocukluk ve gençlik geçirmiş Hank’ın karısı, kızı ve eski kız arkadaşı ile ilişkisi de işlenmiş filmde. Hank, umursamaz ve kendini beğenmiş duruşu ile Amerikan filmlerinde sık karşılaştığımız bir karakteri canlandırıyor. Başarılı bir avukat olan Hank annesinin ölüm haberini alınca babasının yargıç olarak çalıştığı kasabaya geri döner. Ama cenazeye katıldıktan sonra yaşadıkları, kasabadan ayrılmasını güçleştirir, ilişkilerine ve kasabaya bakışını değiştirir.
Hank ailesinden kopmuş gibidir ve babası Hank’a sürekli soğuk davranır. Hank ve babası arasındaki çatışma filmin sonuna kadar sürer. Yargıç babanın evde de yargılayıcı ve sert olduğunu görürüz. Yalnızca Hank’a değil, diğer oğullarına, hatta zihinsel engelli oğluna bile yargılayıcı ve iğneleyici bir biçimde yaklaşır. Babanın kuralları serttir.
Yargılayıcı Baba
Babanın yargılayıcılığı, sevgisini göstermesini ve çocukları ile paylaşımlar yaşamasını engellemektedir. Benzer bir yargılayıcılığı Hank’ın babasına yaklaşımlarında da görmekteyiz. Sanki adaletin üstünlüğü gözetilirken ilişkilerden ödünler verilmiştir. Yalnızca ilişkilerden de değil, Yargıç Palmer adaletin yerini bulması için kendi haklarını savunmaktan da kolayca vazgeçebilmektedir.
İlişkilerde normalleşmenin ancak büyük sorunlar yaşandığında ortaya çıkması filmi dramatikleştirmiştir. Yargılayıcılığın bariyerleri, genellikle gerçek yaşamda da olduğu gibi, ancak yoğun sıkıntılar yaşandığında aşılabilmiştir.
Birbirlerine sert ve eleştirel davransalar da baba ve oğlu arasında bir gerçekçilik de hissedilmektedir. Bu sertlik içinde açıklık da barındırmaktadır. Belki de bu sayede, kopuk ve ayrı bir çocuk olarak büyüse de Hank, babasıyla bir özdeşleşme gerçekleştirmiş ve onun alanından bir meslekte başarılı olmuştur. Tabi bu iki meslek, yargıçlık ve avukatlık, iki ayrı taraftadır. Bir tarafta yargılayan ve cezayı belirleyen yargıç, diğer tarafta savunana ve kişisel hakları korumaya çalışan avukat. Filmin seyrinde bu rollerin farklılaşması, yargıç babanın yargılanan konumuna geçmesi ile Hank ve babası arasındaki ilişki de değişmektedir. Hank da babası gibi haksızlığa dayanamaz, babası zor durumda kalınca onu şiddetle savunur. Hank, babasına karşı duran bir konumdan babasını savunan konumuna geçtikçe babası ile ilişkisi yakınlaşmakta ve ailesini daha çok sahiplenmektedir. Bu durum, yargıç babanın yargılanma sahnesinde zirveye ulaşır, savunmanın sorgulaması birden babanın itiraflarına ve baba-oğul arasındaki duygusal yakınlaşmaya kayar.
Baba hep Hank’ın dürtüselliğinden korkmuş ve Hank’ın gerekli dersleri alarak dürtüselliğinden vazgeçmesi için ona karşı sert ve acımasız davranmıştır. Bu tutumunun nedenlerini açıklaması bile aralarındaki ilişkinin değişmesine yetmiştir.
Çocuğun ve Ergenin Dürtüselliği
Bu biçimdeki ilişkilerle gerçek yaşamda karşılaşmaktayız. Çocuğun dürtüselliği ve hareketliliği karşısında anne-baba tutumlarının sertleşmesi ve bu sertliğin çocuğun ihtiyaçlarının anlaşılmasını engellemesi, çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Böyle durumlarda çocukların gereksinimleri gözardı edilebilmekte ve gelişimleri ketlenebilmektedir. Normal gelişim ketlenirken sert ve acımasız bir ahlaki tutum ortaya çıkabilmektedir. Bunun daha da kötüsü anne-babanın sert ve cezalandırıcı tutumlarının anne-babada suçluluk yaratmasıyla ve bunun sonucunda çocuğun şımartılması ile ortaya çıkabilir. Böyle ilişkilerde anne-baba, kendi suçluluklarından kurtulurken farkında olmadan çocuklarının kuralları benimsemesini bozabilmekteler.
Kadın-Erkek İlişkilerinde Adalet
Yargıç Palmer oğullarına sert davranırken bu sertliği kız torununa karşı göstermez ve onun ailedeki tek kız çocuk olmasından mutluluk duyar. Yargıç’ın karısına kötü davranan bir adamı cezalandırma biçimi dikkat çekicidir. Yine Yargıç Palmer’ın yargılanma nedeni olan öldürme olayındaki adam, Yargıç’ın önce samimi görerek acıdığı ama serbest kaldıktan sonra kız arkadaşını öldürdüğü için de yeterince caydırıcı bir ceza verememiş olmaktan suçluluk duyduğu bir erkektir.
Yargıç insanların birbirlerine, özellikle de erkeklerin kadınlara zarar vermesini engellemek ve bu konuda adaleti sağlamak görevini iyice üstlenmiştir. Hatta öldürdüğü kişinin, öldürdüğü kadın ve Yargıç’ın karısı ile ilgili son sözleri Yargıç’ı iyice sinirlendirmiştir.
Yargıç Palmer’ın ilişkilerindeki zorluklarını görmekle beraber kadın-erkek ilişkilerinde ve tüm yaşamda adaletin üstünlüğüne inanan ve bunun gerçekleşmesine kendisini adayan yargıç ve avukatlara ülkemizde duyduğumuz ihtiyaç ve özlem de bu filmle beraber depreşmektedir.
Tüm bunları değerlendirdiğimizde Yargıç’ın dürtüler, özellikle de agresif ve saldırgan dürtüler konusundaki hassasiyetini geçmişinde tanık olduğu ya da içinde bulunmuş olduğu sorunlu kadın-erkek, anne-baba, kardeş ilişkilerine bağlamak zor olmaz. Yargıç, sanki bazı saldırganlıkları önlemeye ve kontrol etmeye çalışırken yakın ilişkilerindeki samimiyet, içtenlik ve sevgiden ödün vermiştir.
Çocuklardan Beklenenler
Anne-baba ve çocuk ilişkileri açısından, çocukları kontrol etme isteklerinin ve çocuklara yönelik beklentilerin narsisistik bir yönü vardır. Çocukların kontrollü, düzgün ve başarılı olma beklentileri bazen çok yükselebilmekte, çocuksu hatalar, başarısızlıklar yaşandığında anne-babanın düş kırıklığı ve çöküşü ağır olabilmektedir. Bu durum özellikle kaygılı anne-babaların ilk çocuklarında sık görülür. Anne-babanın kaygıları nedeniyle ilk çocuktan beklentiler daha yüksek olabilmekte, anne-baba ilk çocuğa daha sert ve acımasız davranabilmektedir. Bazen ilk çocukla aşılan kaygılar ikinci ve üçüncü çocuğun daha kolay büyütülmesini sağlayabilir. Çocuklar iyi anne ya da iyi baba olunduğunun kanıtı olma işlevini ne kadar çok taşırsa anne-babalık o kadar çok sertleşmekte ve bu sertlik içinde çocuk ile kurulması gereken olağan ilişki zemini o kadar çok bozulmaktadır. Yargıç Palmer, sanki oğlunun şımarmasından korkarcasına onun iyi bir avukat olduğuna duyduğu inancı çok zor söyler, bunu yaşamının sonuna kadar saklar.
Tatlı Torunlar
Filmde sahnelendiği gibi torunlar ve özellikle de kız torunlar ebeveyn-çocuk ilişkilerine bir onarma şansı getirmektedir. Büyükbaba ve büyükanneler torunlarıyla kurdukları ilişkiler üzerinden, geçmişte yapamadıklarını ya da yanlış yaptıklarını düşündükleri şeyleri onarabilmektedir. Bu sırada geçmiştekinden farklı bir anne-babalık ortaya koyabilmektedirler. Hank’ın şaşırdığı gibi, böyle durumlarda çocuklar, anne-babalarının torunlarına gösterdiği ilgi, müsamaha ve şefkatten şaşırırlar. Çünkü anne-babaları, kendilerine torunlarına davrandıkları gibi davranmamışlardır.
Torunlar için büyükanne ve büyükbabalar ne kadar farklı ise büyükanne ve büyükbabalar için de torunlar o kadar farklıdırlar. İdeallerin yumuşaması, gelecekten beklentilerin azalması, gelecek kaygılarının hafiflemesi sayesinde ilişkilerdeki samimiyet ve sevgi artmakta, yargılayıcılıklar ve sertlikler azalmaktadır. Büyükanne ve büyükbabalarla yaşanan bu durum, çocukların anne-babaları ile ilişkilerinde yaşadıkları gerginliği azaltıcı bir işlev de görür.
Tatlı Çocukluk ve Sorunlu Ergenlik
Filmde ergenlik öncesi çocukluğa dair mutlu sahnelerin tekrar tekrar seyredilmesi, mutlu geçmişe duyulan özlem kadar sanki hatalar ve sorunlardan önceki döneme duyulan bir özlem gibidir de. Henüz Hank’ın ergenlik sorunları yaşanmamış, yaptığı kaza ile dağılan ailenin ve kaybolan umutların üzüntüsü ile aile henüz sarsılmamıştır.
Bu durumla sık karşılaşırız. Birçok insan farkında olmadan ergenlik ve yetişkinlik öncesi döneme öykünerek çocukluklarını canlı tutar. Bu canlılık bazen kişileri çocuksulaştırır da. Ergenlik kolay geçen bir dönem değildir. Hem cinsellik açısından kişide fiziksel ve ruhsal açıdan değişiklikler olur hem de agresyonlar ve saldırganlık açısından. Çocukluktaki fiziksel zayıflık ve olanaksızlık yerini yeni fiziksel olanaklara bırakır. Ergen gittikçe güçlenir, üreyebilme özellikleri kazanır. Bu süreçte çocukluktaki hayal dünyasının gücü zayıflar, ergen dış dünyanın gerçekleri ile daha çok karşılaşmaya başlar. Bu süreçte ruhsal ve fiziksel değişim, ilişkilerde ve ruh dünyasında zorluklara gebedir. Bazen bu dönem, Hank’ın ergenliğindeki gibi, çok sorunlu geçebilir ve erişkinliğe geçişi güçleştirebilir.
Ergenin bu süreci anne-babayı etkiler. Anne-babanın: cinsellik, saldırganlık, öfke, dürtüsellik, ilişkiler, aile dışındaki dünya gibi alanlardaki tutumları ergen ile ilişkilerini belirler. Ergen, ailenin yüzleştiricisi gibidir ve anne-babayı en sorunlu alanlarından yakalayarak sarsar. Bu sarsmanın içinde hem onlardan kopma ve ayrışma arzusu hem de onlar tarafından bırakılmama ve onaylanma arzusu yatar ki tüm bunlar ilişkileri çok karıştırır.
Ergenlik kadar ölümler, kayıplar ve hastalıklar da ilişkilerin ve yaşamın sorgulandığı, yeni dengelerin kurulduğu, yeni bakış açılarının oluşturulduğu dönemlerdir. Kaybettiklerimizin ardından yaşadıklarımız ve tuttuğumuz yaslar birçok açıdan derinleştiğimiz, değiştiğimiz ve olgunlaştığımız zamanlardır.
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Yargılayıcı Baba, Savunucu Oğul ve Tatlı Torun ("Yargıç" Filmi)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Ali Algın KÖŞKDERE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Ali Algın KÖŞKDERE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin 
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
