2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ölüm ve Yas
MAKALE #14660 © Yazan Psk.Dnş.Buket ALKAŞ | Yayın Mayıs 2015 | 4,337 Okuyucu
Ölüm bir yok oluş mudur? Yeni bir başlangıç mıdır? bilinmez; ölüm karşısındaki çaresizliğimiz baş etmemiz gereken varoluşsal problemimizdir.
Her birimiz çeşitli şekillerde kendi ölümümüzle yüzleşmek zorunda kalırız yaşarken.

Hastalıklar, kazalar, yakınlarımızın ölümü yaşamın canlılığı ve devamlılığı içinde ölümü hatırladığımız duraklardır aslında. Birçoğumuz farkında olmadan yaşamın bizi kayırdığını düşünürüz. İnancın, şansın, değerlerin, çabanın, gücün, başarının, paranın yanımızda olması bu ayrıcalığın bir işareti gibidir.

Oysa yine birçoğumuz “adaletsiz” gibi görünen gerçekle yani evrenin aslında herkese ve her duruma kayıtsız olduğunu er ya da geç anlarız. Bu nedenle hayatımızın belli dönemlerinde nasıl bir hayat sürdürdüğümüzü sorguladığımız zamanlar yaşarız. Bazılarımız bu sorgulamalardan sonra yeni bir yön veririz yaşamımıza, ancak bazılarımız değişim için geç kaldığımızı düşünüp var olan düzeni sürdürmeye koyuluruz. Her iki seçimi de gerçekleştirmek zordur aslında; birinde belirsizlik için yeni adımlar atmak; diğerinde ise yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyleri görmezden gelip düzeni sürdürebilmek için güce ihtiyaç duyarız. Aslında unutmamız gereken nokta; Yalom’un da söylediği gibi yaşanmamış yaşamlarımız, gerçekleşmemiş potansiyellerimiz büyüdükçe ölüm kaygımızı beslediğimiz gerçeğidir. Yani değişim için sahip olmadığımızı düşündüğümüz güçten daha fazlasına ölüm kaygımız ile baş etmek için ihtiyaç duyabiliriz.

Çoğu zaman “sınır deneyim” dediğimiz kişinin ölüme yaklaştığını hissettiği anlar bu nedenle yaşamını, yaşama biçimini, keşkelerini, hayallerini, düşüncelerini, ilişkilerini sorguladığı bir döneme neden olur. Ölüme bu denli yaklaşan ve ölümle olan yarışını kazanan birçok insanın ise değişim için gerekli gücü ve inancı içlerinde daha kolay bulduklarını görmek mümkündür. Psikoterapinin yarattığı etki de aslında benzer bir işleve sahiptir. Herhangi bir problem nedeni ile terapiye gelen danışan, yaşamında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun farkındadır. Terapi sürecinde danışan yaşamındaki problemlere, bu problem karşısındaki tutum ve davranışlarına ilişkin farkındalık geliştirir. Neyin yaşamında güç kaynağı olduğunu, neyin nasıl değişmesini istediğini fark eden danışanın aynı zamanda değişim için desteklendiği bir sürece de ihtiyacı olur ki terapist bu noktada da önemli bir işlevi yerine getirir.

Çevremiz kansere yakalanıp, kanserle olan savaşını kazandıktan sonra hayatında köklü değişimler yapmış insanların hikayeleri ile doludur.
Bu insanlar “Yaşam kısa, sadece sen önemlisi, şimdi önemli, geleceği geçmişi bir kenara bırak, anın tadını çıkarmaya bak, her acı geçicidir” gibi varoluşlarındaki köklü farkındalığı kulaktan kulağa fısıldamaya çalışırlar; çünkü bilirler avazları çıktığı kadar da bağırsalar söyledikleri sadece onları duymak isteyenlere ulaşır.

Ölüm kaygısı ve yas psikoterapinin temel konularındandır. Birinin ölümü karşısında yaşadığımız derin acı, keder ve özlemin yanında sık yaşadığımız bir diğer duygu sululuktur. “Daha fazla bir şeyler yapmalıydım” düşüncesi zihnimizi meşgul eder hatta bazı durumlarda zihnimizi ele geçirir.

Aslında bu düşünce ölüm karşısındaki çaresizliğimizden bizi uzaklaştıran avutucu bir düşüncedir. Çünkü yapılacak olanı yapmadığımız için suçluluk duyuyorsak; ölüm karşısında yapılacak bir şeyler olduğunu varsayıyoruz demektir. Ancak seçtiğimiz bu baş etme yöntemi bir süre sonra “suçluluk” duygusunun yaşamımızın tümünü sarmasına neden olur ve ölen kişi ile vedalaşmamızı zorlaştırır.

Vedalaşacağımız kişi annemiz, babamız, kardeşimiz, akrabamız ya da bir arkadaşımız olduğunda veda ettiğimiz şey aslında geçmişimizdir. Önemli olayların tanığını kaybetmiş oluruz.

Oysa bir çocuğu kaybetmek geleceği kaybetmektir. Kaybedilen yaşam projemizin yani ne için yaşadığımızın, gelecekte kendimizi nasıl tasarladığımızın, yaşamda kendimizden bir parça bırakarak ölümü aşmayı nasıl umut ettiğimizin ta kendisidir.

Bu nedenledir ki kaybedilen kişinin yaşamımızdaki rolü ne kadar büyük ise onun ile vedalaşmamız da o denli zor olmaktadır.

Kayıplar her aile sistemi için travmatik bir etki yaratır. Her kişinin her ailenin travmalarla baş etme yöntemi farklıdır. Çoğu zaman aile içerisinde birinin yas tutma biçimi bir diğeri için problem haline gelebilmektedir. Çok sık tanık olduğumuz durumlardan biridir kaybın ardından aile sisteminde köklü değişimlerin olması örneğin boşanmaların yaşanması.

Çocuklarını kaybetmiş bir aileyi düşünelim. Eşlerden biri yasını ölen çocuğunun anılarını canlı tutmaya çalışarak; odasını bozmayarak, doğum gününü kutlamaya devam ederek, eşyalarını saklayarak, resimlerini her yere asarak yaşıyor olsun. Diğeri ise kaybı ile ilgili konuşmayarak, onu hatırlatacak her türlü şeyden uzak durarak baş etmeye çalışıyor olsun. Böylesi bir durumda eşler arasında yas tutma biçimlerindeki farklılık iletişim problemine, çatışmaya neden olacak varsa diğer çocuklar da sürecin etkilerini yaşayacaklardır. Bu noktada yas tutan anne babalara psikoterapinin verebileceği çok şey vardır. Çiftlerin terapiye birlikte katılması evliliklerindeki gerginliğin kaynağını anlamalarına, her birinin bir diğerinin yas tutma biçimini kabul edip saygı göstermesine yardımcı olabilmektedir. Ayrıca terapi kişilerin yas tutma biçimlerinin aile sistemlerindeki işlevini fark edip, yas tutma biçimlerini gözden geçirmelerini de sağlayabilmektedir.
Özellikle çocuğunu kaybeden ailelerde geride kalan çocukların farklı sorumluluklar üstlendiği görülmektedir. Kimi ailelerde ölen çocuk aşırı yüceltilir, ölmesine rağmen anne babanın bütün enerjisini almaya devam ettiği için geride kalan çocuklar açısından öfke kaynağı olarak algılanabilmektedir ki bu durum geride kalan çocuk için baş etmesi zor suçluluk duygularını da beraberinde getirebilmektedir. Bazen aileler çocuklarının kaybından hemen sonra hissettikleri acı ile baş başa kalmaya tahammül edemeyip hemen yeni bir çocuk sahibi olmak isterler. Ancak bu durum dünyaya yeni gelen çocuk için oldukça karmaşık bir durumdur. Anne baba ölen çocuk ile yeni doğan çocuk arasındaki ayırımı tam yapamayabilir. Bu durum yeni doğan çocuğun kimlik gelişimi açısından olumsuz etki yaratabilmektedir. Bir diğer senaryoda anne baba kaybın acısı ile geride kalan çocukları için aşırı koruyucu, kaygılı bir tutum geliştirebilmektedir. Bazen anne baba için ölen çocuk “yanlış çocuktur”; bunu bu biçimde ifade edemeseler de içlerinde böyle bir duygu taşıyabilirler. Çünkü başarılı, çok şey umdukları, duygusal olarak daha yakın hissettikleri, özdeşim kurdukları çocuklarını kaybedip, onları mutsuz eden, hayal kırıklığına uğratan, sürekli çatışma yaşadıkları çocuklarının geride kaldığını düşünebilirler.

Bu nedenle Yalom terapide önemli bir noktaya işaret eder ve derki “İnsanın ölülerle yaşamayı öğrenmeden önce, dirilerle yaşamayı öğrenmesi gerekir”. Yani ölen kişi ile vedalaşıp yaşamımıza devam edebilmemiz için geride kalanlarla yaşamayı başarmak konusunda beceri geliştirmemiz gerekebilmektedir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz psikoterapi ölümle, kendi ölümümüzle, yasla, yas tutma biçimimizle, kaybın aile sistemimiz veya evliliğimiz üzerindeki etkileriyle ilgili çalışarak, yaşam konusunda bizi destekleyebilir…
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ölüm ve Yas" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Buket ALKAŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Buket ALKAŞ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Buket ALKAŞ Fotoğraf
Psk.Dnş.Buket ALKAŞ
Samsun
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi8 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Buket ALKAŞ'ın Makaleleri
► Ölüm ve Yaşam Psk.Beria Bilge ŞENER
► Çocuklar ve Ölüm Psk.Şeyma KOÇAK
► Ölüm ve Yas Süreci Psk.Funda ARPAGUŞ
► Çocuklarda Ölüm ve Yas Süreci Psk.Aysun AKTAŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Ölüm ve Yas' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:46
Top